Ölümün Öldüğü Diyar: Doğu Türkistan

Bu röportaj, Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit TÜMTÜRK ile ‘‘Çin’in Uygur Türkleri üzerindeki asimilasyon çalışmaları’’ üzerine yapılmıştır.

1. Seyit Tümtürk kimdir?

Seyit TÜMTÜRK, Doğu Türkistan’a 1949 yılında Komünist Çin işgalinden sonra uygulanan asimilasyon ve zulümler neticesinde 1961 yılında vatanı için vatanlarından hicret ederek Afganistan’ın başkenti Kabil’e gelen ve geçici olarak orada bir süre kalan bir gurup Doğu Türkistanlılardan oluşan kafiledeki bir ailenin ilk çocuğu olarak 1964 yılında Kabil’de dünyaya geldi. Daha sonraki yıllarda üç yüz elli civarındaki bu gurup 1965 te B.M. Mülteciler Yüksek Komiserliğinin aracılığı ve T.C. Bakanlar kurulu kararı ile iskânlı göçmen olarak Kayseri’ye yerleştirildi. Tahsilini Kayseri’de tamamladı. 1989 yılında Kayseri’de kurulan Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneğinin kurucu üyesi, 1993 te genel sekreter yardımcılığına seçildi. Şu anda Dünya Uygur Kongresi olarak faaliyet göstermekte olan teşkilatın temelini oluşturan, 1992 de İstanbul’da Doğu Türkistan Milli Kurultayı’nın kurucu üyeliği ve 2000 yılında merkezi Kayseri’de olan Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneğinin genel sekreterliğine ve 2002 yılında da Derneğin genel başkanlığına seçildi. 2002 yılında Merkezi Almanya’da olan Doğu Türkistan Uyguristan Kurultayı ile Dünya Uygur Gençleri Kurultayının birleştirilmesi ile oluşan Dünya Uygur Kongresinin kuruluşunda (D.U.K) Türkiye sorumlusu seçildi. 2005 yılında İstanbul’da kurulan Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneğinin kurucular kurulunda yer almıştır. 2006 yılında Almanya’nın Münih şehrinde 18 ülkeden 26 teşkilatın bir araya gelerek oluşturduğu en yetkili organ olan Dünya Uygur Kongresinin başkan yardımcılığı ve D.U.K. un Türkiye sorumluluğu görevlerine seçildi. Evli ve 5 çocuk sahibi olan Seyit Tümtürk halen Türkiye’de devlet dairesinde kamu görevlisi olarak çalışmaktadır.

2. Doğu Türkistan’da Çin hükümeti tarafından asimilasyon politikalarını başarılı şekilde uygulamak adına asimilasyon politikalarından “önce” bu meseleye zemin hazırlamış mıdır? Yoksa baskılar direk tepeden inme şekilde mi uygulanmıştır?

1949 yılındaki Mao’nun işgali ile birlikte bölgede sinsi bir plan uygulanmaya başlandı. Uygur Türklerine size bir kısım kolaylıklar sağlayacağız, yardımlarda bulunacağız, ekonomik, sosyal, kültürel kalkınmanıza destek vereceğiz biz Çin Halk Cumhuriyeti olarak yanınızdayız şeklinde. Başlıca bölgenin kanaat önderleri, iş insanları, siyasiler ve eğitimli insanlar çeşitli yaftalarla hapse atıldılar veya yok edildiler böylelikle toplum başsız bırakılmış oldu. Bunlarla beraber dinimiz, dilimiz, kültürel eserlerimiz, milli kimliğimiz hepsi yok edilmek istendi.1949 yılında Doğu Türkistan işgal edildiğinde %2-3 Çinli nüfusa sahipken Çinli devlet yöneticilerinin politikaları ile nüfus Çin’den Doğu Türkistan’a kaydırılmıştır. Günümüzde Urumçi 15-20 milyon nüfusa sahiptir ve bu nüfusun yaklaşık %95’i Çinlidir. Çin nüfus avantajını çok iyi kullanarak Kaşgar, Hoten, Aksu, Yarkent gibi bölgelerde de demografik yapıyı değiştirmiştir yani durum Urumçi’den çok da farklı değildir.

3. Doğu Türkistan da uygulanan asimilasyon politikaları başlangıcından itibaren günümüzde yaşanan şekliyle midir? Yoksa Çin giderek baskıları ve şiddeti arttırmış mıdır?

Kısmen benzerlikler arz etse de günümüzde yaşanılanlar tarihte görülmemiştir. Çin Doğu Türkistan’ı işgal ettiği günden itibaren zaten asimilasyon ve sistematik imha politikası uyguluyordu. Bugün Doğu Türkistan’da Birleşmiş Milletler (BM) 2019 raporuna göre 2 milyona yakın Uygur Türkü toplama kamplarında her türlü insan hakkından mahrum bırakılmıştır. Bizim raporlarımıza göre bugün Çin’in inkâr ettiği toplama kamplarında 5-6 milyon Uygur Türkü vardır. Aileleri toplama kamplarında tutulan milyonlarca çocuğun sahipsiz ve kimsesiz olarak Çin ıslah evlerinde komünist ideoloji ile fikirlerinin yok edildiği mankurtlaştırıldığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak geçmişte başlayan uygulamalar hiçbir kanun tanımadan uygulanmaktadır.

4. Doğu Türkistan’da yaşanan olaylar bir hukuken soykırım olarak nitelendirilebilir mi?

Bugün birçok dünya devleti Çin’in uygulamalarını soykırım olarak nitelendirmektedir. Çok yakın zamanda Kanada ve Hollanda Çin’in uygulamalarını soykırım olarak kabul etti. İngiltere geçtiğimiz aylarda benzer bir uygulamada bulundu. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin: “Dünyada ekonomiden, ticari menfaatten daha önemli şeyler var bu da; insan haklarıdır. Çin İnsan haklarını ihlal ediyor” diyerek dikkat çekmiştir. Önümüzde ki süreçte birçok devlet Çin’in Doğu Türkistan politikasını soykırım olarak nitelendirecek ve Çin’in geri adım atması için siyasi, ekonomik en son olarak da askeri anlamda yaptırım uygulayacaktır.

5. Doğu Türkistan’da yaşanılan asimilasyon politikaları nelerdir?

İnsan Hakları Evrensel beyannamesinde belirlenmiş olan haklar vardır. Bu haklar ihlal edildiği zaman çeşitli kategorilerle değerlendirilerek sınıflandırılır. Bugün Doğu Türkistan’da Seyahat Hakkı, Din ve Vicdan Hürriyeti insanların kendi dilinde eğitim alma hakkı, üreme ve neslini devam ettirme hakkı engelleniyor. Günümüzde Uygur Türklerinin mahalleden mahalleye geçiş hakları bile engelleniyor. Uygur Türklerine verilen kartlarla bütün hareketleri takip ediliyor. Uygurlar, Çin Hükümeti tarafından yerleştirilen binlerce kameranın yüz tanıma sistemi sayesinde bütün hayatını kayıt altına alınıyor ve izleniyor. Çin Devleti, Uygur Türklerinin bir bağımsızlık mücadelesine kalkışacağını bildiğinden dolayı Doğu Türkistanlıların evlerinde, lokantalarında, kasap ve manavlarda kesici ve delici aletler zincir ile bağlı hatta hane halkına barkod ile zimmetlenmiş durumdadır. Çift dilli eğitim adı altında Uygur Türkçesinin yasaklandığını biliyoruz. Uygur’da ramazanda su içirilerek, yemek ikram edilerek oruçlu olup olmadığımız test edilmekte ve geceleri insanların sahura kalkıp kalkmadıkları kontrol edilmektedir. Uygur’da insanların cep telefonlarına bakılarak telefonlarında İslami bir ses (ezan, ilahi, Kuran-ı Kerim dinletisi), görüntü (cami resmi, ayet/hadis resmi) veya obje (tesbih, seccade, Kuran-ı kerim) olup olmadığı kontrol edilmektedir. Ayrıca Doğu Türkistan’da ayyıldızlı kolye, bileklik, T-shirt giymek dahi yasaktır. Telefonda dâhi İslami selamlaşmalar terörizmi çağrıştırdığı gerekçesiyle yasaklanmıştır.

İnsan Hakları İzleme örgütü (Human Right Watch) gibi dünya çapında birçok kuruluşun Çin’in insan hakları ihlalleri konusunda dünyada lider olduğunu doğruluyor. Ayrıca Doğu Türkistan’daki yargılamalar uluslararası hukuk normlarına göre uygulanmamakta, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) sözde halk mahkemelerinde merkezi yönetim tarafından daha önceden belirlenmiş olan suç ve ceza kişiye tebliğ edilmekte ve ceza uygulanmakta, o şahsın temyize gitme veya isnat edilen suça itiraz etme hakkı dahi bulunmuyor. Hatta birçoğunun avukat dahi tutmasına müsaade edilmiyor. Böyle bir ortamda din ve vicdan hürriyetlerine yapılan engelleme ve baskılardan dolayı sokağa dökülen ve hak arayışına giren 197 Doğu Türkistanlı öldürülmüştür. Toplama kamplarında tutulan Kazakistan uyruklu dört kadın kardeşimiz Kazakistan hükümetinin çabaları ile serbest bırakıldılar. Daha sonra Çin’in cezaevlerinde toplu tecavüzlerin nasıl yaşanıldığını BBC’ye röportaj verdiler. Çin bunun üzerine apar topar BBC’nin bütün faaliyetlerini ülkesinde engelledi ve yasakladı.

6. Toplama kamplarının etkileri nedir?

Çin 2016’da yüzlerce kamp inşa etmeye başladı. Biz bu verilere önceden de sahiptik fakat dünya kamuoyunu inandıramadık. Biz bunları insanlara anlattığımız zaman bunlar kendilerini acındırıyor ya da Uygur meselesi Çin’i parçalamak için manipüle ediliyor gibi tepkiler aldık. Doğu Türkistan’da bugün bir soykırım var ve bu soykırım ABD’nin veya bir başkasının entrikası değil. Bugün elimizde kampların varlığına dair resim, video, uydu görüntüleri, toplama kampı mağdurları gibi deliller var. Çin inşa ettiği toplama kampları ile bugün milyonlarca insanımızı toplama kampına aldı. Milli ve manevi değerlerimize düşman şekilde Uygurların fikirleri değiştirilmeye çalışılıyor.

7. Doğu Türkistan’da milli hafızayı yok etmek adına uygulanılan yöntemler nelerdir?

Bugün Doğu Türkistan’daki yüzlerce tarihi eserlerimiz; camilerimiz, hamamlarımız, hanlarımız, türbelerimiz, medreselerimiz yok oldu. Yüzbinlerce insanın bayram namazı cuma namazı kıldığı Kaşgarın tarihi İdgah Camî bugün yıkılmış durumdadır. Sokaklara, caddelere ve şehirlere Çince isimler verilmektedir. Kaşgarlı Mahmut’un türbesi ve heykeli yıkılmış/tahrif olmuş durumda. Bizim Türklük ve İslam’la ilgili olan yüzlerce hafıza mekânlarımız yıkıldı. Ayrıca restorasyon çalışmalarına izin verilmemekte. Çin iki-üç asır önce terk etmiş olduğu giyim, örf, adet, gelenek, kültür ve sanatlarını bugün Doğu Türkistanlı çocukları ıslah evlerine, yetimhanelere, kreşlere alarak dayatmakta. Bizim çocuklarımızı Çinli gibi eğitilmeye çalışılıyor. İsmi Ayşe, Fatma, Muhammed ama bütün hal ve davranışlarıyla Çinli bir nesil yetiştiriliyor. Bu durumu asla tedavisi olmayacak bir kayıp olarak değerlendiriyorum.

8. Doğu Türkistan yapılan insan hakları ihlalleri Birleşmiş Milletlerin gündeminde midir?

Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri maalesef Birleşmiş Milletler doğ(BM) gündemine girememektedir. İnsan hakları oturumlarında Doğu Türkistan’ı gündeme getiriyoruz. 2019 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunda 14. oturumda başarılı bir oturum gerçekleştirdik. Çin’in orada işgalcı olduğunu, “Doğu Türkistan” isminin ecdadımız tarafından verildiğini ifade ettik. “Sincan Otonom Rayonu” ismini asla kabul etmediğimizi, Doğu Türkistan’ın yetmiş yıldır işgal altında olduğunu, Doğu Türkistan’daki insan haklarının çiğnenmesini yaklaşık 55 ülkenin delagasyonuna, diplomatlarına anlattık. Bağımsızlık talebimizin de Birleşmiş milletler insan hakları kürsüsünden yineledik. Fakat Çin, Birleşmiş Milletlerin veto hakkına sahip beş daimi üyesinden biri olduğundan Doğu Türkistan’daki hiçbir yasa tasarısı hatta kınama metni dahi Çin’e rağmen geçirilmesi mümkün değildir. Özellikle 2019-2020 yıllarında ABD ve batılı ülkeler Çin’in Doğu Türkistan da ki uygulamalarına dair bir rapor yayınladılar ve Birleşmiş Milletlerde o raporlar gündeme geldi. Çin’in kınanması için çalışma başlatıldı ve 25 ülke kınadı. Hem Çin Doğu Türkistan’da de insan haklarına aykırı hareket ediyor diyerek Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanması gereken bir konudur hem de Çin’in iç mevzuatına aykırıdır diyerek gündem oluşturdular. Fakat bu ülkelerin arasında hiçbir Türk ve İslam ülkesi yoktur. Birleşmiş Milletlerde Doğu Türkistan meselesinin gündeme gelmesinden bir hafta sonra Çin ve Çin destekçisi 35 ülkenin arasında bulunduğu bir rapor yayınladı. Bu raporda Çin’in Doğu Türkistan’daki katliam ve soykırım gibi uygulamaları Çin’in meşru hakkıdır Çin Doğu Türkistan’da terör ile mücadele ediyor diyerek Çin’i akladılar. Bu 35 ülkenin arasında Türk ve İslam dünyasından ülkelerde var. Nerede hani bizim İslam kardeşliğimiz? Nerede bizim Türk kardeşliğimiz?

9. Doğu Türkistan’da yaşanılan mağduriyete birçok ülkenin tepkisi oldu peki bu tepkilerden sonra Çin hükümetinin baskılarında azalma olmuş mudur? Eğer olmuşsa nelerdir?

Hayır, Çin artık kimseyi dikkate almıyor. 2020 yılında ABD kongresi Çin’in Doğu Türkistan da ki uygulamalarını yanlış bularak Uygur insan hakları tasarısını kongresinden geçirdi. Büyük bir çoğunlukla tasarı kabul gördü ardından Başkan Donald Trump tasarıyı imzalayarak yürürlüğe koydu. Bu yaşanılanların hemen ardından ABD dört Çinli siyasetçi ve politikacının Uygur da ki insan hakları ihlallerinin uygulayıcıları konumunda olduğundan mal varlıklarını dondurdu ve vizelerini iptal etti. Dış İşleri Bakanı Pompeo görevini devretmeden bir gün önce: “Çin Doğu Türkistan’da soykırım uyguluyor biz bunun hesabını soracağız” dedi. Biden iktidarı Diş İşleri Bakanı Antony Blinken da: “Geçmiş Amerikan hükümetinin aldığı karara katılıyoruz Doğu Türkistan da soykırım var Çin’in uygulamalarını asla tasvip etmiyoruz ve Trump yönetiminin aldığı kararları destekliyoruz” dedi. Ayrıca Jopanya’nın 12 uluslararası firması Çin’in kamp ve cezaevindeki köle işçi olarak çalıştırdığı Uygurları gerekçe göstererek Çin’e karşı boykot kararı aldı.

Ghalibiyet marshini éytmey turup, (Galibiyet marşını söylemeden )

Wetinimdin bu zulum ketmey turup, (Vatanımdan bu zulüm gitmeden )

Pütün dunya Uyghurni bilmey turup, (Bütün dünya Uyguru bilmeden )

Meni öldi démengler hey ademler, (Bana öldü demeyin ey insanlar)

Men ölmidim, ölmeymen yaq ölmeymen. (Ben ölmedim, ölmem, yok ölmem)

– Abdurehim Heyet

Erdem SEVİL

Milliyetçilik Çalışmaları Staj Programı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...