Haziran 2012’de, bir Türk jetinin, Suriye tarafından düşürülmesi sonrası değiştirildiği belirtilen angajman kurallarının ilk ciddi etkinliği, geçtiğimiz günlerde görüldü. Türkiye-Suriye hattında hava sahası ihlali yaptığı ve Türkiye hava sahasına girdiği tespit edilen bir Suriye helikopteri, Malatya-Erhaç’tan kalkan bir F-16 tarafından vuruldu ve helikopter Suriye tarafına düştü. Peki, aradan 1 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına ve bu zaman zarfında Suriye’den kaynaklanan pek çok kanlı olayla sarsılmasına karşın, Türkiye, angajman kurallarının değiştiğini açıkça gösteren bu uygulamayı neden şimdi gerçekleştirdi?
Bu eylemin arka planında yatan birçok neden bulunmaktadır. Her şeyden önce, kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle, ABD’nin liderliğini yaptığı gönüllüler koalisyonunun, Esad yönetimine karşı düzenlemeyi planladığı sınırlı hava operasyonunun, İngiltere ile Fransa parlamentolarının karşı çıkması ve Rusya’nın baskısı sonrası iptal olması Türkiye’yi köşeye sıkıştırmıştır. Zira uzun bir süreden bu yana, Suriye’ye geniş çaplı bir askeri operasyon gerçekleştirilmesi yönünde bir tavır ortaya koymuş olan Türk hükümeti, sınırlı bir operasyonun dahi gerçekleştirilememesi üzerine hayal kırıklığına uğramış ve hoşnutsuzluğunu bu eylemle göstermek istemiş olabilir. Yine, Suriye’de yaşanmakta olan iç savaştan, hem mülteciler meselesi hem düşürülen askeri uçağı hem de Reyhanlı ve Cilvegözü gibi saldırılar eliyle oldukça olumsuz yönde etkilenen Türkiye, bu sorunların devam edebileceğine yönelik olarak, başta ABD ve Rusya olmak üzere uluslararası topluma bir mesaj vermek istemiş olabilir.
ABD ve Rusya arasında Cenevre’de varılan mutabakat ile operasyon ihtimalinin ortadan kalkması sonrası Beşşar Esad’ın, “Rusya sayesinde zafer kazandık” açıklamasını yapması, Suriye krizinde direksiyonun ABD’nin değil Rusya’nın elinde olduğunu göstermiş ve ABD’yi küçük düşüren bir açıklama olarak anlamlandırılmıştır. Bu minvalde, Obama Yönetimi, Esad rejiminin bu açıklamasına bir cevap olması amacıyla, Türkiye’nin saldırı istekliliğini kullanmak istemiş de olabilir. Nitekim Türkiye, Esad yönetimine zarar verecek ve meşruiyetini ortadan kaldıracak her türlü girişime sıcak bakmaktadır. Üstelik bu girişim, Suriye tarafından düşürüldüğü belirtilen Türk jetine verilmiş bir karşılık niteliğini de taşıyacak ve ABD, Türkiye’nin Suriye konusunda kendisine yapmış olduğu baskıyı bir süreliğine öteleyebilecektir.
ABD ve Rusya arasında varılan mutabakatın ardından güllük-gülistanlık bir görünümün oluşması ve özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin’in “barış yapıcı” bir aktör olarak sunulması girişimine karşılık olarak, Türkiye, bu eylemle yanıt vermek istemiş olabilir. Burada amaç, Cenevre Mutabakatı’nın hiçbir şeyi çözmediğini kanıtlayabilmek ve Esad yönetiminin yarattığı gerginliğin, orta vadede, büyük çaplı bölgesel çatışmalara neden olabileceğini ortaya koyabilmektir.
Türk Hükümeti, Suriye Operasyonu’nun rafa kaldırılması ile iç politika bağlamında da zor bir durumda kalmıştır. Nitekim Suriye meselesi, Mısır ile birlikte, hükümetin son dönemde üzerinde durduğu en temel unsurlardır. Üstelik Türk Hükümeti, bu ülkelere yönelik tavrını mevcut yönetimlere karşıtlık çerçevesinde biçimlendirmiş ve Türkiye toplumuna da böyle sunmaya çalışmıştır. Cenevre Mutabakatı sonrası, Türkiye’nin tutumunun “şahin” olarak adlandırılması ve Türkiye’nin Suriye meselesinde “yalnız” kalmış oluşu, iç politika anlamında Türk Hükümeti’nin işini zorlaştırabilecek ve hatta oy kaybına uğramasına neden olabilecek bir husus olarak görülmeye başlanmıştır. Hükümet, tavrının ve politikasının yanlış olmadığını kanıtlayabilmek, Esad’ın saldırganlığını Türkiye toplumuna gösterebilmek ve böylece kendi toplumsal/siyasal meşruiyetini koruyabilmek için de bu tarz bir eyleme sıcak yaklaşmış olabilir.
Suriye helikopterinin düşürülmesi, Türkiye’nin, Suriye’deki muhalefete destek olmaya devam edeceğini ve onları kendi hallerine terk etmeyeceğini gösteren bir uygulama olarak da ele alınabilir. Zira muhalefetin içerisindeki El Nusra gibi radikal unsurların varlığı nedeniyle, ABD ve diğer müttefik ülkeler, Suriye muhalefetine destek verme noktasında kararsız kalmış durumdadırlar. Türkiye ise, böyle bir tutum içerisinde olmadığını, bu çarpıcı eylemi ile muhaliflere göstermek istemiştir.
Türkiye’nin Suriye helikopterini düşürmüş olması, aynı zamanda, değiştirildiği açıklanan angajman kurallarının “gerçekten değiştiğini” ispatlayan bir eylem olarak görülmelidir. 1 yıldan uzun bir süredir gündemde olan ve bu zamana kadar ciddi bir etkinliği görülmeyen, üstelik kamuoyunda alay konusu haline gelmiş olan “angajman kurallarına” işlerlik kazandırılması, hükümetin, ortaya konulan politikanın arkasında olduğunu gösterme çabası olarak da okunabilir.
Görüldüğü üzere, Suriye helikopterinin neden düşürüldüğünü açıklama noktasında yararlanabileceğimiz birçok sebep bulunmaktadır. Ancak, bu girişimin Türkiye’yi, Cenevre Mutabakatı sonrası içerisine sürüklendiği sıkışık durumdan biraz olsun kurtarmayı hedefleyen, propaganda amaçlı bir eylem olduğu noktasında hiçbir şüphe yoktur.
Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU
Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü