Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35 yıl hapis cezasına çarptırılan Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) Generali Radislav Krstić, BM’nin Srebrenitsa’daki soykırımı tanıyan karar tasarısına bizzat oy vereceğini belirtti. Krstić, bir gün böyle bir fırsat doğarsa, Potoçari’ye gidip kurbanların ruhuna saygı sunmak istediğini ifade etti.
Krstić’in savunma ekibi, Haziran ayında Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizması’na, erken tahliye için bir dilekçe sundu. Krstić’in dilekçeye eklediği mektubunda, Srebrenitsa’daki soykırıma katılmasından dolayı derin pişmanlık duyduğunu belirtti.
Krstić, 2024 Mayıs ayında BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Srebrenitsa Soykırımı Kararı için oy kullanacağını ve bir fırsat bulursa Potoçari’ye gidip kurbanların ruhuna saygı göstereceğini ve affedilmeyi dileyeceğini ifade etti.
Krstić ayrıca, mektubunun eski Yugoslavya’daki insanlara ulaşması halinde “bir an durup düşünsünler – bir daha asla” mesajını vermelerini umduğunu belirtti. Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kamuya açıklanan Krstić’in mektubunun tamamı şöyle:
“Birkaç gün önce, dünyanın en yüksek ve en önemli forumu olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Srebrenitsa Soykırımı Karar Tasarısını oylayarak kabul etti. Bu kararla 11 Temmuz, Srebrenitsa soykırımı kurbanlarını anma günü olarak ilan edildi, soykırımın inkarı kınandı ve tüm insanlardan unutulmaması gereken kurbanları anmaları istendi.
Bu karar tasarısına, oy hakkım olmamasına rağmen, dünya ülkelerinin çoğunluğunun yanında ben de oy veriyorum. Oy hakkım yok çünkü bu Karar’da benim de adım geçiyor. Adım geçiyor çünkü soykırımı destekledim ve yardım ettim; çünkü akla gelmez ve kabul edilemez bir suç işledim. Bağışlanma ya da anlayış istemiyorum, çünkü bunları alamayacağımı ve almamam gerektiğini biliyorum.
Her an, her gün, Srebrenitsa’daki soykırım kurbanlarını düşünüyor, onları anıyor ve ruhlarına dua ediyorum. Masum kaybedilmiş bir canın annesi ve kız kardeşinin bu sözlerimin samimiyetine inanmayacağını biliyorum, sözlerimin acıyı hafifletmeyeceğini, asla geçmeyecek olan ızdırabı dindiremeyeceğini biliyorum. Bunu beklemiyorum ve isteme hakkım da yok.
Eski Yugoslavya topraklarında yaşayan gençlerin bu sözlerimi okumasını ve anlamasını isterdim. Bir gün bu topraklarda benden sonra birlikte yaşayacak insanlar, eğer bu sözler bir şekilde onlara ulaşırsa, bir an durup düşünsünler – bir daha asla. Bir daha savaş olmasın, başka bir inanca, başka bir millete ya da başka bir düşünceye sahip olduğu için ölüm olmasın, bir daha soykırım olmasın.
Herkesin anlamasını isterim ki, soykırımı bir millet gerçekleştiremez, soykırımcı milletler yoktur; Srebrenitsa soykırımını gerçekleştiren bireylerdir, sadece onlar suçludur ve yaptıklarından dolayı hesap vermelidirler. Ne yazık ki, ben de onlardan biriyim.
Burada 2001 ve 2004 yıllarında alınan kararları kabul ediyorum; benim de dahil olduğum ordunun Boşnaklara karşı Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da soykırım yaptığı, Genelkurmay’ın soykırım işleme niyetine sahip olduğunu bildiğim halde destek ve yardım ettiğim, Genelkurmay’ın infazları gerçekleştirmek için kendi başına yeterli gücü olmadığını ve Drina Kolordusu’nun gücünü kullanmasının gerekliliğini bildiğim ve emrim altındaki güçlerin kullanımının, Boşnak tutsakların infazını gerçekleştirmek için belirleyici bir katkı sağlayacağını bildiğim belirtilmiştir. Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
10-13 Temmuz 1995 arasında Potoçari’den Boşnak sivillerin zorla çıkarılması amacına hizmet eden bir suç zincirinde yer aldım ve bu esnada Srebrenitsa’dan kadınların, çocukların ve yaşlıların zorla nakledilmesine katkıda bulundum. Bu süreçte Potoçari’de sivillerin cinayetlere, tecavüzlere, dayaklara ve kötü muamelelere maruz kaldığını biliyordum.
Bu mektubu, 26 yıl, dört ülke ve yedi hapishaneden sonra tahliye edilmek üzere başvuruda bulunduğum sürecin saygıdeğer Başkanına hitaben yazıyorum. Saygıdeğer Başkan, kararını hukuk, adalet ve yasa temelinde verecektir. Kararı ne olursa olsun, bugüne kadar olduğu gibi bu kararı da tartışmasız bir şekilde kabul edeceğim, bunu adaletin bir ifadesi olarak göreceğim.
Saygıdeğer Başkanın kararı sağlığımın bozulması, yaşım ve cezamı çektiğim hapishanelerden birinde uğradığım şiddet nedeniyle olumlu olabilir.
Ancak, karar olumsuz da olabilir çünkü affedilmez bir suç işledim; yine de kararı ne olursa olsun, bu mektubumun kamuya açıklanmasını istiyorum. Ülkemdeki insanların bu sözlerimi duymasını ve belki de bu sözlerin onları, yer aldığım dehşet verici suçu, bu suçun karşılığını ve on yıllardır yaşadığım derin pişmanlıkla nasıl baş ettiğimi düşünmeye sevk etmesini umut ediyorum.
Son olarak, eğer gün gelir de serbest bırakılırsam, Başkanın onayı, kurban ailelerinin izniyle Potoçari’ye gidip kurbanların ruhuna saygı sunmak ve affedilmeyi dilemek isterim. Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Saygılarımla
Radislav Krstić Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Lahey, 18.06.2024″
Bu mektubun açığa çıkması, Srebrenitsa Soykırımı’nın bilinirliği ve tanınırlığına dair önemli bir etki yaratmaktadır. Krstić’in pişmanlık ve kabul içeren bu açıklamaları, soykırımın inkar edilmesine yönelik eleştirilerin daha da güçlenmesine katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, özellikle Sırbistan ve Bosna-Hersek’teki Republika Srpska yönetimlerinin soykırımı inkar politikalarının altı bir kez daha çizilmekte, tarihsel gerçeklik karşısında dirençlerinin ne denli sorunlu olduğu gözler önüne serilmektedir.
Krstić’in gibi önde gelen bir savaş suçlusunun, soykırımın varlığını ve kendisinin bu suçtaki rolünü kabul etmesi, Sırbistan ve Republika Srpska yönetimlerinin resmi tarih anlatısını ciddi biçimde sarsmaktadır. Soykırımı inkar eden politikalar ve tarih kitaplarında bu olayın küçümsenmesi, sadece kurbanların anısını değil, aynı zamanda barışçıl bir geleceğin inşasını da tehdit etmektedir. Bu inkarcı tutumun devam etmesi, bölgedeki etnik gerilimleri ve adalet arayışını olumsuz yönde etkilemekte, toplumsal yaraların kapanmasını engellemektedir.
Bu mektubun kamuya açıklanması, soykırım gerçeğiyle yüzleşme sürecini desteklemekle birlikte, uluslararası camiaya da güçlü bir mesaj göndermektedir. Krstić’in kendi suçu ve soykırımla ilgili derin pişmanlığını ifade etmesi, inkar politikalarını sürdüren yönetimlerin tutumlarını daha da tartışmalı hale getirmektedir. Özellikle genç nesillerin bu tarihsel gerçeklikle yüzleşmesi ve inkar politikalarının sona erdirilmesi, sadece Srebrenitsa kurbanları için adaletin tesisi değil, aynı zamanda Balkanlar’da sürdürülebilir barış için de elzemdir.
Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35 yıl hapis cezasına çarptırılan Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) Generali Radislav Krstić, BM’nin Srebrenitsa’daki soykırımı tanıyan karar tasarısına bizzat oy vereceğini belirtti. Krstić, bir gün böyle bir fırsat doğarsa, Potoçari’ye gidip kurbanların ruhuna saygı sunmak istediğini ifade etti.
Krstić’in savunma ekibi, Haziran ayında Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizması’na, erken tahliye için bir dilekçe sundu. Krstić’in dilekçeye eklediği mektubunda, Srebrenitsa’daki soykırıma katılmasından dolayı derin pişmanlık duyduğunu belirtti.
Krstić, 2024 Mayıs ayında BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Srebrenitsa Soykırımı Kararı için oy kullanacağını ve bir fırsat bulursa Potoçari’ye gidip kurbanların ruhuna saygı göstereceğini ve affedilmeyi dileyeceğini ifade etti.
Krstić ayrıca, mektubunun eski Yugoslavya’daki insanlara ulaşması halinde “bir an durup düşünsünler – bir daha asla” mesajını vermelerini umduğunu belirtti. Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kamuya açıklanan Krstić’in mektubunun tamamı şöyle:
“Birkaç gün önce, dünyanın en yüksek ve en önemli forumu olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Srebrenitsa Soykırımı Karar Tasarısını oylayarak kabul etti. Bu kararla 11 Temmuz, Srebrenitsa soykırımı kurbanlarını anma günü olarak ilan edildi, soykırımın inkarı kınandı ve tüm insanlardan unutulmaması gereken kurbanları anmaları istendi.
Bu karar tasarısına, oy hakkım olmamasına rağmen, dünya ülkelerinin çoğunluğunun yanında ben de oy veriyorum. Oy hakkım yok çünkü bu Karar’da benim de adım geçiyor. Adım geçiyor çünkü soykırımı destekledim ve yardım ettim; çünkü akla gelmez ve kabul edilemez bir suç işledim. Bağışlanma ya da anlayış istemiyorum, çünkü bunları alamayacağımı ve almamam gerektiğini biliyorum.
Her an, her gün, Srebrenitsa’daki soykırım kurbanlarını düşünüyor, onları anıyor ve ruhlarına dua ediyorum. Masum kaybedilmiş bir canın annesi ve kız kardeşinin bu sözlerimin samimiyetine inanmayacağını biliyorum, sözlerimin acıyı hafifletmeyeceğini, asla geçmeyecek olan ızdırabı dindiremeyeceğini biliyorum. Bunu beklemiyorum ve isteme hakkım da yok.
Eski Yugoslavya topraklarında yaşayan gençlerin bu sözlerimi okumasını ve anlamasını isterdim. Bir gün bu topraklarda benden sonra birlikte yaşayacak insanlar, eğer bu sözler bir şekilde onlara ulaşırsa, bir an durup düşünsünler – bir daha asla. Bir daha savaş olmasın, başka bir inanca, başka bir millete ya da başka bir düşünceye sahip olduğu için ölüm olmasın, bir daha soykırım olmasın.
Herkesin anlamasını isterim ki, soykırımı bir millet gerçekleştiremez, soykırımcı milletler yoktur; Srebrenitsa soykırımını gerçekleştiren bireylerdir, sadece onlar suçludur ve yaptıklarından dolayı hesap vermelidirler. Ne yazık ki, ben de onlardan biriyim.
Burada 2001 ve 2004 yıllarında alınan kararları kabul ediyorum; benim de dahil olduğum ordunun Boşnaklara karşı Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da soykırım yaptığı, Genelkurmay’ın soykırım işleme niyetine sahip olduğunu bildiğim halde destek ve yardım ettiğim, Genelkurmay’ın infazları gerçekleştirmek için kendi başına yeterli gücü olmadığını ve Drina Kolordusu’nun gücünü kullanmasının gerekliliğini bildiğim ve emrim altındaki güçlerin kullanımının, Boşnak tutsakların infazını gerçekleştirmek için belirleyici bir katkı sağlayacağını bildiğim belirtilmiştir. Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
10-13 Temmuz 1995 arasında Potoçari’den Boşnak sivillerin zorla çıkarılması amacına hizmet eden bir suç zincirinde yer aldım ve bu esnada Srebrenitsa’dan kadınların, çocukların ve yaşlıların zorla nakledilmesine katkıda bulundum. Bu süreçte Potoçari’de sivillerin cinayetlere, tecavüzlere, dayaklara ve kötü muamelelere maruz kaldığını biliyordum.
Bu mektubu, 26 yıl, dört ülke ve yedi hapishaneden sonra tahliye edilmek üzere başvuruda bulunduğum sürecin saygıdeğer Başkanına hitaben yazıyorum. Saygıdeğer Başkan, kararını hukuk, adalet ve yasa temelinde verecektir. Kararı ne olursa olsun, bugüne kadar olduğu gibi bu kararı da tartışmasız bir şekilde kabul edeceğim, bunu adaletin bir ifadesi olarak göreceğim.
Saygıdeğer Başkanın kararı sağlığımın bozulması, yaşım ve cezamı çektiğim hapishanelerden birinde uğradığım şiddet nedeniyle olumlu olabilir.
Ancak, karar olumsuz da olabilir çünkü affedilmez bir suç işledim; yine de kararı ne olursa olsun, bu mektubumun kamuya açıklanmasını istiyorum. Ülkemdeki insanların bu sözlerimi duymasını ve belki de bu sözlerin onları, yer aldığım dehşet verici suçu, bu suçun karşılığını ve on yıllardır yaşadığım derin pişmanlıkla nasıl baş ettiğimi düşünmeye sevk etmesini umut ediyorum.
Son olarak, eğer gün gelir de serbest bırakılırsam, Başkanın onayı, kurban ailelerinin izniyle Potoçari’ye gidip kurbanların ruhuna saygı sunmak ve affedilmeyi dilemek isterim. Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Saygılarımla
Radislav Krstić Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu
Lahey, 18.06.2024″
Bu mektubun açığa çıkması, Srebrenitsa Soykırımı’nın bilinirliği ve tanınırlığına dair önemli bir etki yaratmaktadır. Krstić’in pişmanlık ve kabul içeren bu açıklamaları, soykırımın inkar edilmesine yönelik eleştirilerin daha da güçlenmesine katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, özellikle Sırbistan ve Bosna-Hersek’teki Republika Srpska yönetimlerinin soykırımı inkar politikalarının altı bir kez daha çizilmekte, tarihsel gerçeklik karşısında dirençlerinin ne denli sorunlu olduğu gözler önüne serilmektedir.
Krstić’in gibi önde gelen bir savaş suçlusunun, soykırımın varlığını ve kendisinin bu suçtaki rolünü kabul etmesi, Sırbistan ve Republika Srpska yönetimlerinin resmi tarih anlatısını ciddi biçimde sarsmaktadır. Soykırımı inkar eden politikalar ve tarih kitaplarında bu olayın küçümsenmesi, sadece kurbanların anısını değil, aynı zamanda barışçıl bir geleceğin inşasını da tehdit etmektedir. Bu inkarcı tutumun devam etmesi, bölgedeki etnik gerilimleri ve adalet arayışını olumsuz yönde etkilemekte, toplumsal yaraların kapanmasını engellemektedir.
Bu mektubun kamuya açıklanması, soykırım gerçeğiyle yüzleşme sürecini desteklemekle birlikte, uluslararası camiaya da güçlü bir mesaj göndermektedir. Krstić’in kendi suçu ve soykırımla ilgili derin pişmanlığını ifade etmesi, inkar politikalarını sürdüren yönetimlerin tutumlarını daha da tartışmalı hale getirmektedir. Özellikle genç nesillerin bu tarihsel gerçeklikle yüzleşmesi ve inkar politikalarının sona erdirilmesi, sadece Srebrenitsa kurbanları için adaletin tesisi değil, aynı zamanda Balkanlar’da sürdürülebilir barış için de elzemdir.
Srebrenitsa Soykırımı Suçlusu