1957 yılından beridir Rum tarafında propagandaya yönelik acımasızca, ilkesizce, insan haklarını hiçe sayarcasına ve haksızca bir uygulama yürürlükte.
Buna gözyaşlarının sel gibi aktığı, vicdanların hiç sızlamadığı ve politikacıların çıkarları göz önüne alınarak senaryolaştırılmış bir tiyatro oyunu da diyebilirsiniz.
1 Nisan 1955’de EOKA mücadelesini kutsayarak başlatan Makarios’a göre “İngilizler tarafından öldürülen veya asılan EOKA’cılar” konusu hep öne çıkarılmalı, İngilizler suçlanmalı ve dünya kamuoyu da Rumların özgürlük yolunda verdikleri mücadele ile Rumların lehine etkilenmeliydi.
1960 yılına kadar başarı ile sürdürülen bu propaganda yöntemi, 1963 yılına kadar uykuya yatmışsa da, 21 Aralık 1963’de başlayan “Rum saldırıları ve Toplumlararası çatışmalar”dan sonra şekil ve kabuk değiştirerek “Kayıplar Konusu” adını aldı.
21 Aralık 1963’de başlayan Rum saldırıları sonrasında Türk kayıplar konusu gündeme gelmeye ve sayıları da gün geçtikçe artmaya başlayınca, Kıbrıs Türk Liderliği Kayıplar konusunu BM kayıtlarına geçirmenin ve gündeme sokmanın yollarını aramaya başladı.
Bu yoldaki çalışmalarda en büyük engel gene bizzat Makarios ve Makarios Hükümeti tarafından çıkarılıyordu. Makarios’a göre dünya basını adada yaşanan olayları abartmaktaydı ve münferit çatışmalardan öteye Kıbrıs adasından yaşanan olağan dışı bir şey yoktu. Ne bir Türk öldürülmüştü ne de bir Rum. Bu nedenle de “kayıplar Konusu” diye bir konu da yoktu.
Rum yönetimi lideri Tassos Papadopulos 2004 yılında yayınlanan bir röportajında “1963-74 arasında hiç bir Kıbrıslı Türk öldürülmedi” diyebilecek kadar bu propagandanın savunucusu olmuştu.
Halbuki resmi belgelere göre 1955-1974 yılları arasında üçyüz’e yakın Türk kaybolmuştur. Bir başka deyimle de yollardan, evlerden ve işyerlerinden toparlanarak metruk yerlerde öldürülmüşlerdir.
1974 Mutlu Barış Harekâtından sonra ise “Kayıplar Konusu” Rumların vazgeçilmez propaganda aracı haline dönüştü.
Her ne kadar Barış Harekâtından sonra konuştuğum Rum esirler ve sığınmacılar bana, “Cuntacılar ve EOKA’cılar, binlerce Makarios’çuyu acımasızca öldürdüler. Hayatımız boyunca böyle katliam görmedik” demişlerse de Rumlar yıllardır bu kişilerin de Türkler tarafından öldürüldüğü imajı yaratmak için yalanın her türlüsüne başvurdular.
Artık bu yalana dayalı “Kayıplar Konusu”nda da gerçekler, yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı.
Rum yönetimi aleyhine, eşinin öldüğü bilindiği halde bunun kendisinden gizlendiği ve “kayıp yakınları kategorisine mahkum edildiği” gerekçesiyle dava açan Andrula Palmas’ın hafta başında başlayan duruşmasında bir takım gerçekler itiraf edildi.
Savaşta ölen RMMO askerlerinden bazılarının gömülmek için Lefkoşa’nın Rum tarafında getirildiklerini ve kayıt alında gömüldüklerini söyleyen bir kişinin, savaştan sonra ise konu hakkında bilgi vermek amacıyla ilgili makamlara başvurduğunda kendisine “biz çok kaybımız olsun istiyoruz” dendiğini belirterek, daireden kovulduğunu söylemesi, Kayıplar konusunun nasıl Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından istismar edildiğini çok açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Uzun yıllar kayıplar konusunda araştırmalar yapan “Kathimerini” gazetesi müdürü gazeteci Andreas Parashos’un “Rum Yönetiminin asıl hedefi kayıpların akıbetlerini aydınlatmak değil, kayıplar sorununun var olmasını sağlamaktı” sözleri ise “kayıplar Konusu”nun Rum Yönetimince yıllardır istismar edildiğini teyit etmektedir.
Prof.Dr.Ata ATUN