Mutlak kazanç ve göreli kazanç, neoliberaller ve neorealistler arasındaki farklılığı görmemizi sağlayan iki kavramdır. Bu kavramların çıkmasında anarşi büyük rol oynamaktadır. Bu iki kavramı anlayabilmek için neorealizm ve neoliberalizmin temel ilkeleri ve uluslararası ilişkileri nasıl yorumladıklarını bilmek ise önemlidir. Neorealistler, devletlerin çıkarlarını en önde tuttuğunu ve güvenlik konseptinin çok önemli olduğunu söylerler. Uluslararası arenada hayatta kalmanın önemli olduğunu savunurlar. Ayrıca neorealizmin temelinde anarşi yatar. Anarşinin devlet sistemi için doğal olduğunu söylerken, bir devletin çıkarları için herşeyi yapabileceğini ve böyle bir ortamın düzensizliğe yani anarşiye yol açabileceğini belirtirler. Kısaca neorealistler için çıkar çatışmaları, hayatta kalma, güç ve güvenlik konseptleri büyük önem taşımaktadır. Neoliberaller ise devletlerin çıkarlarının bu kadar önemli olmadığını söyler. Ancak neoliberaller, neorealistler gibi anarşi kavramınında var olduğunu söylemekle birlikte bu anarşi ortamının bir düzene girmesinin devletlerin birbirleriyle bağlarının güçlendirilmesiyle sağlanacağını savunmaktadırlar. Devletlerin uluslararası işbirliğinin sağlanmasının, ortak çıkarların korunmasında, barış ve huzurlu bir ortam yaratılmasında büyük etkisi vardır. Neoliberaller bu noktada, her aktörün kazançlı çıkabileceğine değinirler.
Neorealistler ve neoliberaller, mutlak ve göreli kazanç kavramlarının anarşik sistemde ulusların davranışlarını açıklamak amaçlı türediğine dikkat çekerler.
Neoliberallere göre mutlak kazanç bir devletin çıkarları için bir karar verirken, verdiği bir kararın bütün etkilerini göz önünde bulundurmasıdır. Devletler ortak çıkarları için bir araya gelir ve bu şekilde menfaatlerini maksimize edebilirler. Buna ek olarak devletler tek aktör olarak görülmezler. Kişiler, kurumlar, kuruluşlar, kurallar ve normlarda mutlak kazançta önemli bir rol oynamaktadır. Diğer yandan neoliberaller barış ve huzurlu bir uluslararası ortam olabileceğininde savunucusudurlar. Ticaret sayesinde aktörler birbirlerine ekonomik açıdan bağlanır. Bu şekilde sadece kendi çıkarlarını düşünmedikleri için, bir çıkar çatışmasında diğer devletler de ortaya çıkabilecek herhangi bir etkiyi de göz önünde bulundurarak bir karar alır. Liberaller, neorealistlerin şiddetle savunduğu bitmeyecek olan anarşik ortamın elimine edilebileceğini savunurken, düşmanlarla dost olunabileceğini vurgular. Yani mutlak kazanca göre devletler sadece kendi çıkarlarını, güvenliklerini, güçlerini maksimize etmeyi düşünmek yerine, diğer devletlerle iş birliği yaparak, ortak çıkarların korunmasını ve birlikte güçlenmeyi de düşünürler.
Neorealistler ise, neoliberallerin mutlak kazançtan bahsederken yanıldıklarını savunurlar. Anarşinin uluslararası sistemde daima olacağı söylenir. Yani kalıcı dostlar veya geçici düşmanlar yoktur. Kalıcı çıkarlar vardır. Bu noktadan hareket ettiğimizde, devletlerin sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket ettiği söylenir. Göreli kazanç ise, bir devletin amacı kendi gücünü en üst seviyeye çıkarmak, kendi çıkarlarını uygulamak ve bir diğer aktöre göre daha üstün bir konumda olmaya çalışmaktır. Diğer etkenleri göz önünde bulundurmak gerekmemektedir. Neorealistler, devletler arasında her zaman bir güven sorunun olacağını da söylerler. ‘’Prisoner’s Dilemma’’ yani tutsak ikilemine göre, hiçbir aktör karşısındakinin ne düşündüğünü ne planladığını ve stratejisini tahmin edemez. Bu yüzden ne kadar işbirliği olursa olsun devletlerin ortak çıkarları yoktur. Sadece kendilerinin güvenliğini ve çıkarlarını sağlamak, en güçlü olmak isteği vardır. Ayrıca bir devletin kültürü, tarihi veya dini diğer ülkelerden farklı olabilir. Bu da ortak çıkar kavramını neorealistlere göre çürütmektedir. Kısaca devletler göreli olarak kazanç elde etmek isterler ve mutlak kazanç onlar için önemli değildir. Anarşik bir uluslararası sistemde hile yapma beklenilebilir bir davranıştır ve aktörler bu güven korkusuyla beraber göreli kazançlarını daha ön planda tutmaktadırlar.
Küreselleşen ve gelişen dünyada, özellikle serbest ekonomi piyasası ve teknoloji sayesinde devletler daha fazla iş birliği yapmakta ve birbirlerine daha çok bağlı olmaktadırlar. Ayrıca uluslararası seviyede sadece devletler değil, kişiler ve kurumlar da önemli rol oynamaktadır. İşte bu dünya sisteminde, neoliberal yöntemlerin uygulandığını görerek mutlak kazancın uluslararası arenada daha önemli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz.
Buket Sürcan
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
POWELL, R. Absolute and Relative Gains in International Theory,The American Political Science Review, 1991, vol. 85