Ortadoğu’da Sivil Toplum: İmkanlar, Kısıtlılıklar

Batı ülkeleriyle anmaya daha aşina olduğumuz sivil toplum, tarihten günümüze kadar farklı boyutlara evirilen bir kavram olmuştur.  Özellikle küreselleşmenin etkisiyle işlevini ve gücünü artırmış olan sivil toplum bugün birçok kavramla bir bütün oluşturmuştur. Uluslararası alanda gücünü artıran sivil toplum üzerine de çalışmalar aynı oranda artarken Ortadoğu’da sivil toplum konusu bulunduğu coğrafyanın imkânları ve kısıtlılıklarıyla çalışılması önem arz eden bir konu haline gelmiştir.

Editörlüğünü Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Doktora Programından Filiz Cicioğlu’nun yaptığı on beş makalenin derlemesinden oluşan Ortadoğu’da Sivil Toplum kitabı, Türkçe literatürde Ortadoğu’da sivil toplum konusunun zayıf olduğunun fark edilmesi üzerine bir grup genç akademisyenin birleşmesiyle çalışmaya başlanmış ve 2019 yılının Ekim ayında yayınlanmasıyla güncel sayılabilecek bir eserdir. İçerisinde Ortadoğu’nun birçok ülkesindeki sivil toplum değerlendirilerek okuyucuya nitelikli bir derleme sunulmuştur. Kitabın önsözünde Ortadoğu’da sivil toplumu ve varlığını tartışmanın Türkiye’de akademik camianın pek ilgisini çekmediğini, az sayıda olan eserlerin ise oryantalist bakış açısıyla yazıldığı iddia edilmektedir. Aynı coğrafyada yer alan bu ülkelerde sivil toplum yapısının ülkenin kendi toplumsal yapısına göre analizi, devlet ve sivil toplum ilişkilerinin incelenmesi, sivil toplumun o ülkedeki gelişimi ve dış politikaya yaklaşımlarını ele almasıyla ayrıntılı bir eser olmuştur.

1. Bölüm Analizi: Ortadoğu’da Sivil Toplum İmkânı

Kitabın ilk bölümü olan Neslihan Akbulut Arıkan’ın Ortadoğu’da Sivil Toplumun İmkânı adlı makalesi, kitabı daha iyi anlamak için genel bir ışık tutmuş ve Ortadoğu’da sivil toplumu işlemiştir. İlk olarak ele alınan konu Doğu’nun Batı dışı bir unsur olarak görülmesidir. Ortadoğu’da sivil toplum ve demokrasiden bahsetmenin imkânsızlığında Doğu’nun “erk” olan Batı gibi olamayışındaki ötekileştirilme söyleminden bahsedilmektedir. Doğu ile Batı arasında hiyerarşi kurulmuş, bu hiyerarşiyi kuran ise Batı olmuştur. Makalede Edward Said’den yapılan alıntılamaya göre, bu ötekileştirmeyi kolonyal sürece bağlayarak üstün Batı ve Doğu hiyerarşisini oryantalizm olarak anlatmıştır.1 Bu sayede makalede geçen; “Doğu’da sivil toplumdan, bireysellikten, demokrasiden bahsedilmeyeceği normatif bir tespitmiş gibi rahatça dillendirilir” ifadesi yer almıştır.  Arıkan, Ortadoğu’da sivil toplum yapısının, oryantalist ve kolonyal yaklaşımla Doğu ile Batı’nın eşit olmayan, hiyerarşik ve tahakkümcü bir örüntü içerisinde değerlendirilmeye muhtaç olduğunu söylemiştir. 2

Arıkan makalenin devamında sivil toplum kavramını ele alan Ernest Gellner ve Şerif Mardin’i Ortadoğu’da sivil toplumun imkânına yönelik tartışmayı kolonyal söyleme destek olarak görmektedir. Avrupa’da sekülerleşmeye paralel bir sivil toplum gelişirken Doğu toplumlarının da İslamlaşma süreciyle “sivil toplumlaşma” sürecine girdiği analizi üzerinden bu eleştiriyi sunmuştur. Ayrıca İslam’ın hâkim olduğu coğrafyada tüm kültürel, siyasal, sosyal süreçleri belirleyen tek unsur dinmiş gibi kabul edilmesini eleştirmiştir. Arıkan, Mardin’i ise Avrupa ile Doğu arasındaki farkın dini değil kültürel bir fark olduğunu söyleyerek özcü yerden kurtulamadığını iddia etmiştir. Arıkan’a göre Batı’da sivil toplum demokratikleşmenin bir sonucu olarak görülürken bu demokratikleşme sürecine bakıldığında faşizme kayan kanlı geçişlerin olduğu yadsınmamalıdır ve bu da Batı ile Doğu arasında kurulmaya çalışılan ikili karşıtlığı akamete uğradığı noktalarını göstermektedir. Demokratikleşme süreciyle sivil toplum-devlet ilişkilerinin liberalleşmesine Ortadoğu’da farklı örnekler sunulmuştur. Bunlar, Kuveyt örneğinde bedevi toplulukların şehirlileştirilmesi için Emir Şeyh Cabir El-Ahmed tarafından “Çöllüleşme” politikasıyla liberalleşmede başarılı adımlar atılmıştır. Fas örneğinde 90’lı yıllarda mutlak hâkimiyeti sınırlayan politikalar yürütülmüştür. Yemen örneğinde Kuzey ve Güney Yemen’in birleşmesiyle demokratikleşme ve benzeri bir liberalleşme görülmektedir. Bu liberalleşme politikalarıyla birlikte Kuveyt ve Yemen’de hükümete muhalif sivil toplum kuruluşlarının var olduğu görülmektedir. Mısır ve Tunus’ta da iktidara muhalif örgütlerin seslerini duyurabildiğinden bahsedilmektedir. Arap Baharı’nda da benzer sonuçların yansımasının ortaya çıktığı sivil toplum alanının kadın hareketlerden sol hareketlere, çeşitli seküler ya da İslamcı grupların seslerini duyurmasına kadar genişlediği vurgulanmaktadır. Fas ve Türkiye ise anayasal düzenin toplumsal muhalefetle sorunlu olsa da bir diyalog halinde şekillenmesine örnek teşkil eder. Ürdün ile Lübnan’ın da bu gruba bir örnek oluşturmasıyla, sivil toplum devlet ilişkisinin geniş hak arama mücadeleleri ve toplumsal muhalefetle otorite arasında diyalog genişleyerek de olsa ilerlemede süreklilik arz ettiği bir durum gözlemlenmektedir.  Libya ve Suriye ise iktidar ile sivil toplumun en az gelişen örneklerini bizlere sunmaktadır.

Makalesinde Arıkan, demokrasi ve Ortadoğu kavramlarının yine akademisyenlerce kolonyal zihinle yorumlandığını iddia etmiştir. Arap Baharı’nın da deneyimlenmesiyle Ortadoğu’nun demokrasiye henüz hazır olmadığı analizini Hitler’in de seçime iktidarla geldiği örneği ile bağdaştırılmasını eleştirmiştir. Avrupa’da yaşanmış bir olayı Doğu’ya atfetmenin Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin engeli olarak görülmesi Arıkan’a göre yanlış bir değerlendirmedir. Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezine atıf yapan Arıkan,  “Hıristiyan Batı Müslüman Doğu’ya karşı”3  noktasında eksiklikler olduğunu ve kültür konusunda değerlendirmelerinin havada kaldığını tespit etmiştir. Arıkan’a göre tüm siyasal olgular gibi demokrasi de ülkelerin kültürel bağlamından etkilenir ancak kültürün demokrasiye yol açtığı ya da onu yok ettiği gibi tek etkenden söz edilemez. Makaleye göre, kültür geniş çevrelerin etkisiyle şekillenen ve toplumun yönetim şekline etki eden bir yapıda olmasıyla o toplumu bu geniş çevrelerden ayırarak analiz etmek pek doğru bulunmamaktadır.   

Arıkan’ın demokratik siyaset ve Ortadoğu başlığı altında bir diğer eleştirisi ise Ortadoğu’da baskıcı rejimlerin Batı aleyhine bir muhalefet sürdürmedikleri sürece Batılı ülke ve uluslararası platformlarca herhangi bir tepki görmemesidir. Aksine özgür seçimler sonucu Batı karşıtı bir iktidar geldiğinde yeni iktidara karşı seslerin yükseldiği vurgulanmıştır. Arıkan bu eleştirisini desteklemek için ise Gazze seçimleri sonucu Hamas’ın iktidar olmasına Batılı ülkelerin tanımadıkları açıklamalarını ve benzer süreçte Mısır’da Müslüman Kardeşlerin cezaevlerinde düştükleri duruma dikkat çekmiştir. Arıkan, Batı’nın Doğu’ya kendi kaderini tayin hakkını çok görmesi ve Doğu için iyi olanı Batı’nın bildiği söyleminin gerçekliğine dikkat çekmiştir.

Ortadoğu’da sivil toplum ve demokrasi ilişkisine bakıldığında Batılı anlamda bir hak mücadelesini, kadın hareketlerinde görmenin mümkün olduğu iddia edilmiştir. Her ne kadar dini ya da kültürel grupların etrafında kümelenen ve hemşericiliğin belirleyici unsur olabildiği sivil toplum olsa da kadın hareketleri daha bireysel mücadelelere örnek oluşturmaktadır. Arıkan, kadın hakları örgütlenmelerinin Ortadoğu’da sivil toplum açısından en umut verici örgütlenme olduğunu ve bu bağlamda kadın hareketinin Ortadoğu’da demokratikleşme adımlarında merkezi bir öneme sahip olduğunu vurgulamıştır. Kuveyt, Yemen, Mısır ve Tunus kadın hareketlerinde benzeşen ülkeler olarak örnek gösterilmiştir. Devlet eliyle ve sıkı bir denetimin altında olsa dahi bağımsız kadın hareketleri faaliyet yürütmektedir. Bu ülkelerde ne kadar yıldırılmaya çalışılsa da baskılara ve şiddet tehdidine rağmen sokağa taşan muhalefetin önemli bir kısmını kadınların oluşturduğu gözlemlenmiştir. Bu da yine kadın hareketlerinin toplumda demokratikleşme sürecinin itici gücü konumuna getirmektedir. İnsan hakları konusunda sivil toplum alanında faaliyet gösteren örgütlenmeler demokratikleşmede başat aktörken azınlıktalardır ve toplum içinde dışlanmaya çalışılmaktadırlar. Özellikle verilen Irak, Suriye ve Suudi Arabistan örneği devlet eliyle gerçekleşen hak ihlallerini raporlamak, ölüme varan cezaya konu olacak suç sayılmakta, bu tarz örgütlenmelere ve faaliyetlere yasalar içinde izin verilmemektedir. Arıkan’a göre STK’lar kolektif hak örgütlenmeleridir ve bu oluşumlar Ortadoğu’da geniş destek bulmuş gruplar oldukları için sivil toplum ve demokratikleşmeden ayrı düşünülemez.

Sonuç olarak, Arıkan’ın da vurguladığı üzere sivil toplumu mümkün kılan ve geliştiren siyasal şartlar demokratik idealleri barındırmaktayken sivil toplum faaliyetleri ve örgütleri; toplumlardaki demokratikleşme adımlarını hızlandırıcı fonksiyondadır. Makalesini kolonyal zihne yaptığı eleştiri ile ele alan Arıkan, yine Batı’nın gözünden isimlendirilen bir bölge olarak Ortadoğu’yu Doğululaştırılsa ve ikilik yaratılsa da iç içe geçmiş bir bütün olarak yorumlamaktadır. Bugün yaygın bir kavram olan sivil toplum ve dünya genelinde makbul görülen siyasi idare biçimi olan demokrasinin Ortadoğu toplumları açısından da tamamen yabancı durumlar olmadığı belirtilmiştir. Ortadoğu’yu Ortadoğu yapan geniş çerçeveli kültüre, çoklu dinamiklerden etkilenerek biçimlendiğine dikkat çekilmiş ve Ortadoğu’nun sivil toplum ve demokrasi kültürüne ışık tutulmaya çalışılmıştır. Batı’nın gözünden Ortadoğu’nun demokratikleşmede henüz başarılı olamayacağı bakış açısının yanı sıra Arıkan, bu hikayede var olmaya çalışan Ortadoğu’yu, bugün hak ve adalet eksenli bireysel ve kolektif hak taleplerini dile getiren toplum kesimlerine yayılmış bir sivil toplum oluşumundan bahsetmiştir. Baskı ve şiddet ortamında var olan bu oluşumlar, Batılılarca “yetersiz” görülmektedir. Nitekim Arıkan’ın cümleleriyle: “Ortadoğu’da sivil toplum tecrübesi ve demokratikleşme birbirini destekleyen iki uzun sürece işaret etmektedir. Bu süreçler Ortadoğu’daki otoriter ve baskıcı rejimlerin değişimi konusunda ümitvâr olmamızı sağlayan süreçlerdir.” 4

Genellikle Batı’nın gözünden yorumlanan ve yetersiz bulunan Ortadoğu söyleminin eleştirisi üzerine kurduğu bu makale ile Arıkan, demokrasi ve sivil toplum bağlamından Ortadoğu’ya ışık tutmaya çalışmıştır. Kitabın diğer bölümlerinde Ortadoğu’nun farklı ülkelerindeki sivil toplum incelenmiş ve ayrıntılı bilgiler sunulmuştur. Bu kapsamlı hazırlanmış eser, Türkiye’de bu alandaki literatüre önemli bir katkı sağlayan eser olma niteliği taşımaktadır.

 

SELİN ÇENGELKAYA

SİVİL TOPLUM OKUMALARI STAJYERİ

 

 

Kaynakça:

  1. Edward Said, Şarkiyatçılık, İstanbul: Metis Yayınları, 2014.
  2. Editör: Filiz Cicioğlu, Ortadoğu’da Sivil Toplum-İmkânlar ve Kısıtlılıklar, Ankara: Kadim Yayınları, 2019, 7.Sayfa.
  3. Huntington, S. (2011). The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order. New York: Simon & Schuster.
  4. Editör: Filiz Cicioğlu, Ortadoğu’da Sivil Toplum-İmkânlar ve Kısıtlılıklar, Ankara: Kadim Yayınları, 2019, 25.Sayfa.

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...