Uluslararası İlişkiler öğrencileri olarak biz, bölümümüz gereği ne kadar ülke görürsek o kadar kardır görüşündeyiz. Bu sebeple gittiğim ülkelerden birini, tarihi yönleriyle ve gittiğimde nelerle karşılaştığımı da ekleyerek yazıya dökmek istedim. Anlatacağım şehir Roma ve isteğim biraz da olsa Roma’nın tarihine değinmek.
Tarihinden biraz bahsederek başlamak istiyorum. Roma İmparatorluğu’nun doğuş yeri olan Roma, 2500 yıllık bir tarihi geçmişe ve yaklaşık 2,7 milyon nüfusa sahiptir. İtalya’nın başkenti Roma da, aynı İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuştur. Katoliklerin lideri Papa’nın yaşadığı yer olan Vatikan da Roma’da yer almaktadır. Her ne kadar Vatikan ayrı bir ülke olarak bilinse de Roma’nın ayrılmaz bir parçasıdır.
Şehir biz gezenler için 3 ayrı parçada incelenmektedir. Antik Roma, Şehir Merkezi ve Vatikan. Antik Romanın ise en ünlü simgesi Colosseo (Kolezyum)’dur. Kolezyum her sene 4 milyon turist ağırlar. Roma İmparatorluğu Dönemi’nde, başta gladyatör savaşları ve çeşitli etkinlikler için kullanılmıştır. Kolezyonun içine girdiğimizde başta hayal kırıklığına uğrayabiliriz. Ben kendi arkadaşlarımla filmlerde izlediğimiz kadar büyük olmadığı konusunda tartıştığımı hatırlıyorum. Yapı, depremlerden dolayı harap olmuş vaziyette ancak hala Roma’nın ironik sembolü.
Şehir merkezinde ise gezip görülecek çok şey var. En önemlilerinden biri de, sadece biz Türklerin Aşk Çeşmesi adıyla bildiği, asıl adının ise Trevi Çeşmesi olduğu yapı. Biz çeşmede aşk konusunda bir dilek dilenir ve içine bozuk para atılır diye biliyorduk. Ancak oraya bozuk para atıldığında bir daha İtalya’ya gelineceği garantilenirmiş. Ben de gezi sırasında öğrendim bu detayı. Şehir merkezindeki ya da Antik Roma’daki tüm yapılar ise muazzam. İnsan izlerken adeta büyüleniyor.
Vatikan’a gelecek olursak; dünyanın en küçük ülkesi ve Roma’nın içinde bulunmaktadır. Devlet başkanı olarak Papa’nın sözleri yasa hükmündedir. Ülke, İsviçreli muhafızlar tarafından korunur. İçini girip gezmek istediğinizde ise askerlerin aramasına tabi tutulursunuz ve dinlerinin gereği olarak kapalı bir şekilde giyinmek zorundasınız. Örnek veriyorum bir şortla ya da askılı bir tshirtle ülkeden içeri giremezsiniz. Askerler sizi içeri almazlar ve sizden daha kapalı kıyafetlerle gelmenizi isterler. Bizim ülkemizde tüm camilerimize, dini yapılarımıza istedikleri ile giren turistler, Vatikan’da bu özgürlüğe sahip değildirler. Medeniyetin saygıyla başladığını düşünecek olursak, bu ülkede bu olay ne kadar uygulanıyor tartışılır.
Buram buram tarih kokan bu şehirde, tarihi savaş kalıntılarını hiçbir şeye dokunulmamış vaziyette görebiliyoruz. Bizde sürekli restorasyon çalışmaları sürerken Roma’da tarihi eserlere bir çivi çakmak bile yasak. Roma bu konuda kendi tarihine sahip çıkan en önemli şehirlerden biri olarak kalıyor hafızalarımızda.
Kültürel açıdan ise, Türk insanına en yakın millet diyebilirim. Güler yüzlülükleri, misafirperverlikleri bizim kültürümüze çok yakın. Bu yüzden Roma’da gezerken, yemek yerken ya da alışveriş yaparken hiç zorlanmıyorsunuz.
Ben, yaşayıp edindiğim deneyimlerle bu kapıldığım düşünceleri aktarmaya çalıştım. Bir Avrupa kenti olarak Roma’yı çok severek gezip anlayabiliriz. Ünlü leziz spaghettilerini ya da pizzalarını severek yiyebiliriz. Tarih seven biri olarak Roma’nın her yapısına hayran kaldım. Umarım gitmeyen tüm arkadaşlarımız gidip görürler bu turistik ve tarih kokan şehri. Hafızalarından silinmeyeceğine eminim.
Nagihan KILINÇ
UİÇ Derneği Stajyeri