Ebubekir Bayrambey
Savaşlar sadece yaşanan topraklarda ya da cephelerde değil, sınırların ötesinde de beklenmedik etkiler yaratır. Bu yazıda, 24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşının, yalnızca iki ülkenin askeri ve siyasi dengelerini değil, aynı zamanda bölgesel istikrarı ve insani hareketliliği de derinden etkilediğini inceleyeceğiz. Savaşın ilk günlerinden itibaren milyonlarca Ukraynalı, çatışmalardan kaçmak ve yeni bir hayat kurma amacıyla komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda zorunlu göç dalgası yaşanmıştır. Bu zorunlu göç dalgasından en çok etkilenen ülkelerden biri de Ukrayna’nın batı komşusu olan Moldova olmuştur. Coğrafi konumu, siyasi duruşu ve sosyoekonomik kırılganlığı nedeniyle Moldova, kısa sürede hem bir geçiş ülkesi hem de bir sığınak haline gelmiştir. Bu makalede, Moldova’nın coğrafi ve siyasi konumu, Moldova hükümetinin politikaları ve uygulamaları, Moldova yerel halkının tepkisi, bu durumda karşılaşılan zorluklar ve kriz yönetimi gibi konular ele alınacaktır.
Moldova’nın Coğrafi ve Siyasi Konumu
Küçük bir ülke olan Moldova, Doğu Avrupa’da, kuzey, doğu ve güneyden Ukrayna, batıdan ise Romanya ile çevrili, denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Yüz ölçümü yaklaşık 33.846 kilometrekare olan Moldova, Avrupa’nın en küçük ülkelerinden birisidir. Başkenti Kişinev (Chișinău) olan ülkenin resmi dili Rumence olup, ülke nüfusu savaş öncesi dönemde yaklaşık 2,6 milyon civarındadır. Moldova, Dinyester ve Prut nehirleri arasında uzanan verimli topraklara sahip olması nedeniyle tarım ekonomisinin öne çıktığı bir yapıya sahiptir.
Karadeniz’e doğrudan çıkışı bulunmamakla birlikte, Moldova, bölgedeki ulaşım ve ticaret rotaları açısından önemli bir konumda yer almaktadır. Ülkenin coğrafi yapısı, hem doğu-batı hem de kuzey-güney doğrultusunda gerçekleşen insan hareketleri için doğal bir geçiş yolu oluşturmuştur. Bu nedenle Moldova, özellikle kriz dönemlerinde göç akımlarına açık bir ülke olmuştur.
Diğer önemli husus ise Moldova’nın siyasi konumu. Siyasi olarak Moldova, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını ilan etmiştir. 1994 yılında kabul edilen Anayasa ile tarafsızlık politikası benimsenmiş ve ülkenin askeri ittifaklara katılmaması hükme bağlanmıştır. Şu anki Devlet Başkanı Maia Sandu’dur, kendisi dış politikada denge politikası yürütmek istemektedir. Moldova, dış politikada Avrupa Birliği ile yakınlaşmayı hedeflerken, aynı zamanda komşu ülkelerle ve bölgesel aktörlerle dengeli ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması imzalayan Moldova, ekonomik ve siyasi reformlar konusunda da adımlar atmaktadır. Ancak bu süreç, ülke içinde farklı siyasi görüşlerin varlığı nedeniyle zaman zaman tartışmalara yol açmıştır.
Ülkenin doğusunda yer alan Transdinyester bölgesi ise 1990’lı yılların başında Moldova’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Yaklaşık 200.000 kişinin yaşadığı bu bölge, Moldova merkezi yönetiminin kontrolü dışında bulunmaktadır ve uluslararası alanda bağımsız bir devlet olarak tanınmamaktadır. Transdinyester’de yer alan Rus askeri varlığı ve bölgenin siyasi statüsü, Moldova’nın iç politikasında ve dış ilişkilerinde önemli bir konu olmaya devam etmektedir.
Coğrafi konumu ve siyasi yapısı nedeniyle Moldova, özellikle bölgesel krizlerin etkilerine açık bir ülkedir. Ukrayna ile uzun bir kara sınırına sahip olması, savaş dönemlerinde Moldova’nın mülteci hareketleri, güvenlik kaygıları ve ekonomik etkiler gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Bu nedenle Moldova, hem coğrafi hem de siyasi özellikleri bakımından bölgedeki gelişmelere duyarlı ve kırılgan bir yapıya sahiptir.
Moldova’nın Göç Politikaları ve Yasal Çerçeve
Moldova, savaşın başladığı 2022 yılının ilk aylarında, yaklaşık 400.000 Ukraynalı mülteciyi kabul etmiştir. 2022 yılı boyunca, Moldova’ya gelen Ukraynalı mültecilerin sayısı 600.000’i bulmuştur. Ülkenin nüfusu ise 2023 yılındaki verilere göre yaklaşık 2.6 milyon civarındadır, bu da mülteci akımının Moldova nüfusunun yaklaşık %23’ünü oluşturduğunu göstermektedir. Bu oran, Moldova’nın mevcut kaynakları ve altyapısı göz önüne alındığında ülke için zorlayıcı durumlar oluşturmuştur. Moldova, mültecilere geçici koruma statüsü sağlamış ve bu statü, onlara ülkede yasal olarak 1 yıl boyunca ikamet hakkı tanımaktadır. Bu süre, gerektiğinde yasal mevzuata göre uzatılabilmektedir.
Nüfusu ile alınan göçmenlerin oranına bakıldığında ülkenin finansal kaynaklara ihtiyacı olduğu ortadadır. Bundan dolayı, Moldova, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve Avrupa Birliği’nden önemli fonlar almıştır. 2022 ve 2023 yıllarında, Moldova hükümetine yönelik mülteci desteklerine yaklaşık 60 milyon euroluk bir yardım yapılmıştır. Bu fonlar, barınma, sağlık hizmetleri, eğitim ve sosyal hizmetlerin sağlanmasında kullanılmaktadır.
Ayrıca, Dünya Gıda Programı (WFP) ve Avrupa Komisyonu gibi kuruluşlar, Moldova’ya insani yardımlar sağlamak üzere lojistik destek ve acil yardım gönderilmiştir. Bu yardımların bir kısmı, özellikle mültecilerin ihtiyaç duyduğu gıda, su ve hijyen ürünlerinin teminini hedeflemiştir. Moldova, 2023 yılı itibariyle 150.000’den fazla mülteciye gıda desteği sunmuştur.
Hükümetin Acil Durum Planları ve Kriz Yönetimi
Moldova, mülteci krizine hızlı bir şekilde yanıt verebilmek amacıyla, savaşın başında yaklaşık 100 geçici barınak kurmuştur. Bu barınaklarda, ilk etapta 100.000’den fazla mülteciye barınma sağlanmıştır. Hükümet, bu barınakları, mültecilerin güvenliğini sağlamak ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için, sağlık hizmetleri, yemek dağıtımı ve psikolojik destek gibi hizmetlerle donatmıştır.
2022 yılının ortalarında, Moldova’daki mülteci sayısı 500.000’e yaklaşmışken, bu sayı 2023 yılı itibariyle 650.000’i geçmiştir. Bu artan sayı, Moldova’nın yerel altyapısını büyük ölçüde zorlamıştır. Moldova, mülteci entegrasyonunu teşvik etmek için iş gücü entegrasyonu ve eğitim desteği gibi sosyal programlar başlatmıştır. 2022 ve 2023 yıllarında, yaklaşık 20.000 Ukraynalı mülteci iş gücü piyasasına katılmak üzere çeşitli meslek eğitimlerine ve dil kurslarına dahil edilmiştir.
Hükümet ayrıca, mültecilerin kendi işlerini kurabilmesi için çeşitli mikrofinans programları sunmuştur. Bu çabalar, mültecilerin Moldova ekonomisine entegrasyonunu hızlandırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Moldova, son iki yılda mültecilere yönelik sosyal yardımların bir parçası olarak 50 milyon euroluk bir destek paketi oluşturmuş ve bu paket üzerinden binlerce aileye nakit yardımları, sağlık sigortası ve eğitim desteği sağlanmıştır.
Moldova’nın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, artan mülteci sayısının ülkedeki kaynaklar üzerinde oluşturduğu baskıdır. Son iki yılda, Moldova hükümeti, her bir mülteci için ortalama 500 euroluk acil yardım harcaması yapmıştır. Ancak, bu yardımların uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda halk ve muhalefet tarafından endişeler bulunmaktadır. Yerel halk, özellikle sağlık hizmetleri ve eğitim alanlarında artan talep nedeniyle kaynakların yetersiz kaldığını ifade etmektedir.
Moldova’nın küçük nüfusu ve düşük gelirli ekonomisi, mülteci krizinin yarattığı baskıyı daha da artırmıştır. Örneğin, Moldova’nın yıllık gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH), 2023 yılı itibariyle yaklaşık 13.5 milyar dolardır. Mülteci akımı, bu ekonomik büyüklük göz önüne alındığında, büyük bir yük oluşturmuştur.
Yerel halk arasında mültecilere karşı olumsuz tutumlar da zaman zaman artmıştır. Bu durum, özellikle kırsal bölgelerde daha belirgin hale gelmiş ve bu bölgelerde, mülteci yerleşimi konusunda bazı sosyal gerilimler yaşanmıştır.
Yerel Halkın Tepkisi ve Kriz Yönetimi
Moldova’da Ukraynalı mültecilerin kabulü, yerel halk arasında başlangıçta büyük bir dayanışma ve misafirperverlik göstermiş olsa da, zamanla bu tutum yerini bazı endişelere ve gerilimlere bırakmıştır. Savaşın ilk günlerinde, Moldova halkı, mültecilere insani yardım sağlamak için seferber olmuş, evlerini açmış ve gıda, barınma gibi temel ihtiyaçları karşılamıştır. Ancak, mülteci sayısının hızla artması, ülkedeki sınırlı kaynaklar üzerinde büyük baskılar oluşturmuş ve özellikle kırsal alanlardaki yerel halk arasında yaşam kalitesinin düşeceği korkusu doğmuştur. 2022 ve 2023 yıllarında Moldova’ya gelen 600.000’den fazla Ukraynalı mülteci, ülkenin nüfusunun yaklaşık %23’üne denk gelmekte olup, bu durum yerel altyapının ve kamu hizmetlerinin yetersiz kalmasına neden olmuştur. Sağlık, eğitim ve barınma alanlarında artan talep, mülteciler ve yerel halk arasında rekabet yaratmış, bu da sosyal açıdan olumsuzluklara yol açmıştır.
Bu süreçte, yerel halkın tepkisi, genellikle ekonomik sıkıntılarla ilişkilendirilmiştir. Moldova, Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden biri olarak, mülteciler için sağlanan yardım ve desteklerin büyük kısmını uluslararası kuruluşlardan almıştır. Ancak bu yardımlar, yerel halkın günlük yaşamını doğrudan iyileştirmekten ziyade, mültecilerin acil ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmıştır. Bu da yerel halkın, mültecilere yönelik daha olumsuz bir bakış açısı geliştirmesine yol açmıştır. Mülteciler, genellikle düşük gelirli işlerde çalışarak yerel iş gücü piyasasına entegre olmaya çalışmış, ancak bu durum, yerel halkın iş olanaklarının daraldığı hissini pekiştirmiştir.
Yerel halkın bu tepkileri, kriz yönetiminde ciddi zorluklar yaratmıştır. Moldova hükümeti, mültecilerin kabulünden sonra, kısa vadede barınma ve insani yardım sağlamak için geçici çözümler üretmiş olsa da, uzun vadeli entegrasyon ve sosyal uyum konusunda yetersiz kalmıştır. Acil durum planları devreye sokulmuş, geçici barınaklar kurulmuş ve mülteciler için temel sağlık hizmetleri sağlanmıştır. Bununla birlikte, kriz yönetimi sırasında, yerel halkın tepkileri ve toplum içindeki gerilimler, hükümetin mültecilerin entegrasyonu konusunda atması gereken adımların önemini artırmıştır. Sosyal uyum politikaları, yerel halkla mülteciler arasında daha fazla anlayış geliştirilmesi amacıyla oluşturulmuş, ancak bu politikaların uygulanması zorluklarla karşılaşmıştır. Hükümet, mültecilerin yerel ekonomiye entegrasyonunu hızlandırmak için iş gücü piyasasına yönelik eğitim programları başlatmış, dil kursları düzenlemiş ve sosyal yardımlar sunmuştur. Ancak bu çabalar, yerel halkın endişelerini tam anlamıyla yatıştırmamıştır.
Yerel halkın tepkileri ve kriz yönetimi, bir yandan uluslararası yardım kuruluşlarının ve Avrupa Birliği’nin desteklediği projelerle yönetilmeye çalışılmıştır. AB ve BM gibi kuruluşlar, Moldova’ya insani yardım sağlamak ve ülkenin krizle başa çıkma kapasitesini artırmak için önemli fonlar ve lojistik destek sunmuştur. Bu tür iş birlikleri, kriz yönetimini daha sürdürülebilir hale getirmeye yönelik adımlar olsa da, Moldova’nın kendi iç kaynaklarıyla bu kadar büyük bir mülteci akımını yönetme kapasitesi sınırlıdır. Bu nedenle, yerel halkın tepkilerinin, kriz yönetiminin başarılı olup olmaması üzerinde doğrudan etkisi olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, Moldova’daki mülteci krizi, yerel halkın tepkileri ve kriz yönetimi arasındaki dengeyi sağlamak açısından önemli bir sınav olmuştur. Yerel halkın mültecilere yönelik tutumları, ekonomik ve sosyal faktörlerin etkisiyle şekillenmiş, kriz yönetimi ise yerel halkın ihtiyaçlarına ve uluslararası desteğe ne kadar bağımlı olduğuna bağlı olarak evrilmiştir. Bu süreç, Moldova’nın sosyal uyum ve kriz yönetimi politikaları açısından uzun vadeli çözüm arayışlarını gündeme getirmiştir.
Sonuç
Rusya-Ukrayna Savaşı, sadece savaşan iki ülkeyi değil, komşu ülkeleri ve çevresindeki birçok halkı da doğrudan etkileyen bir kriz haline gelmiştir. Moldova, coğrafi konumu ve siyasi durumu nedeniyle Ukraynalı mülteciler için önemli bir sığınak olmuş, kısa süre içinde büyük bir mülteci akımına ev sahipliği yapmıştır. Başlangıçta, Moldova halkı, mültecilere yardım etmek ve onları misafir etmek konusunda oldukça istekli görünse de, zamanla mültecilerin sayısının artması ve yerel kaynaklar üzerindeki baskılar, yerel halkta bazı endişelere yol açmıştır. Ekonomik ve sosyal sorunlarla sıkıntı içerisinde olan Moldova, mültecilerin kabulü konusunda belirli zorluklarla karşılaşmış ve bu durum yerel halkın mültecilere karşı olan tutumunu şekillendirmiştir.
Moldova hükümeti, bu kriz karşısında acil çözüm arayışlarına girmiş, mültecilerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak, sağlık ve eğitim hizmetlerini sunmak için uluslararası yardımlar ile çeşitli önlemler almıştır. Ancak, yerel halkın kaygılarını ve bu süreçte yaşadıkları ekonomik zorlukları göz önünde bulundurduğumuzda, bu önlemler uzun vadeli ve sürdürülebilir çözümler üretmekte yetersiz kalmıştır. Yerel halkın endişeleri, özellikle ekonomik baskılar ve iş gücü piyasasında mültecilerle rekabet gibi konularda daha fazla dikkat gerektiren sorunlar yaratmıştır.
Sonuç olarak, Moldova’nın Ukraynalı mültecilere yaklaşımı, hem insani yardım hem de kriz yönetimi açısından önemli bir sınav olmuştur. Moldova, kısa vadede büyük bir dayanışma sergileyerek mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmış olsa da, uzun vadeli bir entegrasyon süreci için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Bu deneyim, sadece Moldova için değil, benzer krizler yaşayan diğer ülkeler için de ders niteliğindedir. Bu tür krizler, yalnızca insani yardımlar ile değil, aynı zamanda yerel halkın ihtiyaçlarına duyarlı ve kaynakların verimli bir şekilde yönetildiği politikalarla daha etkili bir şekilde çözülebilir.
Kaynakça
*Avrupa Komisyonu. (2022). Moldova ve Ukraynalı mülteciler: Kriz yönetimi ve entegrasyon süreci. Avrupa Birliği Yayınları.
*Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR). (2023). Ukrayna krizi ve Moldova’ya göç: 2023 raporu. UNHCR.
*Gritco, E. (2022). Moldova’daki mülteci krizinin sosyo-ekonomik etkileri. Journal of Eastern European Studies, 15(3), 45-62.
*Moldova Hükümeti. (2022). Mültecilere yönelik acil durum yardımları ve entegrasyon politikaları. Moldova İçişleri Bakanlığı.
*Avrupa Konseyi. (2023). Mülteci entegrasyonu ve yerel halkın tepkisi: Moldova örneği. Avrupa Konseyi Yayınları.
*Dünya Bankası. (2022). Moldova ekonomisi ve mülteci akımlarının ekonomik yansımaları. Dünya Bankası Raporu.
*Mülteci Hakları Merkezi. (2023). Moldova ve mülteciler: Yerel halkın tepkisi ve sosyal uyumu üzerine bir inceleme. Mülteci Hakları Yayınları.
*Çelik, İ. (2021). Göç ve kriz yönetimi: Moldova örneği. Göç Araştırmaları Dergisi, 9(2), 88-104.


