Trablus şehrinde yerleşik Lübnan-Türk Cemiyeti, Türkiye ve Lübnan arasında ilişkilerin gelişimi için son derece önemli faaliyetler gerçekleştiren Lübnanlı bir sivil toplum kuruluşu. Son yıllarda Türkiye ve Lübnan arasında gelişen siyasi ilişkilere paralel olarak toplumlar arası bağların da güçlendiği, kültürel ilişkilerin arttığı bir süreç yaşanmaktadır. Lübnan-Türk Cemiyeti gerçekleştirdiği projelerle bu doğrultuda önemli bir işlev görmektedir. Lübnan-Türk Cemiyeti Başkanı Zaher Sultan ile Cemiyet’in faaliyetleri ve Lübnan’daki Türkiye algısı konuları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
ORSAM: Sayın Sultan, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
SULTAN: 1860-1890 yılları arasında dedemin dedesi Ahmet Efendi Sultanızade Osmanlı Dönemi’nde Trablus kadısı idi. Dedelerimizin iki tanesi Çanakkale Savaşı’nda şehit olmuş. Dedelerimizin çoğu Türkiye’de İstanbul Üniversitesi’nde okumuş. Ailemizde birkaç tane hukukçu var. Hatta biri Sultan Abdülhamit Dönemi’nde kaymakamlık yaptı. Lübnan’a ulaştıktan kısa süre sonra hastalığa yakalandı ve vefat etti. Sonraki 82 yıl içinde Türkiye’yle ilişkilerimiz tamamen kesildi. Ben üniversite çağına gelince bazıları Türkiye’ye gitmemi önerdi. Dedelerimizden de eğitimle ilgili olumlu eleştiriler duymuştuk. Başvurdum ve Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandım. 1996-2000 yılları arasında bu üniversitede okudum. Master devam ediyor. Şuan tez aşamasındayım. 2003 yılında Lübnan’a döndüğümde eski planlarımızın faaliyete geçmediğini gördüm. O dönemde büyükelçilikte Yunus Demirer vardı. Bizim bir cemiyet kurma fikrimiz vardı ve Yunus Bey de bunu destekliyordu. Daha sonra Sayın Büyükelçi Serdar Kılıç’ın döneminde Lübnan-Türk Cemiyeti’nin kurulması tekrar önerildi. 2010 yılının Mayıs ayında cemiyetin kurulması için başvuruda bulunduk. 9 ay sonra onay aldık.
Lübnan Türk Cemiyeti’nin temel olarak kuruluş amacı nedir?
Ana hedefimiz Lübnan ve Türkiye arasındaki bağları güçlendirmektir. İki ülke halkları arasındaki ilişkilerin daha kuvvetli hale gelmesini sağlamaktır. Lübnan Hükümeti’ne ve Lübnan siyasetine hiç karışmamaktayız.
İki halk arasında köprü kurmak amacıyla ne gibi faaliyetler yaptınız ve bundan sonra yapmayı planlıyorsunuz?
Sayın Başbakan zaten bize yolumuzu çiziyor. Mavi Marmara olayından sonra bir teşekkür yarışı düzenledik. Hatta Türk gazetelerinde de yer buldu. TOBB tarafından hazırlanmış Türkiye’de olan tüm fuarları tanıtan bir dosya var. O dosyayı basıp Lübnan’da dağıtmayı planlıyoruz. Bu sayede iş adamları, halk, seyahat acenteleri Türkiye’de olan tüm fuarları tanımış olacak. Bu Lübnanlı olup Türkiye’yle çalışmak isteyenleri bilgilendirme amacıyla yaptığımız bir faaliyettir.
Peki, bu kapsamda somut bir adım atıldı mı?
Bu dosya elektronik ortamda hazırlandı ve tüm firmalara e-posta yoluyla iletildi. Çoğu firma yapıcı eleştirilerde ve tekliflerde bulundu. Bu doğrultuda mühendislerden ve işadamlarından oluşan 6 kişi 17. Enerji ve Çevre Konferansı’na katıldık. Konaklama masraflarımız firmalar tarafından karşılandı. Mesela İnegöl’de Modef var. Bizden mobilya ticareti yapan 20-30 kişi istediler. Antalya’da Yapex var. Onlar da müteahhitlik yapan 10 firma listesi istediler.
Peki, siz bu konuyla ilgili Türkiye’den hangi kurumlarla irtibat halindesiniz?
Biz sadece Türkiye’deki özel firmalarla bağlantı halindeyiz. Bu organizasyonu yapan firmalarla iyi ilişkiler içindeyiz. Ama TOBB’la da görüşmek istiyoruz. Bunun dışında bir yayınımız var. Geçen sene Cumhuriyet Bayram’ında 1. sayımız çıktı. Destek buldukça yeni baskılar yapıyoruz. Ayrıca Trablus’ta faal şekilde Türkçe dersi verilmiyordu. Biz bir dil merkeziyle görüştük. İki aylık eğitim için öğrenci başına 50 $’a anlaştık. Türkçe dersi veren hocamız Türkiye’den Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevlendirmesiyle geliyor. Şu an 3 hocamız var, Trablus’ta, Beyrut’ta ve güneyde. Dersler Beyrut’ta Mardinliler Derneği’nde, güneyde ise bir yetimhanede veriliyor. Trablus’ta açılan ilk kursa 40 öğrenci başvurdu. Şu an da 6 sınıf ve 66 öğrenci var.
Anladığım kadarıyla her geçen gün artan bir talep var. Peki, bu artışın nedeni nedir?
Lübnan ve Türkiye arasındaki bağlar henüz oturma aşamasında. Yeni yeni olgunlaşan ilişkiler halkı da istekli hale getiriyor. Türkiye üzerine doktora yapmak isteyen öğrenciler var. Türkiye’nin siyasi durumu ve Ortadoğu’daki hakimiyeti yeni anlaşılıyor. Örneğin, Başbakan İsrail konusunda rest çektiğinde binalara fotoğrafları asılıyor. Yani Türkiye’nin bölgedeki rolü arttıkça ve daha etkili olmaya başladıkça Lübnan halkının da Türkiye’ye ilgisi artıyor.
Başka ne tür projeleriniz var?
Ufak tefek çok projemiz var. Mesela Türk Bayrağı olan 2011 takvimi, cep takvimi yaptık. Bu takvimde hem Türk Bayramları hem de Lübnan’daki bayramları var. Bunun dışında devamlılığımızı sağlamak için Türkiye’ye eğitim almaya gelmiş, Türkiye’de nefes almış, yemek yemiş, yaşamış insanlar gerekli. Son yıllarda Lübnan’dan Türkiye’ye okumaya gelen öğrenci sayısı çok azalmıştı. Bu nedenle Türkiye’deki üniversitelerin tanıtımını yapıyoruz. “Türk Üniversiteleri Fuarı” isimli bir projemiz var. 11 Nisan 2011’de bu fuarlardan ilkinin açılısını yaptık. Büyükelçimiz Sayın İnan Özyıldız’ın destekleriyle YÖK’e yazı gönderildi ve tüm üniversitelere dağıtımı sağlandı. Trablus’ta düzenlenen fuara Kıbrıs dahil olmak üzere Türkiye’den hem özel hem de devlet olmak üzere 13 üniversite katıldı; Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Muğla Üniversitesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Zirve Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Kıbrıs’taki 5 üniversite. Bunlara ek olarak 5 üniversitelerimizin rektörleri katıldı. Fuarı yaklaşık 1300 öğrenci ziyaret etti. Hem lise dönemindeki öğrenciler hem de master, doktora yapmak isteyen öğrenciler vardı. Fuarımızın ikincisini 2012 yılında Şubat ayında düzenlenmeyi planlıyoruz. Eğer masraflarla ilgili bir sıkıntı yaşamazsak önümüzdeki sene hem Beyrut’ta hem de Trablus’ta yapacağız. Bir de cd hazırladık. Türkiye’de yapılan birçok videoyu birleştirdik. Müzikli bir tanıtım videosu oldu ve halka dağıttık. Türk bayraklı imsakiyeler hazırladık.
Peki, bunlar için finansmanı nereden buluyorsunuz?
Finans kaynağımız bağışlar.
Türk ve Lübnan halklarının kaynaşması adına yapılan bu önemli faaliyetlere Türkiye nasıl destek olabilir? Türkiye’den neler bekliyorsunuz.
Büyükelçimiz Sayın İnan Özyıldız sağ olsun tüm manevi desteği vermektedir. Bu projelerin finansmanlarına destek olunması bizim için çok önemli. Yapmak istediğimiz birçok proje var. Çoğu zaman finansman bulmakta zorlanıyoruz, borçlanıyoruz. Eksik kalan kısmını kendi bütçelerimizden tamamlıyoruz. Eğer Türkiye’den destek görürsek hem daha kapsamlı hem de daha fazla proje yapabiliriz. Örneğin öğrencilerle iletişime geçtiğimizde büyük bir eksik olduğunu fark ettik. Buradaki öğrenciler Türkiye’yi tanımıyorlar. Sadece dublajlı dizilerle bu iş olmaz. Öğrenciler “Ben Türkiye’ye gidersem ne kazanacağım? Üniversitelerde eğitimler nasıl?” gibi konularda çok bilgisizler. Biz “eve nasıl girebiliriz” diye düşündük. Lise öğrencilerine yönelik %70’i Türkiye, %30’u Lübnan haberlerinden oluşan bir dergi hazırlamaya karar verdik. Bu dergileri sembolik bir ücretle satarak öğrencilere ulaşma imkanı bulacağız. Bu sayede “Türkiye’deki üniversitelerde eğitim ne durumda? Hangi araştırmalar yapılıyor?” gibi sorulara cevap verirken, Türkiye’den turizm haberlerini hatta yemek tariflerini bile iletebiliriz. Bu derginin evdeki her yaş gurubunu hedef almasını ve Türkçe eğitimine katkı vermesini sağlayacaktır. Bu proje sadece Lübnan değil tüm arap ülkelerinde yüreyebilecek bir projedir.
Son olarak, Lübnan Türkmenlerine yönelik sizin ya da Türkiye’nin gerçekleştirdiği projeler nelerdir?
Bizim cemiyetimiz herkese açık. 20 tane komisyonumuz var. Biz sadece Akkar’da bulunan iki köydeki insanları Türkmen olarak saymıyoruz. Bilinen soyadlar var. Onları da Türkmen olarak saymak gerekmektedir. Beka’daki Türkmenlerle ise henüz temasa geçemedik. Sayın Başbakan geldiğinde üç tane projemiz oldu. Biri Trablus’ta akıl hastanesi açılması idi. Bu proje için Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ “AB standartlarına göre yerleşim yerlerinde küçük dispanserler açılabilir” dedi. Diğer projemiz hem iş imkanı hem turizm hem de sulama hem de içme suyu açısından önemli olan Denniye bölgesinde “Türkiye” adı taşıyan Barajı Taran Köyünde gerçekleşebilecek bir projedir. Üçüncü projemiz ise tarımla ilgiliydi. Fakat bu konularda henüz bir gelişme yaşanmadı. Biz Türkiye’nin adını taşıyan kalıcı projeler yapmak istiyoruz. Para dağıtmak, yemek dağıtmak geçici şeylerdir. Ev hanımlarına yönelik projeler yapılabilir. Biz belediyeleriyle görüştük. Meslek öğretme amaçlı bir proje hazırladık. Küçük bir itfaiye gibi bazı istekler de geliyor. Çünkü itfaiye yakın köylere bile bir saat uzaklıktadır. Ayrıca Cinan Üniversitesi’nin 2011 hazırladığı Türk Kültür günü faaliyetinde“Öğretmen Olmadan Nasıl Türkçe Öğrenilir” diye bir kitapçık dağıttık.
Sayın Sultan teşekkür ediyoruz.
* Bu röportaj 29 Ağustos 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Oytun Orhan
ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Kaynak: ORSAM