Amacı, dünya petrol fiyatlarını saptamak, petrol ihracatçısı ülkeler arasında birlik ve koordinasyon sağlamak ve piyasadaki fiyat dalgalanmalarını önlemek olan OPEC’in önemini, 1973 ve 1979 yıllarında petrol fiyatlarının hızla artması ile gelişen bir dizi sorun ortaya çıkarmıştır.
Örgütün Başlıca Organları
1)Konferans: Yılda bir kez toplanan ve oy birliği ile karar alan en üst organdır.
2)Guvernörler Kurulu: Konferans kararlarını uygular ve bütçeyi hazırlar,
3)Bakanlar Komitesi: On üç üyeden oluşur ve uzun vadeli ekonomi politikaları saptar.
4)Ekonomik Komisyonu: Uluslararası piyasada fiyat belirlemesi ve istikrarın sağlanmasından sorumludur,
5)Sekretarya: Üyeleri; Cezayir, Endonezya, İran, Irak, Kuveyt, Libya, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuela ve Angola’dır. Örgüt merkezi Avusturya’nın başkenti Viyana’dadır.
Dünya petrol piyasasında kartelleşme eğilimleri her zaman olagelmişti. Buna karşı petrol ülkeleri arasında da işbirliği yapılarak bir tür “karşı kartel” oluşturulması fikri eskiden beri vardı. Özellikle Arap Birliği’nin 1954 yılında kurduğu “Ekonomik Konsey” 1957’de petrol endüstrisinin ulusallaştırılması gerektiği yönünde karar almıştı. Ayrıca 1959’dan itibaren de “Arap Petrol Konferansları” düzenliyordu. 1960’a gelindiğinde kartellerin fiyat indirimi çabalarıyla yeniden karşılayan ana üretici-ihracatçı ülkeler Venezuella’nın girişimiyle harekete geçtiler. Venezuella petrol ihraç eden ülkelerin bir tür “toplu pazarlık” sendikası gibi bir örgüt içinde olmaları gerektiğini savunuyordu. Bu amaçla bu devlet 1959 baharından itibaren Ortadoğu ülkeleriyle yakınlaşmaya başladı. Venezuella “Madenler ve Hidrokarbonlar Bakanı” Perez Alfonso Nisan 1959’da Kahire’de İran, Suudi Arabistan, B.A.C. (Mısır-Suriye-Yemen), Kuveyt ve Irak yetkilileriyle görüşmeler yaptı ve bu devletler bir danışma komitesi kurdular. Ağustos 1960’ta petrol şirketlerinin bu girişime hiç aldırmaksızın fiyatları düşürmeye devam edecekleri ortaya çıkınca, bunlara karşı ortak bir tavır almak amacıyla Irak hükümeti Suudi Arabistan, Kuveyt, İran ve Venezuella’yı Bağdat’ta bir toplantıya çağırdı ve Bağdat’ta yapılan bu konferans ile “Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü” kuruldu. Kuruculardan Kuveyt ve Irak arasında bu dönemde Irak’ın bu yeni bağımsız devleti kendine katmak istemesi nedeniyle gerginlik olduğu halde kurulacak kartelin getirileri o denli önemliydi ki Kuveyt OPEC’e destek verdi ve hemen üye oldu. 1967 savaşını izleyen dönemde Arap devletleri İsrail’e destek olan ülkelere karşı bir petrol ambargosu başlatılınca Venezuella, Endonezya ve İran üretimi artırarak bundan yararlandılar. 1970’li yıllarda dünya petrol talebinin artışı OPEC ülkelerini daha da güçlü aktörler haline getirdi. Meksika, SSCB ve Romanya gibi bazı devletler de OPEC üyesi olmadıkları halde bu durumdan kendi lehlerine yararlandılar. 1979’da İran olaylarının getirdiği grev dalgası ve 1980’de İran-Irak Savaşı’nın başlamasının petrol üretim ve sevkiyatını etkilemesi yeni bir krizi doğurdu ve fiyatlar yine geometrik bir hızla tırmanarak 1981’de 40$’ı buldu. Fakat petrol tüketicisi ülkeler de yeni enerji kaynakları ve üretim alanları bulma işine giriştiler. Özellikle doğalgaz ve nükleer enerji bu çerçevede öne çıkıyordu ve OPEC ülkeleri doğalgaz konusunda bir avantaja sahip değillerdi. OPEC üyesi devletlerden İran, Cezayir, Katar gibi ülkeler önemli doğalgaz yataklarına sahip olmakla birlikte bu konuda en büyük rezerv ve üretici güç SSCB idi. ABD’nin itirazlarına rağmen 1980’lerin başında AET üyeleri SSCB’den Trans-Sibirya Projesi çerçevesinde gaz almaya başladılar. SSCB zaten Doğu Avrupa’daki müttefiklerine aynı hatla gaz veriyordu. Ufak bir eklemeyle bu hat batıya uzatılmıştı. Doğalgaz konusunda Cezayir dışında hiçbir OPEC üyesi devlet bu nakliyat avantajına sahip değildi ve Cezayir Akdeniz’in altından geçen bir hatla İtalya’ya gaz verebiliyordu. Özellikle doğalgazın petrol fiyatları üzerinde yıkıcı etkileri olmaya başladı ve 1986 sonlarında çok ani ve büyük çaplı düşüşlerle fiyatlar 15-15$ arası bir düzeye kadar geriledi. OPEC için uzun yıllar sonra en sarsıcı ve kalıcı bir gelişme ortaya çıkmıştı. OPEC’i etkileyen ikinci olumsuz gelişme yeni petrol alanları ve üretici ülkelerin ortaya çıkmasıydı. Kuzey Denizi’ndeki kıta sahanlığı bölgelerinde Norveç ve İngiltere önemli rezervler buldular ve üretimlerini artırdılar. Ayrıca Afrika, Güney Doğu Asya ve Çin’de de önemli rezervler bulundu, Brunei Sultanlığı, tıpkı Körfez monarşileri gibi bu sayede genişledi. Güneydoğu Asya petrolü Japonya ana pazarına yöneldi. SSCB’nin dağılmasından sonra ise en etkileyici gelişme yaşandı ve Rusya’nın yanı sıra Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan yeni üretim ve ihracat alanları olarak belirlendiler. Orta Asya ve Azerbaycan petrolü konusundaki temel sorun ihraç noktalarına ve denizlere OPEC ülkeleri kadar yakın olmaması ve bunun bir maliyet artışına neden olmasıydı. Bu sorun SSCB döneminde yapılmış boru hatları ile aşılmaya çalışıldığı gibi, Tengiz-Novarosiskaya, Baku-Supsa, Baku-Tiflis-Ceyhan gibi hatların kullanımı ya da inşası ile aşılmaya çalışıldı. Tüm bu gelişmelere topluca bakıldığında petrol ihracı hususunda OPEC’in kartel konumunun derin olarak etkilendiği görülmektedir. 2003 Irak müdahalesi sonrası bir yıl içinde petrol fiyatlarında yeniden başlayan tırmanış ile 45$ gibi rekor bir düzeye ulaşılması dünya ekonomik dengelerini etkileyecek kadar kalıcı etkileri gündeme getirmiştir. Özellikle Almanya, Fransa, Japonya gibi ülkelerin ekonomileri bu durumdan doğrudan etkileneceklerdir. Buna karşılık OPEC ülkeleriyle birlikte tüm petrol üreticisi eski Sovyet cumhuriyetlerinin genel olarak büyük kazançlar sağlayacağı da ortadadır.
Büşra Avşar
TUİÇ Stajeri
Kaynakça
1) Sönmezoğlu, Faruk, “Uluslararası İlişkiler Sözlüğü”, Der Yayınları, İstanbul, 2010, s. 541.
2) Hasgüler M. ve Uludağ, M. B., “Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler”, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007, s. 390-394.