Prof. Dr. Rahmi Çiçek ile Osmanlı’da Yunan Milliyetçiliği Üzerine

Bu röportaj, Prof. Dr. Rahmi Çiçek ile “Osmanlı’da Yunan Milliyetçiliği Üzerine” gerçekleştirilmiştir. 

1. Merhabalar, öncelikle kendinizi ve çalışma alanınızı anlatır mısınız?

Ben Prof. Dr. Rahmi Çiçek. Trabzon Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak çalışıyorum. Çalışma alanım Tarih olup “Osmanlı Son Dönem ve Erken Cumhuriyet Dönemi Tarihi” alanında çalışıyorum. İlk akademik çalışmam “1919-1923 dönemi Rum-Ermeni ilişkileri” üzerine oldu. Rumlar ve Ermeniler ile ilgili çalışmalarımı halen devam ettiriyorum. Son çalışmalarımdan biri ise “Karadeniz’de İsyan Mübadele ve Propaganda” başlığını taşıyan ve Pontus sorununu ele alan bir çalışmadır.

2. Çok teşekkür ederim. Osmanlı devletinde 1821 yılında başlayan Yunan hareketliliği o dönemin şartları içerisinde beklenebilecek bir durum mudur?

1821 Mora Ayaklanması veya Yunan Ayaklanması olarak adlandırılan olaylar, Osmanlı Devleti’nde ilk olarak Sırpların 1807’de başlattıkları Milliyetçilik Ayaklanmalar’ın uzantısı olarak beklenen bir gelişme olarak kabul edilebilir. Ayrıca Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı ulus-devletlerin oluşum süreci göz önünde bulundurulduğunda, Osmanlı Devleti’nin de etkilenmesi beklemek gerekiyordu nitekim öyle de oldu. 19. Yüzyıl Osmanlısı Sırplarla başlayan ulus-devlet taleplerini bütün azınlıklar olarak içerisine aldı. O nedenle 1821 Ayaklanması beklenen bir sonuç doğurdu diyebiliriz.

3. Osmanlı’da yaşayan Yunanlıların (Rumların) etkisinden kısaca bahsedebilir misiniz?

Osmanlı’nın Müslüman olmayan unsurları içerisinde en kalabalık gruplardan birini oluşturan Rumlar, Mora Yarımadasında başlayan ayaklanma sırasında Osmanlı Devleti ile olan ilişkilerini devlet-tebaa ilişkisinden ayrı bir alana taşıdılar. Doğal olarak dindaş ve ırktaş olarak gördükleri isyancılara destek verdiler. Bu ilişkinin zirvesini daha çok kilise adamlarında görüyoruz. İstanbul’da bulunan Fener Rum Patriği başta olmak üzere pek çok din adamı Mora’daki isyancıları desteklediler. Bu nedenle Osmanlı yönetimi tarafından cezalandırıldılar.

4. Milliyetçilik Ayaklanmaları’nın Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan birçok ulusu etkilediği ortadadır. Peki bağımsızlığa ilk sahip olması nedeniyle Yunan politikacıların “Megali İdea” düşüncesini hayata geçirme isteğinden dolayı diyebilir miyiz?

Napolyon’un Avrupa haritasını değiştirmesi sonrasında ortaya çıkan yeni Avrupadaki en önemli gelişmelerden birisi kuşkusuz, Napolyon’un oluşturduğu yeni siyasal sisteme karşı Avrupa’nın geleneksel egemenleri olan kraliyetlerin karşı çıkışıdır. Bu durum, Napolyon’un Moskova seferinde yenilgisiyle yeni bir Avrupa düşüncesi daha oluşturdu. Eski Avrupa’nın egemenleri 1815’te Viyana’da Avrupa haritasını yeniden şekillendirdikleri gibi, Avrupa’nın bir parçasını oluşturan Osmanlı Devleti’ne de bir paye vermişlerdi.

Avrupalı devletler tarafından “Hasta adam” olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak yeni savaşlara neden olacaktı. Onun topraklarını paylaşma yerine yüzyıllık bir süreçte onu parçalamak daha mantıklı geldi. “Şark (Doğu) Sorunu” adını verdikleri politikalarla Osmanlı’da milliyet ve dine dayalı ayrılıkları kullanmaya başladılar. Bu politikanın uygulanmasında Yunanistan’ın bağımsızlığı Viyana sonrası ilk başarılı sonucu oluşturdu. Büyük Yunanistan hayalinin ilk parçası gerçekleştikten sonra Balkanlar’da yaşayan diğer azınlıklar da Pancı (Panist) ideolojilerin etkisi ile Osmanlı’dan ayrılarak ayrı devletler oluşturma yoluna gitmiş oldular.

5. Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanmasından daha sonra Osmanlı’da kalan Yunan nüfusunun oluşturduğu diasporalar engellenebilir nitelikte miydi? Yoksa bu diasporalar aslında daha önce oluşturulmuş muydu?

Yunan Ayaklanması sonrası Osmanlı Devleti benzer ayaklanmaların olabileceği düşüncesinden hareketle birtakım önlemler aldı. Devletin merkezi artıracak idari reformlar geliştirdi. Bunlardan biri Divan sistemine son vererek kabine sistemine geçildi. Buna bağlı olarak eyalet yapılanmasını yeniden organize etmiş oldu. Devletin yönetim algısını değiştirecek birçok adımlar da atıldı. Bunların içerisinde en önemlisi kuşkusuz “Tanzimat Fermanı” ve “Islahat Fermanı” gibi düzenlemelerdir. Bu fermanlarla Müslüman ve Gayrimüslim ayrımına son verilerek vatandaşlık esasına dayalı eşit bir toplumsal yapı oluşturulmaya çalışıldı. Adına da Osmanlı veya Osmanlıcılık denilen bu yapılanma biçiminin oluşturulmasının ana gerekçesi azınlık isyanlarının önüne geçmekti. Fakat sonuç olarak başarılı olmadı.

6. Megali İdea ’nın ortaya atıldığı ve uygulanmaya başlandığı dönemde Osmanlı’da olan Yunan nüfusunun devlet kademelerinde üst konumlara gelmesini nasıl değerlendirirsiniz?

Osmanlı klasik döneminde devlet kademesinde görev yapan Müslüman olmayanlar sadece Fener Rumları idi. Bunlar Eflak ve Boğdan Voyvodası olmanın yanında Osmanlı’nın dış işlerini yürüten birimi olan Reisülküttaplıkta tercüman olarak ya da Dil Oğlanı olarak çalışabiliyorlardı. Bu şekilde devlet yönetiminde çalışan başka azınlık grubu yoktu. Buna rağmen 1821 Mora İsyanı’nda burada çalışan Rumlar isyancılarla iş birliğine girmişlerdi. 1856 Islahata Fermanı’na kadar Rumların devlet yönetiminde çalışmalarına izin verilmedi. Bu tarihten sonra tekrar devletin üst kademelerinde ve bakanlıklarda bakan olarak çalışmalarına izin verildi. Bunun tek gerekçesi vardı o da eşit Osmanlı vatandaşı yaratma düşüncesi idi. “Osmanlı Kimliği” içerisinde herkesin eşit olarak devlette temsili düşüncesinden hareket edilerek böyle bir yola girildi. Hatta 1864 tarihli Vilayeti Umumiye Nizamnamesi ile yerelde vilayet meclisleri ve belediye meclislerinde tüm azınlıkların görev yapmasına izin verildi. Birçok Rum, Ermeni, Bulgar meclis üyesi ile belediye başkanı devletin sonuna kadar buralarda görev yaptılar.

7. Yunan milliyetçiliğinin çok aktif bir hale gelmesinin Türk milliyetçiliğinin artmasına sebep olduğu söylenebilir mi?

Osmanlı’da milliyetçilik düşüncelerinin gelişimine baktığımızda en son Türk milliyetçiliğinin ortaya çıktığını görüyoruz. Türk milliyetçiliğinin ortaya çıkışında devlet içerisinde yaşanan olaylardan çok dış faktörün etkili olduğu görülür. Türk milliyetçiliği daha çok Çarlık Rusya’da yaşayan Türk aydınlarının etkisi ile güç kazanmıştır. Kuşkusuz içeride azınlık milliyetçiliği de bunu arttırdı demek yerinde olur ama daha çok Türk kökenli Çarlık Rusya’dan gelen aydınların etkisi olduğu da açık olarak görülmektedir.

8. Hala uygulanan Megali İdea düşüncesine rağmen kalıcı bir Türk-Yunan dostluğu sizce mümkün müdür?

Bu sorunun cevabı daha çok uluslararası gelişmelerle bağlantılıdır. 19. Yüzyılda başlayan milliyetçilik akımı ulus devletleri doğurdu. Bu ulus devletler günümüzde de milliyetçilikten beslenen damarlara sahiptirler. Zaman zaman uluslararası ekonomik ve siyasal birlikler milliyetçilik duygusunu zayıflatsa bile milliyetçiliğin sürdüğünü söyleyebiliriz. Özellikle 2000’li yıllarda giderek artan bir dalga olarak milliyetçilik tekrar popüler hale geldi. Ne kadar sürer bilinmez ama milliyetçilik devam ettiği sürece “Megali İdea” veya “Pan” gibi hareketlerin gündemden düşmesini bekleyemeyiz.

Eylül Beyza HÜSEM

Siyasi Tarih Staj Programı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...