MİT; Hakan Fidan’la yeni hedef ve stratejilere yöneldi, her ne kadar da dış güçler, Hakan Fidan’ı istihbaratın başında istemeseler de… MİT tarihinin; en başarılı, en kapsamlı ve de en geniş bir biçimde çalışma ve faaliyetlerini artırmıştır.
Özellikle uluslararası arenada ve Dışişleriyle koordineli bir biçimde başarı sağlamıştır. Belki de uluslararası istihbaratların rahatsızlığı bu yönde idi. Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Dışişleri hem de İstihbaratı tüm kollarıyla beraber çalışmalarının takdir edilmesi ve başarıya ulaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm coğrafyalarda itibar ve gücünü kanıtlamıştır.
Yaklaşık iki yıldır kurulan “İstihbarat Araştırmaları Merkezi” (İSAMER) alanı daha sivil bir yapıda; “İstihbarattan Karar Almaya Politika Yapımı için, İstihbarat Analizi” konulu bilgi alış verişi ve araştırmasıyla ilgili bir konferans düzenlendi. İlk ve geç olmasına rağmen atılan bilgi amaçlı bu konferans oldukça önemli idi. Katılımcılara bakıldığında ve dış işleriyle ortaklaşa oluşu başka bir önem ve değer kazandırmıştır. MİT ve İstihbarat Araştırma Merkezine.
İstihbarat her ülkenin milli güvenlik politikasının genel bir parçasıdır. “İstihbaratın amacı ve varoluşu, bilinmesi gerekenleri önceden bilmesi, gelecekle var olabilecek tüm düşünce ve tehditleri her alandaki öngörüleri, çözüm ve alternatif üreterek rapor haline getirmesi ve zamanı gelince uygun kuruluşlarla paylaşmasıdır.
İstihbarat Araştırma Merkezinin ve de Dışişleri Bakanlığının ortaklaşa yürüttüğü bu politika sık sık, periyodik bir şekilde devam etmelidir. İstihbarat konusunda her zaman kapısına gittiğimiz Amerika Birleşik Devletleri bu işi en iyi yapanlardandır. Ülkedeki var olan 16 istihbarat kurumunun her biri kendi alanında ve bilgi toplama olarak, teknik olarak ve de bizim şuan ilk defa yaptığımız gibi düşünce paylaşımı ve toplantısını onlar çok çok öncelerinde bunu yapmaya başlamışlardır.
Devletlerin yaşamının ortalama “% 70” istihbarattır. Batı ve gelişmiş ülkelerde 30-35 yıldan bu yana istihbarat ciddi anlamda önem kazanmış ve öğretilmiştir. Son yıllarda istihbaratın varoluşu ülkenin varoluşu gibi artık algılanmaktadır. 21. Yüzyılın başlamasıyla istihbarat hem düşünce olarak, hem teknik olarak, hem de insan kullanımı ve yönlendirmesi olarak çok iyi seviyelere gelmiştir.
İstihbarat deyince; düşünce, analiz etme ve faaliyete geçirme olarak algılanmalıdır. İstihbarat deneyim ve tecrübe işidir, bir düşünce ve bir sosyal bilim işidir. Strateji belirleme ve yönlendirme işidir.
İbrahim TAŞKIRAN
Araştırmacı