Rum Müzakere heyeti üyesi ve Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın özel danışmanı olan Tomzaso Çelebis’in Mağusa Söyleşilerinde itiraf ettiği, Kıbrıslı Rumların artık federasyon yerine bu günkü fiili durumun devamını arzuladıkları, Rumların güneyde, Türklerinde Kuzeyde yaşamalarının en doğru çözüm olacağına inandıkları yönündeki söylemi, Hristofyas’ı-güya- düş kırıklığına uğratmış gözüküyor.
Çelebis’in böylesi bir açıklamayı Hristofyas ile 40 kere konuşmadan ve onayını almadan yapamayacağı da bir başka gerçek.
Hristofyas’ın, Rum halkına müzakerelerden, yıllardır vaat ettikleri Rum Üniter devleti kılığındaki göstermelik bir Federasyon çıkamayacağının sinyallerini vermek için bir tezgâh düzenlediği kesin.
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un ısrarla vurguladığı “End Game”in 22, 23, 24 Ocak tarihlerinde New York, Long Island’daki Green Tree çiftliğinde oynanacağı kesinlik kazandıkça Hristofyas da Helen tarihi tarafından “Adanın bölünmesine razı olan başarısız lider” adı ile tarih boyunca lanetlenmemek için kıvırmaya ve yeni dolaplar çevirmeye başladı.
Evvelki gün, Kostas Yennaris imzalı “Kıbrıs’la İlgili Gerçekler” isimli kitabın tanıtımında yaptığı konuşmada Kıbrıs Müzakerelerinin gidişatına da değinmek zorunda kaldı. Kitap gerçekten de Kıbrıs’ın, Rumlarca bilinmek istenmeyen, yıllarca Rum Hükümetlerinin sakladığı, okulların tarih kitaplarından sildiği gerçeklere değinmekte ve artık adanın güneyinde büyük çoğunluğun, Türklerle Federasyon kurarak ortak bir devlet kurmayı değil, adanın 1974’de bölünmüş hali ile bugünkü sınır koşullarında yaşamın devam etmesini arzu ettiklerini ve bunu konuşmaktan çekinmediklerini vurgulamakta.
Bu nedenle de Hristofyas konuşmasında Kıbrıs Müzakerelerine değinmek, Yennaris’in kitabında müzakerelerin çıkmaza gireceği, Federasyonla sonuçlanmayacağı ve adanın fiilen (de facto)/ resmen (de Jure) ikiye bölüneceği öngörüsüne katılmadığını söylemek zorunda kaldı, tabii kerhen.
Hristofyas herkesten çok daha iyi biliyor, müzakerelerin kendi olumsuz tutumları ve adanın tümüne hakim olmak sevdaları yüzünden yıllarca eski Rum liderler ve kendisi tarafından çıkmaza sokulduğunu.
Buna rağmen Bizans’ın torunları olduklarını su götürmez bir şekilde inkâr etmeyecek bir davranışla “Bütün ümitlere rağmen önümüzdeki dönemde çözüme ulaşamazsak bu tamamen Kıbrıs Türk liderliğinin ve Türkiye’nin retçi tavrından dolayı olacaktır” suçlamasını yapmaktan da kaçınmadı.
Sanki de BM’nin 36 yıllık bir çalışmadan sonra tüm BM müktesebatını tarayıp, süzüp hazırladığı ve adaya “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” adlı, Kıbrıslı Türklerle Rumların belli oranda kurucu halklar olarak federal yapıda bir devlet oluşturmalarını sağlayacak Annan Planına 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda “Hayır” diyen taraf kendileri değilmiş gibi.
Hristofyas şimdi, Kıbrıs yerel Türkçesinde yaygın olarak kullanılan “İstemem ama yan cebime koy” deyimine uygun olarak, yavaş yavaş Rum halkına, kendi taraftar olmasa dahi müzakerelerin federasyon kulvarından çıktığını ve adada, resmen kabul edilmesi artık dünya politikasını belirleyen devletlerce de tartışılmakta olan iki bölgeliliğe doğru gidilmekte olduğunu işittirmeye çalışıyor.
Hristofyas’ın, geçmiş Rum liderlerin yıllarca Rumları, “Tüm göçmenler geri dönecek, ada üniter Rum İdaresi altına tekrar girecek” sözleri ile aldatmalarının duvara tosladığını görmesi bile, Kıbrıs sorununun çözümü yolunda büyük bir aşama.
Rum tarafında, Kıbrıs’ta çözümün bölünmeden geçtiğinin artık yüksek sesle dillendirilmesi ve bugünkü fiili durumun devamından yana olan seslerin korkusuzca yükselmesi ise ikinci büyük aşama.
2012’nin Kıbrıs Müzakerelerini yeni bir mecraya taşıyacağı kesin.
Bunu hep birlikte görüp, yaşayacağız.
Prof. Dr. Ata ATUN