Suriye’de krizin ve çözümsüzlüğün yarattığı siyasi ve askeri tıkanma artıkça uluslararası toplum da soruna daha rasyonel bir cepheden yaklaşmaya başlamıştır. İlk önceleri doğrudan Beşar Esad’ın görevi bırakması veya muhaliflerin silahlandırılması gibi çağrılarda bulunan birçok ülke, sorunun tek taraflı girişimlerle çözülemeyeceğini görmeye başlamıştır. Nitekim, BM Güvenlik Konseyi Başkanlık Açıklaması ile Konsey üyeleri ilk kez Suriye topraklarında iki taraflı bir çatışma süreci yaşandığını, muhaliflerin yalnızca Suriye Ulusal Konseyi’nden oluşmadığını ve parçalı bir yapıda olduğunu, ateşkes denen olgunun aynı anda iki tarafında uyması gereken bir durum olduğunu ve insani yardımların gerçekleştirilmesi için silahların karşılıklı susması gerektiğini kabul etmiş bulunmaktadır.
Annan Misyonu: Askeri Çözümden Diplomatik Çözüme Doğru
Eski Nobel ödüllü Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Kofi Annan Mart ayında BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi olarak Şam’da Beşar Esad’la doğrudan görüşmelerde bulunduğunda, uluslararası kamuoyunda diplomatik çözüm konusunda iyimser bir beklenti oluşmamıştır. Çatışmaların İdlip’de sürmesine paralel olarak yaşanan ani mülteci göçü ve Türkiye’nin tampon bölge açıklamaları barışçıl çözümden ziyade NATO’nun bir üyesi olan Türkiye ile Suriye arasında savaş senaryolarının tartışılmasına yol açmıştı. Ancak 21 Mart itibariyle Güvenlik Konseyi’nde okunan ve 15 üyenin de desteklediğini açıkladığı BM Güvenlik Konseyi Başkanlık Bildirisi Suriye krizinde konsensüs ile bugüne kadar alınmış en önemli kararlardan biri olarak sorunun diplomatik yöntemlerle çözülebileceği yönünde iyimser bir algının oluşmasına yol açmıştır. İyimser algının oluşmasında rol oynayan en önemli unsurların başında ise hiç kuşkusuz Rusya ve Çin’in açıklamayı ve Annan misyonunu desteklediklerini ifade etmeleridir. İkinci neden ise Batılı güçlerin rasyonel çözüm konusunda muhaliflerle olan bağlarını zayıflatmaları olmuştur. Karşılaştırmalı olarak bakıldığında BM Güvenlik Konseyi üyeleri ilk kez Suriye’nin gerçekten bir iç savaşa doğru sürüklendiğini ve hem rejimin hem de muhaliflerin savaş kurallarını dikkate almayarak silah kullandığını ifade etmiş olmaktaydı. Oysa söz konusu bildiriden önce iki kez Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirilen karar tasarılarında Suriye’de yaşanan krizden dolayı yalnızca Esad rejimi sorumlu tutulmaktaydı ve Ordunun yerleşim birimlerinden çekilmesi talep edilmekteydi. Oysa yeni durumda eş zamanlı bir çekilme olgusundan söz edilmeye başlanmıştır. Tersinden okursak, şayet muhalifler yerleşim birimlerini ele geçirip, rejime meydan okursa Ordu’nun da güç kullanması meşru bir durum olacaktır.
BM Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklamasında BM-Arap Birliği’nin Özel Suriye Temsilcisi olarak atanan Kofi Annan misyonuna verilen destek belirtilmiş ve Suriye’de yaşanan insan hakları ihlallerinden ve binlerce ölümden duyulan derin üzüntü ifade edilmiştir. Aynı zamanda yaşanan tüm şiddet olaylarının ve insan hakları ihlallerinin derhal son bulması, güvenli insani yardım kanallarının açılmasını ve siyasi geçiş süreci ve diğer alınacak önlemlere tam destek verildiği açıklamıştır.
Rusya’nın isteği ile yazılı bir metin haline getirilmeyen açıklamada öne çıkan en önemli vurguların başında Annan’ın Şam’da dile getirdiği 6 maddelik plana destek verilmesi ve şayet Suriye yönetimi planı uygulamazsa yeni önlemlerin alınacağının belirtilmiş olmasıdır. Her ne kadar üye ülkeleri bağlayıcı bir açıklama olmasa da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un planı desteklediklerini ve Suriye yönetiminin barışçıl gösteriler karşısında birçok hata yaptığını açıklaması dikkate alındığında Esad rejiminin artık uluslararası yaptırımlar konusunda Rusya kartına daha fazla güvenemeyeceğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Suriye krizinde Annan misyonu ile birlikte yeni bir sürecin başladığını öngörmek gerekir. Yeni sürecin nasıl işleyeceğini dair ilk öngörüler ise Şam rejiminin atacağı atımlara bağlı olarak gelişme göstereceği düşünülmektedir. Daha açık bir deyişle Suriye konusunda artık taktiksel değil stratejik adımların atılacağı bir döneme geçildiği düşünülmektedir. Diğer yandan Şam rejiminin yanı sıra muhaliflerin de atacağı adımların önem kazandığını görmek gerekir. Sivil yerleşim birimlerinde askeri güç gösterisinde bulunmak, Şam ve Halep’de yaşandığı üzere doğrudan ağır patlayıcı silahlarla binaları havaya uçurmak ya da rejimle işbirliği yapan sivil veya güvenlik güçlerini kaçırıp, savaş hukukunu çiğneyerek onları öldürmek döneminin kapanması gerekir. Dolayısıyla Güvenlik Konseyi Başkanlık Açıklamasının yalnızca Esad rejimine yönelik olmadığını bir o kadar muhaliflerin eylemlerini de hedef aldığını görmek gerekir. Nitekim açıklamanın ikinci paragrafında 6 maddelik planın uygulanması için hem yönetime hem de muhaliflere çağrı yapıldığının altı çizilmektedir.
Başkanlık bildirgesinde dikkat çeken bir diğer olgu ise siyasi diyalog sürecinin Suriye yönetimi ile tüm muhalif gruplar arasında başlatılması gerektiğidir. Bu bağlamda Suriye’nin Dostlarının ilk Tunus Toplantısında dile getirdikleri “Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’nin” Suriye muhalefetinin meşru bir temsilcisi olduğu olgusu terk edilmiş yerine tüm Suriyeli muhalif grupların varlığının kabul edildiği yeni bir durum kabul edilmiştir. Zira Suriye kriziyle yakından ilgili olanların sürekli vurguladığı üzere Suriye Ulusal Konseyi’nin Suriye içerisindeki direnişi tek başına idare etmediği aksine SUK’un Suriye içindeki etkisinin ileri sürülenden çok daha sınırlı olduğu gerçekliği Konsey üyeleri tarafından da kabul görmeye başlanmıştır. Böylece son günlerde yaşanan istifalarla güç kaybeden SUK’un uluslararası alanda tek başına Suriye muhalefetini temsil etme girişimleri de büyük bir darbe olacaktır. Ayrıca, Suriye içindeki realiteye uymayan SUK’un zamanla “tek meşru temsilci” olarak tanınacağı olgusu da zamanla sahaya uygun bir şekilde terk edilmeye başlanacaktır.
Güvenlik Konseyi Annan Misyonunun başarılı olabilmesi için teknik düzeyde Misyonu güçlendirme konusunda önemli adımlar da atmıştır. Filistin sorununda önemli bir isim olan Nasır El-Kidwa’nun yanı sıra barış gücü operasyonlarında görev alan Fransız kökenli diplomat ve akademisyen Jean-Marie Guéhenno da Annan’a yardımcı olarak atanması Konsey Üyelerinin siyasi soruna profesyonel ve tarafsız bir bakışla çözme iradesini yansıtmaktadır.
Sonuç olarak Annan tarafından 16 Martta Suriye yönetimine iletilen ve BM Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından desteklendiği çeşitli platformlarda açıklanan 6 maddelik plan şu şekilde okunabilir.
1- Güvenlik Konseyi üyeleri, Suriye halkın meşru taleplerini ve kaygılarını karşılayacak şekilde Suriyeliler tarafından yürütülecek ve herkesi kapsayacak siyasi diyalog sürecinde yer alacak olan Özel Temsilciyle (Annan) çalışmayı taahhüt etmektedir. Güvenlik Konseyi biricin madde de ayrıca Özel Temsilci tarafından talep edilirse bir müzakereci de atamaya yetkisine sahip olduğunu ifade etmiştir. Böylelikle siyasi diyalog sürecinin başarılı bir şekilde sürdürülmesi için müzakereler sürecinin yönlendirilmesinde uzman yardımı verebileceğini ortaya koymaktadır.
2- Çatışmaları durdurmak, sivilleri korumak ve ülkeye istikrar getirmek için Birleşmiş Milletler tarafından gözetilecek bir ateşkesin acilen sağlanması adına tüm partiler tarafından gerçekleştirilen her türlü askeri şiddetin derhal durdurulması talep edilmiştir. Böylelikle Güvenlik Konseyi üyeleri Rusya’nın uzunca bir dönemdir gündeme getirdiği muhalif güçlerin de silahlı eylemlerde bulunduğu tezi diğer üyeler tarafından da resmi olarak kabul edilmiş olunmaktaydı. Bu aşamadan sonra muhaliflerin sivil yerleşim birimlerinde tek taraflı askeri operasyonları Rusya veya Şam rejimi tarafından Annan misyonuna bir tehdit olarak sunulabilir. Nitekim 2. maddenin ikinci ve üçüncü paragrafların hükümet güçlerinin acilen yerleşim birimlerinden çekilmesini ve ağır silahlar kullanmamasını talep ederken aynı zamanda muhalif grupların da kalıcı ateşkes için Özel Temsilci ile birlikte hareket etmesi vurgulanmıştır.
3- Çatışmalardan etkilenen tüm bölgelere insani yardımın zamanında sağlanması ve insani yardımın sürdürülmesi için öncelikli olarak günde iki saat insani yardım verilmesini kabul etmelidir. Özel Temsilci 2 saatlik yardımın verilmesi için yerel düzeyde dâhil etkili bir mekanizma kurma konusunda Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından desteklenmektedir.
4- Konsey üyeleri 4. Maddede tutukluların durumuna dikkat çekerek, özellikle barışçıl gösterilerde bulunan bireylerin ve siyasi aktivistlerin serbest bırakılmasını talep etmiştir. Son günlerde tutuklu kişilerin durumu konusunda artan kaygıların da etkisiyle Konsey, gözaltına alınanların nerede tutuklandığının derhal açıklanmasını, yürütülen işlemler hakkında tutuklu yakınlarının bilgilendirilmesini ve bu konuda yönetime tutukluların durumları ile ilgili yöneltilen tüm sorulara açık bir şekilde cevap verilmesini talep etmiştir.
5- Türkiye’yi de yakından ilgilendiren 5. Madde ise Güvenlik Konseyi üyeleri açıkça son dönemlerde Suriye’de uluslararası basına konan yasaklamalar ve sınırlamalardan dolayı ülkeye kaçak girmek zorunda kalan gazetecilerin durumunu dikkate almıştır. Vize politikasında ayrımcılık yapılmamasını vurgulayan Konsey Üyeleri ayrıca gazetecilerin ülke genelinde serbest dolaşım haklarının garanti edilmesini talep etmiştir.
6- Annan tarafından sunulan ve Güvenlik Konseyi üyelerince de desteklenen son madde de ise yasal olarak kabul edilen muhaliflerin barışçıl örgütlenme ve protesto gösterilerinden bulunması hakkına saygı duyulması talep ediliyor. Böylelikle rejimin sivil protestoculara karşı askeri güç kullanmasının önene geçilmek istenmektedir. Diğer yandan Suriye muhalefetinin de taleplerini sivil gösterilerle ortaya koyarak marjinalleşmesinin önüne geçilmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda kan dökülmesinin önene geçilmesi çabalarının başarıya ulaşması, Suriye halkının birlikte yaşaması açısından oldukça önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Nitekim son iki paragrafta da hem rejimin hem de muhaliflerin Suriye’deki krizin barışçıl yöntemlerle çözülmesi için Özel Temsilcinin çabalarına iyi niyetle destek vermesi talep edilmektedir. Özel Temsilcinin düzenli olarak Suriye misyonu hakkında Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirmesinin talep edildiği son paragrafta açık bir şekilde misyon tarafından hazırlanacak raporların ışığında Konseyin uygun olacak yeni önlemleri gündeme getireceği vurgulanmıştır. Açıklamanın son metni gerçekten de Esad rejim açısından oldukça zor bir sürecin başladığını göstermektedir. Şayet Suriye yönetimi Annan misyonu ile işbirliği yapmaktan kaçınırsa ya da sivil gösterileri güç kullanarak bastırmaya yönelirse, Konsey insani yardım koridoru dâhil birçok yeni önlem kararı alabilir. Dolayısıyla Esad rejiminin çatışmaların üzerinden bir yıl geçtikten sonra ilk kez uluslararası toplum tarafından ciddi bir uyarı aldığını belirtmek gerekir.
Doç. Dr. Veysel AYHAN
ORSAM Ortadoğu Danışmanı
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: ORSAM
Açıklama için bkz., http://www.un.org/News/Press/docs/2012/sc10583.doc.htm