Suriye’de geçtiğimiz sene Mart ayında başlayan olaylar hala bir sonuca ulaşmış değil. Esad yönetimi ve muhalifler arasında çatışmalar tüm hızıyla sürüyor. Geçtiğimiz yıldan bu yana ölü sayısı 9 bini buldu. Suriye geleceği belirsizliğini korumaya devam ediyor. Arap Baharı’nın etkilediği diğer ülkelerde rejim ayakta kalmayı bu kadar başaramadı ama Esad 1 yılı aşkındır devam eden olaylarda ayakta kalmayı başardı. Tabi Esad şimdilik kazandı.
Baas yönetimi ve Esad’ı istemeyen muhalifler tekrar toparlanmak için çalışıyor. Eğer Esad toplumun isteklerine tatmin edici bir cevap vermez ise Esad’ın ayakta kalması zor görünüyor. Uluslararası aktörler tarafından köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Esad’ı şimdilik Güvenlik Konseyi üyesi Çin ve Rusya koruyor. Suriye’de çıkarlarının tehlikeye düşeceğini bilen Rusya ve Çin, Libya örneğinin tekrar yaşanmaması için tasarıya hayır dedi. Libya’ya müdahale sebebinin Petrol olduğunu gören Rusya askeri müdahaleye şimdilik karşı ama gelecekte oyunu ne yönde kullanır bilinmez. Rusya ve Çinin, Suriye’nin arkasında olmasının bir diğer sebebi de Amerika ve İsrail’in en büyük düşmanı olarak gördüğü İran’ın bu müdahaleyle yalnızlaştırılmasıdır. Rusya ve Çin’in önemli ticari işbirliği içinde bulunduğu İran’ın önemi her iki devlet tarafından bilinmektedir.
Esad güçleri geçtiğimiz hafta direnişçilerin en büyük kalelerinden biri olan Bab Amr’a girmeyi başardı. Ağır kış şartları ve açlığa dayanamayan muhalifler Esad güçlerine daha fazla direnemedi. Bu müdahale sonucu ağır kan kaybeden muhalifler kendi aralarında bölündüler. Muhalifler yenilginin faturasını ise AB, ABD ve Türkiye’ye çıkardı. Gerekli yardımlarını alamadıklarını söyleyen muhalifler yeni yardım taleplerinde bulundular. Dolayısıyla Suriye’ye girmek için aylardır propaganda yapanlar Bab Amr’ın düşmesi sonucu savaş çığırtkanlığı yapmaya devam etmiştir.
Esad rejiminin ömrünü uzatması Baas yönetimine yaradığı gibi bölgedeki en büyük dostu İran’a da yaramıştır. Esad’ın ayakta kalması demek İran’ın yalnızlaştırılmasını engellemektir. Mezhep ve ideolojik olarak birbirine yakın olan bu devletlerin her hareketleri dolaylı olarak birbirlerini etkilemektedir. Her iki devlete de herhangi bir müdahale bölgesel mezhep ve etnik çatışmalara yol açabilir. Amaç müdahaleden önce Anayasa için referandum yapan Esad’ın masaya oturmaya ikna olduğunu görüp toplum temelli bir anayasa yapmak olmalıdır. Suriye’deki çatışmaların Türkiye açısından bir diğer önemi de Suriye’deki iç karışıklıklardan yararlanan PKK’nın bölgeyi mesken tutmasıdır. Körfez savaşında gücünü büyük ölçüde arttıran PKK’nın bugün Suriye’deki amacı Arap Baharını bir Kürt Baharına dönüştürmektir. Türkiye savaş çığırtkanlığı yapmak yerine bu karışıklıklardan yararlanan PKK’nın önünü kesmek için bir an önce Esad ve Muhalifleri bir masada uzlaştırmalıdır.
Sonuç olarak; uluslararası aktörlerin askeri müdahaleleri maddi çıkarları için yaptığını Libya’da gördük. Fransa’nın müdahaleyi Libya petrollerinin %30’u karşılığında yaptığının ortaya çıkması uluslararası aktörlerin niyetlerinin ne olduğunu gözler önüne sermektedir. Müdahaleden sonra Libya’nın, Sirenayka bölgesinin özerklik ilan etmesi de niyetleri bir kez daha göstermiştir. Çünkü Sirenayka bölgesi Libya petrollerinin %90’ına sahiptir. Savaş çığırtkanlığı yapanların müdahale yapmadan önce bunları göz önüne alması gerekir.
İbrahim İnanç ÇAKIROĞLU
Yakın Doğu Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü