Medeniyetlerin Çatışması

Çatışma kavramı, genellikle belli bir insan grubunun (bu bir kabile olabileceği gibi etnik, dini, kültürel, sosyo-ekonomik, politik ve benzeri nedenlerle bir araya gelmiş bir topluluk da olabilir) yine bir başka topluluğa karşı ulaştırılamaz nitelikteki çıkarları nedeniyle karşı çıkmasıyla ilgili bir kavramdır.

Uluslararası alanda da çatışmalar genellikle taraflardan birinin ulusal güvenliğinin veya hayati saydığı çıkarlarının diğer devlet tarafından tehdit edildiğini düşünmeye başlamasıyla çıkmaktadır. Yani özünde varlığını koruma gerekçesiyle veya uluslararası sistemden hoşnut olmadığı ve bunu kendi lehinde yeniden yapılandırmak istediği zaman gündeme gelmektedir.

 

Günümüzdeki alt-sistemlerin çoğunda, uluslararası sistemin hiyerarşik/çok merkezli yapısının belirleyici etkisinden otonom olduğu ölçüde klasik güç dengesi sisteminin özelliklerini gözlemek mümkündür. Bilindiği gibi, özellikle Soğuk Savaş döneminin yarattığı, bu sistemin son dönemlerinde zaten aşınmış olan ideolojik şalın kalkması ile kendini özellikle bölgesel siyasetler düzeyinde hissettiren çıkara dayalı güç dengesi anlayışı iyice belirginleşmiştir. Bu defa da devletlerin dış siyasetlerinde dini ve etnik faktörlerin birincil öneme sahip olduğuna, olacağına dair değerlendirmeler ortaya çıkmıştır. Buna en belirgin örnekte; Samuel P. Huntington’ın ‘’Medeniyetler Çatışması’’ adlı tezidir.

Ünlü Amerikalı siyaset bilimci ve karşılaştırmalı politika uzmanı Samuel Huntington (1927-2008) da bu akımın 20. yüzyılda ön plana çıkmış önemli temsilcisidir. Huntington göre ‘’Medeniyetler Çatışması’’ Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden 1990’lı yıllardan itibaren uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını ve 21. yüzyılda da bu trendin devam edeceğini ifade eden bir tezi ortaya atmıştır. Huntington, temel olarak küresel politikanın yüzlerce yıllık birikimler sonucu oluşmuş kültürler çerçevesinde şekillendiğini ve kültürel olarak dünyada çeşitli blokların oluştuğunu savunur. Hatta ona göre bu kamplaşma Soğuk Savaş dönemi kapitalizm ve Marksizm ayrışmasından çok daha şiddetli ve tarihi temelleri olan bir çatışmadır. 11 Eylül olayları sonrası Huntington’ın ünlü Medeniyetler Çatışması tezinin doğrulandığını ileri sürenler olmuştur. Günümüz dünyasını anlamaya yönelik olarak Rusya ile Amerika arasındaki Soğuk Savaşın sona ermesi ve sonrasında oluşan yeni dünya düzenini çözümler. Bu bağlamda Medeniyetler Çatışması, Fukuyama’nın bahsettiği tarihin sonu kavramından önce bu çatışmanın yaşanacağı görüşündedir. Çatışma kavramı zamanla Batı ve İslam arasına sıkıştırılıp kalmıştır. Samuel Huntington ve onun Medeniyetler Çatışması tezi paralelinde düşünenler etnik ve siyasal çatışmaların temelinde medeniyetler ayrımının yattığına inanmakta ve özellikle tarihi, ideolojik ve dini-kültürel sebeplerle birbirine düşmanlık güden medeniyetlerin çatışmasının kaçınılmaz olduğunu ileri sürmektedirler.

Bu düşünceden hareketle Huntington, dünyadaki sınırları kesin olarak belirlenmiş dokuz medeniyete Batılı, İslam, Latin Amerikalı, Afrikalı, Çinli, Hindu, Ortodoks, Budist, Japon ayırır. Dahası dünyanın geleceğine yön verecek olan en geniş coğrafyalara yayılmış iki medeniyet (Batılı ve İslam) arasında Carl Schmitt’in dost-düşman (friend-foe) ayrışmasında olduğu gibi kaçınılmaz bir çatışma olacağını iddia eder. 19. yüzyıl dünyasında yaşamadığımız ve küreselleşmenin doğal sonucu olarak dünyayı Batılılar ve Doğulular ya da Müslümanlar diye keskin bir hatla ayıramayacağımız düşünülürse, Huntington’ın tezi oldukça zayıf kalmaktadır. Bugün İslam dini Batı’da Yahudilikten ve Hristiyanlık dışındaki diğer tüm dinlerden, daha fazla inanana sahiptir ve İslam ile çatışmaya girecek olan Batı kaçınılmaz olarak kendi içindeki bu azımsanamayacak nüfusla da sorun yaşamak zorunda kalacaktır.

Bu bağlamda Huntington, bu coğrafyada meydana gelen siyasi çekişmelerin ve tüm büyük savaşların sebebini İslam-Batı arasındaki çekişmeye bağlamaktadır. Huntington şu anlamda eleştirilmiştir; Çeşitli medeniyetler arasındaki tarih boyunca süregelen ilişkileri ve etkileşimleri küçümsemesi, hatta görmezden gelmesi, sınırları kesin olarak çizilmiş birbirinden tamamıyla bağımsız ve farklı medeniyetlerin sürekli bir çatışma içerisinde olduğunu iddia etmesidir. Tüm bunların altında barındırdığı olasılık, esasen iki kutupluluğun kalkmış olduğu bir dünyada ulusların, grupların ve bireylerin yeni bir kimlik arayışının doğuracağı sonuçların başka bir ifadesidir.

Sonuç olarak ise şöyle diyebiliriz; Uluslararası tüm çatışmaların kaynağında tarafların farklı değerlere sahip olmaları yatmaktadır. Farklı değerlere sahip olan taraflar olayları ve olguları farklı bakış açılarıyla değerlendirmekte ve tanımlamaktadırlar. Etnik, dini ve ideolojik farklılıklar ( Katolik/Protestan, Komünist/Antikomünist, ABD/SSCB, Arap/İsrail, Sünni/Şii ) bu tür irrasyonel etkileri arttırdığından çatışmalara yol açmaktadır. Bu tür farklılıklar tarafların durumu farklı tanımlamasına yol açmakta ve kendi davranışını meşrulaştırmasını sağlamaktadır.

Gamze KACAR

TUİÇ Stajyeri

 

Kaynakça

Faruk SÖNMEZOĞLU – Uluslararası İlişkilere Giriş

Tayyar ARI – Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika

http://haber.stargazete.com/acikgorus/medeniyetler-catismasi-tezine-yeniden-bakmak-the-west-and-the-rest/haber-785194

http://ydemokrat.blogspot.com.tr/2010/12/samuel-huntington-ve-medeniyetler.html

http://tr.wikipedia.org/wiki/Medeniyetler_%C3%87at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...