Bodin ve Hobbes ile birlikte mutlak monarşinin en önemli 3 savunucusundan biri olan siyaset ve tarih biliminin kurucusu kabul edilen Niccolo Machiavelli, 1469-1527 tarihleri arasında yaşamış Floransalı düşünürdür.
Machiavelli döneminde İtalya küçük devletçiklere bölünmüş ve ayaklanmalara sık sık sahne olan bir ülkeydi. Bu durum ticaretin güvenlik altında ve daha serbestçe yapılacağı, dolayısıyla burjuvazinin daha kazançlı çıkabileceği bir ortam oluşturmamakla birlikte, siyasal birliğini sağlamış komşu devletler olan İspanya’nın, Fransa’nın ve Avusturya’nın sürekli olarak İtalya’ya saldırıp onu mağlup etmesine yol açıyordu. İşte Machiavelli’nin siyasal düşüncesine ve yapıtlarına, özellikle Prens’e egemen olan ana konu, bu devletlerin Alplerin ötesinde tutulabilmesi için İtalyan siyasal birliğinin, ne pahasına olursa olsun gerçekleştirilmesidir. Machiavelli’ye göre İtalyan birliğinin sağlanması için bir yandan Papalık, feodal prensler gibi siyasal kalıntılarla, bir yandan da burjuvazinin siyasal birliğinin yarı yolda kalmış örgütleri olan kent devletleri ile uğraşılması gerekiyordu. Yukarıda sayılan devletler için de en güçlüsü Papalık devleti idi. Ona göre Papalık, tek başına İtalyan birliğini kuracak kadar güçlü olmadığı halde İtalyan birliğini kurmaya kalkacak bir gücü önleyebilecek kadar güçlü olduğu için ve gerçekte de önlediği için, İtalya, siyasal birliğine kavuşamamıştı.
İtalya’yı birliğe ulaştıracak başlıca araç, Machiavelli’ye göre, mutlak monarşidir, yetkisi sınırsız olan bir prenstir. Prens, İtalyan birliğinin sağlanması için adam mı öldürmesi gerekli, öldürecektir; yalan mı söylemesi gerek, söyleyecektir; ahlaka aykırı davranması mı gerekli, davranacaktır. Bir antlaşma mı imzaladı, bu antlaşmaya İtalyan birliğinin sağlanmasına yararlı olduğu sürece uyacak, olmayınca uymayacak, verdiği sözden dönebilecektir. Prensi bu yolda bağlayan hiçbir sınıf, hiçbir kurum, hiçbir kimse, hiçbir yasa, hiçbir ilke olmamalıdır.
Görüldüğü gibi Machiavelli dönemin İtalya’sındaki başarıya ulaşmak için her yola, her araca başvurulan siyasal gerçeği yalnız kavramakla kalmamış, bu gerçeği olduğu gibi benimsemiştir. Bununla birlikte Machiavelli’nin çağının amaçları için her araca başvuran diğer politikacılarından bir farkı vardır. Çağının başarılı olmak dışında kendini hiçbir bağla bağlı görmeyen politikacıları, kişisel çıkarları için, ya da en fazla belli ailelerin ya da belli kentlerin çıkarları için uğraşmaktadır. Amaçları da kullandıkları araçlar kadar ahlaka uygun değildir. Oysa Machiavelli, bunlardan farklı olarak, kendini yüksek bir amaç ardında görmektedir. Bu yüksek amaç, İtalyan birliğinin sağlanmasıdır. Böyle bir yüksek amaca bağlandıktan sonra, bu amaca ulaşmak için her türlü aracı yasal (meşru, mübah) görmektedir. İşte siyaset sözlüğünde Makyavelizm olarak bilinen kavram, Machiavelli’nin Prens’inde ortaya koyduğu bu ahlak anlayışının, amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olacağı anlayışının adıdır.
Machiavelli’nin siyasal düşünüşünün temellerini oluşturan bir diğer unsur da insanın doğası hakkındaki görüşleridir. Machiavelli’ye göre insanlar bencildir; bu onların doğasıdır. Devlet adamının, siyasal işlerinde bu gerçeği hesaba katması, dahası, kendisinin de bu kurala uyarak bencil davranması gerekir. Yoksa bencillerden oluşan toplumda bencil olamayan davasını yürütemez. Machiavelli’ye göre insanlar kötüdürler. Başarılı olmak, kazanmak isteyen akıllı bir hükümdar, gerektiğinde kötü olmak zorundadır. Kötülere iyi davranmaya çalışırsa yitirir.
Ayrıca, hükümdar, kendini erdemli bir kişi olarak tanıtmalıdır ama gerektiğinde hiç de öyle davranmamalıdır. Böyle yapmazsa, kendisine karşı ahlak dışı yöntemlere başvuranlar karşısında çaresiz kalır. Din için de aynı durum söz konusudur; hükümdar, dindar bir kişi gibi gözükmelidir ama dinin buyruklarını belirtilen amaçlar uğruna çiğneyebilecek kişilikte olmalıdır. Söylevler adlı yapıtında Machiavelli, dinin bir toplumu bir arada tutma işlevini belirtmekte ve bu nedenle de hükümdarın kendisini, gerçekte öyle olmasa bile, dindar bir kişi olarak tanıtmasının doğru olacağını söylemektedir. Machiavelli, devletlerarası ilişkiler için de aynı yöntemleri önerir. Bu alanda da devlet, amacını gerçekleştirmek için her yola başvurmalıdır. O döneme kadar geliştirilmiş olan pacta sunt sevanda(ahde vefa) güzel bir kural ise de, yaşamın gerçeklerine uymamaktadır. Machiavelli, devletin ahlaki değerlere değil de devletin bekası (raison d’etat) prensibine dayalı bir çıkar politikası izlemek zorunda olduğunu savunur.
Machiavelli, kuşkusuz siyasal görüşlerinin gerisinde bir felsefi tutuma da sahip olmakla birlikte, bir felsefeci değildir. Daha çok bir siyaset kuramcısı, bu alanda da siyasetin pratik konularına öncelikle eğilen bir siyaset kuramcısıdır. Bu siyasal görüşlerin gerisindeki felsefi tutumu, dinsel değerlerden arınmış laik bir burjuva görüşüne dayanmaktadır. Machiavelli, ortaçağın aristokratik dinsel dünya görüşünden farklı bir dünya görüşüne sahiptir. Kiliseye karşı olan ve dine inançlı olmayan tutumu bir yana, dünya olaylarını yazgı ile açıklayan dinsel eğilimden de kendisini kurtarmıştır. Öte yandan, Machiavelli dine çok önem verir. Ama dine önem verişi yalnızca siyasal amaçlar taşır. Halkın egemene boyun eğmesini sağlayacak en güçlü duygular, dinsel duygulardır. Bu görüşe uygun olarak Machiavelli Prens’inde İtalyan birliğini kurmaya aday olan yöneticinin, aslında dindar olsun ya da olmasın son derece dindar görünmesini ister. Öyle anlaşılıyor ki Machiavelli’nin de dine karşı, onu amaç olarak alacak derecede katı bir bağlılığı yoktur. Dini salt araç olarak değerli görmektedir. Bu aracı İtalyan birliğini sağlamaya yardımcı olduğu sürece kullanıp, olmayınca atmaya hazır gibidir.
Sonuçta, Machiavelli’nin siyasal düşünüşünün odak noktası İtalyan birliğinin sağlanmasıdır. Siyasal görüşlerini oluşturan düşünceleri bu amaca yönelik araçlar olarak geliştirmiştir. Bu amacın sağlanması için önerdiği yöntem ise “Makyavelizm” değişinin doğmasına yol açmıştır.
Ayşe Yanmaz
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça:
- ŞENEL, Alâeddin, Siyasal Düşünceler Tarihi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1982
- YETKİN, Çetin, Siyasal Düşünceler Tarihi, Gürer Yayınları, İstanbul, 2009
- THOMSON, David, Siyasi Düşünce Tarihi, Metropol Yayınları, 2002