Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) yeni yasama yılındaki ilk gündem maddelerinden biri, “sosyal medya düzenlemesi” olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekim ayını işaret etmesiyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekilleri tarafından yapılan açıklamalar, sosyal medyadaki “yalan haber” ve “provokasyonlara” karşı tedbir ve cezalar içeren bir kanun taslağının hazırlanmakta olduğunu gösteriyor (Cumhuriyet, 2021; Gazete Duvar, 2021). Resmî kaynaklarda da farklı devletlerdeki emsal uygulamalara dikkat çekilerek taslakta bunların esas alınabileceği ifade ediliyor (TRT Haber, 2021).1
Güncel rapor ve istatistikler, AKP iktidarı döneminde internete erişim, içerik üretme ve ifade özgürlükleri bakımından ciddi bir regresyonun söz konusu olduğunu göstermektedir.2 Öyle ki Türkiye, Freedom House’un (2021) Freedom of the Net raporuna göre 100 üzerinden 35 puanla “internetin özgür olmadığı devletler” kategorisine dahil edilmiştir. Yaman Akdeniz ile Ozan Güven’in (2021: 2) İfade Özgürlüğü Derneği için hazırladığı raporda ise Türkiye’de 2020 sonu itibarıyla toplam 467.011 internet sitesine ve 76.800 sosyal medya içeriğine erişimin engellendiğine dikkat çekilmektedir. Söz konusu regresyonda özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile birlikte ortaya çıkan üç temel unsurun etkili olduğunu söylemek olanaklıdır: Aşırı merkezîleşme, AKP’nin sosyal medya üzerindeki hegemonik yönelimleri ile yasama ve yargı pratiklerindeki problemler.
Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi içerisinde sahip olduğu geniş yetkiler, TBMM’nin işlevsizleştirilmesinin yanı sıra yürütme içerisinde de radikal bir yeknesaklığı beraberinde getirmiştir. Bu yeni sistemde Cumhurbaşkanı, hukuki ve bürokratik bir denetim makamı olmaktan çıkarak hükûmeti kuran ve sürdüren, “partili” bir siyasal özneye dönüştüğü için idareyi sübjektif bir aygıt olarak kullanabilmektedir. Böylelikle kurumlar, atama, karar alma ve yürütme gibi işlevleri yönünden partili Cumhurbaşkanının siyasal stratejilerine uygun bir şekilde dizayn edilebilmektedir.
Bu değişimin sosyal medyadaki izdüşümü, “resmî” ve “siyasal” söylem arasındaki farkı ortadan kaldıran ve doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olan bir bilgi, teyit ve rıza imalatı olarak karşımıza çıkar. Temmuz 2020’de 14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına (CİB) “Türkiye hakkındaki propaganda faaliyetlerinin takip edilmesi ve bunlara ilişkin tedbirlerin alınması,” “kişi ve kurumlardan bilgi ve belge isteme” ve “kamuoyunun bilgilendirilmesi” gibi geniş yetkilerin verilmesi ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK) yürütmeye içrekliği, sosyal medya üzerinde katı bir denetim tekelleşmesi yaratmaktadır. Bu tekelleşme, alternatif basın inisiyatifleri ile sivil toplum kuruluşlarının sosyal medyadaki hareket alanını daraltmakta ve “gayriresmî” bilgi ve söylemlerin dolaşımını hukuk dışına itmektedir.
AKP’nin Cumhurbaşkanının yetkilerinden de faydalanarak inşa ettiği medya hegemonyası ise söz konusu bilgi, rıza ve teyit imalatını kitleselleştirmektedir. Sosyal medyada oluşturulan sentetik ve radikal konsolidasyon, AKP’nin söylem, karar ve uygulamalarını “millîleştirerek” siyasal alandaki diğer aktörleri devre dışı bırakmaktadır. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın Mayıs 2020’de başlattığı “Sosyal Medya Etik Kuralları” isimli “yerli ve millî profil” kampanyası, “128 milyar dolar nerede?” paylaşımı yapan yurttaşlar ve muhalefet partileri hakkında soruşturma başlatılması, CİB bünyesinde oluşturulan Doğru mu? isimli resmî teyit portalı, Twitter’da orman yangınları ile ilgili yardım taleplerine karşı ortaya atılan #StrongTürkiye etiketi ve RTÜK’ün sosyal medya konusundaki kısıtlayıcı tutumu, bu girişimlere örnek oluşturmaktadır (Anadolu Ajansı, 2020; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 2021; Cumhuriyet, 2021b). Bu tür uygulamalar, idarenin merkezî ve partili yapısına meşruiyet tabanı sağlamakta ve muhalefetin toplumsal antagonizmalar içerisinde “gayri millî” ve kriminal bir şekilde konumlandırılmasına katkı sunmaktadır.
Yasama ve yargı pratiklerindeki problemler de gün geçtikçe derinleşmekte, sosyal medyadaki çoksesliliği zedelemektedir. Temmuz 2020’de 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik ile sosyal ağ sağlayıcılarına Türkiye’de adres tescilleme ve yetkili bulundurma gibi zorunluluklar getirilmiş, bu yolla olası yargı veya idari yaptırım süreçlerinde “muhatap bulunması” ve bilgi ve belge temininin daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Yükümlülükleri yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıları, idari para cezasından bant genişliğinin daraltılmasına dek uzanan kademeli yaptırımlar ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bunların yanı sıra Wikipedia, Twitter ve Youtube gibi sosyal ağ sağlayıcılarına getirilen çok sayıda erişim engelinin hukuka aykırılığı, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği ihlal kararlarıyla tescillenmiştir.
Ceza yargılamasında da genel görünüm farklı değildir: Adalet Bakanlığı’nın (2020) 2019 yılı istatistiklerine göre Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesindeki “Cumhurbaşkanına hakaret” suçu için tam 11.371 adet iddianame düzenlenmiş, bunlardan 3.831’i mahkûmiyet kararı ile sonuçlandırılmıştır. İstatistiklerde açıkça belirtilmemiş olsa da bu kararların büyük kısmının sosyal medyadaki paylaşımlara dayandığı öngörülmektedir (Gazete Duvar, 2021a). Ayrıca Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin “retweet yoluyla yapılan paylaşımın da hakaret suçu oluşturacağı” yönündeki güncel kararı, sosyal medya üzerindeki dolaylı paylaşımları dahi tehlike altına sokmaktadır (Cumhuriyet, 2021a). Söz konusu uygulamalar, yargı içtihadının yenilenmesi, temel hak ve özgürlüklerin daha geniş yorumlanması ve sosyal medyanın işleyişinin hâkimler tarafından daha dikkatli bir şekilde ele alınması gibi gerekliliklere yol açmaktadır.
Yukarıda açıklanan problemler, yeni sosyal medya düzenlemesi ile ilgili iki temel soruyu beraberinde getirmektedir: (1) Gerçekten “yalan haber” ve “provokasyon” ile mücadele için bir yasal düzenlemeye gereksinim duyuyor muyuz? (2) Böyle bir düzenlemeyi Anayasal hükümlere uygun ve objektif standartlar içerisinde uygulayabilecek bir idari ve yargısal yapıya sahip miyiz? Yazının kalan kısmındaki tartışmalarımı bu iki soru üzerinden yürüteceğim.
Belirtmek gerekir ki Türkiye’deki mevcut ceza hukuku mevzuatı, söylemin dijital veya fiziksel oluşu yönünden keskin bir ayrıma gitmemektedir. TCK’deki hakaret, tehdit ve iftira gibi suçların ve bunların özel görünümlerinin (halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve Cumhurbaşkanına hakaret gibi) maddi unsurlarına ve yargı içtihadındaki karşılıklarına bakıldığında “söylem suçları” için yeterli hükümlerin bulunduğu söylenebilir. Ayrıca BTK’nin, savcılıkların ve mahkemelerin içerik engelleme yetkileri, sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de bulunma zorunluluğu ve CİB’in giderek genişleyen faaliyet alanı dikkate alındığında mevcut idari yaptırımların uygulanabilmesi için yeterli kurumsallaşmanın sağlandığı da anlaşılmaktadır. Tüm bu gerekçelerle “yalan haber” ve “provokasyon” gibi hukuki tanımları üzerinde herhangi bir uzlaşı bulunmayan ve yargısal tutarsızlıklara açık olan kavramları mevzuata dahil etmek anlamsızdır. Bunun yerine kurumların bağımsızlaştırılması ve TCK hükümlerinin İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) standartlarına uygun olarak yorumlanması, sosyal medya kullanımının regülasyonu bakımından yeterli görünmektedir.
Sosyal medyada üretilen bilgi ve söylemlerin cezai ve idari yaptırıma tabi tutulması, kişisel verilerin korunması ve “anonimlik hakkı” yönünden de sakıncalıdır. İsmail Gökhan Bayram’ın (2020) da ifade ettiği üzere sosyal medyadaki anonimlik güvencesi, bireyleri toplumsal infiallere ve “mahalle baskısına” karşı korumakta ve güncel problemlerin özgürce tartışılabilmesini sağlamaktadır. Olası düzenlemedeki soyut kavram seti, ifade özgürlüğünü tehlikeye atmasının yanı sıra bireylerin güvenliğini ve sosyalleşme olanaklarını da kısıtlayacak, böylelikle medya okuryazarlığını ve siber çoğulculuğu zedeleyecektir. Özellikle Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi vesilesiyle sıkça görülen ihbarlar da bu düzenlemenin ardından artışa geçecektir.
Tüm bu tartışmaların Türkiye’deki otoriter idari ve hukuki yapı ile birleşimi, sosyal medyanın tamamen hegemonik bir aygıta dönüşmesine ve (tıpkı yazılı ve görsel medyada olduğu gibi) pro-AKP bir tekelleşmeye sürüklenmesine neden olacaktır. Kaldı ki bu tür düzenlemeler için orta ve uzun vadeli planlamalar yapılması, kurumların revize edilmesi ve mevcut mevzuatın gözden geçirilmesi gibi gereklilikler bulunmaktadır. Sosyal medyanın bunlar yerine getirilmeksizin spesifik bir özne olarak ceza hukuku alanına taşınması, temel hak ve özgürlüklerin ancak siyasal ön kabullere dayalı olarak kullanılabildiği, regresif ve ötekinin dışlandığı bir siber kamusal alanın oluşmasını kaçınılmaz kılacaktır.
Türkiye’de sosyal medya üzerinden yeniden üretilecek gibi görünen bu tutarsızlıklar ile bezeli “partili millîleştirmenin” terk edilmesi ve daha özgürlükçü yöntemlerin tercih edilmesi artık bir zorunluluk hâline gelmiştir. Kurumların ve resmî söylemlerin iktidara bağlılığı, yasama erkinin siyasal bir strateji süjesine dönüşmesi ve ifade özgürlüğünün araçsallaştırılması, demokratik değer ve süreçleri zedelediği gibi mevzuatın içeriğini de istikrarsızlaştırmaktadır. İnternet, anonimlik ve gelişim hakkı gibi üçüncü kuşak insan haklarının anayasal dayanağa kavuşturulması, medyada çoğulculuğun ve basın özgürlüğünün gözetilmesi ile sosyal medya kullanımında kısıtlayıcılık yerine etkin okuryazarlık, yaratıcılık ve aktif yurttaşlık gibi standartlara öncelik verilmesi, önerilen otoriter modellere göre çok daha etkin ve progresif alternatiflerin önünü açacaktır.
Umutcan Tarcan
TUİÇ Uluslararası Hukuk Staj Koordinatörü
Kaynakça ve Notlar
1 Emsal olarak gösterilen uygulamalara ilişkin bazı eleştiriler için bakınız (Reporters Without Borders, 2018; Amnesty International, 2020; Hadavas, 2020).
2 Önceki Op-Ed çalışmamda Türkiye’nin İHAM karnesine ilişkin bazı istatistikler paylaşmıştım. Bakınız (Tarcan, 2021).
Adalet Bakanlığı. (2020). 2019 Adalet İstatistikleri. Ankara.
Akdeniz, Y., Güven, O. (2021). Fahreneit 5651: Sansürün Yakıcı Etkisi. İstanbul: İfade Özgürlüğü Derneği.
Amnesty International (2020). Singapore: Social media companies forced to cooperate with abusive fake news law. Erişim Adresi: https://www.amnesty.org/en/latest/news/2020/02/singapore-social-media-abusive-fake-news-law (Erişim Tarihi: 29 Ağustos 2021).
Anadolu Ajansı (2020). RTÜK Başkanı Şahin: Sosyal medya sınırsız hakaret alanı değil. Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/rtuk-baskani-sahin-sosyal-medya-sinirsiz-hakaret-alani-degil/2018477 (Erişim Tarihi: 28 Ağustos 2021).
Bayram, İ. G. (2020). “Sosyal medya, ifade özgürlüğü ve anonimlik hakkı.” Evrensel. Erişim Adresi: https://www.evrensel.net/yazi/86714/sosyal-medya-ifade-ozgurlugu-ve-anonimlik-hakki (Erişim Tarihi: 26 Ağustos 2021).
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. (2021). Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, yeni nesil doğrulama platformu hazırladı. Erişim Adresi: https://www.iletisim.gov.tr/turkce/yerel_basin/detay/cumhurbaskanligi-iletisim-baskanligi-yeni-nesil-dogrulama-platformu-hazirladi (Erişim Tarihi: 28 Ağustos 2021).
Cumhuriyet. (2021). AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “sosyal medya düzenlemesi” açıklaması. Erişim Adresi: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/akpli-cumhurbaskani-erdogandan-sosyal-medya-duzenlemesi-aciklamasi-1854299 (Erişim Tarihi: 28 Ağustos 2021).
Cumhuriyet. (2021a). Yargıtay’dan “retweet” kararı. Erişim Adresi: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yargitaydan-retweet-karari-1862839 (Erişim Tarihi: 28 Ağustos 2021).
Cumhuriyet. (2021b). CHP’li Başarır: Mafya-Devlet ilişkisini soruşturmayan savcılar, “128 milyar dolar nerede’ diyen yurttaşa soruşturma açıyor. Erişim Adresi: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/chpli-basarir-mafya-devlet-iliskisini-sorusturmayan-savcilar-128-milyar-dolar-nerede-diyen-yurttasa-sorusturma-1846204 (Erişim Tarihi: 30 Ağustos 2021).
Freedom House. (2021). Freedom on the Net 2020: The Pandemic’s Digital Shadow. Erişim Adresi: https://freedomhouse.org/report/freedom-net/2020/pandemics-digital-shadow (Erişim Tarihi: 30 Ağustos 2021).
Gazete Duvar. (2021). Sosyal medya yasasında zor soru: Kime göre yalan, kime göre doğru? Erişim Adresi: https://www.gazeteduvar.com.tr/sosyal-medya-yasasinda-zor-soru-kime-gore-yalan-kime-gore-dogru-haber-1533117 (Erişim Tarihi: 29 Ağustos 2021).
Gazete Duvar. (2021a). Cumhurbaşkanına hakaret mahkumları: Çocuk, gazeteci, avukat. Erişim Adresi: https://www.gazeteduvar.com.tr/cumhurbaskanina-hakaret-mahkumlari-cocuk-gazeteci-avukat-haber-1510280 (Erişim Tarihi: 28 Ağustos 2021).
Hadavas, C. (2020). France’s New Online Hate Speech Law Is Fundamentally Flawed. Slate. Erişim Adresi: https://slate.com/technology/2020/05/france-hate-speech-law-lutte-contre-haine-sur-internet.html (Erişim Tarihi: 29 Ağustos 2021).
Reporters Without Borders. (2018). The Network Enforcement Act apparently leads to excessive blocking of content. Erişim Adresi: https://rsf.org/en/news/network-enforcement-act-apparently-leads-excessive-blocking-content (Erişim Tarihi: 26 Ağustos 2021).
Tarcan, U. (2021). Op-Ed: “Gönderelim Gitsin!”: Türkiye’de İnsan Haklarının Yitimi Üzerine. TUİÇ Akademi. Erişim Adresi: https://www.tuicakademi.org/op-ed-gonderelim-gitsin-turkiyede-insan-haklarinin-yitimi-uzerine (Erişim Tarihi: 29 Ağustos 2021).
TRT Haber. (2021). Sosyal Medya Yasası’na hız verildi. Erişim Adresi: https://www.trthaber.com/haber/gundem/sosyal-medya-yasasina-hiz-verildi-603460.html (Erişim Tarihi: 25 Ağustos 2021).