Özet
Orta Doğu bölgesi geçmişten günümüze kadar daima önemini korumuştur. Ortaçağ’da Asya; Avrupa ve Afrika’nın kesişim noktası olması sebebiyle dönemin devletleri tarafından sahip olunmak istenirken petrolün önem kazanmasından sonra emperyal güçler tarafından himaye edilmiştir. Suriye halkı manda ve himayeye daima karşı durmuş ve sonuç olarak bağımsızlıklarını kazanmıştır. Ancak, bağımsızlık sonrası karşılaşılan manzara hayal ettikleri manzara ile aynı olmamış ve ülkede uzun yıllar boyunca daimi bir istikrarsızlık yaşanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Suriye, Baas rejimi, sömürge, askeri darbe, Orta Doğu.
Abstract
The Middle East always kept its importance from the past until today. Thanks to it being in the centre of Asia, Europe and Africa, the states at the time of the Middle Ages aimed to capture it. It was mandated by the imperial power after oil gained importance. The Syrian society always rejected the mandate and as a result of this, they gained their independence. However, the scene after the independence was not the same as what they were dreaming of and Syrian society lived in instability for many years.
Keywords: Syria, Ba’ath regime, colony, military coup, Middle East.
Giriş
Suriye, içinde bulunduğu jeopolitik konum nedeniyle dünya tarihinin her dönemindeki devletler arası mücadelede önemli bir yere sahip olmuştur. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının merkezindedir. Bu yüzden Suriye toprakları tarihin çeşitli evrelerinde yoğun bir istilaya maruz kalmıştır. Bölge, ilk çağlarda çeşitli uygarlıklar tarafından kontrol edilmiştir. Roma ve ilk İslam devletleri ile bölgenin önemi artmış ve 24 Ağustos 1516’daki Mercidabık Savaşı ile birlikte Suriye’de 4 asır sürecek olan Osmanlı hâkimiyeti başlamıştır. Milliyetçilik fikrinin Osmanlı topraklarında artması ile birlikte bölgede çıkan etnik temelli isyanlar sonucu Osmanlı hâkimiyeti Suriye topraklarında sona ermiştir. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra bölge Fransız manda yönetimine bırakılmıştır. Bunun sonucunda 25 yıl boyunca Suriye topraklarında Fransız sömürgesi hâkim olmuştur. Fransızların bölgeden çekilmesi ile birlikte Suriye’deki bağımsızlık mücadeleleri sona ermiş ancak iç çatışmalardan dolayı ülke yönetiminde bir türlü gerçek istikrar sağlanamamıştır. Ülkede sayısız darbe ve darbe girişimi yaşanmış, en nihayetinde 1963 yılında Baas Partisi iktidara gelmiş, hâlen de iktidar olarak varlığını korumaktadır. Bu makalenin ilk bölümünde bölgenin Osmanlı hâkimiyetinden çıkıp Fransız manda yönetimi altına girmesi, ikinci bölümünde bağımsızlık sonrası Suriye siyasetindeki darbeler dönemi, üçüncü bölümünde ise Baas Partisi’nin iktidara gelişi ve Hafız Esad’ın Baas Partisi’nin başına geçme süreci anlatılacaktır.
1. Suriye’de Osmanlı Hakimiyetinin Sona Ermesi ve Fransız Manda Yönetimi
Osmanlı İmparatorluğu’nun her geçen gün gücünü kaybetmesi sonucu Orta Doğu bölgesi Avrupalı devletler tarafından farklı zamanlarda istila edilmeye çalışılmıştır. 1798 senesinde Napolyon Bonapart yönetimindeki Fransız ordusu Mısır ve Suriye’yi işgal etmeye çalışmış ancak Cezzar Ahmet Paşa tarafından Akka Kalesi müdafaasında durdurulmuştur. 1832 yılında Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan etmiş ve kısa süreliğine Mısır ve Suriye bölgesini hâkimiyeti altına almıştır (Altundağ, 1988: 57). Osmanlı İmparatorluğu bu bölgeyi Avrupalı devletlerin desteği sonucu tekrar kazanmıştır (Ünal, 1977: 200-201). Tanzimat ve Islahat Fermanlarının gayrimüslim ahaliye tanıdığı imtiyazlar ve Avrupalı devletlerin bölge halkını kışkırtmasıyla birlikte bölgede çatışmalar artmış, din temelli savaşlara dönüşmüştür. I. Dünya Savaşı’nda bölgeye hem vali hem de Osmanlı IV. Ordu komutanı olarak atanan Cemal Paşa bölge halkına karşı oldukça sert bir politika izlemiştir. Cemal Paşa’nın bu politikayı izlemesinin başlıca nedeni bölgedeki bazı Arap liderlerinin Fransız ve İngilizlerle işbirliği içinde olması ve Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde çalışmasıydı ancak Cemal Paşa’nın bu tutumu bölge halkını Osmanlı İmparatorluğu’ndan daha fazla uzaklaştırmış ve bölgede Baas ideolojisinin temeli sayılan Arap milliyetçiliği fikrini yaygınlaştırmıştır. Bölge ilk olarak 1918 yılında İngilizlerin hakimiyeti altına girmiştir. Daha önce Osmanlı İmparatorluğu’na isyan etmesi karşılığında bölgede bağımsız bir devlet kurma sözü alan Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Emir Faysal, Şam’da düzenlenen eşraf kongresinde Filistin’i ve Lübnan’ı da içine alan Büyük Suriye Krallığı’nı kurdu ve başına geçti (Duran, 2021). Ancak Fransız’lar Sykes Picot anlaşması çerçevesinde yapılan vaatlerin karşılanmaması neticesinde itiraz etti ve 1920 yılında düzenlenen San Remo konferansında itilaf devletleri Filistin ve Suriye’yi birbirinden ayırarak Filistin’i İngilizlere, Suriye’yi de Fransızlara vermiştir ve Suriye’de 1946 yılına dek sürecek Fransız Manda yönetimi başlamıştır (Şahin, 2013: 104). Fransızlar hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için ülke yönetimine Fransız vatandaşlarını getiriyor ve bölge halkının yönetimde söz sahibi olmasını engelliyordu. Ayrıca halk arasında dini ve mezhepsel çatışmaları artırarak kendilerine karşı Suriye halkının tek yumruk halinde mücadele etmesini engelliyordu. Bu kapsamda böl ve yönet politikasını uyguladılar ve Lübnan’ı Suriye’den ayırarak ayrı bir devlet olarak tanıdılar. Suriye içerisinde de din ve mezhep ayrımı gözeterek bölgeyi 4 farklı eyalete böldüler. Bu eyaletler Lazkiye, Cebel-i Dürzi, Halep ve Şam’dır. İskenderun ise ayrı bir özerk yönetim olarak konumlandırılmıştır ve bu bölgelere Fransız danışmanlar atanmıştır (Cleveland, 2008). Kuzeyde bir Alevi eyaleti, merkezde bir Sünni eyaleti, güneyde ise Dürzi eyaleti kurarak bu sayede yukarıda da bahsedildiği gibi Arap milliyetçiliği fikrini kırmayı hedeflemiş ve kendilerine karşı tek bir vücut haline gelmiş düşman görmek istememişlerdir. Ancak Fransa’nın bu parçalayıcı politikası Suriyelileri rahatsız etmiş ve halk nezdinde yoğun tepkilere neden olmuştur. İlerleyen dönemlerde dünyanın ikinci bir büyük savaşa doğru sürüklendiğini ve Almanlarla birlikte İtalyanların da bölge halkını milliyetçilik sayesinde manda yönetimine karşı kışkırttığını gören Fransızlar uyguladıkları sert politikalarında yumuşamaya gitmişlerdir. 1936 yılında Suriye ve Lübnan’la ayrı birer antlaşma imzalayarak bölgeden birkaç yıl içerisinde çekilmeyi planlamışlardır ancak Fransa’da değişen hükümet yüzünden çekilme işlemi bir müddet aksamaya uğramıştır (Şahin, 2013: 105-106). 1943 yılında yapılan seçimlerde Fransa karşıtı Milli Cephe hareketi başa geçmiş ve Şükrü El Kuvvetli Suriye’nin seçilmiş ilk devlet başkanı olmuştur. 1944’te Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri; 1945’te ise İngiltere, Suriye ve Lübnan’ı bağımsız iki devlet olarak tanımışlardır ve Fransızların bölgeden çekilmesi için baskı yapmışlardır. Nitekim Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yapılan görüşmeler sonucu 17 Nisan 1946 yılında Fransa bölgeden çekildiğini duyurmuştur (İnce, 2017).
2. Bağımsızlık Sonrası Suriye’deki İktidar Mücadeleleri
Suriye’deki Fransız manda yönetiminin resmi olarak bölgeden çekilmesinden kısa bir süre sonra 1948 yılında İngiltere’nin desteğiyle Filistin’de İsrail devleti kurulmuştur. İsrail’e karşı Suriye’nin de içinde bulunduğu Arap ülkelerinde yoğun bir tepki başlamıştır. Artan tepkiler aynı yıl içerisinde savaşa dönüşmüştür. İsrail’e karşı başlatılan Arap-İsrail savaşında Araplar yenilmiş ve bu durum İsrail’in daha da güçlenerek bölgede nüfuzunu arttırmasına sebep olmuştur. Savaştan mağlup olarak ayrılan Arap ülkelerindeki yönetimlere karşı ciddi bir tepki gösterilmiştir ve nitekim Suriye’de bu tepkiler, hükümete karşı yapılan bir askeri darbe ile sonuçlanmıştır (Arı, 2017: 128-129). Bağımsız Suriye’nin seçilmiş ilk başkanı olan Şükrü el-Kuvvetli indirilmiş, yerine darbeyi yapan General Hüsnü Zaim geçmiştir. Bu darbe Suriye’de istikrarsızlık, karışıklık ve darbeler dönemini başlatmıştır. Ayrıca bazı kaynaklarda bu darbenin CIA destekli olduğu iddia edilmiştir (Akdemir, 2000: 217). Baas Partisi lideri Mişel Eflak, Hüsnü Zaim’e mektup yazarak desteklerini iletmiştir. Ancak çok geçmeden parlamentodaki bir anlaşmazlık sonucu Hüsnü Zaim çareyi parlamentoyu dağıtarak tüm siyasi partileri kapatmakta bulmuş ve içlerinde Mişel Eflak’ın da bulunduğu parti liderlerini hapse attırmıştır (İnce, 2017: 269). General Hüsnü Zaim darbe yaparak geldiği başkanlık koltuğunda uzun süre kalamadan bir başka general rütbesine sahip Sami Hınnavi tarafından askeri darbe ile indirilmiştir. Bazı kaynaklarda bu darbenin İngilizlerin desteği ile gerçekleştiği yazmaktadır (Şen, 2004: 184). Sami Hınnavi siyasi partilerin yeniden açılmasına izin vermiştir ve yapılan seçimler sonucu Halk Partisi 43 milletvekili çıkararak iktidara gelmiştir. Halk Partisi Irak ile birleşme yanlısı bir partidir. Orduda saygın bir yeri olan ve daha sonra Baas Partisi’ne katılan Ekrem Hurani Irak ile birleşme karşıtı bir tutum sergilemiştir. Hurani çocukluk arkadaşı olan Albay Edip Çiçekli’yi, Hınnavi’ye darbe yapması konusunda ikna etmiştir. Aralık 1949’da Çiçekli, Hınnavi’nin Suriye çıkarları aleyhinde Irak ile işbirliği yaptığını öne sürerek yönetime darbe yapmıştır. Çiçekli, 1951 yılında tüm kurucu meclis üyelerini tutuklatmıştır. 1952’de ise kendi partisi haricindeki tüm siyasi partileri kapatmıştır. Çiçekli’nin bu tutumu halk ve öğrenciler nezdinde tepkiyle karşılanmıştır (İnce, 2017: 270). Çiçekli nüfuzunu güçlendirmek için muhalif subayları ordudan attırmıştır ancak 1954 yılında Haşim Attasi’nin darbesine engel olamamıştır ve yönetimden uzaklaştırılmıştır. Bu darbenin yapılmasında Baas Partisi önemli bir rol oynamıştır. Attasi seleflerinin yaptığı gibi başa kendisi geçmemiş ve yönetimi sivillere vermiştir. Bu sayede yapılan seçimlerde, Suriye’nin seçilmiş ilk başkanı olan Şükrü Kuvvetli tekrardan iktidara gelmiştir (Şen, 2004: 192).
3. Baas Partisi’nin Kuruluşu ve İktidar Mücadelesi
Baas kelimesi Arapça’da “yeniden doğuş” ve “dirilmek” anlamına gelmektedir. Baas, 1943 yılında çoğunluğu batıda eğitim görmüş bir grup Suriyeli Arap entellektüeli tarafından Ortodoks Hıristiyan Mişel Eflak’ın ve Selahaddin Bitar’ın öncülüğünde kurulmuş, 1944 yılında parti halini almış, 1946’da Fransızlar’ın bölgeden çekilmesiyle beraber 1947 yılında resmiyet kazanarak ilk kongresini düzenlemiş, temelinde Arap milliyetçiliği fikri olan bir yapıdır (Önhon, 2021: 35; Jaber, 1970: 28). Baasçılık başta Arap milliyetçiliği olarak öne çıkmıştır. Bu yönüyle Baas, temel hedefleri dış güçler tarafından çizilen sınırları kabul etmeyip tüm Arap halklarını tek bir çatı altında toplamak olan Milliyetçi Hareket Birliği’nin devamı olarak görülmektedir. Baasçılar Arap ulusunun rönesansını gerçekleştirmeyi kendilerine ilke edinmişlerdir. Arap ulusunun birliğini İslamiyet’ten önceye dayandırarak bir Arap-İslam birliğinden ziyade sadece Arap birliğini ön plana çıkarmışlardır (Şahin, 2013: 107). Baas ideolojisinin fikir babaları olan Selahaddin Bitar ve Mişel Eflak Suriye’nin bağımsızlığını reddeden Fransız manda yönetimine karşı memur ve öğrenci gruplarını örgütleyerek ülke çapında büyük grevler düzenlemişlerdir. Baas partisi kendi içinde yönetimsel olarak askeri bir hiyerarşik yönetimi benimsemiştir. Partideki en yüksek mevki genel sekreterliktir ve bu mevkiye Mişel Eflak getirilmiştir. Genel Sekreterlik’ten sonra, 13 üyeye sahip olan Milli Komutanlık gelmektedir. Daha sonra ise, Ulusal Kongre, Bölgesel Kongre, Bölgesel Komutanlık, Kollar, Şube, Fırka ve Hücre şeklinde en tepeden aşağıya doğru sıralanmışlardır (Duran, 2021: 230). Baas Partisi’nin ülke çapındaki ilk başarısı, yukarıda da bahsedildiği gibi Edip Çiçekli’ye karşı Haşim Attasi’nin yaptığı darbede önemli bir rol oynamaları ve darbenin ertesinde yapılan 1954 seçimlerinde, 141 üyeden oluşan mecliste 13 sandalyeye sahip olmalarıdır. Bu tarihten sonra ülke çapında sesleri daha fazla çıkmaya başlamıştır. 1958 yılında Suriye’nin Mısır ile birleşmesinde en büyük desteği dönemin Arap halkları gözünde karizmatik bir lider olan Nasır ile iyi ilişkileri bulunan Baasçılar vermiştir ve birleşme sonucu ortaya çıkan Birleşik Arap Cumhuriyeti kabinesinde 4 Baasçı bakan bulunmuştur (Şahin, 2013: 108). Birleşik Arap Cumhuriyeti başkanı Nasır ile Baas Partisi’nin iyi ilişkileri kısa sürede bozulmuş akabinde yeni kurulan cumhuriyetin ömrü kısa sürmüştür ve 28 Eylül 1961 yılında yapılan darbeyle Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nden ayrılmıştır (Haddad, 2006: 155-160). Ayrılıktan sonra yapılan seçimlerde yeni gelen hükümet Nasırcılar ve Komünistler’i ülke yönetiminden uzakta tutmuştur. Bunun sonucu olarak Suriye sokaklarında Nasırcılar, Komünistler ve Baasçılar yüzünden karmaşa artmıştır. 1962 yılında Suriye’de tüm Baasçıların katıldığı büyük bir kongre düzenlenmiştir. Arap birliği karşıtı olan Hurani partiden ihraç edilmiştir ve bu yönde yeni düzenlemelere gidilmek istenmiştir. Ancak Baas Partisi kendi içerisinde bir takım anlaşmazlığa ve nitekim bölünmeye uğramıştır. 8 Şubat 1963 yılında Irak’taki Baasçıların yaptığı darbeden güç alan Suriye Baasçıları, 1 ay sonra yönetime yaptıkları darbe ile iktidara geçmişlerdir. Ancak kendi içerisinde de iktidar mücadelesi vermeye devam etmişlerdir. Bu iktidar mücadelesinin bir kanadını, Eski Muhafız olarak adlandırılan ve yeni bir Arap birliği oluşması yönünde çalışmalar yapan Selahaddin Bitar, Mişel Eflak, ve sünni bir general olan Emin Hafız oluşturmaktaydı. Diğer kanatta ise kendilerini Bölgeselci Kamp veya Neo-Baasçı olarak adlandıran ve Sosyalist fikirleri benimseyip Sovyetler Birliği’ne yakın olmayı hedefleyen Salah Cedid, Muhammed Umran ve Hafız Esed gibi Nusayri (Arap Alevileri) kökenli subaylar bulunmaktaydı. Bu yüzden Bölgeselci Kamp’ın etki alanı daha fazlaydı ve azınlıkların da desteğini almışlardı. 1966 yılında Salah Cedid ve Hafız Esad’ın başını çektiği Neo-Baasçı grup devlet başkanı Emin Hafız’a darbe yaparak iktidara geldiler. Başkan Emin Hafız ve partinin kurucuları Mişel Eflak ile Selahaddin Bitar partiden uzaklaştırılmıştır. 1967 Arap-İsrail savaşında alınan mağlubiyet sonucu Suriye toprakları işgal edilmiş ve Neo-Baasçılar gözden düşmüştür. Bunun üzerine 1970 yılında Hafız Esad mağlubiyeti dava arkadaşlarına bağlayarak Salah Cedid’in de içinde bulunduğu grubu tutuklatmış ve tüm gücü kendinde toplayarak Suriye’de Esad hanedanlığı dönemini başlatmıştır (George, 2003: 69-70).
Sonuç
Jeopolitik konumu sebebiyle emperyal güçler tarafından daima ele geçirilen ve son olarak Arap milliyetçiliği fikrinin de tesiriyle 20. Yüzyılın ortasında bağımsızlık için yoğun bir mücadeleye girilen Suriye’de bağımsızlık sonrası refah içerisinde bir yaşam maalesef olmamıştır. İlk defa kendi seçtikleri başkan tarafından yönetilebilme fırsatı Suriye’de ters tepmiş, Fransız sömürgesi altındayken geleceğe dair kurulan bağımsızlık hayalleri, yerini kimi zaman kanlı kimi zaman kansız, kimi zaman başarılı kimi zaman başarısız sayısız darbe ve darbe girişimine bırakmıştır ve ülkede aranan istikrar bir türlü sağlanamamıştır. Nitekim 1970 yılında Hafız Esad’ın yaptığı darbe ile Suriye’de askeri darbeler dönemi sona ermiş ancak Hafız Esad’ın diktatör rejimi, ilerleyen yıllarda yaşanacak olan iç savaşın zeminini hazırlamıştır. Bu istikrarsızlık dönemi sadece Suriye özelinde kalmayıp, bütün Ortadoğu coğrafyasında, benzer olaylarla günümüze kadar süregelmiştir. Ortadoğu’daki bu kaos ortamının bilerek ve isteyerek emperyal güçler tarafından desteklendiğini söylemek son derece mümkündür, zira geçmişe baktığımızda Orta Doğu’da milliyetçilik fikrinin yayılmasının ve Osmanlı’ya karşı Arap halklarının milliyetçilik temelli isyanlara girişiminin arkasında makalenin ilk bölümünde Şerif Hüseyin örneğiyle de açıklanan emperyal güçler olduğu görülmektedir. Arap halklarının milliyetçilik temelli isyanları sonrası başlayan ateş emperyal güçler tarafından harlanarak günümüzde büyük bir yangına dönüşmüş ve tüm Ortadoğu’yu küle çevirmiştir.
Muhammet Baltacı
Ortadoğu Çalışmaları Staj Programı
Kaynakça
Akdemir, S. (2000). Suriye’deki etnik ve dini yapının siyasi yapının oluşmasındaki rolü. Avrasya Dosyası Üç Aylık Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, 6(1), 201-237.
Altundağ, Ş. (1988). Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı. (Mısır Meselesi 1831-1841). Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Arı, T. (2017). Geçmişten Günümüze Ortadoğu. Alfa Akademi.
Cleveland, W. L. (2008). Modern Ortadoğu tarihi. Agora Kitaplığı.
Duran, M. A. (2021). Baas Partisi’nin düşünsel temelleri ve Suriye siyasetinde Baas Partisi (1940-1966). Akademik Tarih ve Araştırmalar Dergisi, 4, 196-218.
George, A. (2003). Syria: neither bread nor freedom. Zedbook.
Haddad, G. (2006). Levantine papers from the contemporary history of Syria 1946-1966. Medbuli Kitaplığı.
İnce, E. (2017). Suriye’de Baas rejiminin kuruluşu ve Türkiye. Tarih ve Günce, 1, 261-280.
Jaber, K. A. (1970). Arap Baas Sosyalist Partisi. (Çev. Ahmet Ersoy). Altınok Matbaası.
Önhon, Ö. (2021). Büyükelçinin gözünden Suriye. Remzi Kitabevi.
Şahin, T. (2013). Suriye’de Baas Yönetimi / The Baath Rule in Syria. Mülkiye Dergisi, 35, 103-118.
Şen, S. (2004). Ortadoğu’da ideolojik bunalım: Suriye Baas Partisi ve ideolojisi. Bir-Yay.
Ünal, T. (1977). Türk siyasi tarihi (1700-1958). Emel Yayınları.