Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı 6. El Cezire Yıllık Forumu’nda yapmış olduğu konuşma İngiltere’nin önemli gazetesi The Guardian’da “Biz Ortadoğu’da aşağılanmanın yerini onurla değiştirdik” başlığıyla yayımlandı.
Yayımlanan yazıdan bazı kesitler şöyle:
“Şimdi artık tarihi doğal akışına bırakmanın zamanıdır. Arap dünyasındaki devrimleri Doğu Avrupa’da olduğu gibi 1980’lerde, 1990’larda yaşanması gereken gecikmiş süreçler olarak görüyorum. Bu süreçler gecikti çünkü bazıları Arap toplumlarının demokrasiye layık olmadıklarını, statükoyu korumak ve radikal İslamcılığı önlemek için onların otoriter rejimlere ihtiyacı olduğunu söyledi. Kendi demokrasileriyle gurur duyan bazı ülkeler ve liderler, Orta Doğu’da demokrasinin bölgede güvenliğe tehdit oluşturacağında ısrar ettiler. Ama şimdi hep birlikte hayır diyoruz. Sıradan bir Türk, sıradan bir Arap ve sıradan bir Tunuslu tarihi değiştirebilir. Demokrasinin iyi bir şey olduğuna ve halkın bunu hak ettiğine inanıyoruz. Tarihin doğal akışı budur. Herkes halkın bu iradesine saygılı olmalı. Toplumların, aşiretlerin, farklı etkin grupların yeniden birbirleriyle bağ kurması gerektiğini anlayamazsak tarihsel ivmeyi kaçıracağız. Bölgenin kaderi ortaktır.“
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yazısında bundan sonraki aşamada yapılması gerekenler konusunda ise şu ifadeler yer alıyor:
“Öncelikle insanların hayatlarını kurtaracak, felaketi önleyecek acil durum planlarımız olmalı. İkincisi hayatı normale döndürmeliyiz. Üçüncüsü de tsunamiden sonra evlerimizi yeniden yaptığımız gibi siyasi sistemleri yeniden yapılandırmalı ve tesis etmeliyiz. Ama bunun için bir vizyona ve özgüvene ihtiyacımız var. Bu özgüven de şu demek: Bu bölge bizim ve yeniden inşa edecek olan bizleriz. Bunun için de izlenecek temel ilkelere açıklık getirmeliyiz. Bölgemizde saygı ve itibar isteyen kitlelere güvenmeliyiz. Onlarca yıl boyunca hakarete uğradık. Onlarca yıl aşağılandık. Tahrir meydanındaki gençlerin dile getirdiği gibi itibarımızı istiyoruz.
İkinci ilke, değişim ve dönüşümün bir tercih değil bir zorunluluk olduğunu kabul etmektir. Üçüncüsü bu değişim barışçıl yollarla gerçekleşmeli. Güvenlik ve özgürlük birbirlerinin alternatifi değildir. İkisine birden ihtiyacımız var. Dördüncü ilke, şefffalık, hesap verebilirlik, insan hakları, hukukun üstünlüğü son olarak da bölgemizde ülkelerimizin toprak bütünlüğünün güvence altına alınmasıdır. Oryantalist bir kavram olan Orta Doğu’nun adı şimdiye kadar hep gerilim, çatışma ve az gelişmişlikle özdeşleşti. Ama bizim bölgemiz binlerce yıl boyunca, medeniyetin merkezi oldu. Bu medeniyet ve siyasi kültür mirasımıza ek olarak, bölgemizi küresel çekim merkezine dönüştürecek ekonomik kaynaklarımız da var.“
Yazının tam metni için:
http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2011/mar/15/middle-east-dignity-common-destiny?INTCMP=SRCH
(tuicakademi, the guardian)