Ebubekir Bayrambey
Giriş
Tunus’ta başlayan Arap Baharı adı verilen halk ayaklanmaları 2010-2011 yıllarında bölgedeki halkın ekonomik sıkıntılar yaşaması, siyasi baskılara maruz kalması ve özgürleşmek istemeleriyle bölgeye yayıldı. Bu yayılım Suriye’de de etkili oldu. Demokratik ve özgür yaşamak isteyen halk sokaklara çıkmış ve protestolara başladı. Suriye Hükümeti bu durumdan rahatsız oldu ve halkla karşı karşıya geldi. Protestolar yerini çatışmalara bıraktı ve ardından çatışmalar da Suriye iç savaşının başlangıcı oldu. Bu iç savaş 13 yıl sürdü. ( 2011-2024)
Suriye’de yaşanan 13 yıldır süren iç savaş, sadece Suriye’yi etkilemedi, o bölgeyi de etkiledi. 2011 yılında başlayan Suriye Hükümeti ve muhalifler arasında yaşanan çatışmalardan sonra yerli halk, hükümet baskısından kaçmak ve yaşama tutunmak umuduyla yeni yaşam yerleri arayışına girdi ve bunu komşu ülke olan Türkiye başta olmak üzere; Lübnan, Ürdün, Irak, Almanya, Fransa, Belçika ve Birleşik Krallık gibi ülkelere göç ederek sağlamaya çalıştılar. Bu ülkeler iç savaştan dolayı kendi ülkelerine sığınan Suriyeli göçmenlere yardımlar sağlayarak onların hayatlarını kolaylaştırmayı amaçlamışlardır. Türkiye kendisiyle 911 kilometre kara sınırına sahip olan komşusunun bu durumuna müdahil olmayı zorunlu gördü ve savaştan dolayı kendisine sığınan yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacıyı koruma altına aldı. Bu koruma altına alma faaliyeti Türkiye’yi sosyal, ekonomik ve politik olarak etkiledi.
Bu yazıda Suriye iç savaşı ve Türkiye’nin bu iç savaştaki tutumu, iç savaşın Türkiye’ye etkilerini sosyal, ekonomik ve politik olarak ele alınacaktır.
Suriye İç Savaşı’nın Başlangıcı ve Türkiye’nin Savaşa Karşı Tutumu
Suriye’de halk 2011 yılında barışçıl gösterilerle birlikte sokaklarda özgürlük, demokrasi ve refah istemiyle Arap Bahar hareketinde bulundu. Bu hareket aslında bir değişim hareketidir. Halkların daha rahat ve özgür yaşamak istemiyle oluşturmayı planladığı Arap Dünyasındaki değişim hareketidir. Bu değişim hareketine karşılık olarak Suriye Hükümeti sert bir şekilde müdahalelere başladı ve bu müdahaleler çatışmaya dönüştü. Güvenlik güçleri, protestoculara karşı şiddetli baskılar uyguladı, bu da gerilimin artmasına yol açtı. Dönemin Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ve yönetimi halkın taleplerine karşı sert bir tutum içerisinde bulundu. Suriye Hükümeti’nin bu baskıları aslında sadece sivil protestocuların değil bölgede bulunan silahlı güçlerin de ( muhalifler) orduya karşı olarak bölgede aktif rol almasını sağladı. Karışıklıktan faydalanmak isteyen muhaliflerin de silahlı bir şekilde hükümete karşı hareket etmeleri iç savaşı kaçınılmaz hale getirdi. Karmaşık hale gelen Suriye’de muhalif gruplar arasında ‘’Cihadist ve El Kaide’’ bağlantılı grupların olması savaşı karmaşık ve içerisinden çıkılmaz bir hale soktu. Öte yandan uluslararası ve bölgesel güçler de savaşa dahil oldular. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler, muhalif grupları desteklediler. Rusya ve İran, Suriye Hükümeti’nin yanında yer aldı. Bu müdahaleler, savaşın bölgesel bir boyut kazanmasına ve daha da karmaşıklaşmasına uzun sürmesine yol açtı. Bu müdahalelerin en önemlisi şüphesiz Rusya’nın askeri desteğidir. Askeri destek Esad rejiminin güçlü bir şekilde ayakta kalmasını sağladı. Halk ise bu durum karşısında kitleler halinde göç etmeye başladı. Türkiye ise bu kitlesel göç karşısında sınırlarını açarak halkı koruma altına aldı.
Suriye’de yaşanan iç savaş, Türkiye’yi dış politika açısından etkiledi. Türkiye hem bölgesel anlamda uygulayacağı stratejiler açısından hem de ulusal güvenlik açısından kritik kararlar almaktaydı. Türkiye, Suriye Hükümeti’nin daha demokratik ve barışçıl olması için diplomatik olarak dengeli bir tutum sergiledi ama savaşın şiddetinin sürekli olarak artması ve savaşın yayılmasından sonra Türkiye kendi sınırlarını korumaya ve ulusal güvenliği sağlamaya yönelik tutum sergilemeye başladı.
Savaşın başında dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti, Arap Bahar’ının etkisiyle, Suriye’deki halk gösterilerinin yerinde olduğunu ve Suriye Hükümeti’nin gerekli değişimleri yapması gerektiğini savundu. Türkiye diplomatik temaslarla bu değişimi destekledi ancak Esad’ın sert müdahaleleri ve değişim karşıtı tavırları Türkiye’nin fraklı bir tutumunu değiştirmesine neden oldu. Suriye Hükümeti zayıflamaya başladığı süreçte Rusya ve İran gibi devletlerin desteğiyle güçlendi. Bu durum Türkiye’nin askeri stratejilerini değiştirmesini ve muhalif gruplara desteğini vermesini sağladı. Bu muhalif gruplar arasında en çok destek verilen grup ise ‘’Özgür Suriye Ordusu’’ oldu. Çünkü Suriye’deki Esad yönetiminin devrilmesini isteyen Türkiye, kendi ulusal güvenlik durumunu düşünmekteydi.
Savaş ilerlerken Türkiye açısından bir tehdit olan YPG/PYD adı verilen Kürt milis grupları Suriye’nin kuzeyinde güçleniyordu. Bu grupların güçlenmesi Türkiye’de terörist olarak kabul edilen PKK’nın da güçlenmesi anlamına geliyordu bu ise ulusal güvenlik açısından büyük bir tehdit olarak görülmekteydi. Türkiye; Fırat Kalkanı Harekatı (2016), Zeytin Dalı Harekatı (2018) ve Barış Pınarı Harekatı (2019) gibi askeri müdahalelerle Suriye’nin kuzeyine etki etti ve YPG güçlerinin kontrolu altında olan bölgeleri hedef aldı.
Suriye iç savaşı, Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan ilişkilerini de stratejik olarak etkiledi. Türkiye, Esad karşıtı olmaya başladı ve batılı ülkelerle yakın ilişkiler kurdu. Öte yandan Rusya ve İran’ın Esad’a olan desteği ve onu güçlendirmesi Türkiye’nin bu ülkelerle de ilişki kurması gerektiğini gösterdi. Türkiye bu ilişkilerine 2016 yılında Rusya ile ‘’Astana Süreci’’ adı verilen diplomatik bir çözüm süreciyle başladı. Bu diplomatik adımlar iç savaşın bitmesine yönelik işbirliği adımlarıdır. Cenevre ve Astana süreçleri gibi platformlarda Türkiye hem Suriye Hükümetiyle hem de muhaliflerle ilişkiler kurarak savaşın bitmesine yönelik politik çözümler arayışına girdi.
Türkiye’nin tutumu savaşın başlangıcından sonuna kadar stratejik olarak değişim göstermiştir. Suriye iç savaşı Türk dış politikasının yeniden şekillenmesine sebep oldu. Türkiye, Suriye’nin geleceği ve bölgesel güvenlik konularında kendi çıkarlarını gözeterek denge politikası izlemiş ve bunu sürdürmeyi devam ettirmektedir.
Suriye İç Savaşı’nın Türkiye’ye Etkileri: ( Politik, Ekonomik, Sosyal)
Suriye iç savaşı, Türkiye’yi çeşitli yönlerden etkiledi. Bunlar; Politik, ekonomik ve sosyal alanda belirmektedir. Türkiye iç ve dış politikada farklı yollar izledi. Dış politikada dengeyi sağlamaya yönelik hareketler ederek sadece bölgesel değil ulusal güvenliğini de göz önünde bulundurmuştur. Politik etkiler bakımından savaşta Türkiye, Suriye’deki siyasal istikrarsızlığa denge politikası yürüterek birçok diplomatik adımlar izlemiştir. Dış politikada Esad ve yönetimiyle ilişkilerin kopması ve muhalifleri desteklemesi bölgesel bir liderlik üstlenmesi olarak nitelendirilmekteydi ve bu durum Esad yönetimine destek veren ülkeleri rahatsız etmekteydi. Türkiye bölgede önemli güç haline gelerek Suriye’de askeri harekatlar düzenlemiştir. Bu hareketlerin politik sonuçları oldu ve Türkiye – Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile arasında gerginlikler yaşandı. Çünkü ABD, Suriye’deki Kürt milis kuvvetlerini desteklemektedir. YPG’ye IŞİD’e karşı olan mücadelesinde destek vermektedir. YPG’yi PKK’nın uzantısı olarak Türkiye bu durumu kendi açısından tehdit olarak görmektedir. Dış politikadaki yaşanan askeri müdahaleler bu iki ülke arasında çıkar çatışmasından dolayı gerginliğe yol açtı.
Türkiye ile Rusya ilişkileri de politik anlamda değişimler geçirdi. Suriye’deki çatışma bu iki ülke arasındaki ilişkileri de karmaşık hale getirdi. Türkiye – Rusya arasında diplomatik adımlar atılırken Türkiye, Esad ve yönetimine karşı çıkıyor ve Rusya ise destek veriyordu. Aynı zamanda 2016 yılında Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma ve 2017 yılındaki S-400 savunma sistemi anlaşması bu iki ülkenin yakınlaşmasını sağladı.
Türkiye dış politikada Avrupa Birliği ülkeleriyle de ilişkilerini denge politikasında yürütmek istemektedir. AB ile ilişkilerin temelinde yaşanan Suriyeli sığınmacı politikaları önemli rol oynamaktaydı. Politik etkilerin en önemlilerinden olan sığınmacı krizi; Türkiye’nin AB ilişkilerinde gerilimlere sebep oldu. Türkiye yaklaşık 4 milyon sığınmacıyı kabul etti ve AB ile anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmaların nedeni ise Suriyeli sığınmacıların Avrupa’ya geçişini engellemektir. Türkiye ise sınır güvenliğini sağlamaya yönelik politikalar izlediğinden dolayı Türkiye – AB ilişkileri gerginlikler yaşadı.
Türkiye dış politikada etkilendiği kadar iç politikada da etkilendi. Sığınmacı kabulü iç politikada olumsuz etkiler yarattı. Çünkü sığınmacıların istihdamı, sağlık, eğitimi, barınmaları ve güvenlik ihtiyaçları karşılanmalıydı ve bu durum halkın tepkisine sebep oldu. Halk, kabul edilen sığınmacıların sosyal entegrasyonunu tamamlayamadığı düşüncesindeydi bu durum da iç politikada siyasal kutuplaşmaya sebep olmakla beraber halk arasında sosyal gerilimleri beraberinde getirdi. Suriyeli sığınmacılar Türkiye’deki siyasi seçim sonuçlarına da etki etmekteydiler. Büyük şehirlerde yaşayan bazı seçmenler sosyal entegrasyonun sağlanamamasından dolayı seçimlerde bu durumu göz önüne alarak sandığa gitmekteydi. Kısacası, iç politikada sığınmacılar konusundaki siyasetin belirleyici bir faktör haline gelmesi, seçimlerde politik olarak etki etti.
Suriye’deki iç savaş Türkiye ekonomisini de etkiledi. Türkiye’nin yaklaşık olarak 4 milyon kadar sığınmacıyı kabul etmesi ekonomik anlamda olumsuzlukları beraberinde getirdi. Çünkü koruma altındaki sığınmacıların; sağlık, barınma, eğitim ve güvenlik ihtiyaçları karşılanmalıydı. Bu durum Türkiye’deki kamu hizmetlerinde yaşanan aksaklıklara sebep olmuş ve altyapı üzerinde olumsuz etkiler yaratarak Türkiye bütçesini zorlamıştır ve ekonomik açıdan gelişime engel oldu. 2022 yılı itibarıyla, Suriyeli sığınmacıların Türkiye’nin yıllık sosyal harcamalarına olan maliyeti yaklaşık 5 milyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Suriye’deki iç savaş ihracatı da etkiledi. Türkiye’nin güneydoğusundaki iller Suriye ile ihracat yaparak ticaret hacmini genişletmekteydi savaştan dolayı bu durum sekteye uğramış ve ekonomi bu yandan da olumsuz etkilendi. Suriye’deki iç savaş Türkiye’deki güvenlik kaygılarını arttırdığından dolayı askeri harcamalar artmıştır bu harcamaların artması ABD gibi ülkeleri rahatsız etmekteydi. Bu durum ise döviz kurlarında hareketliliğe sebep olmuş ve Türk Lirası değer kaybetti. Suriye’deki iç savaş ekonomik anlamda Türkiye’yi olumsuz etkilemiş ve ülkeye mali yükler getirdi.
Savaşın uzun sürmesi sonucunda milyonlarca sığınmacının topluma da entegre olması gerekmekteydi. Bu durumun da sosyal etkileri oldu. Türkiye’de bulunan 4 milyon sığınmacının sosyal entegrasyonu oldukça zor oldu ve hatta zaman zaman iç karışıklıklara da sebep oldu. Suriyeli sığınmacıların sayıca fazla olmasından dolayı sosyal hizmetler üzerinde baskı oldu ve Türkiye’deki yerel halk ile entegrasyon problemleri yaşandı. Sığınmacılar kültürel dokuya yeni unsurlar katarken, kültürel çatışmaları da beraberinde getirdi bu ise sosyal anlamda bazı çatışmalara sebep oldu. Sosyal etki olarak değerlendirilecek olan; sağlık, eğitim ve barınma alanlarında artan nüfus ise sosyal devlet anlayışını zorladı, sosyal hizmetler üzerinde baskı oluşturdu. Türkiye’nin iç savaştan sosyal olarak etkilendiği bir diğer durum ise toplumun kutuplaşmasıdır. Toplumda; kabul edilen sığınmacıların sayıca fazlalığından, ekonomik yükünden, sosyal entegrasyonunun zorluğundan dolayı kutuplaşmalar yaşanmaya başladı. Sosyal anlamda olumlu etkiler de yaşandı. Türkiye’de bulunan Sosyal yardım kuruluşları, sivil toplum kuruluşları sığınmacılara karşı dayanışma içerisinde olmuş ve onların ihtiyaçlarını karşıladı. Bu durum Türkiye’de bulunan aktif sosyal kuruluşların ne kadar yararlı ve işlevsel olduklarını göstermektedir.
Suriye’de Esad Yönetimi’nin Sona Ermesi ve Türkiye’ye Etkileri ( Politik, Ekonomik, Sosyal)
Rusya’nın ve İran’ın desteğiyle ayakta kalmaya çalışan Esad yönetimi, çeşitli sebeplerden dolayı destek azalınca 12 gün içerisinde düştü. Rusya ordusu desteğini azalttı çünkü halihazırda ABD ve Avrupa destekli Ukrayna ile savaş içerisindedir. Bu durum Rus ordusunu günden güne yıpratmaktadır. Yıpranan Rus ordusu artık Suriye’de Esad’a destek vermeyerek Ukrayna savaşına odaklanmaya başladı. Suriye’de bulundurduğu askeri üs Akdeniz açısından oldukça önemli olmasına rağmen Rusya bölgeden çekildiğini açıkladı. Öte yandan İran ise olası İsrail saldırısından dolayı ordusunu kontrol altına almaya çalışarak yıpranmasını istememektedir. ABD ve İsrail bu durum karşısında muhalifleri destekleyerek HTŞ adı verilen milis gruplarına yardım etti ve bu gruplarda yönetimi ele geçirdi. İsrail bu karışıklıklardan faydalanarak kaynak bakımından oldukça zengin olan Golan Tepelerini ele geçirmiştir. Bu duruma İngiltere gibi ülkeler karşı çıktı. Kısacası Esad yönetimi, bölgedeki büyük güçlerin yeni stratejik planlarından dolayı kısa bir süre içerisinde düştü ve yönetimleri sona erdi.
Savaşın sona ermesinin Türkiye üzerinde birçok etkisi olacaktır. Politik anlamda Türkiye bölgesel güç dengelerini değiştirme fırsatını ele geçirebilir çünkü savaşın sona ermesiyle birlikte Türkiye; ABD, Rusya, İran gibi ülkelerle yeni diplomatik adımlar atacak ve etkin rol oynayacaktır. Öte yandan bölgede bulunan terör yanlısı Kürt milis gruplarının da durumu Türkiye’yi etkileyebilir çünkü, bölgede bulunan terör yanlısı Kürt milis grupları özerklik kazanırsa Türkiye’deki terör yanlısı Kürt gruplarla ittifak kurmak isteyebilirler. Bu durum Türkiye’nin iç güvenliğinde problemler yaratabilir. Türkiye, Suriye’de yapılanacak olan yeni hükümeti de yakından takip etmek isteyecek ve bunun stabil olarak düzene oturmasını sağlamaya yönelik adımlar atacaktır. Suriye’de yapılanacak olan yeni sistemin düzeni Türkiye’nin de ilgileneceği konu olacaktır çünkü, bölgedeki düzen çözümü de beraberinde getirecektir.
Türkiye, savaşın sona ermesiyle birlikte ekonomik olarak da etkilenecektir çünkü, Suriye’den gelen ve ekonomiye katkı sağlayan milyonlarca sığınmacı var. Bunların hızla ülkeyi terk etmeleri ekonomik anlamda dengelerin değişmesine sebep olabilir. Türkiye ekonomisine katkı olarak değerlendirilebilecek bir diğer durum ise şudur; Suriyeli sığınmacılar, Türkiye iş gücü piyasasına katıldılar. Çoğu düşük vasıflı işlerde çalışırken, bazıları da kendi işlerini kurarak küçük işletmeler açtı. 2020 verilerine göre, Suriyeli sığınmacıların yaklaşık %60’ı çalışmaktadır. Bu zamandan geriye bakıldığında ise; 2018 itibarıyla, Suriyeli sığınmacıların toplam iş gücüne katılım oranı, Türkiye iş gücü piyasasının yaklaşık %4-5’ini oluşturuyordu. Ekonomik etki bakımından olumlu noktalar da oluşacaktır. Suriye’nin yeniden imarı hususunda Türk inşaat firmaları aktif rol oynayabilirler bu sayede ekonomisi de olumlu anlamda etkilenecektir. Esad yönetiminin sona ermesiyle birlikte Türkiye, savaş dönemi Araplarla kesilen ticari ilişkileri bölgesel anlamda güç kazanarak yeniden yapılanabilir ve bundan dolayı ekonomi olumlu etkilenebilir. Yurtlarına geri dönmesi muhtemel sığınmacılar artık Türkiye’den sosyal yardım paraları, eğitim desteği, sağlık hizmeti desteği, barınma desteği gibi bütçeyi zorlayan yardımları alamayacaklardır. Bu yardımların son bulması Türkiye’nin ekonomisini olumlu anlamda etkileyecektir. Savaşın sona ermesinin ekonomik etkilerini bunlar olarak değerlendirmemiz mümkündür.
Türkiye yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacıyı koruma altına alarak sosyal anlamda bir entegrasyon sürecine girmiş ve bunu pek sağlıklı yapamadı. Savaşın sona ermesiyle sığınmacı akını azalacaktır. Sığınmacıların birçoğu yurtlarına geri dönmeye başlayacaktır ve bu durum da Türkiye’de yeni bir sosyal uyum dönemine işaret etmektedir. Savaşın sona ermesiyle yurtlarına dönecek olan muhtemel sığınmacılar halihazırda uyum içerisinde yaşayan bir toplumla karşılaşmayacaklardır. Bölgedeki etnik ve dini çeşitlilik dikkate alındığında bazı problemler yaşanabilir ve bu uzun bir sürece yayılabilir. Esad sonrası yeni gelen yönetim eğer birleştirici ve istikrarlı bir yapı oluşturamazsa yeni göç hareketleri meydana gelebilir ve bu durumda Türkiye tekrardan etkilenebilir.
Sonuç
Suriye iç savaşı Türkiye başta olmak üzere tüm bölgeyi etkiledi. Bu savaşın Türkiye açısından önemini ve Türkiye’nin bu savaş karşısındaki tutumlarını inceledik. Türkiye hem iç politikada hem dış politikada denge stratejisini sürdürmek istedi. Bölgede yaşanan hareketliliği yakından takip edip olası etkilerini göz önünde bulundurmaya çalıştı. Savaşta etkili olan Rusya, İran ve ABD gibi ülkelerle diplomatik temaslarda bulunarak kontrollü bir şekilde süreç içerisinde bulundu. Savaştan politik, ekonomik ve sosyal anlamda etkilenen Türkiye, savaşın sona ermesiyle bu faktörlerin kendi lehine sonuçlanması yönünde adımlar atacaktır. Savaşın bölgesel anlamda güç dengelerini değiştirmesiyle birlikte Türkiye, savaş sonrası dönemde yaşanacak gelişmelerde kontrolcü olmak isteyerek bölgede söz sahibi olmaya çalışacaktır.
Kaynakça
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/301340
Lynch, M. (2016). The Arab Uprising: The Unfinished Revolutions of the New Middle East. Public Affairs.
Gerges, F. A. (2014). The New Middle East: Protest and Revolution in the Arab World. Cambridge University Press.
Küçük, O. (2015). “Suriye İç Savaşı: Sosyo-Politik Dinamikler ve Türkiye’nin Etkisi.” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 70(3), 67-83.
Vali, A. (2014). “The Geopolitics of the Syrian Civil War.” International Affairs, 90(4), 853-871.
Çelik, S. (2018). Suriye Krizi: Türkiye ve Ortadoğu’da Yeni Jeopolitik Hesaplar.
International Crisis Group (2019). Syria’s Civil War: The End of the Beginning. International Crisis Group.
SETAV (2013). Suriye İç Savaşı ve Türkiye’nin Politikası.
Beyazıt, H. (2016). Suriye İç Savaşı ve Mülteci Krizi: Türkiye’nin Yükü ve Stratejik Hamleler.
BBC News (2016). Syria’s War: The Story of the Conflict. BBC News.
Rosen, S. (2016). “The Syrian Civil War: Causes, Consequences, and Solutions.” Middle East Policy, 23(2), 1-18.