Libya’da yeni bir dönem başlıyor. Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı, geçici devlet başkanı gibi oldu, yeni bayrak eskileriyle değiştirildi, yeni büyükelçiler atanıyor. Dış dünya açısından Yeni Libya yeni bir oyuncu görüntüsüne bürünürken iç yapıda ne tür yenilikler olacağı belirsizliğini koruyor. Direnişçi olanlar iktidar, iktidar olanlar direnişçi oldu. Dolayısıyla Libya’daki her türlü duruma direnen birileri oluyor. Bu da istikrarlı bir dönem açısından soru işaretlerine neden oluyor.
Kaddafi bulunamadığı sürece, taraftarlarının şiddete dayalı siyaset sürdürecekleri ve yeni kadrolara iş yaptırmamaya çalışacakları söylenebilir. Kaddafi ölür ya da öldürülürse, bunu zafer olarak ilan edecekler olduğu gibi, ülkesini yabancılarla işbirliği yapan direnişçilere karşı kahramanca savunurken şehit düşen bir lider olarak değerlendirenler de olacak. Yakalanıp yargılanır ise, eski iktidar-yeni direnişçiler şiddetin dozunu arttırabilecek, ancak bundan önemlisi Kaddafi’nin söyleyecekleri olacak. Eğer bir mahkeme kurulur ve oturumlar canlı yayınlanırsa muhtemelen Avrupalı liderlerin bir kısmının uykuları kaçacak, zira Kaddafi kendi yaptıklarının meşruiyetini savunmak için “yabancı”ların iki yüzlülüklerini anlatıp duracak.
Yabancılar
“Yabancılar”ın ikiyüzlülüğü savı Türkiye’de de kolaylıkla taraftar bulur, “adam haklı valla” türünden yorumlar yapılır. O yabancılar destek vermeselerdi Kaddafi gibi bir varlığın devrilemeyeceği akıllardan uzaklaşırdı. Muhaliflerini öldüren, asla eleştiriye tahammül etmeyen, para musluğunu kendisi açıp kapayan, istediği büyükelçi ya da devlet başkanını çadırından kovan Kaddafi’nin kendisini halkın üstünde görüp sanki seçilip de gelmiş gibi davranması sonucu yaşamlarını kaybedenleri her daim hatırlamak gerekiyor. Hiçbir ülkede hiçbir karar alıcı kişi ya da kurum artık sadece kendisine bakarak davranamaz. Ya Uluslararası Ceza Mahkemesi ya NATO ya da UEFA devreye giriverir.
“Yabancılar”ın ikiyüzlülüğünü petrol iştahı ile de açıklamak mümkün, bu değerlendirmenin de epeyce taraftarı bulunuyor. Emperyalizm literatürünün siyaset dilinden arınmadığı çevrelerde petrol-işgal ilişkisi çarçabuk kurulabiliyor. Ancak tersinden de bakmak mümkün. Kaddafi, uçak üreterek değil petrol satarak ülkesini ve kendisini geçindiriyordu ve bu petrolü de Avrupa’ya satıyordu. Dolayısıyla Avrupa’nın petrolü ele geçirmesine gerek yoktu, zaten işletme ayrıcalıkları vardı, borular döşenmişti. Liderle anlaşarak petrole ulaşmak, savaşarak ele geçirmekten daha az maliyetlidir.
Yeni ittifaklar ihtimali
Petrolü savaşarak ele geçirmek, ancak daha önceki transfer biçiminde değişiklik olma ihtimaliyle devreye girebilir. Kaddafi’nin koltuğunu kaybedip yerine Avrupa ile petrol konusunda başka türlü anlaşmalar yapacak kesimlerin güçlenme olasılığı dikkate alınır; petrolün Avrupa yerine başka yerlere satılma ihtimali artar ya da Libya’dan daha fazla petrol alınmasıyla Avrupa’nın başka yerden daha az alması sağlanmaya çalışılır. Muhtemelen Libya’da hepsi birden söz konusu oldu. Dolayısıyla önce yıkıp sonra yapmaya talip olan “yabancılar” aslında akışın yönünü değiştirmeye kalkışanlara karşı onu eski yatağına yeni kadrolarla oturtmayı denemiş durumdalar.
Sorun, bu yeni kadroların eski ilişkilere razı olup olmayacaklarında. Ayrıca “yabancı”ların kendi aralarında rekabet edip etmeyecekleri, operasyonlara katılmayan Almanya gibi “yabancıların” kenarda bekleyip beklemeyecekleri ve Rusya’nın kaybetmeye razı olup olmayacağı da önemli. Anlaşılan o ki Türkiye’yi Libya konusunda yeni ittifak önerileri bekliyor. Umalım ki Türkiye bu teklifleri AB pazarlığı çerçevesinde değerlendirsin.
Beril DEDEOĞLU
Kaynak: Star Gazetesi