Mullen’ın Ankara Ziyareti

Müttefikler arasındaki ilişkileri sürekli bakım altında tutmak gerekir. Aksi takdirde yanlış anlamalar, koordinasyon eksikliği ve güvensizlik gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir.

Bu açıdan Türkiye ile ABD arasındaki her türlü temas faydalıdır. ABD Genelkurmay Başkanı Michael Mullen’ın Ankara gezisine de bu açıdan bakabiliriz. Fakat elbette sık sık görüşmek de ilişkinin sağlıklı olması için tek başına yeterli değildir. Mullen’ın Irak’tan çekilme konusunda Türkiye’nin yardımını elde etmek, füze savunmasına dahil olup olmama konusunda Ankara’nın kararını öğrenmek ve Kabil’deki uluslararası gücün komutanlığını yapan Türk gücünün görev süresinin uzatılmasını istemek gibi amaçlarla Ankara’ya geldiği düşünülüyordu. Bu gündem maddelerine son dönemin kritik konuları olan İran’ın nükleer programı ve Türk-İsrail ilişkilerinde yaşanan sorunları da ekleyebiliriz. Ziyaretin Işık Koşaner’in görevi almasından hemen sonra gelmesine “tanışmanın” ötesinde bir anlam yükleyenler olsa da biz bu durumun özel bir yönü olduğunu düşünmüyoruz.

 

ABD, muhtemelen Irak’tan geri çekilirken tek bir rota ve ülkeye bağımlı kalmaktan kaçınmaya, riskleri dağıtmaya ve silah ve teçhizatı konuşlandıkları bölgeye en yakın ve en güvenli yol üzerinden çıkarmaya çalışacaktır. ABD bazı birliklerdeki teçhizatı Türkiye’den geçirmeyi düşünüyorsa, “ideal bir dünyada” aynı birliklerdeki silahları da Türkiye’den geçirmeyi isteyebilirdi. ABD’nin bazı askeri teçhizatı Türkiye üzerinden göndermeyi planladığı halde silahlar konusunda benzer bir ihtiyaç, istek ve talebi olmadığına inanmak kolay değildir. Bizim tahminimiz, Washington’un bu yönde bir sondajda bulunduğu ama Ankara’dan silahlar konusunda olumlu işaretler alamayınca konuyu üstelemekten kaçındığı yönündedir. Muhtemelen ABD aslında Türkiye’den silah da geçirmek istemiştir ama buna olumlu yanıt alamayınca sadece teçhizat geçirmeye razı olmuştur. Silahların Türkiye üzerinden çekilmesi Meclis onayını gerektireceği için bu tür bir talep Hükümet’e özellikle bu dönemde iç politikada istemediği bazı sorunlar çıkmasına neden olabilirdi. Bunu gören Washington belki zaten Türkiye üzerinden çekilmenin getirisi maddi ve teknik olarak sınırlı da olacağı için ısrarcı olmamış gibidir. Ağır silahların geçişi sırasında yoğun güvenlik önlemleri ve yolların kapatılması gerekebilir, protestolar, vs gündeme gelebilirdi. Washington ayrıca kısmen de olsa reddedildiğinin kamuoyunca bilinmesini de muhtemelen istememiştir. Başka önemli bir ihtimal de, ABD’nin silah transferinde Türk topraklarının kullanılması talebinin “kapalı kapılar ardında” reddedilmesini ikili ilişkinin füze savunması gibi başka bir kalemi ile ilgili talepleri konusunda kullanmak istemesidir (“Bari buna evet deyin”).

 

Bu konuda ceabını tam bilemediğimiz aşağıdaki türden sorular akla gelmektedir: Savaş sırasında Irak’ın bombalanması için hava sahasını açan Hükümet, şimdi niye silahların Irak’tan çıkarken Türkiye’den geçmesine izin vermiyor olabilir? Prensip olarak mı? “Görüntü olarak” mı? ABD’ye naz, sitem,  tavır ya da “ceza” olarak mı? Türkiye’nin silahlar konusundaki olumsuz tavrı nihai mi, yoksa “şimdilik” ve geçici bir cevap mıdır? ABD’ye silahların geçişine izin verilmemesi konusunda bir neden gösterildi mi? Bu karar ABD’deki malum çevreler tarafından Türkiye aleyhine kullanılabilir mi? Davutoğlu’nun Irak Savaşı’na karşı olduğu biliniyor. Bu karar büyük ölçüde ona mı ait?  Türkiye’ye silah satımında sorunlar çıkaran ve Irak’ta iken PKK’ya karşı tek bir adım atamayan ABD Ankara’dan taleplerde bulunurken kendini zayıf hissetmekte midir? Türkiye üzerinden çekilmesi halinde ABD’nin K. Irak ve PKK ile ilgili politikasının Türkiye lehine esnemesini gerçekçi bir şekilde umabilir miyiz? Türk ordusuna karşı yapılan saldırıda rolü olduğundan asker dahil geniş çevrelerce şüphelenilen ABD şimdi bu kurumun yardım ve desteğini isterken zorlanmakta mıdır? Yoksa artık “iplerin” çok büyük ölçüde hükümetin elinde olduğu düşünülerek talep ve pazarlıkları sadece sivil iradeye yönelik mi yapmaktadır? İki taraf arasında neyin silah neyin teçhizat olduğu konusunda belirsizlik, anlaşmazlık ya da bir “sessizlik komplosu”  yaşanabilir mi? Mullen’ın gezisinde gündeme geldiği düşünülen füze savunması ve Türkiye’nin bu projede alabileceği roller konusunu takip eden yazıda ele almaya çalışacağız.

 {jcomments on}

Şanlı Bahadır KOÇ

21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü

Amerika Araştırmaları Bölüm Başkanı

 

Bu yazı ilk olarak http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=5427&kat1=1 yayınlanmıştır.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...