PKK Terör Örgütünün 2013 Yılı Stratejisi: ‘’Kıra Dayalı Şehir Savaşı’’

PKK terör örgütü “dördüncü stratejik dönem” olarak adlandırılan ve “devrimci halk savaşı” olarak ifade edilen eylem planlarında belirlenen hedefleri, güvenlik güçlerinin etkin mücadelesi nedeniyle gerçekleştirememiştir. Kırsal alanda büyük kayıplar vermiş ve bu kayıpları karşılamakta zorlanmaya başlamıştır.

Final yılı olarak ilan ettiği 2012 yılında yaşanan başarısızlık karşısında PKK, sadece kıra dayalı bir sözde savaşın, örgütün “kesin zafere” ulaşmasını engellediğini, “demokratik özerkliğin” inşa edilebilmesi için şehirlerde daha etkin örgütlenmenin ve  “şehir savaşının” zorunlu olduğunu ifade etmeye başlamıştır. Bu nedenle örgüt “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” stratejisini oluşturmuş ve bu strateji doğrultusunda faaliyetlerini planlamıştır. PKK terör örgütünün 2013 yılında uygulayacağı bu stratejinin temel esasları nedir? Bu strateji doğrultusunda hangi faaliyetler yürütülmektedir? Bu strateji ile başarıya ulaşılabilir mi?

Bu strateji kapsamında PKK terör örgütünün, PKK’ya destek veren Kürt vatandaşların dışındaki bütün Kürt gruplarını da içine alacak şekilde Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTK) geliştirmeye çalışacağı ve bütün devrimci unsurları bir araya getirecek Halkın Demokratik Kongresi’nin (HDK) oluşturulması için girişimlerini artıracağı değerlendirilmektedir. Terör örgütü, bu örgütlenme ile özgürlük, demokrasi, barış ve insan hakları kavramlarını istismar ederek ikircikli bir anlayışla bütün Kürt vatandaşların ve bütün sol görüşlü unsurların kendi hedefleri doğrultusunda hareket etmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Her türlü hassasiyeti kullanarak toplum içinde ayrışma duygusunu artırmaya ve farklı etnik, dinsel ve düşünsel farklılıkları ön plana çıkararak devlete karşı eylemlere dönüştürmeye çalışacağı kıymetlendirilmektedir.

DTK ve HDK her türlü hassasiyeti istismar ederek halkı devlete karşı kışkırtırken ve bu doğrultuda eylemlere yönlendirirken PKK terör örgütünün, “devrimci halk savaşını” başlatabilmek için “şehir terörizmi”ni önümüzdeki dönemde yaygın bir şekilde kullanmaya çalışacağı öngörülmektedir. PKK terör örgütü gelecek aylarda “devrimci halk savaşı” stratejisini kırda ve şehirde eşgüdüm içerisinde yürütmeye çalışacaktır.  Bu uygulamanın temel dayanak noktalarını ise “kır örgütlenmesi”, “şehir örgütlenmesi” ve “ayaklanma unsurları” oluşturacaktır. 

Bu strateji doğrultusunda PKK, paralel devlet anlayışıyla devleti sınırlandırmaya ve etkisizleştirmeye yönelik eylemler yaparken, “demokratik konfederalizm” hedefiyle KCK adını verdiği sistemi hayata geçirmeye çalışacaktır. Bu anlamda, sadece askeri tarz eylemlerle sınırlı kalmayarak, “şehir terörizmi” eylemleriyle şehir merkezlerinde bazı bölgelerde devlet iktidarını sınırlayarak ve etkisizleştirerek alan kazanmaya, şehir merkezlerini “savaş alanına” dönüştürmeye, bu şekilde ayaklanma unsurları için uygun koşulları oluşturmayı hedeflemektedir. Belirlenen bölgelerde örgütlenerek devlet ve KCK olmak üzere iki farklı yönetimin geçerli kılınması, ilerleyen süreçte ise bu sözde kazanılmış alanların genişletilerek yaygınlaştırılması öngörülmektedir.

Kır ve şehir örgütlenmesi ile eylemler artırılırken sivil itaatsizlik girişimleri ve halk ayaklanma unsurları ile kasabaların ele geçirilmesi planlanmaktadır. Planlarda akşamdan harekete geçilip sabaha kadar yerleşim yerinin tümden kontrol altına alınması, polisin etkisizleştirilmesi ve birçok mahallenin günlerce elde tutulması öngörülmektedir. Terör örgütü bu amaçla “şehir teröristi” yetiştirmek için örgüt mensuplarına dersler vermektedir. Bu derslerde; 

• Terör örgütünün kırsal alan faaliyetlerinden azami derecede istifade etmeye çalışacağı ve kırsal alandan yönlendirileceği,

• Kentlerde konumlanma ve saldırı hedefi belirleme için “şehir örgütü” ve bu örgütten sorumlu kırsaldaki örgüt mensubunun ortak inisiyatifle faaliyet göstermesi, eylem sürecinde kentsel alanda gerekli koşulları “şehir örgütü” oluştururken, malzeme gibi lojistik çalışmalardan kırsal kadro örgüt mensubunun sorumlu olması, eylem sonrasında ise kırsaldaki örgüt mensubunun şehir teröristlerini kırsal alana taşımakla görevli olduğu,

• Gerekli durumlar ile deşifre ve güvenlik sorunlarının baş göstermesi durumunda, şehir teröristlerinin uygun koşullar oluşturularak dağa çıkacağı,

• “Şehir örgütlenmesi”nin kırsaldan kaynaklı her türlü deşifre durumunda kırsaldaki örgüt mensubunun ağır yaptırımla karşı karşıya bırakılacağı,

• Kırsal alanda sözde eyalet şeklinde örgütlendiği gibi şehir merkezlerinde de mahalle, kasaba, ilçe şeklinde örgütlenmelere gidileceği, 

• Örgütlenme faaliyetlerinde gizliliği esas alacağı, her birimin sadece kendini bileceği, buna göre bir hareket tarzının benimseneceği, yeni bir hareket tarzı oluşturularak ve günlük yaşantı sokaktaki bir insan gibi tanzim edilerek hareket edileceği,

• Metropollerde hücre tipi örgütlenme tarzının benimseneceği, en fazla dört kişiden oluşacak bu örgütlenme tarzında sayının çoğaltılmamasına dikkat edileceği,

• Hemen hemen tüm önemli şehirlerde örgütlenileceği, sözde savaşın yaşanmadığı ve beklenmedik yerlerde üslenmeye önem verileceği, 

• Diğer örgütsel yapılanmalardaki şahıslarla görüşülmeyeceği, böylece deşifre olup yakalanan bir örgüt mensubunun başka bir örgüt mensubunu deşifre edemeyeceği, üç-beş kişi yakalansa bile diğer örgüt mensuplarının deşifre olmayacağı ve mutlaka birden çok saldırı yapılabileceği ifadelerine yer verilmektedir.

Günümüzde siyasal alanda görevlendirilmiş “şehir örgütlenmesi”nin devletin tasfiyesi için planlama ve çalışma yürüttüğü, gelecekte “kır örgütlenmesi” devleti tasfiyeye ve sıkıştırmaya çalışırken “şehir örgütlenmesi”nin tüm birikimini kullanarak halkı, “zafer” için son aşama olan “ayaklanma unsurlarına” dönüştürmek için faaliyette bulunacağı ve şehirlerde eylemlerini artırmaya çalışacağı değerlendirilmektedir. 

PKK terör örgütünün bu kapsamda kış aylarında “şehir örgütlenmesi” olarak nitelendirdiği yapıyı harekete geçeceği, şehirlerde gerçekleştirilecek eylemler ile hem şiddetin kentlere yayılması hem de sokak eylemlerinin önünün açılması için girişimlerde bulunacağı ve suikast tarzı eylem arayışlarına kış boyunca devam edeceği öngörülmektedir. 

PKK terör örgütünün, “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” stratejisinin başarılı olup olamayacağını doğru değerlendirebilmek için küresel ve bölgesel güvenlik ortamındaki ve Türkiye içindeki gelişmeleri değerlendirmek gerekmektedir. Küresel güvenlik ortamında ilginin, ABD’nin Pasifik stratejisi doğrultusunda Orta Doğu’dan Pasifik’e kayacağı değerlendirilmektedir. Bu nedenle ABD Irak’tan kuvvetlerini çekmiş ve Pasifik’e güç kaydırmaya başlamıştır. 

Irak’tan çekildikten sonra ABD’nin Orta Doğu bölgesinde güvenli işbirliği yapabileceği en önemli bölgesel güç Türkiye’dir. Bu durum Türkiye-ABD ilişkilerinin gelecekte artarak devam edeceğini göstermektedir. Bu durum Türkiye’nin PKK terör örgütüyle daha uygun koşularda mücadele edebilmesi için elverişli şartlar oluşturmaktadır. Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’nin önemini daha da artırdığı dikkate alındığında, PKK terör örgütünün dış desteğinde her geçen gün bir azalma olacağı öngörülebilmektedir. Dolayısıyla bölgesel gelişmeler Türkiye’nin terörle mücadelesi için 2012 yılına göre daha uygun bir ortam oluşturmaktadır.

PKK terör örgütünün 2012 yılında eylemselliğini artırmasının en önemli nedenlerinden birisi olan Suriye krizi 2013 yılı içinde belirli bir aşama kaydedebilir. Suriye’de muhalefet daha iyi örgütlenerek geçici bir hükümet kurabilir ve Özgür Suriye Ordusu yeniden teşkilatlanabilir. Karşısında siyasi bir muhatap ve daha düzenli bir ordu bulan ABD ve Batılı güçler muhaliflere silah yardımı dâhil daha büyük bir destek sağlayabilir. Güçlenen muhalif güçler her geçen gün dış desteği aşınan ve zayıflayan Esed yönetimini devirebilir. İktidarı ele geçiren ve güçlenen muhalefet PYD üzerindeki etkisini artırabilir ve PKK’nın bölgedeki etkinliğini baskı altına alabilir. 

Irak’ta merkezi Irak yönetiminin kuzey Irak üzerindeki artan baskısı Barzani yönetimini Türkiye’ye daha fazla yaklaştırabilir. Maliki yönetiminin 2012 yılında uygulamaya koyduğu politikalar, kuzey Irak’taki bazı bölgeler üzerindeki yönetim anlaşmazlığı ve petrol anlaşmalarının ancak merkezi idare tarafından yapılması esası ile ilgili anlaşmazlık 2013 yılında da devam edebilir. Kuzey Irak yönetiminin yabancı petrol şirketleriyle imzaladığı anlaşmaların Irak merkezi idaresinde yarattığı güvensizlik, çeşitli sebeplerle kuzey Irak yönetimiyle merkezi idare arasında savaşa varacak bir gerginliğe dönüşebilir. Böyle bir durum Türkiye’nin PKK terör örgütünün kuzey Irak’taki kamplarına yönelik operasyonlarını kolaylaştırır. 

Türkiye’deki iç duruma baktığımızda terörle mücadelede başarı için 2012 yılına göre daha uygun koşuların olduğu görülmektedir. PKK terör örgütünün 2011 ve 2012 yılında eylemlerinin artmasının en önemli iç nedenlerinden birisi bu tarihlerden önceki yıllarda müzakereler nedeniyle etkili operasyonların yapılmamasıdır. PKK terör örgütü rahat hareket edebildiği böyle bir ortamda belirli şehirler etrafında yerleşik kamplar kurmuş, kırsal örgütlemesini geliştirmiş, şehir örgütlenmelerini oluşturmuş, kır ve şehir örgütleri arasındaki etkileşimi sağlamış ve bölgeye çok miktarda silah, cephane, patlayıcı ve lojistik malzeme getirmiştir. Şehir merkezlerine yakın kamplarda oluşturduğu sözde mahkemelerde kendi istediği şekilde hareket etmeyen ve para vermeyen insanları yargılamaya ve cezalandırmaya başlamıştır. Böyle bir ortam PKK terör örgütünü cesaretlendirmiş, örgüt Arap Baharını fırsat bilerek sonuç alabileceği değerlendirmesini yapmıştır. Bu gelişmeler Habur rezaletinin ve Silvan acısının yaşanmasına neden olmuştur. Etkili tedbirler alınıncaya kadar PKK terör örgütünün artan eylemlerinde çok sayıda askerimiz, polisimiz ve vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

Artan güvenlik tedbirleri ile PKK’ya etkili darbeler vurulurken 2011 yılının sonunda Uludere’de yaşanan üzücü olay terörle mücadelede gösterilen siyasi kararlılığı ve güvenlik güçlerinin etkili operasyonlarını geçici bir süre yavaşlatmıştır. Ağustos 2012’de PKK’nın Şemdinli’ye saldırması ve “Vur Kal” stratejisi, TSK’nın “izle, gör, vur” stratejisi doğrultusunda gerçekleştirdiği etkili operasyonlar sonucu başarısızlığa uğratılmıştır. Asker, jandarma, polis ve istihbarat unsurlarının koordineli çalışmaları, sürekli, kararlı ve cesur operasyonlarla terör örgütüne büyük zayiat verilmesini sağlamıştır. PKK terör örgütü, 2012 yılı sonuna gelindiğinde eylem inisiyatifini büyük ölçüde kaybetmiştir. 

Müzakereler döneminde uygulamaya konan demokratik açılımlar ise Kürt vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletmiştir. Sağlanan demokratik haklar, ekonomik yatırımlar ve teşvikler ile terör örgütünün beslendiği konular bir bir ortadan kaldırılmıştır. Bu durum PKK terör örgütünün varlığının ve gerekliğinin sorgulanmaya başlamasına neden olmuştur. PKK terör örgütü bütün baskı ve girişimlerine rağmen Kürt-Türk çatışmasını çıkartamamıştır.  Sağduyulu Kürt vatandaşlarımızı sokaklara dökememiş ve istediği kitlesel eylemleri gerçekleştirememiştir. PKK terör örgütü halk desteğini her geçen gün kaybetmeye ve dağa çıkartacak eleman bulmakta zorlanmaya başlamıştır. Daha da ötesi son zamanlarda Kürt vatandaşlarımız PKK terör örgütünün eylemlerini güvenlik güçlerine haber vermektedir.

Sivil toplum kuruluşlarının girişimleri ve Türkiye’nin doğusu ve batısındaki çocukları ve gençleri bir araya getiren projeler, PKK terör örgütünün Kürt vatandaşlarımızdaki ayrışma duygusunu artırmak için her konuyu istismar ederek yaptığı girişimlerin etkisini azaltmaktadır. Kırsalda ve şehirlerde yapılan operasyonlar terör örgütünün halk üzerindeki baskısını azaltmakta, buna paralel olarak Kürt vatandaşlarımız, PKK terör örgütü ve örgütün oluşturduğu yapıların dışında şiddeti ve terörü benimsemeyen sivil toplum kuruluşları kurmaktadır.

Sonuç olarak; PKK terör örgütü, “Kıra Dayalı Şehir Savaşı” stratejisi kapsamında 2013 yılında gerçekleştireceği uygulamalarda başarılı olamayacaktır. Hedeflendiği şekilde Kürt vatandaşlarımızı ayaklandıramayacağı gibi Türk-Kürt çatışmasını da gerçekleştiremeyecektir. Siyasi ve askeri kararlılık ile gerçekleştirilecek etkili operasyonlar sonucu PKK terör örgütünün büyük çaplı eylem yapma kabiliyetini giderek kaybedeceği ve halk üzerinde sahip olduğu yönlendirme gücünü kaybetmeye başlayacağı değerlendirilmektedir. Terörün azalması ile PKK ve BDP’nin Kürt vatandaşlarımız üzerindeki siyasi baskısı hafifleyecek ve vatandaşlarımız siyasi özgürlüğüne kavuşacaktır.

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

BİLGESAM Başkanı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...