15 Eylül 2010 tarihli, yani bundan 13 ay önce yayınlanan yazımda müzakerelerin gidişatını ve bu gidişat içinde de Rumların, daha doğrusu Rum lider Hristofyas’ın müzakere stratejisini değerlendirmişim ve yazımı “… geriye tek bir seçenek kalıyor Hristofyas için. Şöyle veya böyle, 17 Şubat 2013’e kadar müzakereleri çıkmaza sokmadan, zoraki olarak sürdürmek ve sonra da aday olmamak.” şeklinde bir öngörüyle sonlandırmışım.
Öngörüm doğru mu doğru çıktı.
Daha o günlerde, ne ekonomik kriz vardı, ne de deniz üssünde patlama olmuştu.
Ne Halk Hristofyas’a karşı ayaklanmıştı ne de Hristofyas da bu denli popülaritesini kaybetmişti.
Belli ki gözüken köy kılavuz istememiş.
Rum halkını ve siyasileri çok iyi tanımam ve düşünce tarzlarını iyi bilmem, doğru sonuca götürmüş beni.
O yazıdan bir hafta sonra, 22 Eylül 2010’da yayınlanan “Çözüme Hazır Olmayan Kim” başlıklı yazımda da, Hristofyas’ın New York havaalanında basına söylediklerini değerlendirip bu yazımın da son paragrafını “… bu müzakereleri, sudan sebeplerle 17 Şubat 2013’e kadar sürdürecek, sonra da aday olmayacak” cümlesi ile sonlandırmışım.
Aslında bu öngörümü ilk kez 2009 yılında dile getirmişim, biraz da üstü kapaklı olarak. Sonra da emin olunca yukarıda bahsettiğim yazımda açık ve net olarak yazmışım.
Dün Rum tarafında yayınlanan Politis gazetesi açık ve net olarak müzakerelerin 2013’e kadar süreceğini yazdı.
Tarih koymadı ama bu tarihin adını ben koyabilirim.
Müzakereler 17 Şubat 2013’de yapılacak Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki hafta kalana kadar devam edecek ve sonra da yeni seçilecek olan Rum Lider masaya oturacak.
Sonrası da Rumlar için “-Kutsal Ruh, Baba ve Oğul- Kerim” yani “Allah Kerim”.
Gerçekte Politis Gazetesi, her ne kadar AKEL’in sesi değilim diyorsa da, Hristofyas’ın ağzından konuşuyor ve bununla ilgili ilk sinyallerini veriyor.
Zaten daha başından Hristofyas’ın müzakereleri 2011 yılı sonuna kadar bitirmek istemediği belliydi. Niyeti 1 Temmuz 2012’ye kadar müzakereleri sudan gerekçelerle uzatmak, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu suçlayarak sorun yaratmak, Kıbrıs Rum tarafı AB dönem Başkanı olunca da, Başkanlığın gücünü kullanarak gerek Türkiye, gerekse de Kıbrıslı Türkler üzerinde yoğun baskılar yaratarak müzakereleri lehine çevirmek ve istediği sonuca ulaşmaktı.
Ama ne belirlediği strateji doğru çıktı ne de yaptığı plan uygulanabilir oldu.
Rum tarafında yaşanan Ekonomik sıkıntı, Florakis deniz üssündeki patlamayla birleşince, Rum lider Hristofyas istenmeyen Başkan oldu.
Dün Rum tarafında “Symmetron Market Research” isimli şirketin Yunanistan’da günlük ve Kıbrıs Rum tarafında da haftalık yayınlanan “Kathimerini” gazetesi için yapmış olduğu ankette, herhangi bir seçenek sunulmadan “Bir sonraki Başkan’ın hangi siyasi olmasını isterdiniz?” sorusuna, ankete katılan Rumların yüzde 34’ünün “hiç kimse” yanıtını vermesi ve sadece yüzde 12’sinin Hristofyas’ı tekrar seçeceğini beyan etmesi, müzakerelerin sonuca doğru gittiğinin iddia edildiği bu dönemde, Hristofyas’ın politik konumunun ve güvenilirliğinin ne kadar vahim bir durumda olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Müzakerelerin bu koşullarda gidebileceği hiçbir yer yoktur.
Rum tarafındaki gazeteler müzakerelerin 2013’de de devam edeceğinden bahsediyorsa, önümüzde oyalama taktikleri ile geçecek uzunca bir dönem bizi bekliyor demektir.
Türkiye Cumhuriyeti ağırlığını koymalı ve 2011 sonuna kadar Müzakerelerden hiçbir sonuç alınamazsa, “Müzakereler Ebediyete Kadar Devam Edemez” savını taraflara bildirerek, Birleşik Krallık (İngiltere)’nin eski Dışişleri Bakanı, Jack Straw’ın ”Kıbrıs sorununda herhangi bir ilerlemenin yokluğunda, uluslararası toplum adada bölünmeye destek vermeli” önerisine benzer alternatif bir çözüm yolu ortaya koymalıdır.
Prof. Dr. Ata ATUN