Suriye Meselesi’nde ABD’nin Ortadoğu Çıkmazı: Türkiye – Rusya İlişkileri

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “2018 Dünya Düzeni” adlı bir belgeselde Türkiye ile gerçekleşen ikili bölgesel anlaşmalar üzerine bir değerlendirmede bulundu. Ortadoğu bölgesinin süper güçlerin yanı sıra Mısır, Çin gibi ülkeler dahil, her ülkenin çıkarlarına hitap ettiğini belirten Putin, bu çıkarlara saygı duyulması gerektiğinin yanı sıra Türkiye ve İran ile garantörü oldukları Suriye politikalarının olumlu, başarılı sonuçlar verdiğini ve Türkiye ile ilişkilerini daha da ilerletmek istediklerini söylemiştir. Aynı zamanda Putin’in farklı bir konuşma esnasında Rusya’nın, NATO’nun füze sistemlerini işlevsiz kılacak bir dizi nükleer yeteneğe sahip füze sistemlerini geliştirdiğini belirtmesi de –Rusya, bunun ABD’ye karşı bir hareket olmadığını belirtse de- ABD açısından farklı yorumların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.

Putin’in bu söylemleri Rusya – Türkiye – ABD ilişkilerindeki yeni bir evreye girildiğine işaret etmektedir. Trump yönetimi iktidara geldiği zaman Rusya ile anlaşmayı hedeflediğinin ve Türkiye ile de müttefiklik ilişkisinden ayrılacağının sinyallerini vermişti. Amerikan politikasını Avrasya’dan Ortadoğu’ya çeken Trump’ın amacı, Suudi Arabistan üzerinden İran’ı çevrelerken bir yandan da Rusya ile iş birliği yapmaktı. Ancak Soçi ve Astana zirvelerinde İran – Rusya – Türkiye’nin garantörlüğü ve Afrin Harekatı’nda gerçekleşen Rusya – Türkiye iş birliği ABD’nin planlarını bozmuştu. Afrin Harekatı ile bölgesel politikalarda iş birliğine yönelen Rusya ve Türkiye, ABD tarafından eleştirilmiş, Rusya; Türkiye ile ABD’nin arasını açmak isteyen bir ülke olarak nitelendirilmiştir. Ancak Türkiye’nin Rusya’ya yakın politika izlemesi ve ABD’nin Suriye’de mevkii ve mevzi kaybetmesi ABD’yi yeni bir politika izlemeye sürüklemiştir: “Havuç ve Sopa Politikası”. ABD, Suriye’de karşı karşıya kaldığı Türkiye’ye istediğini zorla yaptıramayınca sopa yerine havuç uzatmaya çalışmaktadır. ABD’nin bu politikasının temelinde ilk olarak Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırmak, daha sonrasında bu doğrultuda Türkiye ile Menbiç konusunda uzlaşma sağlamak vardır. Ancak Türkiye’nin Stephen F. Cohen’in de vurguladığı gibi “Ortadoğu Moskova’da bitti ama Washington’da hala devam ediyor” görüşünü artık iyice dış politikasında sindirmiş olması, Rusya’nın yanında yer aldığı gibi ABD’nin yeni politikası “Havuç ve Sopa”nın uygulanabilirliğini de zorlaştırmaktadır.

Suriye Meselesi’nde Türkiye – Rusya İlişkileri

Suriye konusunda ABD’nin meseleyi çözmeye dair kesin bir çözüm yolu olmayışı ve PYD yanlısı tutum izlemesi, Türkiye’yi Astana ve Soçi zirvelerinde Rusya ve İran ile işbirliği yapmaya iten en önemli etken olmuştur. Aynı zamanda Türkiye’nin uzun yıllar Batı’nın şemsiyesi altında yer alması ve bu durumun artık Rusya’nın hakimiyeti altına girmesi, Rusya’nın görmek istediği bir durumdur. Aynı zamanda Batılı ülkelerin baskılarından kaçınmaya çalışan Türkiye, Rusya’nın yanında yer alarak bu durumu dengelemek istemiştir. Buradaki iş birliğinden faydalanmak isteyen Türkiye, 400 füze savunma sistemini satın alarak bir taraftan acil güvenlik ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflerken, diğer taraftan da stratejik olarak Batı’ya alternatifsiz olmadığı mesajını vermeye çalışmaktadır. Bunun yanı sıra yine Suriye’de, Rusya’nın hava üssünden faydalanarak harekatı daha kolay hale getirmek için çabalamıştır. Rusya da  Doğu Akdeniz’deki askeri varlığını kaybetmemek için Türkiye ile iş birliği yapmanın doğru bir şey olduğuna karar vermiş bu doğrultuda Esad’ın yükünü hafifletmiştir. Suriye ve İran Türkiye’nin bölgede artan etkisini sınırlamak isterken; Rusya, Esad üzerinden Türkiye’yi dış politikasında kendi etkisinin daha da artmasına yol açabilecek radikal bir değişikliğe zorlamış; Esad ile Suriye’yi bir tutmasını ve bu bağlamda düne kadar ortaya koyduğu tezden ve duruştan vazgeçmesini isteyerek Türkiye’yi bölgede tutmaya çalışmıştır. Bu bağlamda Suriye meselesinde Afrin Harekatı Türkiye – Rusya ilişkileri bağlamında “iş birliği” kavramı çerçevesinde başarıya ulaşmıştır.

Türkiye – Rusya İlişkilerine ABD’nin Tepkisi

Türkiye – Rusya ilişkileri ABD nezdinde olumsuz bir tavırla karşılanmıştır. Ortadoğu’da yeni bir güç olmaya başlayan Rusya’yı “iki NATO müttefikinin arasını açmaya çalışan” bir ülke olarak gösteren ABD, “Rusya’nın Türkiye üzerinden bir propaganda geliştirdiğini ve Türkiye’yi operasyona iten en önemli etkenin Rusya olduğunu” iddia etmişti. Operasyonun Mart ayında olumlu sonuçlanmasından sonra ABD’nin değişen yeni siyasetinde Türkiye, ilişkilerin iyileştirilmesi gerektiği, yönlendirici bir ülke konumunda yer almaktadır. Bu süreç boyunca devam eden Türkiye – Rusya ilişkilerine karşı farkı bir siyaset izleyen ABD, Rusya ile nükleer konuda bir tartışmaya girerken, Türkiye ile uzlaşmaya varmak istemektedir. Ancak ABD için yeni gelişen, şöyle bir etken vardır ki unutulmaması gerekir; geçtiğimiz günlerde Trump yönetimi, ABD dış işleri bakanı Rex Tillerson’ı görevden alarak onun yerine, CIA Direktörü Mike Pompeo’u göreve getirmiştir. Ortadoğu’da hem Afrin’in Türk kontrolüne girmesi, hem PYD – YPG örgütünün büyük bir zayiat vermesi sonrası büyük zarar gören ABD, Ortadoğu’da zayıflayan otoritesini düzeltmek için farklı politikalara uzanmıştır. Bu politikasını, yeni dış işleri başkanı Mike Pompeo ile geliştirmeyi amaçlayan ABD, Ortadoğu’daki bu çıkmazında Rusya ile nükleer tartışmasını ve son dönemlerde yaşanan en önemli tartışma konularından “İngiliz ajan” tartışmasını bir kenara bırakarak, Ortadoğu’da Rusya ile iş birliğine girmeyi hedeflemektedir. Buna karşılık Rusya’da ABD’ye karşı herhangi bir silahlanma yarışı içerisine girmeyeceklerini; tersine bu durum karşısında yapıcı bir tutum takınacaklarını dile getirmiştir.

Sonuç

Türkiye – Rusya ilişkilerinin, iki ülkenin ortak çıkar alanı sayılabilecek Ortadoğu üzerine yapılanması ve aradaki stratejik iş birliğinin Suriye’de yaşanan çatışmalar boyunca olumlu bir düzlemde ilerlemesi; Soçi ve Astana zirvelerinin yanı sıra Afrin Harekatın’da da devam etmesi, ABD’nin bölgesel politikalarının neredeyse tamamını boşa çıkarmıştır. Olayın merkezinde yer alan 3 ülkeden, ABD’nin farklı bir tarafta yer alması ülkeler arası ilişkileri olumsuz etkilediği gibi, Suriye’deki planları da değiştirmiştir. ABD’nin harekatın başında Türkiye’ye karşı izlediği zorlayıcı tavrı değişmiş, onun yerine Menbiç konusunda uzlaşmaya varmak isteyen taraf haline gelmiştir. Rusya ile de harekat sırasında ilişkileri olduğundan daha kötüye giden ABD, Ortadoğu’da Rusya ile iş birliği politikası izlemeyi amaçlamıştır. Ayrıca harekat sonrası Türkiye hem stratejik hem politik olarak statüsünü arttırmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin hem Rusya hem de ABD için Suriye meselesinde kilit bir konumda yer aldığını söylemek mümkündür. Her iki süper gücünde bölgedeki çıkarlarını gerçekleştirebilmesi için Türkiye’ye ihtiyaçları vardır. Uluslararası arenanın siyaset yapma kuralının çıkar ve güç üzerine kurulu olduğunu varsayarsak; Türkiye bu konumda hem Rusya hem de ABD ile birlikte belli seviyede ve konuya dayalı olarak ilişki kurma ve belli mekanizmalar çerçevesinde ilişkileri geliştirme avantajını da sağlayabilecek nitelikte bir ülke konumundadır. Türkiye’nin burada önemli bir ayrıcalığı da elinde olan avantajı değerlendirerek, Suriye’de iç savaşın tarafı olmayan, Birleşmiş Milletler’in 51. Maddesine dayanarak meşru müdafaa hakkını kullanan ve korumasını tüm sınırı boyunca uygulayabilen bir ülke olarak masadan kalkmasıdır.

Ayşenur SARISÜNBÜL
TUİÇ ARM Asistanı

Kaynakça:

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...