Küçük Vadideki Büyük Oyun
Orta Asya‘da Bağımsızlık
1985 yılının Nisan ayında SSCB Komünist Partisi sosyalist sistemin potansiyelinin tam olarak kullanılamaması, çalışma disiplininin güçlendirilmesi ve sanayi gücünün artırılması amacıyla “Sosyo-ekonomik gelişimin hızlandırılması” politikasını başlatmıştır.[1] Bu çerçevede “yolsuzluk sonucu elde edilen gelirler”e karşı mücadele kampanyası yürütülmüş, fakat olumlu sonuçlar alınamamıştır. 1985 yılının Nisan ayında başlatılan “perestroyka” ve “glasnost” reformu devlet ve toplum hayatındaki çatlamaların sinyallerini verince, komünist rejimin çöküş sürecine girmesiyle beraber dünyanın kara parçasının altıda birine sahip olan Sovyet İmparatorluğu dağılma sürecine girmiştir.[2]
8 Aralık 1991 tarihinde üç Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti(şimdiki Rusya federasyonu, Belarus Cumhuriyeti ve Ukrayna) Başkanları tarafından imzalanan Bağımsız Devletler Topluluğu ‘Kuruluş Antlaşması’nda “SSCB’nin bir uluslararası hukuk süreci ve jeopolitik gerçeklik olarak varlığının sona erdiği” ifade edilmiştir.[3] 21 Aralık 1991 tarihinde Baltık Devletleri ve Gürcistan hariç, tüm eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri bu anlaşmayı imzaladılar. Daha sonra1993 yılında Gürcistan da bu anlaşmayı imzalamıştır. Üye ülkeler sırasıyla; Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan (ortak üye), Rusya Federasyonu ve Ukrayna (de facto) devletleridir. Gürcistan’ın 2008 yılında Güney Osetya’da, Rusya ile savaşması sonrası Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, Bağımsız Devletler Topluluğundan (BDT) çıkmaya karar verdiklerini açıkladı. 15 Ağustos 2008 tarihinde Gürcistan Meclisi, Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan ayrılma kararını onayladı ve ayrıldı. Gürcistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu üyeliği resmen 17 Ağustos 2009 tarihinde sona ermiştir.[4] Günümüzde BDT’ye üye olan devletler: Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna.
Ve Sovyet sonrası Kırgızistan;
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasından sonra, Orta Asya’da Kırgızistan çok partili demokrasiye ve parlamenter rejime ilk geçiş yapan ülkeydi. Komşu cumhuriyetler Sovyet döneminden kalma katı bir dikta ve tek adam yönetimi kurmuşken, Kırgızistan daha bağımsızlığın ilk yıllarından itibaren açık bir toplum oluşturmaya doğru yol almaya başlamıştı. Fakat 1990’lı yılların ortalarından itibaren Askar Akayev komşularından mı etkilendi bilinmez daha katı ve totaliter bir tutum benimsedi. Devlet ihalelerini yakınlarıyla aile üyeleri arasında paylaştırırken, yönetiminin yolsuzluklarını ve yasadışı işlerini eleştiren gazetecileri ve muhalifleri hapse atarak sindirmeye çalıştı. Ülke ekonomik olarak iflasın eşiğine gelirken binlerce Kırgız daha iyi bir hayat için Kazakistan’a ve Rusya’ya gitti.
Akayev’in yönetiminden kurtulmak isteyen fırsat kollayan Kırgızlar 2005 seçimlerine hile karıştırıldığı iddiaları üzerine ayaklanınca Akayev ülke dışına kaçtı ve onun yerine ülke tarihinde yepyeni ve temiz bir sayfa açma vaadinde bulunan Bakiyev geldi. Ancak çok geçmeden Bakiyev de Akayev’i aratır oldu. Bilindik senaryolar yeninden gündeme geldi ve Hükümeti eleştiren gazeteciler yine tutuklanmaya, ortadan kaybolmaya suçlu suçsuz birçok insan tutuklanmaya, rüşvet ve adam kayırma iddiaları ortalıkta dolaşmaya başladı. Ve 2010’da bu kez Bakiyev halk tarafından deyim yerindeyse alaşağı edildi. Bakiyev rejiminin baskılarına verilen en iyi yanıt olduğu belirtilse de, Bakiyev de Akayev yönetimini devirdiğinde aynı şeyleri söylemişti.[5]
Roza için kaynaklarda şu bilgileri içermektedir ama ona tereddütle yaklaşmak lazım neden mi? Bakiyev yönetimini deviren 59 yaşındaki Roza Kırgızistan’ın en temiz siyasetçilerinden biri, bu yüzden de ülkesinde “bayan temiz” lakabıyla tanınıyor. 40 yıllık siyasi ve diplomatik kariyeri boyunca adı hiçbir yolsuzluk olayına karışmamış. Aynı zamanda ülkenin en deneyimli politikacılarından biri durumundadır deselerde. Kendisi daha önceki devrimlerde başrol oynamış ve birlikte geldiği iktidarlara daha sonra muhalif olmuştur. Halk, eskilerden hiçbir farkı yok diyordu. Bağımsız Kırgızistan’ın ilk Dışişleri Bakanı olan sonraki yıllarda ABD, Kanada, İngiltere ve İrlanda’da Büyükelçi olarak görev yaptı. Bakiyev’in iktidara geldiği 2005’te onun tarafından dışişleri bakanlığına getirildiyse de parlamentodan güvenoyu alamadı. Bazı gözlemciler, ‘nın güvenoyu alamamasında muhtemel bir rakipten kurtulmak isteyen Bakiyev’in perde arkası girişimlerinin etkili olduğunu düşünüyor. 2006’nın başında muhaliflerin safında yeniden siyasi arenaya döndüğünde ‘nın yıldızı tekrar parlamaya başladı. Zamanla, Bakiyev yönetiminin en sert muhalifi oldu, her fırsatta yönetimin yolsuzluklarını ve Bakiyev ailesinin yasadışı işlerini gündeme getirdikçe halkın gözünde büyüdü. Gözlemciler, uluslararası alandaki tecrübesinden dolayı ‘nın Bakiyev’e nazaran daha tutarlı bir politika izleyeceğini belirtiyorlar. Fakat düşündürücü olan her fırsatta Rusya’yı ve Rus askerlerini göreve çağırıyor.
Vadideki Oyunlar
1944 yılında Sovyetler Birliği tarafından tehdit olarak algılanan Ahıska Türkleri öz vatanları olan Gürcistan’ın Mesheti bölgesinden Stalin’in emriyle çıkarılmış ve başta Özbekistan olmak üzere Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi ülkelere göç ettirilmişlerdir.[6] Zorunlu göç sonrası çoğunluğu Özbekistan’ın Fergana Vadisi bölgesinde yaşayan Ahıska Türkleri burada 1-5 Haziran 1989 tarihleri arasında yaşanan olaylar sonrasında ikinci bir darbe yemiş ve sürgün edildikleri topraklardan da çevre ülkelere gitmek zorunda kalmışlardır. [7] Olayların çıkış nedeni günümüzde halen tartışılmaktadır. Ancak kimliği belirsiz şahıslar tarafından Ahıska Türkleri hakkında başlatılan karalama kampanyasının, bölge halkını ve özellikle de gençleri oldukça etkilediği bilinmektedir. Ayrıca Türklerin Özbeklere eziyet ettikleri, Özbeklerle alay ettikleri, Özbek kadınlara tecavüz ettikleri dedikodularının bilinçli bir şekilde yayılması da Ahıska Türkleri’ni hedef haline getirmiştir.[8] Dedikoduları yayan grupların kimliği ise hala tartışma konusudur. Dönemin Sovyet istihbarat örgütü KGB’nin olayların çıkışında etkili olduğu ileri sürülen iddialar arasındadır.[9] Bütün bu olaylardan sonra şimdi de Kırgızistan’ın güneyindeki olaylarda Kırgız ve Özbek halkı dış etkenler tarafından birbirine düşürülmüşlerdir. Bu olayların çıkmasında birçok etken söz konusu örneğin su krizi, dil etkeni diyerek kamuoyunun tepkisini başka yönlere çevirmeyi başarmışlardır. Bu faktörler göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir; ancak bu sorunların kardeş katline neden olabileceğini düşünmüyoruz.
Kardeşlerin Sınır Problemleri
Orta Asya’da yaşanan sınır sorunları ayrı bir problem olarak önümüze çıkmaktadır. Bu problemin mimarı yine SSCB rejimi olmuştur. Sınırların rastgele çizilmesi olarak geçse de kaynaklarda bunun bilinçli bir uygulama olduğu kesin ve etnik kargaşanın da yaşanması bölge ülkeleri arasında sorunları sürekli gündemde tutmaktadır tabi ki bu öncede planlanan çizimler bölgeyi daha kolay kontrol altına almak ve olası bir birleşmenin önüne geçmek niyetiyle oluşturulmuştur. Bunun farkına varılmamış, varılmak istenmemiş ya da dış etkenler engellemiştir. Dağılmanın ardından hiçbir değişikliğe gidilmediği için günümüzde de hala etkisi devam etmektedir. Kırgızistan’ın güney bölgesinde Fergana Vadisi nedeniyle bağımsızlıktan beri komşularıyla yaşadığı sorunlar bu duruma örnek teşkil etmektedir. Fergana Vadisi, Kırgız-Özbek çatışmasının en önemli etkenlerinden biri sayılabilir. Fergana Vadisi’nde Kırgızistan’ın Oş, Calal-Abad, Batkent oblastları, Özbekistan’ın ise Namongon, Andijan, Fergana şehirleri var. Nüfus çoğunluğu Özbeklerin lehine olmasına rağmen Güney Kırgızların sanayi bölgesinin olmaması gerekçesiyle 1924 yılında Oş, Calal-Abad şehirleri ve Özgen kasabası Kırgızistan’a dâhil edilmiş. Zamanla Kırgız köylerinden Özbek şehirlerine göçler başlayınca da göç eden Kırgızlar bu bölgelere yerleşmişler. 1990 yılında Oş şehir yöneticilerinin Kırgız göçmenlere ev inşaatı amaçlı arsa dağıtımı kararı almaları “Oş olayları” olarak tarihe geçen etnik çatışmaların çıkmasına neden olmuştur.
1999 yılında İDU’nun faaliyetlerinin Özbekistan’da yasaklanmasının ardından Kırgızistan topraklarına geçmesi ve eylemler yapması üzerine, Özbekistan, Kırgızistan toprakları içindeki Şahimardan anklavının yanı sıra, iki ülke sınırlarına boydan boya mayın döşedi[10]. 1999 yılının sonlarına doğru ise Batken şehrinde yaşanan olaylar (Kerimov’a muhalif silahlı gurupların Tacikistan’dan Özbekistan’a geçerken bu şehirde fark edilmeleri ve sıcak çatışmaların çıkması nedeniyle Özbekistan’ın Bişkek’ten izin sormadan sınırlara mayın döşemesi ve sınırı ihlal ederek silahlı müdahalede bulunması Bişkek tarafından siyasi bir tecavüz olarak değerlendirilmiş; ama Taşkent tatmin edici cevaplar verememişti. Buna ek olarak da çeşitli sebepler öne sürerek sonraki yıllarda (Eylül 2000 ile 2001 Mayısına kadar) Batken sınırında denetim noktalarını arttırarak Kırgızistan geçişlerini kapatınca, Kırgızistan’dan aynı uygulamayla cevap vermiştir.) Yaşanan bu gerilimler ekonomik gelişime engel olmakla birlikte insanların hayatını olumsuz yönde etkilemiştir. Son olarak 12-13 Mayıs 2005’te Özbekistan’ın Andijan şehrinde meydana gelen olaylardan dolayı mültecilerin Kırgızistan’a geçmesi iki kardeş ülkelerin ilişkilerinin tekrar gerilmesine neden olmuştur. Toplamda 1400 km ortak sınırları olan bu iki kardeş devlet, sınırın sadece 40 kilometrelik kısmında anlaşma sağlanmış görünüyor. [11]
Küçük Bahçe Soğ’ladaki Kriz
Soğ’la Özbekistan’ın Kırgızistan içinde bulunan ve Oş ile Batken arasında kalan toprak parçasıdır. Toprak parçası küçük olmasına rağmen stratejik önemi bulunmaktadır. Son olan olaylarda Özbekistan’ın, Kırgızistan sınırları içerindeki toprağı Soğ’la bağlantısı kesilmişti.[12] Özbek tarafı, Şoğ ilçesinden geçen ve Kırgızistan’ın Oş-Batken vilayetlerini birbirine bağlayan kara yolundaki geçişlerde Kırgızlara zorluklar çıkartırken, Kırgız tarafı ise Soğ’u Kırgızistan toprakları üzerinden Özbekistan’ın Riştan ilçesine bağlayan kara yolunu ulaşıma kapattı. İşin bir diğer kritik yanı ise Soğ’un Özbekistan’la hiçbir açından sınırı, dolayısıyla bağlantısının olmaması. Dört bir yanı Kırgız toprağı olunca Soğ, Özbekistan’ın Riştan ilçesine açılmada Kırgızistan topraklarını kullanmak zorunda kalıyor.[13]
Yapılan görüşmeler neticesinde, taraflara yapılan sağduyu çağrısı olumlu olmuş, Özbekistan askeri gücünü geri çekerek ve kara yolundaki geçişlerde zorluk çıkarmayı bırakmış bunun karşılığında ise Kırgızistan su temini yapmaya başlamıştır. Sonuç olarak öyle bir durum söz konusu ki iki kardeş ülke birbirine muhtaç kalıyor. Bu muhtaçlığı avantaja çevirmek komşu ülkelerin elinde bulunmaktadır.
Su Problemi
İki kardeş ülke olan Kırgızistan ve Özbekistan arasındaki anlaşmazlık nedenlerinden biri de su sorunudur. Kırgızistan sınırlarında olan Narın, Karaderya, Sırderya ve Fergana Vadisi’ndeki Akbura nehirleri Özbekistan topraklarına akmaktadır. Bu nedenle iki ülke arasında zaman zaman suyun paylaşımı konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Kırgızistan doğalgaz ihtiyacını Özbekistan’dan karşılamakta ve karşılığında ülkeye su ve elektrik sağlamaktadır. Orada yaşadığım iki yıl içinde şunu gördüm su probleminin ne kadar önemli olduğunu siz istemeseniz de gözünüze çarpma durumundadır. Ülkede kullanılan elektrik gücünün bir bölümü su gücünden elde etmekte ve elde edilen bu enerji ülkenin güney kısmında kullanılmaktadır. Kırgızistan da suyun olmaması ya da Özbekistan’a satılması demek mevsimde kışsa ev’de sıcak bir ortam yok demektir, ısınmanın “peçka” denen elektrikli araçlarla sürdürüldüğünü düşünürsek ki doğalgaz’ı herkes kullanamıyor hayat durdu demektir. Özbekistan ise doğalgaz boru hatlarındaki arızalar ve Bişkek’in gaz borcunu ödememesi gerekçesi ile doğalgazı zaman zaman kesmektedir. Bu insanların hayatını kötü etkilemesi ve tıbben ilerlememiş bir ülkenin sağlık problemlerinin çok olması demektir. Kırgızistan da buna karşılık ülke içinde elektrik kullanımının arttığını ileri sürerek Özbekistan’a yeterince elektrik ve su veremeyeceğini söylemektedir. Özetle iki kardeş ülke birbirlerine bağımlı ve benzer sıkıntılar yaşamaktalar. Bu sıkıntıların sona ermesi ancak işbirliği ile olur bu başarıldığı takdirde halledilmiş birçok sorunla birlikte bölge ekonomik olarak büyük bir atak içerisinde olacaktır. Kalkınmanın sağlanması için her bir ülke sahip oldukları değerleri bir birine için koz olarak kullanma değil, aksine kardeşçe bir paylaşım şeklinde kullanmalıdırlar. [14]
Etnik Problemler
7 Nisan günü bir ayaklanma ile iktidarın devrildiği, yerine geçici bir hükümetin kurulduğu Kırgızistan’da, iki ay sonra, daha geniş çaplı şiddet olaylarına sahne oldu. Bir anda patlak veren şiddet olayları, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana etnik gruplar arasında çıkan çatışmaların, en şiddetlilerinden biri halini almış durumda. Ancak, bu kez, taraflar, siyasi tutumlardan çok etnik kimlikler üzerinden ayrılıyor. Başkaldırıyı takip eden haftalarda da küçük çaplı etnik çatışmalar baş göstermiş, ülkedeki Ahıska Türklerine karşı saldırılar yaşanmıştı. Kırgızistan’daki birliği ve bütünlüğü kesen birden fazla hat var. Bu hatlar ekonomik, siyasi, etnik ve coğrafi hatlar. Devrilen yönetimin lideri Kurmanbek Bakiyev, ülkenin güneyinden gelmişti, yönetimi devirip yerine geçenler ise çoğunlukla ekonomik olarak daha gelişmiş olan ve güneyden iki sıradağ duvarı ile kuzeyden ayrılıyor. Bütün bunları uzmanların görüşleri ile alt alta sıraladığınızda ise, çatışmalara yol açabilecek pek çok gerginlik hattını tespit etmek mümkün. Bu resmi daha da karmaşık hale getiren ise yeni kurulan hükümetin tam bir birlik görüntüsü verememesi. Neden mi? Roza Otunbeyava’nın Kırgızcayı iyi bilmemesi ve yüksek zümrede büyümesi insanın aklına acaba durumu iyi olmayan zemin halk tabakasını anlayabilecek mi, halkın sorunlarına çare bulabilecek mi sorununu getiriyor. Ayrıca polis ve ordu gibi kurumların da hükümete tam bir bağlılık sergilememesi de çatışmaların durdurulması önünde engel. Bunun başlıca sebepleri arasında düşük maaş alan memurların geçimlerini sağlayamayınca rüşvete yönelmesidir bu da kişilerin devlete olan bağlılığını kaybetmesine neden oluyor. Kimi yerlerde, güvenlik güçlerinin olaylara ya seyirci kaldığı ya da silahlı Kırgız çeteleriyle birlikte olaylara katıldıkları iddia ediliyor. Ülkeden ayrılan on binlerce Özbek kökenli Kırgız, komşu Özbekistan’a sığınıyor. Celal-Abad’ a 3 kilometre olan Özbek sınırı bu insanların ilk sığındığı liman olmuştur. Dolayısıyla Özbekistan, en azından mülteciler üzerinden, Kırgızistan’daki soruna dâhil olmuş durumda.[15] Fakat krizin etkilerinin orta asya çapında yayılmasından da endişe ediliyor. Dünyada hem Rus, hem de Amerikan askeri üslerine ev sahipliği yapan tek ülke Kırgızistan. Bu nedenle, ülkedeki durum, hem Moskova’da hem de Washington’da kaygıyla izleniyor. Amerika ve Rusya arasında, eskiden Sovyetler Birliği’nin parçası olan Kırgızistan üzerinde nüfuz oluşturmak için sürdürülen rekabet, yerini kimi zaman, ülkede istikrarı yeniden tesis etmek için işbirliğine bıraktığı görülebiliyor.[16] Kırgızistan’da devrilen hükümetin yerine kurulan geçici yönetimin lideri(artık bitti) Roza , ülkede istikrarın sağlanabilmesi için dış müdahalenin gerekli olduğunu savunup, Rusya’dan müdahale talebini yineledi.
Bölgede yaşayanlar, bu çatışmanın üç bin ya da beş bin kişi ile bastırılabileceğini söylerken
Roza Otunbeyava’nın yaşanan olaylar karşısında Rusya’dan yardım talep etme konusunda ısrarcı olması düşündürücüdür. Dolayısıyla, üç beş bin kişi, şimdilik Kırgızistan’ı ve belki gelecekte Orta Asya’yı krize götürecek gelişmeleri tetikleyebiliyor. Manchester Üniversitesi araştırmacılarından Moskova’da bulunan Madeleine Reevez çatışmaların salt etnik şiddet olarak adlandırılmasının doğru olmadığını savunuyor. Reevez’e göre, çatışmalar daha çok etnik bölünmeler üzerinden yaşanıyor. Ancak Oş’un farklı etnik grupları bir arada barındıran oldukça karışık bir kent olduğu unutulmamalı. Çatışmaların patlak vermesinin bazı siyasi olaylar sonucu olduğunu söyleyen Reevez’e göre çatışmaları başlatan, etnik gerilimlerden ziyade eski Cumhurbaşkanı Bakiyev’in devrilmesi oldu. Eski yönetimin devrilmesi bir iktidar boşluğu yarattı ve bu boşluk etnisiteyi kullanan gruplar tarafından doldurulmaya çalışılıyor. Eski yönetim yanlısı silahlı gruplar mücadelelerini sona erdirmiş değillerdi sular artık biraz da olsa duruldu. Şimdi Kırgızistan’ın yeni hükümetinin etnik sorunlar için hangi politikalar izleyeceği merakla bekleniyor.
Komşuların Tacirlerle Olan Savaşı
Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin büyük sorunlarından biride kadın ticaretidir. Tabi bu gelişmemiş ülkelerde daha fazladır. Ailesini geçindirmek için çalışan bayanların kandırılarak tuzağa düşürülmesi, yoksulluğun çok fazla etkin olması, refah yaşam seviyesine ulaşma çabası, para ihtiyacı gibi nedenler tacirlere yeni kapılar açmaktadır. Örneğin Kırgızistan da bir öğretmen 100 dolar bir polis’te en fazla 150 dolar maaş alıyor. Kırgızistan ve Özbekistanlı kadın hakları savunucusu Kahamzaeva ve Izheribekova, kızlarını 100 dolara satan annelerin var olduğunu da vurguluyor. Özellikle uzun süre iş bulamayan yoksul kadınların çareyi yurtdışına gitmekte bulduğunu ve kolaylıkla insan tacirlerinin eline düştüğünü ifade ediyorlar.
Bu kadınların çoğu 18-30 yaş arasında.[17] Hem Kırgızistan hem de Özbekistan’da hükümet, aylardan beri kadın ticaretine karşı tedbirler alınması için uğraşıyor. Yetkili kurumlar, örneğin yaşı küçük olan genç kızlara pasaport vermiyor. Bu iddianın doğruluğu tartışılır. İddiaya göre insan tacirleri, kurban seçtikleri kadınları sahte evraklarla sınırdan geçiriyor. Genç kızlar ülkelerine geri dönmek istediklerinde pasaportları olmadığı için bulundukları ülkelerin cezaevlerinde belgelerinin ülkelerinden gelmesini bekliyorlar. Ne kadar sağlıklı olduğu düşündürücü.
Özbek kadın hakları savunucusu Liliya Khamzaeva, bu kadınlara yardım için Özbekistan’da seminerler düzenlediklerini, ülkenin altı büyük kentinde, yurtdışındaki iş imkânları konusunda bilgi veren kadınlara yönelik bir telefon hattını devreye soktuklarını anlatıyor.
Alınan bir başka tedbirse, gümrük veya sınırlarda çalışan memurların, kurban kadınlara yönelik davranışlarının iyileştirilmesi için verilen seminerler. Kırgızistan’da ise sadece öğretmenlere, öğrencilerini kadın ticareti hakkında bilgilendirmeleri için seminerler veriliyor.
Değerlendirme
Sovyetlerin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Bağımsız Türk Topluluklarından birçoğu toparlanmış ve ilerlemiştir. Hatta Kırgızistan bağımsızlığını kazandığı an itibari ile diğer ülkelere göre demokratikleşme çabasına giren ilk ülkedir. Hatta diğer ülkeler Moskova’nın etkisinde kalmış, oluşan yeni düzeni kabul etmeleri ve alışmaları uzun zaman almıştır. Çünkü toplulukların alışkanlıklarını değiştirmek oldukça güçtür. Kırgızistan da bu zorlu süreçten geçmiş. Fakat sonraları Kırgızistan da başa geçen hükümetler verdikleri sözleri tutmamışlar, hükümet kademelerine akrabalarını getirmeleri aileleri ile bolluk içinde yaşamaları halkın ise zor şartlar altında kalmaları ülkeyi ilerletmek yerine daha da geriye götürmüştür. Böylece zorlu olan bu süreçte aşırı sıkıntılar yaşanmıştır.
Maalesef büyük balık küçük balığı yer. Şuan tek kutuplu dünyada güçlü olmak isteyen önce Orta Asya’ya hâkim olmalıdır. Kırgızistan’ın doğal kaynakları olmasa da Türkistan’da stratejik bir konuma sahiptir. Bunun farkında olan güçler bir takım senaryolar yazmakta ve bunu fark ettirmeden orada yaşayan topluma oynattırmaktadır. Buna en basit örnek yakın zaman da Celal-Abad ve Oş’da görülen çatışmalardır. Birilerinin dağdan insanlara ateş açıp öldürmesi, Kırgız ve Özbek kardeşlerimizin aralarında husumet çıkarma istekleri örnek verilebilir. Sadece Kırgızistan’ın değil diğer Türk toplumlarının da bunun farkına varması ve kardeş ülkelerin birbirlerine destek olarak büyümeleri gerekmektedir. Bu birleşme ve dayanışma olmazsa Cengiz Aytmatov’un Mankurtlaşma teorisi dış güçler tarafından etkin hala getirilebilir.
Fadime DURAN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
[1] Bolşaya Rossiyskaya Entsiklopediya(Büyük Rus Ansiklopedisi), http://encycl.yandex.ru/cgi-bin.
[2] NAUMOV,N.M.,a.g.m.,s.20.
[3] http://beljournal.by.ru/2002,1/kazhedov.shtml/ KAJENZ, A., Mejdunaraodnaya Pravosubyektnost SNG, “Belarusskiy Jurnal Mejdunarodnaga Prava i Mejdunaroshıh Otnoşeniy”(BDT’nin Uluslar arası Hukuk ve Uluslararası İlişkiler Dergisi”),Sayı:1.2002
[4]http://tr.wikipedia.org/wiki/Ba%C4%9F%C4%B1ms%C4%B1z_Devletler_Toplulu%C4%9Fu#BDT_.C4.B0.C3.A7erisindeki_baz.C4.B1_.C3.B6nemli_olu.C5.9Fumlar
[5] Esedullah Oğuz, “Küçük Kırgızistan’da Büyük Oyun”,Newsweek, Sayı 77,Yaz 2010,s.54-57.
[6]“Dünyanın görmediği sürgünler”, Erişim Tarihi,14.07.2010
http://www.stargazete.com/guncel/dunyanin-gormedigi-surgunler-haber-183297.htm
[8] “Özbekistan’da katledilen Ahıska Türkleri anılıyor”, Erişim Tarihi, 15.07.2010.
[9]“ Fergana olayları ve etnik temizlik-1-“, Erişim Tarihi, 21.07.2010 http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=51318
[10] “Kırgızistan’daki Özbekler”, Erişim Tarihi, 27.07.2010
[11]“GÜNEY KIRGIZİSTAN OLAYLARI ve ASIL NEDENLER (2)”, Erişim Tarihi, 29.07.2010 http://www.habername.com/yazi/ulvi-sevecen-guney-kirgizistan-olaylari-ve-asil-nedenler-2-4686.htm
[12]“ Özbekistan’ın Kırgızistan’daki toprağı Soğ’la bağlantısı kesildi”, Erişim Tarihi, 25.07.2010.
[13] “Asya’da Savaşın Eşiğinden Dönüldü”, Erişim Tarihi, 28.07.2010.
[14]“ Güney Kırgızistan Olayları Ve Asıl Nedenler”, Erişim Tarihi, 29.07.2010.
http://www.habername.com/yazi/ulvi-sevecen-guney-kirgizistan-olaylari-ve-asil-nedenler-2-4686.htm
[15] “Kırgızistandaki Gerginlik Böyle Yayılabilir”, 29.07.2010.
[16] Esedullah Oğuz, “Küçük Kırgızistan’da Büyük Oyun”,Newsweek, Sayı 77,Yaz 2010,s.56.
[17] “Beyaz kadın ticareti önlenemiyor”, Erişim Tarihi, 29.07.2010.
http://haber.mynet.com/detay/dunya/beyaz-kadin-ticareti-onlenemiyor/140192