Rumeli Göçemeyenleri!

Kimseler alınmasın sakın, ama hemen söyleyeyim; aile bireylerimin büyük bir kısmı’nın da dahil olduğu Rumeli Göçmenleri gerçekten de daşka bir görgü(n)ün insanlar(ı)dır!

Görgünlükleri ise, mesela, sadece o pek meşhur Damat Oyunu’nu çok iyi oynamaktan ibaret değildir  elbete. Her yere, her türlü koşula, genelde çok çabuk ayak uydurmasını bilmeleriyle taninirlar.

Bir de, bakmayın siz Rumeli’den hep soğuk hava gelir söylemleri’nin dillendirildiğine, aksine çok sıcak kanlı, cana yakın insanlardır Rumeli Göçmenleri!

Medenidirler! Gezmiş ve görmüşlükleri vardır.

Okunmuş insanlardır.

Hem milli bilinçlerine sahip hem de dini inançlarına bağlıdır birçoğu.

Dünyada cereyan eden harplar sonucu, farklı dönemlerde sürekli hız kazanan göç dalgalarıyla, çeşitli zorluklar altında bırakılarak; Balkanlar’dan Anavatanları olarak benimsedikleri Türkiye’ye göç etmeye zorlanmış, buna rağmen Devlet ve Millet için mümtaz şahsiyetler yetiştirmiş güzide insan topluluğudur Rumeli Göçmenleri.

En son durak olarak göç etmek zorunda bırakıldıkları Türkiye’ye geldikten sonra, kendilerini her gün biraz daha fazla geliştirme mefkuresiyle yaşamış, böylelikle de bulundukları ülke(ler)de en ünlü Doktor, en ünlü Avukat ya da en ünlü İş Adamı olarak anılmaya başlanmış, bizden biridirler onlar.

Üsküp’ten, Selanik’ten, Plevne’den, Manastır’dan, Prizren’den ya da Saraybosna’dan göç ederken, küçük bir anı olsun diye mendile koyup yanlarına getirmiş oldukları bir avuç toprağı koklarken, hayatlarının son anlarına kadar hep “Çıkayım gideyim o Rumeline” özlemiyle yaşayan, değerli insanlardır onlar.

Aralarında devlet kuran ve devletin en önemli kademelerinde görev alan, bugün de bir çok önemli mevkide görevlerini sürdüren Komutanlar, Siyasetçiler, Bürokratlar, Şairler yetiştirmişlerdir.  Mustafa Kemal’ler, Mehmet Akif Ersoy’lar, Yahya Kemal’ler dir onlar.

Lakin, değerli Rumeli Göçmenleri’nin oluşturmuş olduğu tüm bu olumlu imaj ve prestijli algıya karşın, tüm bu saydıkalrımızın zıttı olan, tüm bu söylediklerimizin karşısında birer olumsuz örnek teşkil eden insanlar da vardır malesef!

Bunları ben, Rumeli Göçemeyenleri olarak tanımlamaktayım.

Bu Rumeli Göçemeyenleri, Rumeli’den göç etmelerine rağmen, aslında sankide hiç zorluk çekmemiş, geçmişlerini unutmuş, hiç göç edemeyen insan topluluğudur.

Bu zevat, fiziki anlamda göç etmelerine rağmen, ruhen ve mantıken hep aynı yerde kalmış ve hep eski ideolojilerde yaşayan, bir nevi yerlerinde sayan kısır döngüye sahip olan insanlardır.

Bunu okurken, birçokları “Tanrı aşkına, bu da nereden çıktı” ya da “Bu konuyu şimdi ele almanın kime, ne faydası var” diyebilir.

Hemen söyleyeyim, benim için var!

En azından, mümtaz Rumeli Göçmenleri ile Rumeli Göçemeyenleri arasında farkı anlatmak için var. Rumeli Goçemeyenleri’nin, Rumeli Göçemenleri’ne vermeye devam ettikleri tahribattan arındırmak için, çok ama çok faydası var!

Bu doğrultuda, Rumeli Göçemeyenleri’nin, Rumeli Göçmenlerine vermiş oldukları zararlara gelince;

Bunlar daha Balkanlar’dan Türkiye’ye yönelik göç olurken bu göçler sırasında Rumeli’li hemşehri, soydaş ve dindaşlarına yardım edecekleri yerde, o zamanki rejimlerle işbirliği yaparak, soydaşlara karşı zülüm çektirenlere yardım etmişlerdir.

Türkçe yazmış, ancak ne yazık ki Türklüğe ve Dine karşı yazmışlardır.

Osmanlı’yı suçlamışlardır!

Göç’ün durdurulmasına değil, hızılı bir şekilde artarak çoğalmasına hizmet etmişlerdir.

Bundan önce ve daha sonraki dönemlerde, bir şekilde Türkiye’ye göç eden bu zevat, malesef, Türkiye’ye göç etme sebebi olan Sol(cu) rejim, totaiter baskı, dinssizlik, kendi fikir ve görüşlerini özgürce ifade edememek, din ibadetlerini yerine getirememek gibi konularda yaşanılan sıkıntıları ve zorlukları unutmuş, Türkiye’ye göç etme sebeplerinden bir hayli uzaklaşmışlardır.

Öyle ki, bu Rumeli Göçemeyenleri olarak adlandırdığım kesim, Türkiye’deki sol rejimlerin en büyük savunucuları, solcuların en önde gelenleri; dinsizliğie karşı mücadele edenlerin karşısında en ön saflarda yer alır hale gelmişlerdir.

Türkiye’nin, çeşitli zamanlarda geçirmiş olduğu sancılı dönemlerinde demokrasi karşıtlığı yapmış, yine farklı zaman aralıklarında hukuka haykrı davranan insanları savunur hale gelmişlerdir.

Meşru iktidarları değil, gayri meşru, komplocu ve darbeci hareketleri savunmuş, onların avukatlıklarını üstlenmişlerdir.

Dine ihtiyacımız yok diyerek, böylelikle birçok kişinin gözünde, değerli Rumeli Göçmenleri’ni materyalist Balkanlılar olarak görülmeye ve anılmaya başlanmasına sebep olmuşlardır!

Bosna’da, Kosova’da, Makedonya’da ve/veya birçok başka bölgede Türkler ve Müslümanlar katledilirken, vurdum duymaz bir şekilde, kimbilir hangi kokteylerde/resepsiyonlarda dolaşmışlardır.

Sözünözü, yukarıda da bahsettiğim üzere, bu zevat fiziken göç etmiş olmalarına rağmen; aklen, ruhen ve mantıken malesef yerlerinde sayan ve Rumeli’li insanlarımızın karalanmasına neden olan menfur hareketler içine girmektedirler. 

Dolayısıyla, Rumeli Göçmenleri’ni, Rumeli Göçemeyenleri’nden ayırmak için, bunların ifade edilmesi zaruri olduğu kanaatindeyim.

Yazıdan da anlaşılacağı üzere, Rumeli’liler ikiye ayrılır: Rumeli Göçmenleri ve Rumeli Göçemeyenleri.

Siz hangi Rumeliler tarafındasınız?

 

Furkan ÇAKO

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Çağında Savaş ve Barış

Henry A. Kissinger, Eric Schmidt ve Craig Mundie: War...

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...