Kırgızistan’ın başına 2002’de ki yolsuzluklardan sonra istifasının ardından 2005 Lale devrimiyle geçen Bakiyev’in 7 Nisan 2010’da Bayan Rosa Otunbayeva tarafından devrilmesiyle birlikte bölgede Rusya’nın rolü yeniden tartışılmaya başlanmıştı. [1] Nitekim Rus yanlısı güçlerin Kırgızistan’da kontrolü ellerine almalarıyla da bu tartışmaya açık bir neden sunulmuş oluyordu. Lakin ‘ekonomik şartlardan muzdarip halkın kendiliğinden ayaklanması’ düşüncesinden o kadar uzak bir devrimdi ki sanki önceden tasarlanmış gibi idi? Zira Bakiyev 2005’te göreve geldikten sonra zaten yolsuzluktan, adam kayırmadan dolayı suçlanıyordu protestolar düzenleniyordu ancak hiç bir muhalefet oluşumu bir devrimi sonuçlandırabilecek güce sahip değildi ta ki Rusya dâhil olana kadar. Nitekim Kırgız muhalefetinin ileri gelenlerinin, devrimden 3 hafta önce Moskova’yı ziyaret edip, Putin’le görüşmeleri tesadüften ibaret olmamalı? [2] Zaten devrim sırasında da Kırgızistan’daki Stratfor kaynakları, Rusya Federal Güvenlik Servisi’nin kriz süresince olay yerinde yaygın faaliyet gösterdiğini belirtmişti.[3]
Şuan aklınıza gelen soruyu az çok tahmin edebiliyorum. Rusya’nın kendi sınırlarından yaklaşık 1.000 km uzaklıktaki, stratejik kaynakları olmayan, bahse değer bir ekonomisi olmayan bir ülkeyi neden hedef alsın? Evet, bunlar yok ama Kırgızistan’ın çok değerli bir coğrafi konumu var. Nitekim Tanrı Dağları tarafından korunan Fergana Vadisi, Orta Asya’nın merkezidir. [4] Rusya zamanında da bunu fark ettiğinden bu vadiyi 3 ülke arasında paylaştırmıştı; Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan .[5] Yani Kırgızistan’ın kontrolü demek Orta Asya’nın anahtarı demek. Bir tarafında Çin, bir tarafında Kazakistan, diğer tarafında Afganistan’a köprü olan Tacikistan ve dolaylı yoldan İran’a geçiş sağlayacak Özbekistan varken Rusya’nın eski Sovyet sahasında yeniden dirilme planı yeterince gerçekçi olacaktır.
Rusya’nın bir diğer dirilme nedenlerinden biri olarak ta coğrafi savunmasızlık geliyor. Zira Rusya’nın merkezini koruyacak ne bir dağ, ne bir okyanus ne de bir nehir var. Bu tabii savunmasızlığı dengelemek amacı ile genişleme ilkesini benimsemiştir yıllardan beri ve kendine sürekli tampon bölgeler yaratmıştır nitekim bugün Kırgızistan örneğinde olduğu gibi. Bu Rusya’nın ulusal güvenliğinin ve ulusal bekasının kilididir. Geçmişteki her Rus lider gibi Putin’de bunu anlamıştır.
Sovyet çözülüşü, Rusya’nın bir başka şekilde yeniden ortaya çıkmayacağını elbette ki garantilememişti. Lakin Batı ve ABD, Soğuk Savaş’ın bitişini Rusya’nın bir daha asla Avrasya hegemonu olarak ortaya çıkmamasını sağlama alma fırsatı olarak görmüştü. Sovyetlerin yıkılmasıyla da Washington işi şansa bırakmamış, nüfuzunu Rusya’yı çevreleyen ülkelere genişletmeye bakmıştı. NATO’nun da 2004’te Baltık devletlerine doğru genişlemesiyle Rusya’nın Kuzey Avrupa ovalarındaki en zayıf noktalarından biri üzerinde Batının kelimesi kelimesine Rusya’nın eşiğine dayanması demekti.[6] Nitekim bunu farkeden Rusya, ABD kontrolünde gerçekleşen 2003 yılında Gürcistan’da başlayan, 2004’te Ukrayna’ya, 2005’te de Kırgızistan’a ulaşan “renkli devrimleri” bir bir egale etmeye başladı gibi gözüküyor. [7] Zira şu da bir gerçek ki Ukrayna’da yapılan Turuncu Devrim, ABD-Rusya ilişkilerinde kırılma noktası olmuş, Moskova bu noktada ABD’nin Rusya’yı kalıcı olarak sakatlamak istediğini anlamıştı. İşte bunun da farkında olan eski süper güç Rusya, çok kutuplu dünyada yeniden büyük kutuplardan biri olabilmek için Amerika’nın Afganistan, Irak savaşları ve İran krizi sayesinde eski Sovyet Cumhuriyetleri’nde Amerikan nüfuzunu bitirmek ve bölgeyi yeniden tanımlamak için altın bir fırsat yakaladı. Moskova’nın tam da ‘yasemin devrimleri’ gerçekleşirken bu fırsatı kullanacağı açıkça ortadadır. Zira Rusya bunların akabinde 2010’da bir dizi büyük başarılara imza attı. Rusya’yı ekonomik olarak Kazakistan ve Belarus’la yeniden bütünleştirmek amacıyla 2010 Ocak ayında gümrük birliği anlaşması imzaladı.[8] Yine 2010 Ocak ayında Ukrayna’da Rus yanlısı bir hükümet iktidara geldi. Şimdi de Kırgızistan’da Rus yanlısı bir hükümet iktidarda.[9]ABD; Afganistan, Irak ve Ortadoğu’daki isyan dalgasıyla boğuşurken, Moskova çoktan renkli devrimleri sildi. Gürcistan’ın da 3/1 ‘ ini elinde tutan Rusya tamamen eski gücüne ulaşmamış olsa da bu yolda emin adımlarla ilerliyor. Dolayısıyla da Amerika gözlerini Avrasya’ya çevirdiğinde karşısında beklediğinden çok daha güçlü bir Rusya görecek.
Alperen Cihan ÇETİNKAYA
BİLGESAM TUİÇ Platformu Konya Temsilcisi
Dipnot:
[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Kurmanbek_Bakiyev
[2] http://entellektuel.s4.bizhat.com/entellektuel-post-4153.html
[4] http://www.iibf.ibu.edu.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=101:yrd-doc-dr-ali-yaman&catid=17:iibf-ogretim-elemanlari&Itemid=22
[6] http://sablon.sdu.edu.tr/dergi/sosbilder/dosyalar/15/15_11.pdf
[8] http://www.arbuz.com/archive/index.php/t-50474-p-2.html
[9] http://www.turksam.org/tr/a1898.html