Küreselleşme süreci ile birlikte son yıllardaki finans piyasalarının etkinliği de hız kazanarak artmıştır.
Bu artış süreci ile birlikte ödemeler dengesi bilançosuna göre, son yıllarda sermaye oranlarında artış olmuş, uluslararası sermayenin hareketliliği hız kazanarak sermayenin karlı alana daha hızlı girip çıkmasını sağlamış ve bu da ekonomik krizlerin artıp yayılmasına sebep olmuştur. Bu akımların yarattığı risk ortamı ise sermaye kontrollerinin gerekliliğini oluşturmuştur.
Bir çok ülke sermaye giriş ve çıkışlarının ekonomileri üzerinde neden olduğu dengesizlikleri azaltmak amacıyla sermaye kontrollerine başvurur. Özellikle 1980 ve 1990 yılları ile birlikte gelişmekte olan ülkelerle sermaye piyasalarının serbestleştirme süreci tamamlanmıştır. Bu sürecin tamamlanması ile bu ülkelere sermaye giriş ve çıkışı hızlanmıştır. Bu durum ekonomide krizler meydana getirmiştir. Ve bu krizlerin yaratmış olduğu sorunlar ülkelere yönelik sermaye akımlarının kısıtlanmasına sebep olmuştur. Yine bu dönemde art arda yaşanan finansal krizler sonrasında ekonomiler üzerinde sermaye hareketlerinin kısıtlanması adı altında sermaye kontrollerine gidilmiştir. 2000’li yıllarda ise sermaye kontrollerinin etkinliği analiz edilerek sermaye kontrolü kararları alınmıştır. Bu uygulamaya gidilmesine sebep olan en önemli olaylardan birisi o dönemdeki Asya Krizi’dir.
Sermaye kontrolleri, sermaye akımlarının ortaya çıkardığı olumsuz ekonomik etkilere karşı ülkenin sermaye etkilerini sınırlamak veya yönlendirmek amacıyla uyguladığı politikalardır. Buradaki ortak amaç yerli ekonomiyi uluslararası sermaye hareketlerinin yaratabileceği olumsuzluklardan korumak ve sermaye hareketlerinin ani bir şekilde piyasaya girip çıkması ile ülkede yarattığı ekonomik tahribatı engellemektir. Sermaye kontrolleri, uluslararası sermaye hareketlerinin hacmini, yönünü, niteliğini ve zamanlamasını değiştirmeye yöneliktir. Sermaye kontrolleri, gelen sermayenin vergilendirilmesi, giren sermaye hacmine üst sınır konulması, vade yapısına göre akımlara farklı kısıtlamalar getirilmesi gibi birçok düzenlemeyi içerir. Aynı zamanda sermaye kontrolü kararlarının alınmasında sermaye girişi, cari işlemler dengesi ve kurumsal kalite gibi değişkenler etkili olmaktadır. Örneğin; sermaye kontrolünde seçilmiş bir ülke olarak Brezilya’yı incelemek gerekirse 2009 yılında yoğun sermaye girişi yaşayan ve bunun sonucunda para birimi %30 civarında değerlenen Brezilya bu durum karşısında yabancı yatırımcılara %2 oranında işlem vergisi ödeme zorunluluğu getirerek sermaye kontrolü politikası uygulamıştır.
Bunların yanında sermaye kontrolünün zorlukları da vardır:
-Sermaye kontrolünde sermayenin tutulma süresi arttıkça sistemin karmaşıklığı artar.
-Sermaye kontrolünün içeriğinin, ekonominin kendisini tekrar etmemesi için sürekli olarak güncellenmesi gerekir. Bu ise uygulamanın maliyetini arttırır.
-Sermaye kontrolleri finansal sistemin yavaşlanmasına neden olabilir.
Sermaye kontrolünün nedenleri ve sonuçları üzerine iktisatçılar arasında görüş ayrılıkları mevcuttur. Sermaye kontrolüne olumlu yaklaşan iktisatçılara göre bir ülke herhangi bir saldırı veya panik nedeniyle dış ödemelerinde herhangi bir sorun ile karşılaşır ise ekonomiyi tekrar istikrarına kavuşturmak için sermaye kontrollerine başvurabilir. Malezya ve Şili bu uygulamayı gerçekleştirerek düşünürlere fayda sağlamıştır. Diğer bir görüş ise sermaye kontrollerinin ülkeye yabancı sermaye girişlerini caydırıcı bir rol oynayarak ülkenin büyüme performansını uzun süreli etkileyeceği yönündedir. Çarpık ekonominin sürmesi ve yolsuzlukların artması bu görüşü savunanların kaygısıdır.
Yapısını incelemek gerekirse sermaye kontrolleri doğrudan, yönetimsel kontroller ve dolaylı kontroller olarak ikiye ayrılır:
Doğrudan sermaye kontrolleri, uluslararası sermayenin işlem hacmini kısıtlamaya çalışır. Bu amaçla sermaye işlemlerine, bu işlemlerle ilgili ödeme ve fonların transferlerine; açık yasaklarla, miktar limitleriyle veya onaylama mekanizmasıyla ilgili kısıtlamalar getirir. Bu kısıtlama çoğunlukla bankacılık sektöründe yapılır.
Dolaylı sermaye kontrolleri ise doğrudan kısıtlamalar koymak yerine finansal işlemlerin maliyetlerini arttırarak dolaylı yoldan sermaye girişlerini engellemeye çalışır. Örneğin; çoklu kur sistemi, uluslararası sermayenin açık veya kapalı vergilendirilmesi gibi önlemlerdir.
Çoklu kur sisteminde finansal işlemlere farklı döviz kurları genellikle ödemeler dengesi krizleri sırasında uygulanır. Genellikle ekonomik krizlere maruz kalan ülkelerde görülen bir uygulamadır.
Açık vergilendirme (Tobin Vergisi) ise yerli yatırımcıların yabancı varlıklara yapmış oldukları yatırımlar veya yabancı yatırımcıların yerli varlıklara yapmış oldukları yatırımlarda elde edilen getiriyi azaltarak veya maliyetleri artırarak yapılan sınır ötesi sermaye işlemlerinin vergilendirilmesidir.
Kapalı vergileme sistemine göre ise tüm finansal kuruluşlar ülkenin faizsiz olarak belirlenen döviz oranı kadar yabancı para ve bu tutarın yerli para karşılığını elinde bulundurmak zorundadır.
Fiyat ve miktara bağlı düzenlemeler ile farklı sermaye türleri ve yatırımcılar arasında ayrım yapmaya dayalı olan diğer düzenleyici kontrollerde vardır.
Büşra Çapraz
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1) Ergül ,Ö . (Ocak-2021). Sermaye kontrolleri; uygulanışı, etkinliği ve Türkiye üzerine yorumlar. Uzmanlık ve yeterlilik tezi. Erişim tarihi : 20 Temmuz 2014 .Ankara
2) Erdem, Ekrem. Para, banka ve finansal sistem. 5.Baskı. İstanbul :Seçkin Yayınları, 2013
3) Keskin,N. (Ocak Haziran-2009 1).Capital controls: the reasons types and country experiences.