Mikhail Gorbaçov, 2 Mart 1931’de Kuzey Kafkasya’nın Stavropol bölgesinde Privolye köyünde doğdu. İlk tahsilini bu köyde yaptı. 1952 senesinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne (SBKP) girdi. 1955’te Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Stavropol, Genç Komünistler Birliğinde görev aldı. 1970’de Stavropol teşkilatı birinci sekreteri oldu. 1971’de SBKP Merkez Komitesi üyeliğine seçildi. 1978’de tarım sorumlusu olarak sekretaryaya girdi. 1979’da politbüro yedek üyesi, 1980’de asil üyeliğe seçildi. Çernenko’nun 1985’te ölümü üzerine SBKP genel sekreteri oldu.
Sovyetler Birliği,1917 Ekim Devrimi’nden diğer yanıyla “Bolşevik İhtilali”nden sonra aynı topraklar (Rus İmparatorluğu) üzerinde kurulmuş, Dünya’nın en büyük yüz ölçümüne sahip olmasının yanı sıra nüfus bakımından da dünyada üçüncü sırada olan, dünyanın en iyi askeri gücüne sahip ve aynı zamanda süper gücü olan ve 1991 yılında dağılan sosyalizmle yönetilmiş Cumhuriyetler Birliği’dir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan karlı çıkan ülkelerden biri de SSCB’ydi. Tabi bununla birlikte, süper güç olması sebebiyle de ABD’nin karşısındaydı. Bu durum, ABD için pek iyi sayılmazdı. İsmine “Soğuk Savaş” dediğimiz karşılıklı askeri harekâtların olmadığı, ancak birçok insanın Üçüncü Dünya Savaşı başlayacak düşüncesiyle korku ve kaos içerisinde yaşadığı bir döneme girildi. Bu dönemde, her iki rakip de birbirini zorlayacak silahlanma yarışına girdiler.
1961’den sonra, bu ezeli iki süper güç silahlanma yarışını azaltarak diplomatik yoldan yarışa girmişlerdi. Nitekim, bu dönem “Soğuk Savaş”ın yumuşama dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bu süre zarfında ABD gücüne güç katarken, SSCB’de de yavaş yavaş halk arasında huzursuzlukların çıkmaya başlamasıyla ufaktan bir çöküşe geçiş dönemi oldu.
İdeolojik olan bir devletin yıkılmasını bir veya iki sebebe bağlayamayız, fakat en önemli nedenler şu şekilde sıralanabilir:
1-) İdeolojik devletin kesinlikle terk etmemesi gereken üç unsur vardır. Bunlar;
Ülke sınırları içerisinde kendi fikirlerini ve inançlarını koruması.
Ülke içerisinde kendi akidesinden çıkan nizamları uygulamak.
Ülke dışarısında ideolojisini yaymak.(Elçiler, propoganda, basın, yayın, kitap, tank, tüfek…)
2-) 1961 senesinin haziran ayında, Khrushchev ve Kennedy bir toplantı yaptılar, bazı anlaşmalara vardılar.
3-) Bu anlaşmaların tahmini içeriğinin bir parçası: Herkes kendi mıntıkasında ideolojisini yayacak. Örneğin, ABD gelip Afganistan’da anti-sosyalist girişimlerde bulunmayacak. SSCB’de, ABD’nin hakimiyet sürdüğü topraklara karışmayacak.
Ekim 1988’de Gorbaçov, devlet başkanı görevine geldi ve her şey bu dönemde başladı. Gorbaçov başa geldikten sonra, politikalarını sırasıyla duyurmaya başladı. İlki olan Glasnost (açıklık) politikası, kuruluşundan bugüne kapalı bir ekonomiye ve siyasete sahip SSCB’yi dünyaya açarak kapalılıktan kurtarmayı hedeflemiş; ancak başarılı olamamıştır. İkinci adım olan Perestroyka (yeniden yapılandırma) ise, SSCB’nin ekonomik, siyasi, sosyal ve askeri yönden dünyaya entegre bir şekilde yapılanmasını hedeflemektedir. Bu da başarılı olamamıştır.
Bu politikalar sonucunda ekonomide gözle görülür bir gelişme olmadığı için SBKP’nin reformcu üyeleri tarafından eleştirilimiştir. Gorbaçov’un siyasal reformlar ve açıklık (glasnost) politikasıyla yeniden yapılandırmanın (perestroyka) önündeki bürokratik direnci kırıp reformlar için halk desteği sağlama düşüncesi, neticede kontrolü kaybetmesine, devlet otoritesinin çözülmesine ve sistemin çöküşüne yol açmıştır.
Sovyetler Birliği, Doğu Almanya’daki komünist hükümeti desteklemek üzere herhangi bir güç kullanmadığı zaman ve Berlin Duvarı’da Kasım 1989’da sevinçli kalabalıklar tarafından yıkıldığında, Soğuk Savaş’ın artık sona erdiği söylenebilirdi. Gorbaçov, iç ve dış politikasında başlattığı bir dizi eylem ile hem Sovyetler’in süregiden çöküşünü hızlandırdı, hem de Soğuk Savaş’ın daha çabuk sonlanmasını sağladı. İlk kez 1985 yılında göreve geldiğinde Gorbaçov, mevcut ekonomik durgunluğun önüne geçmenin bir yolu olarak, Sovyet halkını disipline etmeye çalıştı. Dış siyasette Batı ile daha yakın ilişkiler kurdu. ABD Başkanı Reagan ile Cenevre’de zirve toplantısı yaptı.
1985 yılında göreve gelen başkan, iki yıl içinde çeşitli reformlar yaptı; bu reformlar sonucunda Temmuz 1987’de, Avrupa ve Asya’da daha önce yerleştirilmiş olan orta ve kısa menzilli füzelerin imha edilmesini kabul etti. Ezeli düşmanı, yıllarca silahlanma yarışına girdiği ABD ile ilişkisini yükseltmesinin akıllarda soru işareti bırakmaması neredeyse imkansız, üstelik Ekim Devrimi’nin 70. Yıl dönümünde eski başkanlardan Stalin ve Troçki’yi eleştirmesiyle de akıllarda; acaba Gorbaçov, Amerika’nın adamı mı sorusu oluşturdu.
8 Aralık 1987’de Gorbaçov, ABD Başkanı Reagan ile orta menzilli füzelerin imhası için antlaşma imzaladı.
Gorbaçov, ABD Başkanı George Bush ile 2-3 Aralık’ta Malta açıklarındaki bir savaş gemisinde görüştü. 9 Eylül 1990’da, Helsinki’de George Bush ile tekrar görüştü ve Amerika’dan ekonomik yardım istedi. Aralık 1990’da Nobel Barış Ödülü’nü kazandı.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, dünyanın iki süper gücünden biri olan SSCB’nin iki yılda geldiği hale bakılırsa, akıllarda oluşan soruda “acaba” kalkmaktadır. ABD’den ekonomik yardım alan SSCB Başkanı Gorbaçov’un, ardından da Nobel Barış Ödülü’nün sahibi olması bir rastlantı değildir.
19 Ağustos 1991 sabaha karşı komünizm rejimini yeniden yeşertmek isteyen KGB ve ordunun desteğini alan, Gorbaçov’un en yakın arkadaşı olan Yanayev ve sekiz arkadaşından oluşan İhtilal Komitesi, Gorbaçov’a karşı darbe yaptılar. Yapılan darbe başarısızlıkla sonuçlandı. Darbecilerin bazıları yurtdışına kaçtılar. 22 Ağustos 1991 tarihinde Gorbaçov, devlet başkanlığını tekrar eline geçirdi.
Daha önce kendisine karşı en büyük rakip olarak bilinen Rusya Federasyonu’na seçilen Yeltsin ise, Gorbaçov’u en çok destekleyenlerden olarak darbenin kısa sürede bastırılmasına yardımcı oldu. Ancak bu durum Yeltsin’in güçlenmesine, Gorbaçov’un gücünü kaybetmesine yol açtı. Bu durum, 1991 yılı sonuna doğru hız kazandı.
Sovyetler’den ayrılan on bir devlet, 8 Aralık’ta bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğunu (BDT) oluşturdular. Her şey bu kadar basitti ve sadece iki cümleden oluşuyordu.
Bunun üzerine Gorbaçov, 25 Aralık 1991’de televizyona çıkarak: “Görevimi kaygı içinde ama umutla bırakıyorum. Herkese iyi şanslar diliyorum.” diyerek görevinden istifa etti.
Tüm bu olaylar düşünüldüğünde Osmanlı İmparatorluğu ile benzerlik kurulabilir. Osmanlı’nın çöküşünün yüzyıllar alması ancak 20. yüzyılın süper gücü olan Sovyetler Birliği’nin bu denli kısa sürede yıkılması akıllarda soru işareti oluşturur niteliktedir.
Kaynakça
1. “SSCB Neden Çöktü -Yükseliş ve Çöküşün Diyalektiği” (26 MART 2015)
<http://www.incanews.com/strateji-analiz/3979/sscb-neden-coktu-yukselis-ve-cokusun-diyalektigi>
2. “Gorbaçov’un Ilımlı Siyaseti ve Eriyen SSCB” (24 Mart 2014)
<http://akademikperspektif.com/2014/03/24/gorbacovun-ilimli-siyaseti-ve-eriyen-sscb/>
Bilal TAŞTAN
International Black Sea University – İnternational Relations