Suriye’de aylardır süren kanlı çatışma ve siyasi kriz sebebiyle bölge ve dünya barışının son derece olumsuz etkilendiğini belirten Ahmet Davutoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) gözlemci heyetinin faaliyetlerini askıya alması neticesinde, Suriye’deki krizin sivil halka uygulanan şiddet bağlamında bütün insanlığı ilgilendiren bir kriz olduğunu ifade etti. “Suriye’deki kanın durması için net ve acil tedbirler alınması gerekmektedir” diyerek BM Güvenlik Konseyi’ne durum değerlendirmesi yapması adına acil çağrıda bulundu. Sonrasında ise, çok daha etkin bir yetkilendirmeyle BM’nin mevcudiyetinin sağlanması gerektiğini belirtti.
Daha önce BM gözlemcilerinin Suriye’de görevlendirilmesine destek verdiklerini ve 300 olan sayılarını az bulduklarını hatırlatan Davutoğlu; “Bütün Suriye sathında büyük katliamlar büyük acılar yaşanıyor, biz gözlemcilerin artmasını ve daha etkin bir şekilde alanda bulunmasını savunuyoruz” söyleminde bulundu.
Asıl merak edilen mesele ise Davutoğlu’nun daha önce Suriye’deki BM gözlemcilerinin yaşadığı sorunların ve faaliyetlerin askıya alınmasına ilişkin açıklamalarına bakılarak bu konuda Türkiye’nin Arap Ligi’ne bir çağrısı olup olmayacağıydı.
BM’den Gelen Açıklama
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un, Soykırımı Önleme ve Halkları Koruma Sorumluluğu konusunda görev yapan iki özel danışmanı BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) çağrıda bulunarak Suriye’yi uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) havale etmesini istedi.
Danışmanlar yazılı açıklamalarında, Suriye’de yerleşim merkezlerinde ağır silahlar kullanılarak katliam yapıldığı, sivillere karşı hem hükümet yanlısı hem de diğer silahlı grupların saldırdığı şeklindeki haberlerden büyük endişe duyduklarını belirterek bu suçların “insanlığa karşı suç” olabileceğini ifade ettiler. Ve şunları kaydettiler; “ Bu katliamlar, Suriye hükümetinin kendi halkını koruma yönünden başarısız kaldığı gerçeğinin altını çizmektedir. Hula ve Kubeyr katliamları kadın ve çocukların bu şekilde öldürülmeleri, sivilleri hedef alan saldırıların arttığını göstermektedir. Bir ülkede tam olarak hesap verilmeden kalıcı barış sağlanamaz. Suriye’de artan şiddet ve derinleşen mezhepsel gerilim kapsamında katliam riski artmaktadır. Şimdi harekete geçme zamanı.”
Suriye’den Komşu Ülkelere Akın Akın Mülteci Yağmuru
Ülkelerindeki çatışmalardan ve krizden kaçan Suriyeli vatandaşlar Türkiye ve Lübnan’a sığınmaya devam ediyor.
Türkiye’ye sığınmak isteyen, çoğunluğu kadın ve çocuktan oluşan, içlerinde bir yüzbaşı, bir teğmen ve asker ailelerinin de bulunduğu 145 kişilik bir grup mülteci, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinden giriş yaptı. Asker ve ailelerinin Hatay Sığınma Kampı’na, diğer vatandaşların ise Şanlıurfa’ya gönderileceği belirtildi.
Lübnan’da ise; Trablus’a kaçan 1200 Suriyeli aile ve Lübnan’ın doğusunda bulunan ve en fakir bölgelerinden biri olan Bekaa vadisine kaçan dokuz binden fazla Suriyeli vatandaş sefalet, işsizlik ve sağlık sorunlarıyla mücadele etmeye devam ediyor. Trablus’ta hastanelerde yılbaşından beri 4500 tedavi kaydedilmekle birlikte artık hastaneler tedavilere yetişememektedir. Tedavi olan hastaların vücutlarında kimyasal silah kalıntılarına da rastlanmaktadır.
Suriye’den gelen baskılardan dolayı Lübnan hükümetinin mültecilere yardım eli uzatmadığı gözlenmektedir. Şimdilik Lübnan halkı kendi imkânlarıyla Suriyelilere sahip çıkıyor. Suriyeli muhaliflerin aktardığına göre ise Humus’ta yaşamak gittikçe olanaksızlaşıyor.
(TUİÇ Akademi, Cnn, Dünya bülteni, Zaman)
Yelda ÖZTAŞ
UİÇ Derneği Stajyeri