Stanley Hoffmann, 1928 yılında Viyana’da doğmuştur. Fransa’da hayatının bir kısmını geçiren Hoffmann, akademik kariyerine Amerika Birleşik Devletleri’nde devam etmiş ve 1968 ylında Harvard Avrupa Çalışmaları Merkezi’ni kurmuştur. Ayrıca, Avrupa Topluluğu hakkında bir çok çalışması olmuştur. Hoffmann, İkinci Dünya Savaşı’nda bulunmuş ve bunu kendisinin yaşadığı en önemli deneyimlerden birisi olduğunu söylemiştir. Ünlü akademisyen, bu deneyimin kendisine çok şey kattığını vurgulamış ve savaş karşıtı bir görüş benimsemiştir. En önemli ürünlerini ise liberalizm ile ilgili vermiştir.
Stanley Hoffmann ‘’Liberalism and International Affairs’’ adlı çalışmasında liberalizm ve uluslararası ilişkilerin birbiri ile olan bağlantısını dile getirmiştir. Ancak bu görüşler Soğuk Savaş dönemindeki algılarla dile getirilmiştir. Hoffmann, liberalizme karşı eleştirilerde bulunmuş ve uluslararası ilişkilerle liberalizm arasında olan bağı analiz etmiştir. Bunun yanında varolan liberalizm görüşünün, uluslarası ilişkileri üç gruba topladığını vurgulamıştır. Birincisi özgür ve totaliterler arasında bir yarış olduğunu düşünen bir grup, ikincisi ütopik bir dünya arayışı içinde olan ve şimdiki uluslaraarası sistemle yer değiştiricebilecek ütopik dünya isteyen bir grup ve üçüncü ise dünya politkasını bir oyun olarak gören ve böyle devam etmesini isteyen bir gruptur. Bu grupları tanımlayarak aslında liberal düşünce ile uluslarası ilişkiler arasında belli başlı çatışmalar olduğunu vurgulamaktadır. Aslında bu çalışmalarında Hoffmann, realist orthodox görüşünü çürütmeyi ve devletin uluslararası arenada ki yerini değiştirmeyi planlamıştır.
Hoffmann‘ın amacı, özellikle baskıcı yönetimlere sahip ülkelerde, insan hakları düşüncesini bütün dünyaya yaymak ve demokratik bir yaşam tarzının başka ülkelercede benimsenmesinin sağlanmasıdır. Bu stratejinin amacı ise uluslararası rejimleri belli bir düzene sokmak ve belli prosedürler ve normlar dahilinde yeni bir dünya sistemi yaratmaktır. Stanley Hoffmann, liberal dönüşümcü düşünceyi desteklemiştir. Bunun nedeni ise realist ve ütopik yaklaşımlara karşı bir alternatif sunmaktır. Bu alternatif sistemin ise, yani daha liberal bir dünya sistemi yaratma isteği, belli prensipleri vardır. Bu prensipler devletler arasındaki ilişkilerde şeffaflık, devletlerin hesap verme mecburiyeti (insan haklarına göre), belli bir olay karşısında sorumluluk alma, devletler arası dayanışma ve şiddet ve güç kullanımının olabildiğince en az seviyeye indirilmesi; yani zorunda kalmadıkça güç kullanmamadır. Bu prensiplerin gerçekleşmesi ve doğru bir politika için, doğru bir iç politika izlenilmesi ve nükleer veya herhangi bir silahlanma durumuna karşı ordu ve güç kullanımından kaçınılmaması gerektiğinden de bahsetmiştir. Kısaca Hoffmann idealizm ve realizm yerine liberalizmi ve demokrasiyi benimsemiş ve dünya sisteminin bu şekilde daha iyi olacağını ve devlet arasındaki çatışmaların bu şekilde en aza indirilebileceğini savunmuştur.
Son olarak da Hoffmann’ın ‘’World Disorder’’ kitabındaki değindiği görüşlere baktığımızda, görüşlerini daha iyi anlayabiliriz. Bu kitabında Hoffmann Soğuk Savaş sonrası dönemden bahsetmiştir. Sovyet Rusya’nın dağılmasının ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne düşen rolden ve yükselen milliyetçilik akımlarına değinmiştir. Ayrıca bu kitabında Amerikan dış siyaseti için iki büyük görev olduğunu söylemiştir. Bunlardan biri westphalian devlet sistemi ile ilgili, bir diğerinin ise post-Wesphalian devlet sisteminde devletin aldığı rollerle ilgili olcağını vurgulamıştır. Hoffmann ise üç tane uluslararası politika seviyesi olduğunu ve devletlerin artık post-Westphalian (devletlerin varoluşunun güce dayandığı ve devletlerin iç işlerine başka hiç bir devletin karışamayacağı yani tam egemenliğin olduğu bir sistem) uluslararası sisteminde olduğunu dile getirmiştir. Küresel seviye, devlet seviyesi ve kişi seviyesi olarak uluslararası politika düzeyini üçe bölmüştür. Ayrıca Westphalian sistemine karşı bir takım açıklamalarda da bulunana Hoffmann, ilk olarak devlet egemenlğinin Soğuk Savaş sonrasında artık uluslararası politikanın nasıl işlediğine yanıt bulamadığını söylemiştir. İkinci olarak birleşmelerin ve ayrılmaların uluslararası politikada artık daha çok olduğunu ve üçüncü olarak sosyal bilimlerin yaklaşımlarının artık uluslararası politikaları açıklamada çok uzak bir noktada olduğunu vurgulamıştır. Yani geleneksel yaklaşımların artık kullanışssız olduğunu savunmaktadır. Hoffmann bu yüzden, liberal uluslararası görüşlerin benimsenmesi gerektiğini, özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde bu tür yaklaşımların , yeni ortaya çıkan devletler ve onların egemenliklerini korunması için de önemli olduğundan bahsetmiştir. Kısaca Hoffmann, savaş karşıtı, devletlerin uzlaşma yoluyla sorunları çözmesi gerektiğine ve varolan uluslararası sistemin değişmesi gerektiğine inanan bir akademisyendir.
Buket Sürcan
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1)Gewertz,K. (1997,Ocak).Stanley Hoffmann Named First Buttenwieser University Professor. The Harward University Gazatte. Retrieved from http://news.harvard.edu/gazette/1997/01.09/StanleyHoffmann.html
2)Stanley Hoffmann (1986) ’Liberalism and International Affairs’, in Hoffmann, Janus and Minerva. Westview Press, 394-417