Kıbrıs Rum tarafındaki ekonomik kriz derinleştikçe, Rumların yıllardır büyük başarı ile gizlemeyi başardıkları Türklere yönelik birtakım üstü örtülü düşünce ve davranışları da zırhı delip kamuoyunun önüne çıkmaya başladı.
Özellikle Rum siyasilerin 1977 yılından beridir ağızlarına pelesenk ettikleri Kıbrıs’ta “Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk yoktur, Kıbrıs halkı vardır” gibi söylemlerin ne denli sahte, ne denli yapmacık olduğu, her farklı Türk karşıtı olayda bir kez daha ortaya çıkıyor ve bu iddianın ne kadar yapay/yanıltıcı olduğunu ispatlıyor.
Zaten neredeyse tüm Rum politikacıların, yalan söyleme ve yapmacık tavırlar takınma gibi özel becerileri var. Ben bu özelliğin kimler oldukları hala kesin olarak belirlenememiş dedelerinden miras kalan bir haslet olduğunu düşünüyorum.
Dünyayı kandırmak amacıyla, -sanki de Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşamak isterlermiş gibi- inandırıcı bir şekilde yalan söyleyen Rum halkının büyük çoğunluğunun davranışları ve tavırları bunun aksini ortaya koyuyor.
Kıbrıslı Türkleri istemediklerini vurgulayan davranışlar veya da eylemleri alenen sergiledikleri vakit de, yıllardır KKTC’de Rumları savunan ve destekleyen Sivil Toplum Örgütlerinden (STÖ) ve kendilerine “Grekofil” denilen “Rum hayranları”ndan, Rumların Türk karşıtı bu söylem ve eylemlerine karşı bir tek kelime bile çıkmıyor. Bu üzerinde durulması gereken önemli bir konu… Düşündürücü, düşündürücü olduğu kadarda üzücü…
Bu Grekofillerin bir kısmı da, inanmadıkları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kamu kuruluşlarında görevli. Bu yanıltılmış düşünce ve inanışlarından dolayı da ne vatandaşlarımıza, ne de çocuklarımıza devletten hak ettikleri hizmeti kasten vermemekte, tam tersine sorun çıkarmak ve vatandaşlarımızı KKTC devletinden soğutmak için elden gelen her şeyi de yapmaktalar.
Hala daha akıllarında ve hayallerinde, Rumlarla “Çoğunluk-Azınlık” ilişkisine dayalı üniter bir devletin kurulabileceği ve barış içinde sorunsuz bir şekilde birlikte yaşayabileceğimiz düşüncesi, daha doğrusu ütopyası var.
Benden söylemesi; STÖ üyelerinin ve Grekofillerin bu hayalleri gerçekleşecek gibi durmuyor…
Neden mi? Patates Üreticilerinin Yeşil hat Tüzüğünün iptalini istemeleri ve KKTC’den Güney Kıbrıs’a ürün dolaşımını hükme bağlayan Yeşil Hat Tüzüğü’nün, Rum piyasasına yasadışı ürünler girmesinin sona ermesi için düzeltilmesi talebi adada nasıl bir “Kıbrıs Halkı”nın yaşadığının en büyük göstergesi. Kıbrıs Halkı”nın bir parçası olan Kıbrıslı Rumlar, Yeşil Hat tüzüğüne rağmen Kıbrıs halkını oluşturduğunu iddia ettikleri Kıbrıslı Türklerin ürettikleri sınai ve tarımsal ürünleri satın almak ve kullanmak istemiyorlar.
Gerekçesi de Kıbrıslı Türkler tarafından üretilmiş olması. Başka bir neden yok.
İstiyorlar ki Kıbrıslı Türkler hiçbir üretim yapmasınlar, Kıbrıs Rum tarafına geçip bütün paralarını harcasınlar ama onlar Kıbrıs Türklerinden hiç bir şey satın almasınlar.
Rumların Türklere yönelik baskıları bu kadarla da bitmiyor. Kıbrıs Rum tarafında uyuşturucu yakalanır, Rum siyasiler hemen KKTC’den geldiğini açıklarlar. Oysa bu konuda ABD’nin yayınladığı Dünya Uyuşturucu Trafiği Raporunda Rum tarafının uyuşturucu transit merkezi olduğu belirtilir.
İnsan kaçakçılığı husule gelse suçlu gene Türklerdir ama nedense Kıbrıs Rum tarafı bu konuda ABD’nin kara listesindedir!
Adı “Ekologlar ve Çevreciler Hareketi” olan ama görüşleri aşırı sağ olan siyasi partinin başkanı çıkar ve Rum Yönetiminin Kıbrıslı Türklere yaptığı harcamaların gözden geçirilerek kesilmesini talep eder ancak Kıbrıslı Türklerin kendi uydurukları olan Kıbrıs Halkı’nın bir parçası olduğunu ve inşa edilmiş hastaneler, klinikler ve sağlık hizmetlerinin tümünde Kıbrıslı Türklerin payının olduğunu da, verilen kredi şartları içinde bu tesislerin adada yaşayan herkese hizmet vereceği koşulu ile kredi verildiğini unutur.
Yıllardır Sosyal Sigorta Primlerini aksaksız yatırmış Türklere emeklilik ödenmesine ve sağlık hizmetlerinden faydalanmalarına bile karşıdırlar bu insanlar.
Almak isterler ama vermek veya da paylaşmak istemezler.
İşte böyledir bizim Grekofillerin hayranı oldukları Rumlar.
Niye bizi, bizleri istemeyen Rumlarla ortak bir devlet kurmaya zorluyorlar ve bunun için de gelecekte insanlık tarihinin yüz karası olarak anılacağı bir ambargo uyguluyorlar bunu anlamak mümkün değil.
Prof. Dr. Ata ATUN
Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi