Biyografi
Mert Kaya, 1990 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Lise eğitimine kadar İzmir’de yaşadı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olup yüksek lisans derecesi için Hacettepe Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Bölümü’ne devam etti. Müslümanlaş(tırıl)mış Rumlar üzerine sözlü tarih çalışması yaptı ve çalışmasıyla yüksek lisansını tamamladı. Hacettepe Üniversitesi İletişim Bilimleri Bölümü’nde doktorasını sürdürmektedir. Yüksek lisans sürecinde Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) bünyesinde, sosyal çalışmacı, çocuk koruma sorumlusu ve proje sorumlusu pozisyonlarında, toplam 4 yıl çalışmıştır. Şu an İzmir Büyükşehir Belediyesi ortaklarından TARKEM’de, UNESCO Dünya Mirası için belirlenen alan için, alan uzmanı Sosyolog olarak görev almaktadır.
1) Öncelikle bizlere Türkiye’de yaşayan sığınmacı ve göçmenlerin ülkeye girişten sonra ne gibi aşamalardan geçtiklerini özetleyebilir misiniz?
Bu soruya “olması gereken” ve “olan” olarak iki şekilde cevap vermek gerekebilir. Mülteci* kişi girişini sınırdan ya da en yakın sınır karakoluna yapıyorsa- ki bu olması gereken ya da düşünülendir- kişilerin parmak izleri, ellerinde belge varsa belgeleri yoksa beyan usulünden bilgileri alınır ve kişi kaydedilir. Ön kayıt belgesi denen bir kayıt verilerek kişinin giriş yaptığı ilde kalması beklenir. Daha sonra uygun görülen ya da bazen mülteci kişinin talebi üzerine istediği şehre kayıtlı hale getirilir ve verilen Teslim Tesellüm Belgesi ile kişinin o şehire belirtilen tarihte gitmesi ve ilgili şehirin il göç idaresine başvurması söylenir. Genelde olan ise, sınırdan yapılan illegal geçişle kişiler zaten daha önce belirledikleri şehire direkt olarak giderler. Örneğin kişinin tanıdığı İzmir’de ise, illegal yollarla, daha önce kiralanan araçlarla İzmir’e getirilirler. Sonrasında yine şehirin il göç idarelerine başvurular yapılır. Ön kayıt belgeleri alınır. Ön kayıt belgeleri sosyal yardımlardan yararlanmak için yeterli değildir. Önceleri geçici kimlik belgesi almak uzun sürse bile, şimdilerde daha kolaydır. Bu süreçler Geçici Koruma Kimlik Sahibi olan Suriyeliler içindir. Uluslararası Koruma kapsamına giren, Suriyeli olmayan mülteciler için ise karakolların yabancılar ofisinden, İl Göç İdaresine ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UHNCR) kaydıyla sürer. Süreç, Uluslararası Koruma Kimlik kartıyla devam eder. Bu kişiler de belirlenen uydu illerde –belirgin hassasiyetler dışında- ikamet ettirilir. Tüm mülteciler için belirgin olan konu ikamet yeridir. Kişiler kimliğinde belirlenen şehirlerde yaşamalıdırlar. Olası şehir değişiklikleri-ziyaretler durumunda il göç idarelerinden ya da kaymakamlıklardan yol izin belgesi almaları gerekmektedir. Habersiz şekilde şehir değişikliğinde imza yükümlülükleri ve hatta sınırdışı edilme durumlarıyla bile karşılaşılmıştır. Mülteciler; Türk Hukuk sistemine tabidir, dolayısıyla olası bir suça karışma durumunda belirlenen ceza uygulanır.
2) Ülkedeki sığınmacı ve göçmenlerin sosyal ve ekonomik haklara ulaşımı için yapılan çalışmalar nelerdir? Göç yönetişimi bağlamında sürecin nasıl işlediğini bizlerle paylaşabilir misiniz?
Mültecilerle ilgili kararlar İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından alınır ve İl Göç İdareleri tarafından uygulanır. Geçici ya da Uluslararası Koruma Kimlik kartına sahip kişiler hastanelerden ya da göçmen sağlığı merkezlerinden faydalanırlar. Belirlenen eczanelerden ücretsiz ilaç temini yaparlar. Bunun dışında belediyeler de kendi tasarruflarında sosyal yardımlardan yararlanmalarını sağlayabilir ama bu durum belediyelerin imkanı ve kararı doğrultusunda değişiklik gösterebilir. İlçe kaymakamlıklarındaki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları (SYDV) ile sosyal yardımlara başvurma olanakları vardır. Bu durumda aslında şartlar bakımından T.C. Vatandaşlarıyla neredeyse eşit konumda oldukları söylenebilir. Fakat belirgin problemlerden olan dil bariyeri, belge eksikliği gibi temel konular kişilerin haklarını kullanamamasına sebebiyet vermektedir. Göç yönetişimi bağlamında Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (GİGM) bir çok yabancı modeli örnek aldığı söylenebilir. Kanun kapsamında kişilerin mülteci sayılmaması, birçok haktan mahrum olmalarına da sebebiyet vermekte, sosyal yardımlar noktasında ya da istihdam edilme durumlarında kişilerin ya da kurumların tasarrufuna bırakıldıkları bilinmektedir. Bu durum ister istemez haksızlığı beraberinde getirmekte, kişiler ucuz işçilikte kullanılmakta, illegal çalışmaya istemeden itilmektedir. Buna rağmen GİGM, İGİM ve Kaymakamlık gibi kurumların, devletin aldığı kararları uygulama merkezleri olarak ortak hareket etmesi, dil bariyerini aşmak adına tercüman istihdam etmesi, belirgin uyum süreci etkinlikleri ve entegrasyon çalışmaları başlatmaları, olumlu sayılabilecek yönlendir.
3) Siz de sığınmacı ve göçmenlerle çalışan sürecin aktif bir aktörüsünüz, ASAM’ın hangi noktalarda devreye girdiğini ve ne gibi projeler yürüttüğünü özetleyebilir misiniz?
ASAM ve sahadaki diğer ilgili STK’lar süreçlerin yönlendirme-bilgilendirme ve iyileştirme yönünde devreye girerler. Resmi işlemlerle ilgilenme hakları yoktur. Kişilere tercüman desteği sunma dışında, acil ihtiyaçlar çerçevesinde nakdi-ayni destekler de sağlanabilir. Bu projelerin içeriğine göre şekillenir. Danışana özellikle, sosyal, hukuki, sağlık alanlarında bilgilendirme ve yönlendirmeler yapılır. Uyum çerçevesinde eğitimler, etkinlikler düzenlenir. Bunlar için ebeveyn ya da çocuklar için ayrı planlanan projeler mevcuttur. Çeşitli projeler çeşitli donörler tarafından desteklenir. Spor odaklı projelerle mülteci gençlerin sporla tanışması ve uyum süreçlerinin sağlanması, çocuk ve aile destek merkezleri ile çocukların hassasiyetleri üzerinden yönlendirme ve bilgilendirme yapılan projeler, eğitim projesiyle eğitim haklarının sağlanması, engelli mülteciler için belediyelerin ilgili birimleriyle yapılan ortaklıklarla engelli mültecilerin sosyal yaşama katılımının hedeflendiği çeşitli çalışmalar sürmektedir.
4) Bu süreçte Türkiye’deki sığınmacı ve göçmenlerin karşılaştıkları en büyük sorunların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Çok çeşitli sorunlar olduğu söylenebilir. Bence en büyük ve temel problem istihdam problemidir. Ekonomik özgürlüklerin kısıtlanması, kişilerin ucuz emek işçisi olarak sömürülmesinden dolayı temel ihtiyaçların karşılanamaması sorunu doğmaktadır. Bu durum çocuk işçiliği tetiklemektedir. Başlık parası gibi durumlar dolayısıyla erken yaşta evlilikleri bile tetiklediği örnekler mevcuttur. Bir diğer temel sorun dil bariyeridir ki bu durum açılan Türkçe kurslarıyla bir nebze olsun çözülmeye başlanmış, ilgili kurumlar tercüman istihdam ederek sorunun çözümüne yönelmiştir. Bir diğer sorun ise “geçicilik” durumudur. Suriyeliler özelinde kullanılan bu kavram, kişilerin gelecek hakkında belirsiz kalması ve plan yapmalarına engel teşkil etmektedir. Süreçlerin yavaş ilerlemesi, olumsuzlukları tetiklemektedir. Uluslararası Koruma sahibi kişilerin de yerleştirme süreçlerinin uzun sürmesi, kişilerin gelecek planları noktasında kararsızlıklar yaşamasına sebebiyet vermekte, karşılıklı entegrasyon sürecini uzatmaktadır.
5) İzmir’deki belediyelerin sivil toplumla iletişimlerinin sağlıklı olduğunu düşünüyor musunuz? Mültecilere ve göçmenlere ulaşmak için ne gibi yöntemler izlemekteler?
Mültecilerle ilgili çalışma yapmak her belediyenin kendi tasarrufudur. Bir sosyal yardımda bir ilçe belediyesi mültecileri da kapsarken, bir diğeri sadece T.C. Vatandaşları ibaresini kullanmaktadır. Bu durumda, kendi bölgesinde mülteci nüfusu artan belediyeler ister istemez mültecilerle ilgili çalışmalar başlatmaktadır. Merkeze uzak ve mülteci sayısı düşük ilçelerde ise (örn. Kiraz) çalışma yapılmamaktadır. Büyükşehir Belediyesi’nin talebi üzerine çoğu belediye mültecilerle ilgili çalışmalar başlatmış, mülteci masaları oluşturmuştur. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kendi birimleriyle sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirdiği çeşitli etkinlikler düzenlediğini görüyoruz. Bu durum sağlıklı bir ilerlemenin göstergesi ve çeşitlenmenin de ilk adımları. Belediye’nin ilgili birimlerinin, mültecilerle ilgili yaptığı her çalışmasında sivil toplumu dahil etmekte olduğunu söyleyebiliriz. Konak Kent Meclisi’nde örneğin mültecilerin de yer alması, hemşehricilik hukuku gereği mültecilerin de söz sahibi edilmesi ilerici bakış olarak söylenebilir. Özellikle uyum noktasında, belediyenin dezavantajlı bölgelerdeki halk evlerini mültecilere açması da olumlu bir durum. Mültecilere ulaşmak adına ilgili belediye birimlerinin dezavantajlı bölgelerin ortasında açılması, ilgili STK’lar ile sürekli iletişimde olunması İzmir belediyelerinin konuya önem verdiğini gösteriyor.
6) Siz bu sistemi başarılı buluyor musunuz? Süreci iyileştirmek adına sizce neler yapılabilir?
Sistem başarısız değil fakat daha iyi olabilir diye düşünüyorum. Özellikle istihdam süreçleri, çalışma izni süreçleri kolaylaşırsa, kişiler ekonomik özgürlüklerini kazanmaya başlar, dezavantajlı bölgelerden çıkarsa süreç daha iyi şekilde ilerleyecektir. Aksi halde kişiler illegal çalışma biçimiyle devam edecek, haliyle rekabet ortamı doğacak ve uyum süreci baltalanacaktır. Resmi işlemlerin, evrak işlemlerinin, kayıt süreçlerinin hızlandırılması, tercüme desteğinin sağlanması (Arapça, Farsça, Urduca ve Fransızca başta olmak üzere), STK’lar ile işbirliğinin yapılması, tüm kurumların ortak payda altında çalışması ve Türkçe kurslarının yaygınlaştırılması, süreci iyileştirecektir. Ayrıca istihdam için çıraklık kursları, hayat boyu öğrenme ile halk eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması da süreci olumlu yönde etkileyecektir diye düşünüyorum.
* Hem daha anlaşılır hem de kolaylık olması açısından tüm cevaplarda Sığınmacı-Göçmen kavramları yerine Mülteci kavramını kullanacağım.
Ceyda Kap
Göç Çalışmaları Staj Programı