Politik Bir Mücadele Yöntemi Olarak sivil itaatsizlik
Sivil itaatsizlik; demokratik hukuk düzeni içinde haksızlığa uğrayan bireylerin, söz konusu haksızlığa karşı şiddete başvurmadan, tamamen barışçıl yöntemlerle kamuoyu oluşturarak hukuki sonuç yaratma girişimidir. Dünyanın birçok yerindeki sivil itaatsizlik eylemleri haksızlığa sadece kan ve şiddetle değil; barışçıl ve aklî yöntemlerle de direnilebileceğini göstermiştir.
İlk kez 19. yüzyılda Amerikalı natüralist yazar Henry David Thoreau tarafından ‘Resistance to Civil Government’ başlıklı manifestoyla dünya literatürüne kazandırılan bu kavram; Gandhi, Martin Luther King, Rosa Parks gibi bir çok kişiye ilham vermiştir.
Sivil İtaatsizlik Kavramının Ortaya Çıkışı, Temel Unsurları ve Dünyadan Örnekler
Eylem tarzı ve hedeflediği amaç bakımından terörizmden, düşünsel çerçevesi bakımından ise anarşizmden tamamen farklı olan ”sivil itaatsizlik” tabiri, ilk kez 1849 yılında Amerika’da Henry David Thoreau (1817-1862) tarafından kullanılmıştır.”[1] 1817’de Massachusetts eyaletine bağlı Concord’da doğan ve Harvard Üniversitesi’nden 1837 yılında mezun olan Henry David Thoreau, hayatı boyunca siyasal iktidarın kölelik, insan hakları ihlalleri ve savaşla ilgili tüm icraatlarına karşı mücadele etmiştir. Henry David Thoreau, yeni bir bölgeye yayılmak adına savaşan hükümete mali destek için hispaniklerin ve siyahilerin köleleştirilmesine karşı çıkarak vergi ödemeyi reddettiği için hapse girmiştir. Thoreu, hapisten çıktıktan sonra halka verdiği konferanslarda anlattıklarını ‘Resistance to Civil Government’ başlıklı bir manifestoya dönüştürmüştür. Bu manifesto “En iyi yönetim en az yönetimdir.”[2] söylemiyle başlamaktadır; siyasi yönetimin aslında bireyin taleplerine cevap vermeyerek gücü zamanla kötüye kullandığını ve bireylerin de bu durum karşısında direnme hakkı olduğunu savunmaktadır.
20.yy’da siyaset felsefesi üzerine önemli çalışmalar yapan John Rawls’a göre sivil itaatsizlik “Yasaların ya da hükûmet politikasının değiştirilmesini hedefleyen, kamuoyu önünde icra edilen, şiddete dayanmayan, vicdani ancak yasal olmayan politik eylemdir.”[3] Üzerinde çokça tartışılan bir kavram olan sivil itaatsizliğin pek çok tanımı olmuştur.
“Jürgen Habermas’ın tanımına göre sivil itaatsizlik, yalnızca kişiye özgü inançların ve çıkarların temel alınamayacağı ahlaki bir protestodur. Kural olarak önceden bildirilmiş ve polisçe akışının hesaplanabilir olduğu kamuya açık bir eylemdir; hukuk düzeninin bütününe olan itaati etkilemeksizin, tekil normların kasıtlı olarak çiğnenmesini içerir; normun çiğnenmesinin hukuki sonuçlarından sorumlu olmaya hazır bulunmak tutumunu gerektirir; sivil itaatsizliğin gerçekleştiği norm ihlali sembolik bir karaktere sahiptir. Buradan da zaten protesto araçlarının şiddetten uzak bulunması gerektiği sınırlaması doğmaktadır.”[4]
Dünya tarihinde sivil itaatsizlik denince akla gelen ilk isimlerden biri de yaşadığı dönemde Hindistan’ı İngiliz egemenliğinden kurtarmak için çabalayan ve sosyal haksızlıklar karşısında halkın dikkatini çekmeyi başaran Mohandas K. Gandhi (1869-1948) olmuştur. “Kazançlı bir tekel oluşturmak isteyen İngiliz yönetimi tuz yapımını yasaklayınca Gandhi arkadaşlarıyla deniz suyunu buharlaştırma sonucunda tuz elde etti ve yasayı simgesel anlamda çiğnedi. Tam da umduğu gibi hapse atıldı. Gandhi’yi yüzlerce, binlerce kişi izledi. Hapishaneler tıka basa doldu. İngiliz yönetimi cezaevinde açlık grevi başlatan Gandhi’nin kendi ellerinde ölmesini göze alamayarak onu serbest bıraktılar. Ancak Gandhi yasayı tekrar çiğnedi ve tekrar hapse girdi. Neticede iş bir kedi fare oyununa döndü ve yönetim yasayı kaldırmak zorunda kaldı. Sonunda Hindistan Gandhi’nin önderliğinde sivil itaatsizlik yöntemlerini kullanarak bağımsızlığına kavuştu.”[5] Hindistan’ın 1947’de bağımsızlığına kavuştuğu tarihe kadar bir çok açlık grevi yapan Gandhi, Thoreau makalesinde geçen ve kendisini etkileyen görüşleri eski bir Hint geleneği olan ve koşulsuz şiddetsizlik, sevgi içeren Ahimsa ile harmanlamıştır.
Amerika’da ırkçılık karşıtı fikir ve eylemleri ile sivil itaatsizlik kavramına katkı sağlamış önemli isimlerden biri de Martin Luther King (1929-1968) olmuştur. “Martin Luther King, ‘İş ve Özgürlük İçin Washington’a Yürüyüş’ eylemi dolayısıyla 28 Ağustos 1963’te Lincoln Anıtı’nın önünde toplanan 250 bin kişiye (60 bini beyazdı), ‘Bir rüyam var’ diye başlayan ünlü konuşmasında, “Gün gelecek bu ulus ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak. Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır. Bir rüyam var. Gün gelecek, eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar. Bir rüyam var. Gün gelecek, Mississippi Eyaleti bile, adaletsizliğin ve baskıların sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan o eyalet bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek. Bir rüyam var. Gün gelecek dört küçük çocuğum derilerinin renklerine göre değil karakterlerine göre değerlendirilecekleri bir ülkede yaşayacaklar!” diye haykırdıktan iki yıl sonra siyahlar, siyasal haklarına kavuştular.[6]
Özetlemek gerekirse, farklı toplumlarda kabul gören sivil itaatsizlik anlayışında şiddet unsuruna yer olmaması, kamuya açık olarak icra edilmesi ve ortak bir adalet arayışına dayanması önemli olmuştur. “Genel bir bakışla sivil itaatsizlik eylemlerinin temel niteliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: Yasaya aykırılık, şiddetsizlik, kamuya açıklık ve çiğnenen pozitif hukuk normundan doğacak yaptırıma katlanma.”[7]
Dünya tarihinde bu niteliklere sahip bir direnişin toplumu etkileyerek başarılı sonuçlar doğurabileceği ve tarihte bir anlık değişikliğin gelecekte milyonlarca kişiyi etkileyecek güce sahip olduğunu gösteren isimlerden biri de 1913 Alabama doğumlu Rosa Parks olmuştur. Amerika’da Jim Crow Yasaları* sayesinde güneydeki ırk ayrımcılığı halk otobüslerinde bile kendini gösteriyordu; Montgomery otobüslerinin ilk sıraları beyazlara aitti ve siyahiler için otobüsün arka tarafında belirlenmiş koltuklar bulunuyordu. Hatta beyaz yolculara belirlenen yerler dolduğunda zenciler onlara yer vermek, ve gerekirse otobüsten inmek zorundaydı. Bu ayrımcılığa ses çıkararak binlerce insanı harekete geçiren Rosa Parks’ın eşitlik için başlattığı pasif direniş bu ırkçı uygulamaların kaldırılmasıyla sonuçlanmıştır. “Montgomery otobüs boykotu umulmadık bir başarı getirdi, siyahlar sabahları işlerine yürüyerek bisikletlerle kimi zaman topluca taksi kullanarak gidiyorlardı. Otobüsler sadece beyaz yolcu taşıyordu, önceleri boykota aldırış etmeyen otobüs şirketleri sonra zarar etmeye başladıklarında şiddet olayları da baş göstermişti. Boykot, terörist eylem olarak nitelendiriliyordu ; ancak yolcularının % 75 ini kaybetmiş olan şirketler daha fazla direnemedi ve 382 gün sonra otobüslerin ırkçı uygulamaları kaldırıldı.”[8] Rosa Parks’ın kimliğinden ırkından, cinsiyetinden utanç duymayarak verdiği eşitlik mücadelesi onu tarihe damga vuran kadın figürlerinden biri haline getirmiştir.
Aslında direnmenin tarihi iktidar kavramının ortaya çıkışı kadar eskidir. “Fransa’da 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile direnme hakkı pozitif hukuktaki yerini sağlamlaştırır. Bu bildiriye göre devletin amacı insanın tabii haklarını korumaktır. Bu haklar ise hürriyet, güvenlik, mülkiyet ve baskıya karşı direnme haklarıdır. 1945 tarihli Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nde de insan haklarını güvenlik altına alma görevi iktidara yüklenmekte ve bu görevin yerine getirilmemesi halinde insanların direnme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.”[9] Sivil itaatsizlik, Sokrates’in çarptırıldığı ölüm cezasına kendini kurtarma imkanlarını reddederek katlanmasından ırkçılığa karşı çeşitli eşitlik mücadelelerine, nükleer silahlanmaya karşı imdat freninin çekilerek şiddetsiz direnişten ağaçların kesilmesini engelleme amacıyla ağaçlara sarılmaya, açlık grevlerinden oturma eylemlerine ve imza toplayarak kamuoyu oluşturmaya kadar farklı toplumlarda farklı konulardaki adalet arayışını amaçlayan bir çok örneği içine almıştır.
Türkiye’de ise 1969 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası tarafından örgütlenen öğretmen boykotu ilk sivil itaatsizlik eylemi olarak kaynaklara geçmiştir. Arjantin’de Plaza Del Mayo Meydanı’nda toplanan annelerden esinlenerek, 27 Mayıs 1995 tarihinden itibaren her Cumartesi günü faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden ve kaybolan yakınlarının fotoğraflarıyla kamuoyu oluşturma amacıyla Galatasaray meydanında oturma eylemi yapan grup Cumartesi Anneleri olarak anılmaya başlamıştır. Türkiye tarihinin en önemli skandallarından olan Susurluk kazasından sonra kamuoyunun dikkatini çekmek için oluşturulan ‘’Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık’’ eylemi ve Gezi Parkı eylemleri sırasında Taksim Meydanı’nda belki de Türkiye’nin en dikkat çekici pasifist barışçıl eylemine imza atan, ‘’Duran Adam’’ lakaplı Erdem Gündüz ülkemizdeki ilk akla gelen sivil itaatsizlik örnekleri arasındaki yerini almıştır.
Sonuç olarak, sivil itaatsizlik olgusunun tüm dünyadaki örneklerine baktığımızda şiddetsizlik, siyasi ve hukuki sorumluluğun üstlenilmesi, mevcut yasaya aykırılık, ortak adalet anlayışına ve kamu vicdanına çağrı paydalarında buluşulduğu görülür. Sivil itaatsizlik, demokratik hukuk düzeni içinde oluşabilecek adaletsizliklere karşı bireyin kendisini barışçıl yöntemlerle savunma ve korunma yöntemidir. Bu eylemler sayesinde haksızlık, eşitsizlik ve adaletsizlikten kaynaklanan problemlerin barışçıl ve rasyonel yöntemlerle çözülebileceğine ülkeler defalarca şahit olmuştur.
NOT: Jim Crow Yasaları: 1880s-1960s arasında Amerika’nın büyük bölümünde uygulanmış olan ve siyahlar ile beyazların aynı sosyal ortamları paylaşmalarını yasaklayan kanunlardır. “Demir yolları ve tramvaylarda ırk ayrımını benimseyen ilk yasa 1875’de Tennessee’de kabul edildikten hemen sonra, tüm Güney eyaletlerinde birden demir yollarında ırk ayrımı uygulamasına gidildi. Her yere Sadece Beyazlar İçin ve Siyahlar tabelaları asıldı. Aslında bunların hepsi mevcut durumun resmiyet kazanması anlamına geliyordu. Uygulamada ise bu, otelleri, tiyatroları, kütüphaneleri ve hatta asansör ve kiliseleri de kapsıyordu. Ayrımın en ağır biçimde hissedildiği alan ise okullardı.” Jim Crow dönemin popüler bir tiyatro oyunundaki siyahi İngiliz komedyen olan Thomas Rice’ın 1828’de yarattığı bir karakterdir ve o dönem beyazların zencilere olan bakışını yansıtır; pejoratif bir anlam içerir.
Eda KARAİBRAHİM
KAYNAKÇA:
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Jim_Crow_yasalar%C4%B1
- Orhan Arslan,Sivil İtaatsizlik Bağlamında Vicdani Ret Türkiye Örneği,İstanvul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Yüksek Lisans Programı.
- Sinem Demirci, Rosa Parks ve Montgomery Otobüsü (http://www.iekaum.hacettepe.edu.tr/Rosa_Parks_ve_Montgomery.pdf)
- Şeniz Anbarlı, Bir Pasif Direnme Modeli Olarak Sivil İtaatsizlik, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi
- Ayşe Hür, Sokrates, Thoreau, Gandhi, Martin Luther King, (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/sokrates-thoreau-gandhi-martin-luther-king-1138746/)
- Burçin Belge, Sivil İtaatsizliğin Kısa Tarihi, Bianet, 2011,(http://bianet.org/bianet/siyaset/4243-sivil-itaatsizligin-kisa-tarihi)
- Kadir Candan, Murat Bilgin, Sivil İtaatsizlik, TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, 2011, sayı 19
- John Rawls, Sivil İtaatsizliğin Tanımı ve Haklılığı, Kamu Vicdanına Çağrı, 2. Baskı, Ayrıntı Yayınları,İstanbul, 2011,s.56.
- Henry David Thoreau, Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, Vadi Yayınları,2015.
- Mesude Altunel, Sivil İtaatsizlik ve Mohandas K. Gandhi, TBB Dergisi, 2011,sayı.93, s.446.
- Altunel, M.,Sivil İtaatsizlik ve Mohandas K. Gandhi, TBB Dergisi, 2011,sayı.93
- Anbarlı,Ş.,Bir Pasif Direnme Modeli Olarak Sivil İtaatsizlik, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi
- Belge,B., Sivil İtaatsizliğin Kısa Tarihi,Bianet, 2011
- Candan,K. ve Bilgin,M.,Sivil İtaatsizlik, TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, 2011, sayı 19.
- Kabaoğlu, İ.,Özgürlükler Hukuku, Baskı, Afa Yayınları, İstanbul.
- Rawls, J.,Sivil İtaatsizliğin Tanımı ve Haklılığı, “Kamu Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik,2. Baskı, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2001.
- Ökçesiz, H.,Sivil İtaatsizlik, 2. Baskı, Afa Yayınları, İstanbul.