Ortadoğu’da son ayların yeni trendi halk ayaklanmaları. Aslında Ortadoğu coğrafyasına bakıldığında özellikle Osmanlı döneminden sonra halk hareketlerinin hız kazanmaya başladığı söylenebilir. Osmanlı sonrası bölgede yeni ortaya çıkan manda devletlerindeki halk ayaklanmaları ayrılıkçık hareketler olarak ortaya çıkmıştır. Ortadoğu’da ortaya çıkan ayrılıkçı hareketlerin genellikle iki kavram etrafında şekillendiği görülmektedir. Bu kavramlar Arapça’da “vataniye” olarak adlandırılan dil, din ve statü sınırlaması olmaksızın, ülke sınırlarını “vatan” kavramıyla özdeşleşen bir milliyetçilik söylemi ile “kavmiye” olarak nitelendirilen ve coğrafi sınırlamaya karşı çıkarak milliyetçiliğin halka dayanması gerektiğini savunan ve bunu büyük Arap kavmiyle özdeşleştiren güçlü bir algılama çerçevesinde oluşmuştur.
Öte yandan bu kavramların gelişmesinde mandacı devletlerin de etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Zira Arap topraklarında Osmanlı etkisinin dışarıdan baskıyla silinmesi zor gözükmektedir. Bu nedenle mandacı devletler Arap milliyetçi akımlarını Osmanlı’ya karşı kullanırken, bu akımların yeni ortaya çıkan devletlerin hakim unsuru olmasına da izin verilmiştir. Böylece Türkiye ile Arap ülkeleri halkları ve coğrafyaları arasındaki bağ kopmuş ve ayrışma derinleşmiştir. Ancak milliyetçi grupların aşırı etkinliği bölgedeki mandaların da sonunu hazırlamıştır.
Ortadoğu’daki güçlenen halk hareketlenmeleri ve İkinci Dünya Savaşı’nda mandacı devletlerin güç kaybetmesiyle birlikte, Ortadoğu’daki ülkeler birer birer bağımsızlık kazanmaya başlamıştır. Ancak Irak, Ortadoğu’daki diğer bütün devletlerden daha önce bağımsızlığını kazanmasıyla diğer ülkelerden farklılaşmaktadır. Özellikle Arap milliyetçiliği düşüncesinin Suriye’de açığa çıkmasına rağmen yürütücü gücün Irak olması önemlidir.
Bu açıdan halk ayaklanmalarının önemli örneklerinden biri de Irak’ta görülmektedir. Ortadoğu’da manda yönetiminden (İngiliz mandası) kurtulan ilk devlet olan Irak, İngiliz mandasının sona ermesinin ardından 30 Mayıs 1932’de yayınladığı bir deklarasyonla Milletler Cemiyeti’ne katılmış ve tam bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak ülkedeki İngiliz etkisi, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar güçlü bir şekilde devam etmiştir. Manda rejimi sona ermesine rağmen İngiltere’nin Irak’taki etkisinin devam etmesi, güçlenen Arap milliyetçiliğiyle birlikte Iraklıları rahatsız etmiştir. 1930’da İngiltere’yle yapılan anlaşmanın revize edilmesi için 1948’de yapılan görüşmeler sonrası Irak Devlet Başkanı Nuri Said döneminde imzalanan Porstmouth Anlaşması’nın ardından halkın ayaklanarak sokak gösterileri yapması ve rejimin gösterilere şiddet kullanarak müdahale etmesine rağmen halk direnişinin devam etmesi sonrasında anlaşma iptal edilmiş, Başbakan Salih Cebir hükümeti devrilmiştir.
İşte bugün de Tunus ve Mısır’da olduğu gibi Ortadoğu’da iç dinamiklere bağlı olarak gelişen ve halkın inisiyatifini öne çıkarak halk ayaklanmaları, bölgede yeni değişimleri de beraberinde getirecek gibi gözükmektedir. 2003’te Irak’ta dışarıdan müdahaleyle değişen Saddam Hüseyin’in dikta rejimi, Mısır, Tunus, Libya, Ürdün, Yemen gibi ülkelerde halk inisiyatifine dönüşerek, rejimleri yıkmaya başlamıştır. Burada temel olgu, rejimlerin siyasal davranışlardan öte sosyal ve ekonomik boyut olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişisel özgürlük, refah içerisinde yaşam, işsizlik sorununa çözüm, iletişim serbestisi gibi sosyal ve ekonomik söylemler, bugün Ortadoğu’da yaşanan halk ayaklanmalarındaki temel unsurlar olarak gözükmektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde Irak’taki rejim değişikliğine rağmen, halen Irak halkının güvenlik, sosyal ve ekonomik sorunlarına çözüm getirilememiştir. 2003’ten sonra dönem dönem Irak’ta ABD işgaline karşı siyasal güçlerin inisiyatifiyle halk hareketlenmeleri ortaya çıksa da etkileri sınırlı kalmıştır. Ancak siyasi istikrarı halen yakalayamamış Irak yönetimi, şimdi ciddi bir sorunla daha karşı karşıyadır. Siyasi grupların dışında halk, şimdilik küçük gruplar halinde olsa da, hükümete yönelik protesto eylemleri gerçekleştirmektedir. Zaten Irak’ın kuzeyinde Goran Hareketi’nin, Kürt Bölgesel Yönetimi’ni protesto etmek amacıyla başlattığı muhalefet hareketi, Irak’ın diğer bölgelerindeki benzer hareketlerin ilk kıvılcımlarını da ortaya çıkarmıştır. Daha önce Bağdat ve Divaniye’de başlayan ve ülkedeki belediyecilik hizmetlerinin (elektrik ve su sıkıntısı, çöplerin toplanmaması gibi) yetersizliğini protesto eden gösteriler, Kerkük’e sıçramıştır. 6 Şubat günü ülkenin batısındaki Ramadi şehri ile ülkenin güneyindeki Kut’ta devam eden gösterilerle beraber tüm bu olaylar, Irak hükümetini yeni bir sorunla karşı karşıya getirebilir. Özellikle Kut’ta toplanan ve yaklaşık 2000 kişi oldukları söylenen göstericilerin vilayet meclisine saldırmasının ardından çıkan çatışmada 3 kişinin hayatını kaybetmesi ve yaklaşık 55 kişinin de yaralanması daha büyük halk eylemlerin habercisi olabilir. Zira Irak’a gittiğinizde halkın size ilk söylediği söz; “bir Saddam gitti, bin Saddam geldi” olmaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde Irak’taki halk hareketlenmelerinin büyümesi ihtimal dahilindedir. Hem hükümet içerisindeki grupların hem de dışarıda kalan bazı küçük grupların Irak hükümetinden memnun olmadığı bilinmektedir. Yönetimden daha fazla pay isteyen ya da memnun olmayan siyasi grupların da halk kitlelerini harekete geçirme ihtimali, Irak’taki halk ayaklanmalarının daha fazla taraftar bulma olasılığını güçlendirmektedir. Burada Irak’taki halkın lider, aşiret ya da siyasi gruplara bağlılığındaki hissiyatın güçlü olduğu akıllarda tutulmalıdır. Öte yandan iyimser bir düşünceyle 2003 sonrasında halkın kimliksel olarak (etnik ve dini) ayrışmasına rağmen, yönetime karşı ortaya çıkacak halk hareketlenmeleri, Irak’ta kimliksel bütünlüğün oluşmasına az da olsa katkı yapabilir. Ancak Irak’ta halen güvenlik istikrarı sağlanamamışken, büyük halk hareketlenmeleri, şiddet yanlıları ve terörist grupların iştahını kabartabilir. Bu da Irak’ı içinden çıkılmaz bir yola sokacaktır. Bu nedenle Irak hükümetinin acilen siyasi problemleri bir tarafa bırakarak, halkın sosyal, siyasal ve ekonomik refah ve adaletine özen gösteren adımlar atabilecek bir program hazırlaması ve uygulaması kısa vadede Irak’ı yeni istikrarsızların pençesinden kurtarmaya hizmet edebilir.
Bilgay DUMAN
ORSAM Ortadoğu Uzmanı