2010 yılı içinde MİT İstihbarat Akademisi ve Eğitim Merkezi Başkanlığı çatısı altında çalışmalarına başlayan “İstihbarat Araştırmaları Merkezi” (İSAMER) tarafından 4-5 Haziran 2012 tarihinde “İstihbarattan Karar Almaya: Politika Yapımı için İstihbarat Analizi” başlıklı bir konferans düzenlendi.
MİT’in tarihinde ilk kez açık bir konferans düzenlemesi açısından önem taşıyan etkinliğe önde gelen Türk ve yabancı akademisyenler, araştırma merkezleri ve güvenlik bürokrasisinden temsilciler katıldı. İSAMER, kendi anlatımıyla; “istihbarat analiz süreçlerinde ortaya çıkan değişim ve dönüşüme paralel olarak analizin teorik altyapısının bilimsel olarak geliştirilmesi ihtiyacı doğrultusunda kurulmuştur. Bu çerçevede araştırma merkezi, amacını “akademik donanımı olan ve farklı istihbarat yaklaşımlarını takip edebilen yetişmiş insan kaynağından istifadeyle, analizler gerçekleştirerek istihbari faaliyetlerin iş akış süreçlerine yönelik; yenilikçi, çözümcü ve uygulanabilir yöntemler ortaya koymak” olarak belirlemiştir. İSAMER, istihbarat çalışmaları alanında dünya servislerinin örnek aldığı ve görüşüne başvurduğu, kurumsallaşmış ve saygınlığı yüksek bir akademik merkez olma” misyonunu da belirlemiştir. Yani genel anlamda merkezin; kendi yapacağı çalışmalar, organize edeceği toplantılar ve akademik dünya ile geliştireceği işbirliği vasıtası ile akademik ve teorik olarak Türkiye’deki istihbarat çalışmalarına katkı sunmayı amaçladığı söylenebilir. Bu ilk konferans da söz konusu amaç ve vizyonun ilk adımı olarak değerlendirilebilir.
Toplantının açılış konuşmaları MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından yapıldı. Fidan konuşmasında, kurumun Türkiye’nin uluslararası politikada üstlendiği yeni role göre konumlanması çalışmaları konusunda bilgi verdi. Bu konuşmayı takiben Dışişleri Bakanı Davutoğlu, istihbaratın Türk dış politikasının oluşturulması sürecinde önemini ve Türk dış politikasının son dönem yaklaşımlarını ele aldığı bir konuşma gerçekleştirdi. Dışişleri Bakanı’nın konuşmasında öne çıkan başlıklar şu şekildeydi:
– Dış politikada karar alma süreci 5 aşamada gerçekleşmelidir.
– Bunlardan ilki “tasvir” aşamasıdır. Herhangi bir kaynaktan bir bilgi geldiği zaman buna dayanarak dış politika oluşturulmamalıdır. O bilginin ilgili olduğu ülke, bölge ve olaya ilişkin tam bir genel bilgi çerçevesine sahip olunması gerekmektedir. Genel bağlam bilinmeden bir kaynaktan gelen bilgi karar alıcıları yanlış yönlendirebilir. Öncelikle gelen bilgiye ilişkin karar alıcının zihninde doğru bir resmin olması gerekmektedir. Bu aşama “tasvir” aşamasıdır.
– Bir sonraki aşama “açıklama”dır. Zihinde sadece bir resmin olması yeterli değildir. Zihinde iç içe geçmiş birçok resmin canlanması gerekmektedir. Anlık bir resim karar alıcıları doğru karar almaya yönlendirmeyebilir. Bu aşama bir süreç analizidir. Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisinin kurulduğu aşamadır. Anlık tasvirlere dayalı analizler yapılmaz. Doğru analiz, süreç analizidir. Gelen bilgi o birçok resim çerçevesinde değerlendirilir. Yani bilgi; karar alıcılar tarafından yerel, bölgesel ve küresel bağlamı içinde değerlendirilmelidir.
– Üçüncü aşama “anlama”dır. Bu aşamada karar alıcının söz konusu olayla ilgili olan aktörlerin anlam dünyasına girmesi gerekir. Farklı aktörlerin nasıl tutum alacağını anlamak için aktörlerin zihin dünyasına girilmeli, hangi saiklerle hareket ettikleri anlaşılmalı ve neleri öne çıkardıkları tespit edilmelidir.
– Dördüncü aşama “anlamlandırma”dır. Karar alıcının doğru karar alabilmesi için kendi ülkesi, bölgesi ve ittifak sistemi hakkında bilgiye sahip olması gerekmektedir. Bu bilgiye sahip olunmaz ise olayları anlayabilir ancak anlamlandıramazsınız. Bütün bilgiler analiz edildikten sonra bunların geniş bağlam içinde anlamlandırılması gerekmektedir. Ancak bu zaman makro stratejiler geliştirilebilir. Mikro kararlar da belirlenen makro stratejiler bağlamında şekillenir. Örneğin “Suriye’de Soğuk Savaş kalıntısı otoriter yapının yaşama şansı yoktur” analizi yapılırsa mikro kararlar bu genel bağlam içinde alınır. İstihbarat da bu bağlam içinde anlamlandırılır.
– Son aşama ise “yönlendirme”dir. Bu aşamada strateji makro bir karar ve her özel olaya uygulanabilir şekilde tahvil edilir.
Dışişleri Bakanı, dış politikada karar alıcının doğru karar alması için sahip olması gereken bilgi ve zihin dünyasını ele aldığı konuşmasının ilk bölümünün ardından “istihbarat”ın dış politika oluşumunda kritik önemine vurgu yaptı. Bu açıdan “doğru bilginin doğru zamanda ulaşmasının” önemini belirtti. Doğru kararların alınması için Dışişleri Bakanlığı ve MİT arasındaki işbirliğinin önemine vurgu yapan Bakan, istihbarat birimlerinin elde ettiği bilgiyi çeşitlendirmesi ve derinleştirmesi gerektiğini belirtti. Davutoğlu istihbarat faaliyetlerinde de “reaktif istihbarat” ve “proaktif istihbarat” olmak üzere iki anlayışın olduğunu; reaktif istihbaratta “tehdit tanımlanmakta ve mevcut tehdide göre istihbarat toplanmaktadır. Ancak Bakan bu istihbarat yaklaşımının artık döneminin bittiğini zira bu yaklaşım nedeniyle “tehdit potansiyellerinin gözden kaçtığını ve tehdidin giderek büyüdüğünü” belirtti. Kendisinin ifadesi ile önerilen yaklaşım “vizyoner proaktif istihbarat”tır. Burada tehdit oluşturabilecek olgular önceden analiz edilerek tehdit doğmadan istihbarat faaliyeti gerçekleştirilmektedir.
Açılış konuşmalarını takiben Türk ve yabancı önde gelen akademisyenlerin “istihbarat analizi, istihbarat analizinde kullanılan nicel (kantitatif) yöntemler, istihbarat analizinin dış politika oluşumundaki yeri ve önemi, istihbarat analizinde vaka çalışmaları, istihbarat analizinde teknolojinin rolü” gibi başlıklar konusundaki son derece önemli sunumları gerçekleşmiştir. Tüm bu sunumlarda öne çıkan başlıklar ise özet olarak şu şekildedir:
– Dış politika ve güvenlik hedeflerine ulaşılması açısından istihbarat kritik öneme sahiptir.
– Devlet dışı aktörlerden gelen tehditler giderek önem kazanmaktadır. Ayrıca devlet dışı aktörlerin de niteliği değişime uğramaktadır. Dolayısıyla istihbarat kuruluşlarının bu yeni tehdide göre kendini yapılandırması gerekmektedir. Terörler mücadelede klasik yöntemlerin ötesinde bilgi sahibi olmanın önemi artmıştır. Buna paralel olarak sahayı çok iyi bilmenin ve hakim olmanın gerekliliği artmıştır. Bölge ve ülke uzmanları daha fazla önem kazanmıştır.
– Akademi, araştırma merkezleri ile güvenlik kuruluşları arasında kalıcı işbirliği ve koordinasyon sağlanmalı, geçişkenlik artmalıdır.
– Farklı istihbarat kuruluşları arasındaki istihbarat paylaşımı ve kurumsal işbirliği artırılmalıdır.
– Teknolojinin istihbarat faaliyetlerinde kullanımı giderek artmaktadır. İnsansız hava araçlarının istihbarat faaliyetlerinde kullanımı tehditlerle mücadelede devlete büyük faydalar sağlamaktadır. Bu araçlar, istihbarat toplamanın ötesinde artık doğrudan tehdidi ortadan kaldırma aracına dönüşmektedir. Afganistan ve Pakistan örnekleri bu açıdan önemlidir.
Oytun ORHAN
ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Kaynak: ORSAM