Latin Rüzgârından Arap Baharına

Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkilerinin yoğun olarak tartışıldığı şu günlerde teknolojinin gelişmesiyle birlikte bölgelerarası mesafe km’lere bağlı olmaktan çıkmış, toplumlararası etkileşim daha çabuk ve etkili olmaya başlamıştır. Dünyanın bir ucunda yaşanan bir olay, bir diğer ucundaki bölgeyi kolaylıkla etkileyebilir hale gelmiştir. Son yıllarda toplumlararası farkındalık hiç olmadığı kadar artmış ve dünya görünenin aksine kapalı bir kutu olmaktan çıkmıştır. Nitekim son zamanlarda Ortadoğu’da yaşanan demokratik dalgalanmalar ülkelerarası etkileşimin en güzel örneklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda Latin Amerika ve Ortadoğu’yu sosyal ve siyasal dönüşümleri açısından incelemek faydalı olacaktır.

Latin Amerika ve Ortadoğu iki ayrı coğrafyada bulunmalarına rağmen bilinenin asine tarihi, siyasi ve iktisadi olarak güçlü bağları olan iki önemli bölgedir. Yıllar önce diktatör rejimlerle yönetilen Latin Amerika ülkeleri, bugün Arap ülkelerinin yaşamakta olduğu dönüşüm sürecini sancılı bir şekilde geçirmesine rağmen bu sınavı başarıyla geçtiğini söyleyebiliriz. Öyle ki siyasi istikrara kavuşup, toplumsal çeşitliliği çatışmaya dönüştürmeden ekonomik alanda atağa geçen Latin Amerika ülkeleri, bugün dünyanın en büyük ekonomileri arasında gösterilmektedir. Örneğin, Brezilya dünyanın en büyük yedinci Ekonomisi konumundadır. [1]

Sosyal ve ekonomik alanda kendini tamamlayamamış bir demokratik dönüşüm süreci yarım kalmış demektir. Özellikle toplum içerisindeki huzursuzluğun ve istikrarsızlığın varlığı siyasi, iktisadi ve hukuki olarak ilerlemenin önüne geçecektir. Örneğin,  Latin Amerika’nın 14.yy’da keşfinden sonra bu yeni dünyada yaşayan ırklara Avrupalıların da katılmasıyla oluşan etnik gruplar toplumsal birlikteliği sağlayabilmişlerdir. Ancak Ortadoğu’da etnik çeşitliliğin iç savaşa dönüşebileceği korkusu her daim bulunmaktadır. Sosyal ve ekonomik olarak ezilmiş halk grupları yaşanabilecek herhangi bir kargaşada toplumsal çatışmanın fitilini ateşleyebilirler. Bu sebeple toplum sadece siyasi ve ekonomik sınavdan değil aynı zamanda sosyal bir sınavdan da geçmektedir. Bunun örneklerini Irak ve Libya gibi birçok ülkede görmüştük. Dolayısıyla Ortadoğu’da sosyal adaleti sağlamak için, etnik grupların hem siyasal hem de ekonomik olarak adil bir paya sahip olması gerekmektedir.

Latin Amerika’da sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar iktidarın dönüşümüne neden olmuş ve toplumsal bilinç halkın ortak hareket etmesini sağlamıştır. Diktatör rejimlere başkaldırının temelinde hep bu sorunların olduğunu görmekteyiz. Nitekim Ortadoğu örneği de bundan pek farklı değildir. Açıkçası Latin Amerika gibi bir örnekten yararlanmak ve bunu değerlendirmek Ortadoğu için şüphesiz faydalı olacaktır. Bu bağlamda Arap dünyasının, demokratik dönüşüm yaşamış ülkelerin deneyim ve tecrübelerinden yararlanması için 5-6 Haziran 2011 tarihinde Kahire’de UNDP işbirliğiyle “Demokratik geçiş” formu düzenlenmiştir.[2] Bu forma Mısır, Ürdün, Fas, Yemen, Tunus gibi Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Meksika, Brezilya, Şili gibi Latin Amerika ülkeleri de katılmış, deneyimlerini Arap dünyası ile paylaşmıştır.

Ayrıca Latin Amerika ve Ortadoğu arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla kurulan ASPA Grubu (South America and Arab Countries) üçüncü zirvesini 26 Eylül 2012’de Peru’nun başkenti Lima’da gerçekleştirecektir.[3] İki bölge arasındaki siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, çevresel ve teknolojik işbirliğinin yanı sıra Arap dünyasındaki dönüşüm süreci de değerlendirilecektir. İlk toplantısını 2005 yılında Brezilya’da yapan grup, geçen yıl Arap Baharı’nın patlak vermesiyle üçüncü zirvesini Eylül 2012 yılına ertelemiştir. Bu gelişmeler iki bölgenin birbirine verdiği önemi göstermektedir. Son yıllarda ekonomik faaliyetleri ile gelişme gösteren Latin Amerika ülkeleri, Arap Dünyası ile ilişkilerini geliştirme konusunda oldukça heveslidir.

Latin Amerika ülkelerinin sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki tecrübeleri Ortadoğu ülkeleri için altın bir fırsat gibi gözükmektedir. Bu deneyim ve tecrübeleri Arap Dünyası ince eleyip sık dokumalıdır. Zira sosyal, ekonomik ve hukuki alanda kendini gösteremeyen dönüşüm süreci eksik kalacak ve daha da vahim sonuçlara neden olabilecektir. Ayrıca askeri iradenin yönetimdeki etkisi, iktidarın geleceğini tehlikeye sokacak ve halkın huzurunu bozacaktır. Halk isyanlarının ardından asker-sivil çatışmasının yaşandığı birçok Arap ülkesi, bu durumu açıklamaya yeterlidir.

Yazının devamı için tıklayınız…

Tuba AKTAŞ

TUİÇ AKADEMİ

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...