Konuya başlamadan önce sizleri biraz eskiye götürmek istiyorum. 1948 yılında İsrail’in kurulması ile Mısır önderliğindeki Arap ülkeleri 1948, 1967 ve 1973 yıllarında bu yeni ülkeye savaş açtılar. Taa ki dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Enver Sedat[1]’ın İsrail ve Kudüs ziyaretine kadar. Enver Sedat Yom Kippur savaşından sonra 1975’te Sovyetler Birliği ile ilişkilerini kesmiş, 19.10.1977 yılında İsrail ile Kudüs ziyaretleri sonrasında İsrail ile ilişkiler düzelme yoluna girmiştir. 17 Eylül 1978 tarihinde ise ABD başkanı Jimmy Carter arabuluculuğu sayesinde İsrail ile barış için masaya oturmuştur. Ve sonuç olarak Camp David Sözleşmesini imzalamıştır.
Antlaşma maddelerine gelince;
1) İsrail, Sina’dan çekilecek, buna karşılık Mısır İsrail’i resmen tanıyacak ve diplomasiye başlayacak. (İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke.)
2) İsrail ve Mısır arasında normal ve dostça ilişkiler kurulacak.
3) İki ülkede birbirinin toprak bütünlüğünü ve barış içinde yaşama hakkını kabul edecek.
4) Sina’da tampon bölgeye BM Barış Gücü yerleştirilecek.
5) İsrail gemilerine Süveyş Kanalı’ndan serbest geçiş hakkı tanınacak.
6) Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinlilere tam özerklik verilmesi için görüşmeler yapılacak.
7) Batı Şeria ve Gazze’de kendi kendini yöneten bir idarenin yapılması için seçimler yapılacak. İsrail bölgeden 5 yıl içinde çekilecek.
8) İki ülke arasında komisyon kurularak Arap İsrail savaşları sırasında oluşan zararların tespit edilecek ve bu zararlar karşılıklı olarak ödenecek.
Evet maddeler böyleydi ve dönemin savaş durumuna göre Mısır’ın lehine sonuçlanmış bir antlaşmaydı. Ama o dönemde Enver Sedat’a karşı çıkanlar olmakla birlikte daha sonra birtakım gelişmeler de yaşandı: Mısır’ın Arap dünyası ile bağlarının tamamen kopmasına sebep oldu. 27 Mart 1979’da Irak’ın başkenti Bağdat’ta toplanan Arap Ligi, Mısır’ı yalnız bırakacak diplomatik ve ekonomik yaptırım kararları aldı ve elçilerini Kahire’den geri çekip mali yardımı kesti. Bu durum Enver Sedat için sıkıntı oluşturmadı, sebebi ise ABD ve Jimmy Carter’ idi. Çünkü Carter, Mısır ve İsrail’e çeşitli maddi vaatlerde bulunmuştu. Zaten Antlaşmanın gerçekleşmesinin en büyük nedeni de buydu. Anlaşmanın ilk maddesi gereğince İsrail, Sina Yarımadası’ndan çekilecekti. Ayrıca, İsrail, Sina’yı işgal altında tuttuğu 15 yıl boyunca petrol ihtiyacını buradan karşılamıştır.
Bu durum İsrail için bir hayli zordu ve bunun çözümü için yol arayışlarına girmesi sonucunda Henry Kissinger ile İsrail Dış İşleri Bakanı Yigael Allon arasında 1 Eylül 1975 tarihinde ‘’Memorandum of Agreement’’ adlı bir anlaşma imzalandı. Anlaşma, İsrail’e yapılacak çok büyük bir yardım paketini içeriyordu:
1) Amerika, F-16 uçakları da dâhil olmak üzere, İsrail’in bütün askeri ihtiyaçlarını karşılayacaktı.
2) 1975 Anlaşması ile İsrail, Mısır’a bırakılan Abu Rudeis ve Ras Sudar petrollerinden her yıl 4.5 milyon ton petrol satın alacaktı. Bu konuda bir aksama olursa, yani Mısır petrolü satma meselesinde bir anlaşmazlık çıkarırsa, Amerika İsrail’in petrolünü karşılamayı garanti ediyordu.
3) Mısır bu anlaşmalara uymayacak olur veya bu anlaşmaları herhangi bir şekilde ihlal ederse, Amerika, alınacak tedbirler konusunda İsrail’e danışacaktı. (Bu madde ile açıkça darbe yapılabileceğine işaret edilmektedir.)
4) Amerika, bundan sonra Mısır ile İsrail arasında yapılacak anlaşmanın Nihai Barış Anlaşması olması hususunda mutabıktı.
5) Amerika Güvenlik Konseyi, bu anlaşmaya aykırı olarak sunulan her karar tasarısına aleyhte oy verecekti. (Bu madde sayesinde İsrail’e ters düşecek en ufak bir hareket bile önceden engellenmiş oluyordu.)
6) Amerika, İsrail’in aleyhine olan hiçbir teklife katılmayacaktı.
7) Amerika, İsrail’in varlığına, güvenlik ve egemenliğine yönelen her türlü tehdit halinde, İsrail hükümeti ile istişare halinde olacak ve İsrail’i her şekilde destekleyecekti. (Kuruluşundan beri İsrail’i destekleyen Amerika, bu tavrını ilk kez resmi bir platformda açıkça ortaya koyuyordu.)
8) Amerika ve İsrail, bir kriz anında Amerika’nın yapacağı yardımları tespit etmek üzere, bu anlaşmanın imzasından itibaren iki ay içinde, bir anlaşma yapacaklardı.
9) Amerika’nın bu taahhütleri yerine getirmesi, ne Mısır’ın tutumuna ve ne de Araplarla İsrail arasındaki ilişkilerin şekline bağlı olmayacaktı.
10) BM Barış Gücü, Mısır ile İsrail’in onayını almadan çekilecek olursa, Amerika ve İsrail bu anlaşmanın bütün hükümlerine bağlı kalacaklardı. (The Washington Post, 16 Eylül 1975)
Antlaşma sonrasında Enver Sedat, İsrail Meclisi Knesset’te, işgal yoluyla Arap toprakları üzerinde bir Yahudi Devleti kuran İsraillilere şöyle sesleniyordu: “Dünyanın bu bölgesinde bizimle beraber oturmak istiyorsunuz. Size samimiyetle söylüyorum ki aramıza hoş geldiniz.”(Harold Saunders, The Other Walls-The Politics of The Arab- Israeli Peace Process, s.153)
Şimdi konumuza dönecek olursak antlaşmanın ilk maddesi gereğince İsrail Sina’dan çekilecekti. Antlaşma tarihinden tam 5 yıl sonra (Sina Yarımadası işgal süresi 15 yıl) İsrail Sina Yarımadası’ndan çekildi, fakat bu süre zarfında yer altı ve yer üstü bütün zenginliklerini kullandı. Daha sonra Mısır’da devlet başkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından seçim zaferiyle iktidara Müslüman Kardeşler (Muhammed Mursi) geldi.
Tarihler 11 Ocak 2012’yi gösterirken haber sayfalarında Mursi İsrail’e Tazminat Açmaya Hazırlanıyor diye küçük bir haber yayınlanıyordu. Birçok kimse gibi benimde dikkatimi çekmemişti ama öyle anlaşılıyor ki halktan başka herkesin dikkatini çekmişti.
Mısır 1979’da barış anlaşması imzaladığı İsrail’den Sina Yarımadası’nın 15 yıllık işgalinden doğan zararlarının 500 milyar dolar ödenerek tazmin edilmesini isteyecekti. Mısır, 1967’de işgal ettiği yarımadadan son askerini 1982’de çeken İsrail’e karşı Birleşmiş Milletler’e sunulmak üzere 750 sayfadan ve 190 haritadan oluşan bir rapor hazırladı.
Mısırlı İsrail uzmanı Tevhid Mecdi, Mübarek rejiminin İsrail ile Mısır arasında 1979 yılında imzalanan Camp David Anlaşması’nın 8. maddesini kasten uygulamaya koymadığını iddia etti.
Söz konusu maddenin, iki ülke arasında komisyon kurularak Arap İsrail savaşları sırasında oluşan zararların tespit edilmesi ve bu zararların karşılıklı olarak ödenmesini öngördüğünü belirten Mecdi, “Mübarek sonrası iktidar bu maddenin uygulanarak Mısır’ın zararının karşılanmasını istiyor” dedi.
Mısır 15 yıllık İsrail işgali yüzünden yoksun kaldığı doğal kaynakları ve maddi gelirleri şöyle sıraladı;
– İsrail, Sina’yı işgalinde bölgedeki petrolü çıkarıp kullandı, mermer ve diğer değerli taş yataklarının yüzde 25’ni çıkararak kendi ülkesine götürdü.
– Sina’da bulunan iki ayrı altın madeni tamamen boşaltıldı. 490 milyon dolarlık kullanıma elverişli kum İsrail tarafından çalındı.
– İsrail işgal süresince Sina’dan çıkardığı bugünün değerine göre 49 milyar dolarlık taşı yurt dışına ihraç etti.
– Mısır Milli Bankası, Mısır Ziraat Bankası ile diğer bankaların Gazze şubeleri 1967 savaşı sırasında İsrail ordusu tarafından yağmalandı, para ve altın İsrail ordusu tarafından komutanlara dağıtıldı.
– Kızıldeniz’de bulunan mercan kayalıklarının yüzde 40’ı tahrip edildi ve bölge balıkçılığı öldürüldü.
– İsrail Sina’da bulunan su kaynaklarını kullandı ve halen gömülü boru şebekesi sayesinde bölgeden su temin etmeye devam ediyor. Yarımadadan sağlanan su İsrail’in ihtiyacının yüzde 30’unu karşılıyor.
– Sina’da yaşayan ve ender bulunan antilop ile ceylanlar İsrail tarafından götürüldü, kurt ve tilki gibi hayvanların nesli tüketildi. Bölgede bulunan yılanlar ilaç sanayinde kullanılmak üzere toplandı.
– İsrail’in Süveyş Kanalı’nı savaş süresince gemi trafiğine kapatmasını Mısır’ı ekonomik olarak zarara uğrattı
– İsrail yarımadadaki tarihi eserleri yağmaladı.
– İsrail ordusu 250 bin Mısır vatandaşını öldürdü, 1 milyon kişi yaralandı ya da sakat kaldı.
– İsrail’i Sina topraklarının yüzde 2’sini mayınladığı ve iki ülke arasındaki barış anlaşmasına rağmen mayın haritalarının Mısır tarafına verilmediği bilgisi yer aldı.
Ve tarihler 30 Nisan 2012’yi gösterdiğinde yine haber sayfalarında İsrail-Mısır arasında zoraki dostluk bitti diye bir haber yayınlanıyordu. (Bu haber aslında Mısır’a yapılacak olan darbenin habercisiydi.) Haberin içeriği ise şöyleydi; İngiliz Times gazetesine konuşan İsrail yetkililerine göre; Müslüman Kardeşlerin iktidara geldiği Mısır’ın barışa sağdık kalmayacağından endişelendiklerini, 1979 yılındaki Camp David Anlaşması ile fesih edilen güney birliğini yeniden oluşturma kararı aldıklarını belirtti. Mısır sınırına toplam 30 bin asker ve yüzlerce tank gönderileceğini belirtti..
Mısır ise bu buruma sessiz kalmayarak sınırda bugüne kadarki en büyük tatbikatlardan birini düzenleyerek gözdağı vermişti. Bu tatbikatta İsrail 30 yıl sonra ilk defa “düşman” olarak nitelendirilmişti. Yönetimi geçici olarak devralan Askeri Konsey’in başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi ise “Bize saldırmaya kalkan ya da sınırlarımıza gelen herkesin bacaklarını kırarız” tehdidinde bulunmuştu.
Daha sonra da barış anlaşmasına aykırı bir adım daha atarak İsrail ile doğalgaz anlaşmasını yırtmıştı. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ise bu duruma tepkisini şu sözlerle aktarmıştı; iki ülke arasındaki krize işaret ederek “Mısır konusu İran’dan bile daha çok endişe verici” demişti.
Bu haberin üstünden 9 ay 11 gün sonra yani 22 Kasım 2012 yılında her ne hikmetse iktidara gelenin halkın içinden seçimle gelmiş olmasına rağmen yeniden Mısır genelinde protestolar başlamıştır. Bu protestolar Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve hükümet karşıtı olan protestolardır.
Bu 9 ay 11 günlük sürede Mısır’ın El Muhit adlı internet sitesi, Kahire’nin rekor düzeydeki tazminat talebinin çözülmesi için İsrail ve ABD’li diplomatların Mısır tarafı ile gizli görüşmelerde bulunduklarını öne sürdü.
Düşünelim şimdi, iki ülke var ve biri daha yeni devrimle halkın içinden seçilmiş bir başkan ve onun kurduğu hükümet diğeri ise dünyaya hükmeden para sahibi ve arkası kuvvetli bir hükümet. Mursi daha dava açmadan halk arasında yine bir kargaşa ve yine bir sorun çıktı. Bu durumun sonucunda Mursi’nin hükümeti düştü.
Sonuç olarak ben Mısır hükümetinin (Mursi) kesinlikle açtığı tazminat davası yüzünden darbeye uğradığını düşünüyorum. Çünkü ülkede darbe olursa kargaşa olacak, başa kendi adamları geçecek ve tazminat davası daha açılmadan rafa kaldırılacaktı ki öyle de oldu. Mursi gitti Sisi geldi kaybeden yine halk kaybeden yine Müslümanlar kazanan yine Müslüman düşmanları oldu.
Mısır’daki darbenin tarihinin bir önemi var mıdır? Neden 1 ya da 2 Temmuz değil de 3 Temmuz? diye sordum kendi kendime ve hemen araştırmaya koyuldum ve sonuç olarak haksız olmadığımı da öğrendim.
3 Temmuz 2013 Mısır’daki Darbe – Mursi’nin gidişi Sisi’nin gelişi.
3 Temmuz 1904 ise Theodor Herzl[2]’in ölüm tarihi yani İsrail’in kurucusu, Dünya Siyonizm Örgütünün Başkanı ve bugünkü İsrail sınırlarını belirleyen kişi.
Sizce Mısır da ki darbe günü ile Theodor Herz’in ölümünün aynı gün olması bir tesadüf müdür?
Bilal TAŞTAN
İnternational Black Sea University – İnternational Relations
________________________________________
[1] Enver Sedat kimdir kısaca tanıyalım. Mısır’ın 3. Cumhurbaşkanıdır. Mısır Kralı Faruk’a karşı 23 Temmuz 1952′de yapılan darbeye katılarak siyaset alanında kendini tanıtan, 1960-1969 yılları arasında meclis başkanlığı yaptıktan sonra 5 Kasım 1970′te başkan Cemal Abdül Nasır’ın ölümü üzerine onun yerine geçen cumhurbaşkanı.
[2] Budapeşteli orta sınıf bir ailenin ferdidir. Viyana Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. Avukat sıfatını taşısa da mesleğinin yerine yazarlık yaptı, çeşitli oyunlar yazdı. O zamanlar İsrail devleti olmadığından bir Yahudi devletinin kurulmasını tasarladı. Siyonizm üstüne kapsamlı çalışmalar yaptı. Fransa’da ortaya çıkan Dreyfus Olayı sonrası artan Yahudi karşıtlığı hem onun yaşamına hem de siyonizm fikrinin seyrine yön verdi. Yahudilerin tüm dünyada ezildiği ve acı çektiği düşüncesinden hareketle “Yahudi Devleti” (Der Judenstaat) adlı kitabını yayınladı (1896). 1897 yılında Dünya Siyonist Teşkilatı’nın kurulmasını ve kurulduğu İsviçre’nin Basel kentinde teşkilatın ilk kongresinin yapılmasını sağlamıştır. Kongrede “Ben bugün burada Yahudi Devleti’ni kurdum, ancak bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde ya da elli sene sonra bunu herkes böyle bilecektir.” demiştir. Ayrıca kongrede kurulması planlanan Yahudi Devleti’nin sınırlarını da belirtmiştir. Kongre sonunda Herzl Dünya Siyonist Teşkilatı’nın başkanı seçilmiştir.
Kaynakça;
• http://www.mynet.com/haber/dunya/israil-misir-arasinda-zoraki-dostluk-bitti-628097-1
• http://turkish.ruvr.ru/2013_02_06/Misir-Israil-baris-anlasmasi-revize-edilmeyecek/
•http://dunya.milliyet.com.tr/misir-israil-den-500-milyar-dolar-istiyor/dunya/dunyadetay/11.01.2012/1487159/default.htm
•http://arsiv.salom.com.tr/news/print/11242-Israil-Misir-Baris-Antlasmasinin-30-yili.aspx
•http://www.odatv.com/n.php?n=israil-misirdaki-darbeye-nasil-bakiyor-1907131200