Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerinde Liberal Demokratik Dönüşüm Süreci: Polonya ve Macaristan Örnekleri

Özet

Bu makale, 2019-2021 yıllarına odaklanarak Macaristan ve Polonya’daki liberal demokratik uygulamaların ihlallerini analiz etmektedir. Orta ve Doğu Avrupa’daki demokratik yolları göz önüne alındığında, iki ülke komünizm sonrası dönemden demokrasiye “geçiş ülkeleri” olarak tanımlanır. Öte yandan demokratik olmayan ve otoriter rejimlerdeki hükümetler, doğal olarak liberal demokrasinin tanımını kendi kişisel güçlerine kadar genişletmeye ve onu meşru bir seçenek olarak sunmaya çalışırlar. Bu bağlamda, “demokratik gerileme” (democratic backsliding) eleştirisi ve “iç meşruiyet” olmak üzere iki farklı yön tespit edilmiştir. Ayrıca bu çalışma, COVID-19 pandemisinin etkisini dikkate alarak pandeminin Macaristan ve Polonya’da demokratik çöküş oranını ve illiberal demokrasinin ortaya çıkması üzerindeki etkisini incelemektedir. Bu çalışmanın hipotezi, iki hükümetin kendi iç meşruiyetlerini kullanarak demokratik sapmaların yol açtığı kontrollü bir anarşiye yönelik Covid-19 krizinden yararlandığı ve önemli ölçüde başarılı olduğudur. Ancak bir yıl sonra yönetim zayıflıklarının ortaya çıkışı ve öte yandan da demokrasiden memnuniyetsizlikten dolayı vatandaşlar tarafından bu yönetişime olan rağbet keskin bir şekilde düşmüştür. Son olarak iki ülke demokratik yozlaşma ve liberal demokrasinin rotasyon açısından karşılaştırılarak, Avrupa Birliği ile dayanışma dereceleri ve illiberal hükümetlerin riski incelenmiştir. Bu makalede, illiberal fikirlerin doğası gereği demokratikleşmeyi baltalayabildiği ve dolayısıyla Avrupa Birliği’nin demokratik ilkeleri ve değerlerine bir tehdit olarak görüldükleri sonucuna varılmıştır.

Anahtar kelimeleri: Orta ve Doğu Avrupa, İlliberal demokrasi, Demokratik gerileme, Covid-19.

Abstract

This article analyzes violations of liberal democratic practices in Hungary and Poland, focusing on the years 2019-2021. Given their democratic paths in Central and Eastern Europe, the two countries are described as “transition countries” from the post-communist era to democracy. On the other hand, governments in non-democratic and authoritarian regimes naturally try to extend the definition of liberal democracy to their personal strength and present it as a legitimate option. In this context, two different aspects have been identified, namely the criticism of “democratic backsliding” and “internal legitimacy”. Also, taking into account the impact of the COVID-19 pandemic, this study examines the rate of democratic collapse and its impact on the emergence of illiberal democracy in Hungary and Poland. The hypothesis of this study is that the two governments, using their own internal legitimacy, benefited from the crisis of the Covid-19 epidemic towards a controlled anarchy caused by democratic deviations and were significantly successful. However, a year later, the popularity of this governance by the citizens dropped sharply due to the emergence of governance weaknesses and, on the other hand, dissatisfaction with democracy. Finally, the degree of solidarity with the European Union and the risk of illiberal governments were examined by comparing the two countries in terms of democratic corruption and rotation of liberal democracy. Finally, in this article, it is concluded that in these populist countries, the ideas of illiberalism can undermine the linear reading of democratization by nature and can be seen as a threat to the democratic principles and values ​​of the European Union.

Keywords: Central-Eastern Europe, illiberal democracy, Democratic backsliding, Covid-19.

Giriş 

Son on yılda, Orta ve Doğu Avrupa’da demokrasinin kötüye gittiğine dair bilimsel bir fikir birliği ortaya çıkmış ve bu eğilim genellikle “demokratik gerileme” etiketi altında toplanmıştır (Krastev, 2016: 35; Sedelmeier, 2014: 105). Ayrıca, bu ülkelerde, liberal demokraside bir “dönüşüm” olduğu, yani demokratikleşmenin gerçek sonuçlarından memnuniyetsizlik olduğu yönünde endişe verici bir eğilim tespit edilmiştir (Levitsky ve Way, 2015: 45). Levitsky ve Ziblatt tarafından 2018’in başlarında, “demokrasilerin tankların ve generallerin değil, seçilmiş hükümetlerin elinde ölmesidir” şeklinde vurgulanmıştır (Levitsky ve Ziblatt, 2018). Bununla birlikte, ortaya çıkan bu paradigmada, orantısız bir şekilde en dramatik iki duruma, Polonya ve Macaristan’a odaklanılmıştır. Bu bağlamda, Macaristan’da, 2010’dan beri demokratik bir gerileme yaşanmış, Polonya’da ise, neredeyse 30 yıllık demokratik gelişmeye rağmen 2015’ten beri ciddi bir demokratik gerileme tespit edilmiştir (Ágh, 2016: 13; Bánkuti vd., 2015: 1; Grzymala-Busse, 2018: 97; Körösényi ve Patkós, 2017: 321).

Bu makalede, Orta ve Doğu Avrupa’da kat edilmiş demokratik yollar incelenmekte ve bu paradigmanın ampirik ve tematik önyargıları açıklanmaya çalışılmaktadır. Crothers’in tanımına göre (2002: 6-7), Polonya ve Macaristan, komünizm sonrası dönemden demokrasilere “geçiş ülkeleri”dir. Bu kapsamda makalede, öncelikle komünizm sonrası Orta ve Doğu Avrupa’nın demokratikleşme yolu açıklanmaktadır. Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde, Macaristan ve Polonya’daki demokratik dönüşüm ve liberal-demokratik değerlerin ihlalleri, 2019-2021 dönemi özelinde odaklanılarak değerlendirilmiştir. Buna paralel olarak 2019-2020 Demokrasi Endeksi, Polonya ve Macaristan’daki demokratikleşme sürecinin çok zayıf olduğunu göstermektedir (Lindberg, 2021). Bu bağlamda, Rhoden’a göre (2015: 560), demokratik olmayan hükümetler ve otoriter rejimler, doğal olarak liberal demokrasinin tanımını kendi kişisel güç bağlamlarına genişletmeye ve onu meşru bir seçenek olarak sunmaya çalışırlar. Bununla birlikte, bu çalışmanın hipotezi, Polonya ve Macaristan’daki liderlerin, yarattıkları “demokratik gerilemeyi” illiberal demokrasi kavramını kapsamında meşrulaştırmaya çalıştıkları yönündedir. Her iki hükümette de, insan hakları ve sivil toplumun temel kurumları popülist partinin ihtiyaçlarına göre ayarlanmıştır. Bu çalışma kapsamında ortaya çıkan soru, Farid Zakaria’nın 1997’de ve Victor Orban’ın 2011’de ifade ettiği ‘illiberal demokrasi’nin (Bíró-Nagy, 2017: 31; Rensmann vd., 2017: 106) gerçekten politik olarak geçerli bir kavram mı yoksa sadece otoriter hükümetlerin sistemlerine uydurdukları bir kılıf mı olduğu sorusudur. Bunun yanında, Covid-19 salgını krizinin ilk dalgası göz önüne alındığında, iki hükümetin kendi iç meşruiyetlerini kullanarak, demokratik sapmaların yol açtığı kontrollü bir anarşiye yönelik Covid-19 salgını krizinden yararlandığı ve önemli ölçüde başarılı olduğu söylenebilir (Eurobarometer, 2020: 5). Ancak, bir yıl sonra yönetim zayıflıklarının ortaya çıkışı ve öte yandan da demokratik anlamda memnuniyetsiz vatandaşların bu yönetişime olan kabulleri de keskin bir şekilde düşmüştür (Eurobarometer, 2021: 9). Son olarak, iki hükümet karşılaştırıldığında, Macaristan’ın kesin bir illiberal-demokratik dönüşün eşiğinde olduğunu gösterilmiş ve öte yandan Polonya’nın ideolojik olarak tamamen liberal bir demokrasi olarak kabul edilebilmesine rağmen, Macaristan kadar başarılı olmadığını tespit edilmiştir (Havlík ve Hloušek, 2021: 130-1). Bunun dışında, iki ülkenin de Avrupa Birliği üyesi olmalarına rağmen, Polonya ve Macaristan’ın Brüksel’e yönelik eleştirileri, güçlü AB karşıtı politika ve tutumlara sahip olduklarını göstermektedir (Csehi ve Zgut, 2020: 1). Neticede, AB üye ülkelerindeki illiberal demokrasi ve demokratik yolsuzluk riski, demokrasi ve AB değerlerinin korunması açısından incelenmektedir. Nitekim, bu illiberal ülkeler, demokratikleşmenin doğrusal okumasını baltalayabilir ve Avrupa Birliği’nin demokratik ilke ve değerlerine bir tehdit oluşturabilirler. (Ágh, 2016: 6).

1. Orta ve Doğu Avrupa’da Demokratik Dönüşüm Süreci

1990’dan bu yana, uluslararası aktörlerin dünya çapında demokratikleşme üzerindeki daha büyük ve görünüşte daha yapıcı etkisi, kısmen Soğuk Savaş’ın sona ermesine bağlanabilir. ​Batı’nın anlatımlarına bakıldığında, Orta ve Doğu Avrupa’nın demokratikleşmesi ve AB’ye katılması bir koz olarak ve aynı zamanda bir demokratik başarı öyküsü olarak görülüyordu (Vachudová, 2006: 4). Ancak, Rakner, vd.’ne göre, 1990’larda Sovyetler Birliği’nin çöküşünü izleyen “demokratik iyimserlik” illiberal değerlere sahip melez rejimlerin ortaya çıkmasına yol açılmıştır. Öyle ki Batılı devletler, demokratik konsolidasyonun kendiliğinden gerçekleşeceğini varsaymış ve demokrasinin alternatiflerini göz ardı etmişlerdir (Rakner vd., 2007: 11). Diğer yandan, Bakke’ye göre (2010: 64), komünizmin çöküşünden yirmi yıl sonra, sivil toplumun zayıflığı ve düşük katılım nedeniyle, partiler “elit kulüpler” haline gelerek demokrasi anlamında zorluklarla karşı karşıya kalmışlardır. Bunun dışında, bu zorlukların, genellikle komünist ya da komünizm öncesi otoriterizmin mirası ya da geçiş dönemi siyasetinin güçsüz sivil toplumlarının yan etkileri olarak anlaşılan “düşük kaliteli demokrasi” sorunlarının ötesine geçtiği konusunda yaygın bir fikir birliği vardır (Pop-eleches ve Tucker, 2011: 380). 

Demokratik gerilemenin yeni dinamikleri, bir zamanlar demokratik ülkeler olarak tanımlanan Macaristan ve Polonya’nın dönüşümü ile gösterilebilir (Csehi, Zgut, 2020: 11). Macaristan ve Polonya, sırasıyla 2010 ve 2015 yıllarında, illiberal demokrasiye yeniden yapılanmalarına başlamışlardı (Drinóczi ve Bień-Kacała, 2020: 171). Bu ülkelerin iktidar partileri, seçim sürecini kendi lehine çevirmiş, devlet kurumları, medya ve sivil toplum üzerindeki partizan kontrolünü genişletmiş, solcu ve liberal muhalifleri milli birliğe yabancı olarak tanıtan sert bir anti-liberal ideolojiyi geliştirmişlerdir (Sata ve Karolewski, 2020: 206; Markowski, Tworzecki, 2020; Guasti, 2020: 54). Polonya ve Macaristan, Doğu-Orta Avrupa’daki demokrasi düzeylerinde en büyük ve en keskin düşüşleri temsil etmekte ve bölgedeki daha önceki olumlu demokratikleşme beklentileriyle ciddi bir şekilde çelişmektedir (Csaky, 2020: 18; Lindberg, 2021). Bununla birlikte, Macaristan ve Polonya, Orta ve Doğu Avrupa’daki demokratik-liberal gerilemenin en bariz örnekleri olduğundan, araştırmacılar bu düşüşün arkasında çok çeşitli kilit faktörleri belirlemişlerdir. AB’nin katılım koşullarının kaldırılması (Rupnik, 2007: 20; Sedelmeier, 2014: 105), AB’nin demokratik gerilemeye yaşayan üye devletlerine olan yaptırım uygulayamaması (Bellamy, Kröger, 2021: 2; Blauberger, van Hüllen, 2021: 1) ve kutuplaşmış popülist rekabetin kurumsallaşmış kalıpları (Enyedi, 2016: 210) gibi karakteristikler bu anlamda belirlenmiştir. Yukarıda bahsedilenler, demokratik kurumların bozulmasıyla bu iki ülkede otoriter rejim için olası bir eğilim olarak görülebilir. İlerleyen bölümlerde, bu iki ülkedeki demokratik gerileme ve illiberal eğilimlerin biçimlerini ortaya çıkarma girişimlerinden kaynaklanan bazı teorik ve karşılaştırmalı konular kısaca analiz edilecektir. 

2. İlliberal Demokrasi ve Demokratik Gerileme

Öncelikle, Polonya ve Macaristan hükümetleri tarafından Brüksel’e yönelik eleştiriler, bu ülkelerin güçlü AB karşıtı politikaları ve tutumlarını göstermektedir (Csehi ve Zgut, 2020: 1). Ayrıca, bu iki ülkenin, diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, tutumlarının farklılaştığı görülebilmektedir. Taggart ve Szczerbiak’a göre (2018: 1194), Avrupa Birliği’nin yaşadığı Euro bölgesi krizi, göçmen krizi, Avrupa Parlamentosu’nda Avrupa şüpheciliğinin yükselişi ve nihayetinde Brexit ve Covid-19 salgını gibi krizler, Orta Avrupa’nın komünizm sonrası ülkelerin politikaları üzerinde ciddi etkiler bırakmıştır. 2004’ten önceki kurumsal değişim, her devlet için baskın bir Avrupalılaşma stratejisinin sonucu olduğu ve bu süreç dört hükümette yer aldığı gerçekleştirmiştir. Demek ki, Orta Avrupa ülkeleri Avrupa Birliği’ne katılıp AB politikasının liberal-demokratik doğasına ilişkin iddiaları görünce, bu hükümetlerin milliyetçiliğini ve illiberalizmini kışkırtmışlardır. Dolayısıyla, Macaristan ve Polonya’da geçtiğimiz yıllarda gözlemlendiğine benzer, Avrupa devletlerinin liberal değerlerini sorgulayan stratejilerle, belirli bir yönetişim karakterinin kuruluşunu tanımlamaya veya kurmaya çalışmışlardır (Hlousek ve Fiala, 2020: 1). Ancak burada akıllara gelen soru şu: İlliberal demokrasinin ve demokratik gerilemenin ortaya çıkmasına neden olan faktörler nelerdir? Rakner, Menocal ve Fritz, 1990’larda Sovyetler Birliği’nin çöküşünü izleyen “demokratik iyimserliğin” illiberal değerlere sahip melez rejimlerin ortaya çıkmasına yol açtığını öne sürmüştür. Çünkü Batılı güçler, demokratik konsolidasyonun kendiliğinden gerçekleşeceğini varsaymış ve alternatifleri göz ardı etmişlerdir (Rakner Menocal ve Fritz, 2007: 11). Diğer yandan, Crothers’in tanımına göre, diktatörlükten uzaklaşan herhangi bir ülke, demokrasiye geçiş yapan bir ülke olarak kabul edilebilirdir. ”Geçiş ülkeleri”, açılım ve atılımdan konsolidasyona giden bu varsayılan yolda istikrarlı bir şekilde ilerleyebilir veya bu yönde geride kalabilir ya da durgunlaşabilir (Carothers, 2002: 6-7). Nyyssönen’in bakış açısına göre, Polonya ve Macaristan, yalnızca otoriterlik ve komünist yönetimle yüzleşmekle kalmayıp, aynı zamanda komünizmi parçalamakta yeterince ileri gitmemiş olan kusurlu demokrasilerdir. Başka bir deyişle, “komünizm” ile “liberalizm”i birleştirerek hükümetlerini meşrulaştırmışlardır (Nyyssönen, 2018: 6). 2014’te Viktor Orbán, Macaristan’ı “illiberal bir devlet” olarak adlandırmıştır. Ona göre illiberal, liberalizmin temel değerlerini reddetmez, ancak onları devlet örgütlenmesinin merkezi bir unsuru olarak benimsemezdir (Bíró-Nagy, 2017: 31; Rensmann, De Lange, ve Couperus, 2017: 106). 1997’de Fareed Zakaria, İlliberal Demokrasinin Yükselişi, başlıklı makalesinde demokrasi ve liberalizm arasında önemli bir ayrım yapmıştır. Ona göre demokrasi, liderlerin seçilmesi sürecinden geçse de, halkın katılımına bağlı olmaktadır. Buna karşılık liberalizm, siyasi hayatı şekillendiren normlar ve uygulamalar ile ilgilidir. Öte yandan, “demokratik olmayan bir şekilde seçilmiş rejimler, yetkileri üzerindeki anayasal sınırları rutin olarak görmezden gelmekte ve vatandaşların temel hak ve özgürlüklerden yoksun bırakmaktadır” diye ifade etmiştir (Zakaria, 1997). Öte yandan, Victor Orban’ın en zorlu çabalarından biri, “illiberal” demokrasiyi “Hıristiyan demokrasisi” ile eşit tutmasıdır. Ama önemli olan nokta, Hristiyan demokratların da popülist doğalarına rağmen liberal demokrasilere mensup olmalarıdır. Neticede, 2018 yılında, Orban’ın Băile Tuşnadının yıllık konuşmasında, illiberal demokrasiyi yararlı bir şekilde muğlak bir kavrama dönüştürmüş ve o zamandan beri bu ilk olumsuz kavram, Orbán’ın ‘Hıristiyan demokrasisi’ versiyonuyla özdeşleştirilmesiyle meşrulaştırılan olumlu bir kavram haline getirilmiştir (Plattner, 2019: 5; Nyyssönen ve Metsälä, 2020: 1; Tóth, 2014). Bununla birlikte, illiberal demokrasi, yapım aşamasında olan bir kavramdır. Üstelik, demokrasi ve diktatörlük arasında sorunlu bir gri bölge oluşturan daha az demokratik devletler için bir şemsiye olabilir (András, 2019; Procházka, Cabada, 2020: 4). Son olarak, illiberalizm, sivil özgürlükleri ve liberal kurumları baltaladığı ve toksik kutuplaşmayı körüklediği için demokrasilerin istikrarına meydan okunur (Lührmann, vd., 2020: 11).

3. Polonya ve Macaristan’da Kusurlu Demokrasinin Gölgesinde İlliberal Eylemleri

Bu bölümün bulguları sunulmadan önce, bu çalışmanın bağımlı değişkenin varyasyonu gerçek ve araştırmaya değer olduğu göstermek için ilk olarak ampirik bulmacanın tartışılması önemlidir. Bu amaçla, illiberal ve demokratik gerilemenin yükselişte olduğu Macaristan ve Polonya ülkelerindeki güvenirlik seviyesi gerçek veriler kullanılarak meydana okunmaktadır. 1’den 10’a kadar bir ölçekte, AB’de ulusal hükümetlere olan ortalama güven seviyesi Nisan’da 4,8’den Temmuz’da 4,6’ya düşmüştür. Bu bağlamda, 1’den 10’a kadar bir ölçekte ulusal hükümete olan ortalama güveni (1’i en düşük ve 10’u en yüksek) incelenmiştir (Sugue, 2020).

Şekil 1: 1’dan 10’a kadar bir ölçekte, politikacılara ne kadar güveniyorsunuz? Kaynak: (Sugue, 2020), (grafik, kaynağın verilerini kullanılarak yazar tarafından tasarlanmıştır).

 

Şekil 1’de, 2020’de AB vatandaşlarına ‘1’dan 10’a kadar bir ölçekte, politikacılara ne kadar güveniyorsunuz’ sorulan soruyu dikkate alınarak, verilen cevaplar ülkelere göre ayırarak grafik halinde gösterilmiştir. Grafikte, iki ülkenin vatandaşları politikacılara en düşük güven düzeyi olduğu gösterilmektedir. Ayrıca, Macaristan ve Polonya ülkelerin tamamı AB ortalamasının altında kalmıştır.

 

 

 

Şekil 2: Polonya ve Macarıstan Ülkelerinde liberal demokrasine verilen destek. Kaynak: (Hajdu ve Klingová, 2020), (grafik, kaynağın verileri kullanılarak yazar tarafından tasarlanmıştır).

Şekil 2’de Globsec raporundaki vatandaşlara ‘Düzenli seçimler ve liberal bir demokrasiye sahip olmak veya oy kullanması gerekmeyen güçlü bir lidere sahip olmayı tercih edersiniz’ diye sorulan iki soruyu ele alınarak şekil 2’de gösterilen grafik çizilmiştir. Sonuç olarak, grafiğe göre, Polonya ve Macaristan ülkelerinde demokrasiden ve mevcut hükümetten memnuniyet seviyesinin düşük olduğu gösterilmektedir.

Bu bölümde tartışılan temel argüman, Covid-19 pandemisinin iki ülkedeki otoriter ve illiberal hükümetlere liberal demokrasinin bazı kontrol ve dengelerini devirme ve vatandaşlık haklarını askıya alma fırsatı verdiği gerçeğine dayanmaktadır. Aslında, V-Dem Enstitüsü (The V-Dem Institute) tarafından yakın zamanda yapılan araştırmaya göre, “demokrasilerin olağanüstü hal altında, olağanüstü hal olmadığı durumlara karşın, yüzde 75 daha fazla aşınma olasılığının olduğunu” ortaya koymaktadır (Lührmann vd., 2020). Burada ortaya çıkan hipotez, otoriter hükümetlerin iktidara gelip bir kriz yaşadıklarında, onların kriz sırasında yönetim zayıflıkları görülebilmesidir. Bu hipotezi ispatlamak için 2020 ve 2021 yıllarına ait Eurobarometer raporlarından yararlanılmıştır. Covid-19 pandemisinin ilk dalgası ve bu ülkelerin aldığı önlemler dikkate alındığında, 2021 yılında geçen yıla ait verilere kıyasla, bu iki ülkede hükümetin eylemlerinden duyulan memnuniyetsizliğinin en yüksek seviyeye ulaştığını göstermektedir.

Şekil 3: Koronavirüsle mücadele için ulusal hükümet önlemlerinden memnuniyeti. Kaynak: (Eurobarometer, 2020: 5), (Yazar tarafından tasarlanmıştır).
Şekil 4: koronavirüsle mücadele için ulusal hükümet önlemlerinden memnuniyeti.
Kaynak: (Eurobarometer, 2021: 9), (Yazar tarafından tasarlanmıştır.)

Şekil 3’te gösterilen grafik, bu ülkelerin vatandaş memnuniyetindeki artışı göstermekte, ancak Şekil 4’te illiberalizm süreci ve demokrasi rotasyonu nedeniyle memnuniyetsizlik seviyesi en yüksek noktasına ulaşmsı açık bir şekilde gözlenebilmektedir.

4. Macaristan ve Polonya’da İlliberal Demokrasinin Derecesinin ve Avrupa Birliği ile Dayanışmalarının Ölçülmesi

Havlik ve Hloušek’e göre, illiberalizmin tezahürleri açısından, iki ülkenin illiberalizmi geliştirmediğini göstermektedir. Son yıllarda, Macaristan ve Polonya kendilerini önemli ölçüde farklı olarak sunmuşlardır. Macaristan hükümeti tam olarak illiberal demokrasi ve Polonya’nın hükümeti yarı illiberal demokrasi olarak tanımlanabilmektedir. Elbette, Polonya’nın ideoloji açısından oldukça illiberal, ancak uygulama açısından şimdiye kadar Macaristan kadar başarılı olmamıştır (Havlík ve Hloušek, 2021: 130-1). Bu bağlamda, Polonya ve Macaristan devletlerinin tarafından Brüksel’e yönelik eleştirileri, bu ülkelerin güçlü AB karşıtı politikalar ve tutumlarla karakterize edildiğini göstermektedir (Csehi ve Zgut, 2020:1). Bu iki ülke, diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında tutumlarının farklılaştığı görülebilmektedir. Taggart ve Szczerbiak’ın makalesinde, Avrupa Birliği’nin yaşadığı Euro bölgesi krizi, göçmen krizi, Avrupa Parlamentosu’nda Avrupa şüpheciliğinin yükselişi ve nihayetinde Brexit ve Covid-19 salgını gibi krizler Orta Avrupa’nın komünizm sonrası ülkelerinde parti politikası üzerinde özel bir etkisi olmuştur. Sonuç olarak siyasi söylemin değiştiği ve Orta Avrupa’da birçok vatandaşın ve siyasi elitin tercihi haline geldiği söylenebilir (Taggart ve Szczerbiak, 2018: 1194). Bustikova ve Guasti, Orta Avrupa ülkelerindeki liberal normlar karşısında toplumun doğal büyüme ve olgunluktan yoksun olmasının, onları AB’ye karşı karşıya getiren faktörlerden biri olduğunu savunmuştur (Bustikova ve Guasti, 2017: 170). 2004’ten önceki kurumsal değişim, her devlet için baskın bir Avrupalılaşma stratejisinin sonucu olduğu ve bu süreç iki hükümette yer aldığı gerçekleştirmiştir. Demek ki, Orta Avrupa ülkeleri Avrupa Birliği’ne katıldığında, AB politikasının liberal-demokratik doğasına ilişkin iddiaları ile üye devletlerde olan gerçek uygulamaları arasında paradoksları görünce, bu hükümetlerin milliyetçiliğini ve illiberalizmini kışkırtmışlardır. Dolayısıyla, Macaristan ve Polonya’da geçtiğimiz yıllarda gözlemlendiğine benzer, Avrupa devletlerinin liberal değerlerini sorgulayan stratejilerle, belirli bir yönetişim karakterinin kuruluşunu tanımlamaya veya kurmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte, bu gelişmeleri yeni bir kritik dönemeç olarak kabul eden yazarlar, bunun Orta Avrupa’nın liberal demokratik kurumlarını zayıflatmayacağını, aksine pekiştirmeye hizmet edeceğini ifade etmişlerdir (Hlousek ve Fiala, 2020: 1). Burada ortaya çıkan soru, demokrasi ve AB değerlerinin korunması açısından, AB üye ülkelerinde illiberal demokrasi ve demokratik yolsuzluk tehlikesi nedir? Ágh’a göre, bu iki ülkede “popülist bir dönüşüm” yaşanmış olduğu varsayılırsa, demokratikleşmenin doğrusal okumasını sorgulamakta ve Avrupa Birliği’nin demokratik ilke ve değerlerine yönelik tehdit olduğu söylenebilir (Ágh, 2016: 6). Öte yandan, Tomini ve Gürkan’ın araştırmasına göre AB, bölgesel nedenlerle otoriterleşmeye isteyen iç aktörlerin fayda maliyet ve hesaplamasına müdahale etmektedir. Bu tutum, zaten liberal demokrasi için normatif bir tercih geliştirmiş olan ülkeleri de içerir. Siyasi seçkinler ne kadar otoriter bir yol izlerler ise, bu ülkelerin AB ile ilişkileri o kadar kötü olacaktır. Çünkü, AB’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusundaki normatif gerekliliklerine uyulmaması durumunda, onların otoriterlik dönüşüm projeleri için çok maliyetli hale gelecektir (Tomini ve Gurkan, 2020: 295). Son olarak, Roloff’un bakış açısına göre, AB’nin demokrasiyi savunma konusunda daha titiz bir şekilde hareket etmesi ve AB’nin herhangi bir üye ülkesinde otokratik yönetimin her türlü cazibesine karşı sıfır tolerans politikası izlemesi gerekmektedir. Avrupa Birliği’nin güvenilirliği, büyük ölçüde illiberal demokrasilere karşı mücadeleye ve temel hakları COVID-19’un olumsallığının sınırlı bir zaman çerçevesinin ötesinde kısıtlamaya yönelik herhangi bir eğilime bağlı olmaktadır (Roloff, 2020: 35). 

Sonuç

Sonuç olarak, 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana “demokratik iyimserliğin” illiberal değerlere sahip otoriter rejimlerin ortaya çıkmasına neden olduğu ileri sürülmüştür. Komünizmin çöküşünden yirmi yıl sonra, sivil toplumun zayıflığı ve düşük katılım nedeniyle, Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri bölgede ciddi demokratik zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle komünizmden demokrasiye geçiş yapan ülkeler veya komünist otoriterliğin mirası olarak anlaşılabilirler. Ayrıca, demokratik gerilemenin etkileri, bir zamanlar demokratik olan Macaristan ve Polonya tarafından en iyi şekilde gösterilmektedir. Macaristan ve Polonya, sırasıyla 2010 ve 2015 yıllarında, illiberal yeniden yapılanmalarına başlamışlardır. Ayrıca bu çalışmada, mevcut Polonya ve Macaristan hükümetlerinin Avrupa Birliği’nin dayandığı değerleri ortadan kaldırmanın yanı sıra, iç meşruiyet uygulayarak farklı bir tavır aldıkları vurgulanmaktadır. 

Victor Orban’ın 2014’teki yıllık konuşması, Băile Tuşnad, politik felsefesinin özü olarak kabul edilir. Orban, Hristiyan demokrasisini illiberal demokrasiyle eşitlemiş, çünkü Hristiyan geleneklerini liberal değerlere karşı görmüştür. Bunun yanında, bu çalışmada, Eurobarometer 2020 ve 2021 raporları kullanılarak, Polonya ve Macaristan’da illiberal demokrasi eğiliminin belirgin olduğunu, Covid-19’un patlak vermesiyle yoğunlaştığı ve Avrupa entegrasyonunun mevcut zorluklarından biri haline geldiği söylenebilir. Demokrasi Endeksi’ne göre şu anda her ikisi de kusurlu demokrasiler olarak bilinir. Ama, iki ülke karşılaştırdığında, illiberalizmi geliştirmediğini göstermektedir. Bu bağlamda, Macarıstan’nın hükümeti tam olarak illiberalizm demokrasi ve Polonya’nın hükümeti yarı illiberalizm demokrasi olarak tanımlanabilmektedir. 

Polonya ve Macaristan devletleri tarafından Brüksel’e yönelik eleştirileri, bu ülkelerin güçlü AB karşıtı politikalar ve tutumlarla karakterize edildiğini göstermektedir. Bu tutumun nedeni Taggart ve Szczerbiak’ın makalesinde şu şekilde ifade edilebilir; Avrupa Birliği’nin yaşadığı Euro bölgesi krizi, göçmen krizi, Avrupa Parlamentosu’nda Avrupa şüpheciliğinin yükselişi ve nihayetinde Brexit ve Covid-19 salgını gibi krizler Orta Avrupa’nın komünizm sonrası ülkelerinde parti politikası üzerinde özel bir etki olmuştur. Sonuç olarak siyasi söylemin değiştiği ve Orta Avrupa’da birçok vatandaşın ve siyasi elitin tercihi haline geldiği söylenebilir ( Taggart ve Szczerbiak, 2018: 1194). Son olarak, demokrasi ve AB değerlerinin korunması açısından, AB üye ülkelerinde illiberal demokrasi ve demokratik yolsuzluk riskini incelenmiştir. Sonuçta bu popülist ülkeler, demokratikleşmenin doğrusal okumasını baltalanabilir ve Avrupa Birliği’nin demokratik ilke ve değerlerine bir tehdit olarak görülebilirler. Ayrıca, AB’nin güvenilirliği büyük ölçüde illiberal demokrasilere ve demokratik gerilemelere sahip ülkelere karşı mücadeleye bağlıdır.

Shideh GHANBARI

Uluslararası İlişkiler Teorileri Staj Programı

Kaynakça

Ágh, A. (2016). ‘The Decline of Democracy in East-Central Europe: Hungary as the Worst-Case Scenario’. Problems of Post-Communism, 63(5–6), 277–287. https://doi.org/10.1080/10758216.2015.1113383.

András, B. (2019). The Shadows of ‘Illiberal Democracy. Erişim Adresi: https://www.filodiritto.com/shadows-illiberal-democracy.

Bakke, E. (2010). Central and East European party systems since 1989. In Central and East European party systems since 1989. New York: Cambridge University Press.

Bellamy, R., Kröger, S. (2021). Countering Democratic Backsliding by EU Member States: Constitutional Pluralism and ‘Value’ Differentiated Integration. Swiss Political Science Review. https://doi.org/10.1111/spsr.12448.

Bíró-Nagy, A. (2017). Illiberal Democracy in Hungary: The Social Background and Practical Steps of Building an Illiberal State. In book: Illiberal Democracies in the EU: the Visegrad Group and the Risk of Disintegration (Eds: Pol Morillas). Barselona Centre For International Affair.

Blauberger, M., van Hüllen, V. (2021). Conditionality of EU funds: an instrument to enforce EU fundamental values? Journal of European Integration, 43(1), 1–16. https://doi.org/10.1080/07036337.2019.1708337.

Bustikova, L., Guasti, P. (2017). The illiberal turn or swerve in central Europe? Politics and Governance, 5(4), 166–176. https://doi.org/10.17645/pag.v5i4.1156.

Carothers, T. (2002). The End Of The Transition Paradigm. Journal of Democracy, 13(1), 5–21. https://doi.org/10.1353/jod.2002.0003

Csaky, Z. (2020). Nations in Transit: Dropping the Democratic Facade. In Freedom House. Retrieved address: https://freedomhouse.org/report/nations-transit/2020/dropping-democratic-facade

Csehi, R., Zgut, E. (2020). ”We won’t let Brussels dictate us’: Eurosceptic populism in Hungary and Poland”. European Politics and Society, 22(1), 1–16. 10.1080/23745118.2020.1717064.

Drinóczi, T., Bień-Kacała, A. (2020). ‘COVID 19 in Hungary and Poland extraordinary situation and illiberal constitutionalism. The Theory and Practice of Legislation, 8(1-2), 171-192. 10.1080/20508840.2020.1782109.

Enyedi, Z. (2016). Populist Polarization and Party System Institutionalization: The Role of Party Politics in De-Democratization. Problems of Post-Communism, 63(4), 210–220. https://doi.org/10.1080/10758216.2015.1113883.

European Commission. (October 2020), The EU and the coronavirus outbreak. Standard Eurobarometer 93, Retrieved from https://europa.eu/eurobarometer/surveys/detail/2262.

European Commission. (Winter 2021). The EU and the coronavirus pandemic, Standard Eurobarometer 94,. Retrieved from https://europa.eu/eurobarometer/surveys/detail/2355.

Grzymala-Busse, A. (2018). Poland’s path to illiberalism. Current History, 117(797), 96–101. https://doi.org/10.1525/curh.2018.117.797.96.

Hajdu, D., Klingová, K. (2020). Voices of Central and Eastern Europe. In Globsec. Retrieved from https://www.globsec.org/publications/voices-of-central-and-eastern-europe/.

Havlík, V., Hloušek, V. (2021). Differential Illiberalism: Classifying Illiberal Trends in Central European Party Politics. In Illiberal Trends and Anti-EU Politics in East Central Europe (Eds: Astrid Lorenz · Lisa H. Anders ). Palgrave Studies in European Union Politics. https://doi.org/10.1007/978-3-030-54674-8_5.

Nyyssönen, H., Metsälä, J. (2020). Liberal Democracy and its Current Illiberal Critique: The Emperor’s New Clothes?, Europe-Asia Studies. https://doi.org/10.1080/09668136.2020.1815654

Hlousek, V., Fiala, P. (2020). The future of Europe and the role of Eastern Europe in its past, present, and future 2. A new critical juncture? Central Europe and the impact of European integration. European Political Science, 20(1), 1–11. doi: 10.1057/s41304-020-00265-y.

Körösényi, A., Patkós, V. (2017). Liberal and illiberal populism. The leadership of Berlusconi and Orbán. Corvinus Journal of Sociology and Social Policy, 8(3), 315–337. https://doi.org/10.14267/CJSSP.2017.3S.14

Krastev, I. (2016). Liberalism’s Failure to Deliver. Journal of Democracy, 27(1), 35–38. doi: 10.1353/jod.2016.0001.

Levitsky, S., Ziblatt, Z. (2018). This is how democracies die. Retrieved from https://www.theguardian.com/us-news/commentisfree/2018/jan/21/this-is-how-democracies-die.

Levitsky, S., Way, L. (2015). The myth of democratic recession. Democracy in Decline?, 26(1), 58–76. doi: 10.1353/jod.2015.0007.

Lindberg, S. I. (2021). Autocratization Turns Viral. Retrieved from https://www.v-dem.net/media/filer_public/74/8c/748c68ad-f224-4cd7-87f9-8794add5c60f/dr_2021_updated.pdf.

Lührmann, A., Edgell, A. B., Maerz, S. F. (2020). Pandemic Backsliding: Does Covid-19 Put Democracy at Risk?. V-Dem İnstitute. Retrieved from https://www.v-dem.net/media/filer_public/52/eb/52eb913a-b1ad-4e55-9b4b-3710ff70d1bf/pb_23.pdf

Lührmann, A., Gastaldi, L., Hirndorf, D., Lindberg, S. I. (2020). Defending Democracy Against Illiberal Challengers – A Resource Guide. The V-Dem Institute: Department of Political Science University of Gothenburg. Retrieved from https://www.v-dem.net/media/filer_public/f3/f0/f3f09467-bcf7-4f8a-9ad9-e83171673705/v-dem_resourceguide_20-05-28_final-better.pdf

Markowski, R., Tworzecki, H. (2020). We asked what Poles think about voting in a pandemic and the election that was scheduled for May 10. Washingtonpost. Retrieved from https://www.washingtonpost.com/politics/2020/05/10/we-asked-what-poles-think-about-voting-pandemic-election-scheduled-may-10/.

Nyyssönen, H. (2018). The East is different, isn’t it?–Poland and Hungary in search of prestige. Journal of Contemporary European Studies, 26(3), 258–269. https://doi.org/10.1080/14782804.2018.1498772

Plattner, M. (2019). Illiberal Democracy and the Struggle on the Right. Journal of Democracy, 30(1), 5–19. https://www.journalofdemocracy.org/articles/illiberal-democracy-and-the-struggle-on-the-right/.

Pop-eleches, G., Tucker, J. A. (2011). Communism’s Shadow: Postcommunist Legacies, Values, and Behavior. Comparative Politics, 43(4), 379–399. Retrieved August 1, 2021, from http://www.jstor.org/stable/23040635.

Procházka, D, Cabada, L. (2020). Exploring The “Grey Zone”: The Theory And Reality Of “Hybrid Regimes” In Post-Communistic Countries. Journal of Comparative Politics, 13(1), 4–23. https://www.proquest.com/docview/2329674211.

Rakner, L., Menocal, A., Fritz, V. (2007). Democratisation’s Third Wave and the Challenges of Democratic Deepening: Assessing International Democracy Assistance and Lessons Learned Lise (Issue August). Retrieved from https://www.cmi.no/publications/file/2761-democratisations-third-wave-and-the-challenges-of.pdf.

Rensmann, L., De Lange, S. L., Couperus, S. (2017). Editorial to the Issue on Populism and the Remaking of (Il)Liberal Democracy in Europe. Politics and Governance, 5(4), 106–111. 10.17645/pag.v5i4.1328.

 Rhoden, T. F. (2015). The liberal in liberal democracy. Democratization, 22(3), 560–578. https://doi.org/10.1080/13510347.2013.851672.

Roloff, R. (2020). COVID-19 and No One’s World: What Impact for the European Union? Partnership for Peace Consortium of Defense Academies and Security Studies Institutes, 19(2), 25–36. Retrieved July 8, 2021, from https://www.jstor.org/stable/26937607.

Rupnik, J. (2007). From democracy fatigue to populist backlash. Journal of Democracy, 18(4), pp.17-25. ffhal-01021691f.

Sata, R., Karolewski, I. P. (2020). Caesarean politics in Hungary and Poland. East European Politics, 36(2), 206–225. https://doi.org/10.1080/21599165.2019.1703694.

Sedelmeier, U. (2014). Anchoring Democracy from Above? The European Union and Democratic Backsliding in Hungary and Romania after Accession. Journal of Common Market Studies, 52(1), 105–121. https://doi.org/10.1111/jcms.12082.

Sr, Bánkuti., Halmai, G., Scheppele, K. (2015). Hungary’s illiberal turn: Disabling the constitution. Retrieved from: https://www.researchgate.net/publication/290457694_Hungary’s_illiberal_turn_Disabling_the_constitution/.

Sugue, M. (2020). Trust has increased in the EU but dropped in national governments: Survey. Politico. Retrieved from https://www.politico.eu/article/survey-trust-in-eu-has-increased-while-trust-in-national-government-has-dropped-coronavirus-pandemic/.

Taggart, P., Szczerbiak, A. (2018). Putting Brexit into perspective: the effect of the Eurozone and migration crises and Brexit on Euroscepticism in European states. Journal of European Public Policy, 25(8), 1194–1224. https://doi.org/10.1080/13501763.2018.1467955. 

Tomini, L., Gurkan, S. (2020). Contesting the EU, Contesting Democracy and Rule of Law in Europe Conceptual Suggestions for Future Research. In: Illiberal Trends and Anti-EU Politics in East Central Europe (Eds. A. Lorenz and L. H. Anders), Palgrave Studies in European Union Politics. 

Tóth, C. (2014). Full text of Viktor Orbán’s speech at Băile Tuşnad (Tusnádfürdő) of 26 July 2014. The Budapest Beacon. Retrieved from https://budapestbeacon.com/author/ctoth/.

Vachudova, M. A. (2006) Democratization in Postcommunist Europe: Illiberal Regimes and the Leverage of International Actors. CES Working Paper, (139), [Working Paper], Retrieved from http://www.people.fas.harvard.edu/~ces/publications/docs/pdfs/Vachudova.pdf.

Zakaria, F. (1997). The Rise of Illiberal Democracy. Foreign Affairs. Council on Foreign Relations, 76(6), 22–43. Retrieved from https://msuweb.montclair.edu/~lebelp/FZakariaIlliberalDemocracy1997.pdf.

Sosyal Medyada Paylaş

1 COMMENT

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...

Küresel Göç Yönetiminde Sivil Toplumun Etkisi: Sivil Toplumun Katkısı ve Sınırları

Kaancan Koçak  Sivil Toplum Çalışmaları O-Staj Programı Özet Göç insanlık tarihinin en...