“Sürgünde Toplumsal Cinsiyet İstanbul’da Suriyeli Kadın ve LGBTİ Mülteciler”, Nurcan ÖZGÜR BAKLACIOĞLU- Zeynep KIVILCIM, Derin Yayınları, 2015, 1.Baskı, 173 Sayfa, ISBN 978-605-4993-65-9
Sürgünde Toplumsal Cinsiyet, Nurcan Özgür Baklacıoğlu ve Zeynep Kıvılcım tarafından İstanbul’da yaşayan Suriye kökenli kadın ve LGBTİ mültecilerin yaşadıkları sorunları ve bu sorunların yapısal sebeplerini tespit etmek amacıyla Nisan-Aralık 2014 tarihleri arasında İstanbul’da yaşayan Suriye kökenli mülteci kadın ve LGBTİ bireylerle yapılan görüşmeler neticesinde yazılmıştır. Suriyeli kadın ve LGBTİ mültecilerin temel insan haklarına erişimde yaşadıkları sorunlara ve bu sorunların yapısal sebeplerine odaklanan araştırma iki bölüm halinde incelenmiştir. İlk bölümde Türkiye’deki uluslararası koruma mevzuatı toplumsal cinsiyet bakımından incelenmiş ve eleştirilmiştir. Yine aynı bölümde Suriye kökenli mültecilere uygulanmakta olan Geçici Koruma Kanunu, uluslararası hukuki standartlar ve toplumsal cinsiyet açısından değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise hukuki mevzuatın uygulanış yolunun Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin hayatlarına yansıma biçimi, mültecilerle yapılan görüşmelerden alınan alıntılarla, mültecilerin diliyle anlatılmıştır. Kitabın 2015 yılında yazılmış olması sebebiyle, kitabın yazıldığı yıla göre güncel olan veriler ve bilgiler günümüzde değişkenlik gösterebilmektedir. Kitabı, Türkiye’de yaşayan Suriye kökenli mültecilere dair sayısal veri, istatistik ve Suriye kökenli mültecilere uygulanan kanunlara dair bilgi almak amacıyla kaynak olarak kullanmak isteyenler bilgileri güncel kaynaklardan teyit ederek kullanmalıdır.
Kitapta araştırmanın sınırlılıkları, görüşmecilerin yaşamsal koşulları ve bu koşulların görüşmeler üzerinde bıraktığı etkiler okuyucu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmıştır. Örneğin, giriş kısmında görüşme esnasında mülteci kadınların kalabalık ailelerde ikamet etmeleri sebebiyle genç kadınların ailedeki yaşça daha büyük olan kadınlardan çekinerek eksik bilgi vermiş olabileceklerinden bahsedilmiştir. Yine mültecilere ulaşımda aracı olan kişi ve kurumların güven ilişkisinin kurulmasına katkı sağladığı fakat aracılar ve mülteciler arasında bir sadakat ilişkisinin kurulmuş olması sebebiyle mültecilerin aracı kişilere saygısızlık etmek istememelerinden kaynaklanan eksik bilgi paylaşımının gerçekleşmiş olabileceği okuyucu ile paylaşılmıştır. Kadın mültecilere ulaşımın LGBTI mültecilere ulaşımdan daha kolay olması sebebiyle görüşme yapılan kadın mülteci sayısı LGBTI mülteci sayısından daha fazladır. Kitapta belirtilene göre bunun sebebi, araştırmanın yapıldığı yılda İstanbul’daki sivil toplum kuruluşların henüz LGBTI mültecilere yönelik çalışmalarına ve LGBTI mültecilerin bilgilerine ulaşımın kısıtlı olmasıdır. Yine de Suriye kökenli LGBTI mülteciler ile yapılan görüşmeler, okuyucunun kafasında bu kesimin yaşamsal faaliyetlerini sürdürmede karşılaştıkları sorunlara dair bir çerçeve çizmektedir. Kitabın ekler kısmında Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerle yapılan görüşmelerin, mültecilerin sesini aracısız bir şekilde duyurmak amacıyla okuyucu ile paylaşılmış olması okuyucunun mültecilerin içinde yaşadıkları koşulları anlaması ve bu koşulları tahayyül edebilmesi açısından çok faydalı olmuştur.
Kitabın Türkiye’de Uluslararası Koruma Mevzuatının Toplumsal Cinsiyet Duyarlı Eleştirisi isimli birinci bölümünde Türkiye’de bulunan Suriye kökenli mültecilere uygulanan mevzuatın 2015 yılına kadar olan gelişimi anlatılmıştır. Bu gelişim doğrultusunda mevzuatın uluslararası hukuk standartlarına uygunluğu değerlendirilmiştir. Uluslararası hukuk standartlarında geçici koruma yönetmeliklerinin uyması gereken kurallar detaylı bir şekilde anlatılmış ve Türkiye’nin uyguladığı Geçici Koruma Kanunu’nun bu kurallara uyduğu ve aykırı olduğu durumlar ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir. Türkiye’nin uyguladığı Geçici Koruma Kanunu’nun eksik ve hatalı yönlerinin anlamak isteyenler için kaynak oldukça açıklayıcıdır. Suriye kökenli mültecilerin sosyal hayatlarında yaşadıkları sorunların yapısal sebeplerini anlamak açısından bu bölüm oldukça faydalıdır. Yine aynı bölümde Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin yaşadıkları sorunların yapısal sebeplerini okuyucuya daha net aktarabilmek amacıyla mevzuat toplumsal cinsiyet bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Türkiye’de uygulanan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda ve Geçici Koruma Kanunu’nda yer alan maddelerin toplumsal cinsiyet perspektifinden eksiklikleri detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Mevzuat hazırlanırken kadın ve LGBTI mültecilerin toplumsal cinsiyetlerinden kaynaklanan baskı sebebiyle tek başlarına yabancı bir ülkede hareket ederken yaşadıkları sınırlılıkların düşünülmemiş olması, bu kısıtlılıkları giderecek maddelere yer verilmemiş olması kadın ve LGBTI mültecilerin hayat kalitesini de ciddi düzeyde düşürmektedir. Kitap, bu kısıtlılıklar doğrultusunda kadın ve LGBTI mültecilerin kanunda bulunan kurallara uyum sağlamakta yaşadıkları sorunlara ve bu sorunların mültecilerin hayat kalitelerine etkisine dair okuyucunun aklına gelebilecek soruları yanıtlama konusunda yetkindir. Kitabın birinci bölümü Türkiye’de Suriye kökenli mültecilere uygulanan mevzuatın uluslararası hukuk standartlarına uyum ve toplumsal cinsiyet bakımından eksikliklerin, bu eksikliklerin mültecilerin hayatlarına yansımasını okuyucuya aktarmada başarılı olmuş ve amacına ulaşmıştır.
Kitabın Suriyeli Kadın ve LGBTI Mültecilerin Dilinden Uygulama ve Sorunlar isimli ikinci bölümünde Suriye kökenli mültecilere uygulanan mevzuatta var olan yapısal sorunların kadın ve LGBTI mültecilerin hayatlarına yansıması detaylı bir şekilde anlatılmış, mültecilerle yapılan görüşmelerden alıntılar kullanılarak, mültecilerin kendi anlatımı ile de desteklenmiştir. İstanbul’daki yaşam koşulları, Türkiye’de Suriye kökenli mülteci olmanın bu zorluklara olan etkisi, sosyal ve iş hayatında maruz kalınan istismar, yoksulluk, insanı yardımın kısıtlayıcı yanları, kamp hayatı ve sağlık hakkına erişimde karşılaşılan sorunlar detaylarıyla aktarılmış ve mültecilerle yapılan görüşmelerden yapılan alıntılarla örneklendirilmiştir. Bu bölüm, Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin hayatın her alanında karşılaştıkları zorlukları bütün şeffaflığıyla okuyucunun önüne sermektedir. Mültecilerle yapılan görüşmelerden alıntıların kullanımı sorunları algılamayı kolaylaştırmış ve bölümü çok rahat okunur hale getirmiştir. Mültecilerin kendi dilleriyle anlattıkları, içinde bulundukları durumu çok net bir şekilde anlatmaktadır. Örneğin, bu bölümde kullanılmış olan: “Beş ay boyunca bir tekstil atölyesinde iki kızımla birlikte çalıştık. Aylık 200-300 liradan 800 lira vermesi gerekiyordu, vermedi. O nedenle oradan çıktık. İçeride 3.000 lira paramız kaldı.” (s.77) alıntısı mültecilerin iş yerlerinde uğradığı hak ihlallerini açık bir şekilde özetlemektedir. Bu ifadeler, Türkiye’de kayıtlı olmayan ve bu sebeple çalışma izni olmayan mültecilerin mağduriyetinden işverenlerin nasıl fayda sağladığına dair açıklayıcı bir örnektir. Buna benzer örnekler kitabı rahat okunur kılmakla birlikte Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin yaşadığı sorunların okuyucuya aktarımını kolaylaştırmıştır. Kitabın bu bölümü, kitabın Suriye kökenli mültecilerin yaşadığı sorunları anlamak amacıyla faydalanılabilecek kıymetli bir kaynak haline gelmesine katkıda bulunması sebebiyle amacına ulaşmıştır.
Kitapta Suriye kökenli mültecilerin “sorun” olarak görülmesinin ve mültecilerin topluma katılımına katkı sağlayacak bir mevzuat hazırlamak yerine Suriye kökenli mültecilerin engellenmesine yönelik bir mevzuat geliştirilmesinin Suriye kökenli mültecilerin hayatlarına etkilerini geniş bir perspektifle anlatmaktadır. Araştırmada amaçlanmış olan Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin yaşadığı sorunların ve bu sorunların yapısal nedenlerinin tespiti başarıyla gerçekleştirilmiştir. Kitapta araştırma esnasında erişilen bilgilerin şeffaf bir şekilde aktarılması sebebiyle Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin yaşam koşullarını merak eden okuyucular bu kaynaktan rahatlıkla faydalanabilir. Kitap, mülakat metinlerini okuyucunun erişimine sunması sebebiyle okuyucuları kitapta bulunan yorumlamalar ve tespitlerle kısıtlı tutmayarak okuyucuların mülakat metinlerini okuyup kendi yorumlarını ve tespitlerini geliştirmelerine imkân tanımaktadır. Özellikle Suriye kökenli LGBTI mültecilerin hayatlarına dair kısıtlı kaynak bulunması sebebiyle Sürgünde Toplumsal Cinsiyet, LGBTI mültecilerin yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri sıkıntıları göstermesi açısından önemli bir kaynaktır. Kitabın yazıldığı yıllarda LGBTI mültecilere dair, Suriye kökenli mültecilere yönelik çalışan resmi kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarından edinilen bilgilerin kısıtlı olması, çalışmayı 2015 yılına kadar olan durumu anlatması açısından önemli kılmaktadır. Sürgünde Toplumsal Cinsiyet, Suriye kökenli kadın ve LGBTI mültecilerin yaşam koşullarını merak eden okuyucuların sorularını yanıtlayacak ve meraklarını giderecek niteliktedir.
GİZEM KARA
Göç Çalışmaları Staj Programı