Lahey’den Gelen Karar ve Kıbrıs’taki Statüko

2008 yılının Şubat ayında Kosova’nın bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etmesi ve birçok ülke tarafından tanınması, Kosova’nın KKTC’nin durumuna örnek teşkil edebileceği, uzun vadede Kıbrıs’ın Kosovalaşabileceği ihtimalleri konuşulmuştu. O dönemde ılımlı lider Dimitris Hristofyas’ın güney’de seçimleri kazanmasıyla,  adada referandum sonrası ortaya çıkan moral bozukluğunun yerini çözüm umutları almıştı. Talat ve Hristofyas gibi çözüm yanlısı iki liderin aynı anda görevde bulunmaları adada bir uzlaşmaya varabilme ihtimalini hiç olmadığı kadar yüksek noktalara taşımıştı. Ancak liderlerin iki yıl sürdürdükleri müzakere sürecinde gözle görünür bir sonuç elde edilemedi, bir takım başlıklarda ilerlemeler sağlansa da, mülkiyet ve toprak gibi zorlu konularda tarafların derin görüş ayrılığı içerisinde olduğu bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Kıbrıs’ta hal böyleyken, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’ndan Kosova’nın tek taraflı bağımsızlığının legal olduğu yönünde bir karar geldi. Lahey’e göre Kosova’nın bağımsızlığı yasal temellere dayanıyor ancak kararın herhangi bir bağlayıcılığı yok, yalnızca tavsiye niteliği taşıyor.  Kosova halen bazı ülkeler tarafından tanınmasa da, durumunun Kıbrıs’tan çok daha iyi olduğu su götürmez bir gerçek.  2008 yılında, aşağı yukarı aynı günlere denk gelen Kıbrıs müzakerelerinin başlaması ve Kosova’nın bağımsızlık bildirisinin üzerinden iki yılı aşkın bir zaman geçti. Kosova’da durum buyken, Kıbrıs’ta başka neler oldu? Öyle görünüyor ki Türk ve Rum taraflarının olası bir çözümden beklentileri çok farklı. Başka bir deyişle müzakere konuları üzerinde her iki tarafın da birbirine taban tabana zıt talepleri var. Bu sebeple iki toplum tıpkı Belçika’da olduğu gibi asgari müştereklerde hala buluşamadı. Belçika modeli Kıbrıs için en fazla önerilen çözüm. Ancak bunun için gerekli olan minimum düzeydeki uzlaşmalardan çok uzakta görünüyoruz. Başka bir deyişle müzakerelerde iki yılda bir arpa boyu kadar mesafe kat edilemedi. Talat’ın seçimi kaybetmesi ve yerine Eroğlu gibi konfederasyon ya da tam tanınma gibi fikirleri benimsemiş bir liderin gelmesi müzakerelerin birleşmeyle sonuçlanması ihtimalini bir miktar daha aşağıya çekti.  

Peki Kıbrıs’ın Kosovalaşması ne derece mümkün? Kimi çevrelere göre KKTC için örnek teşkil edebilir, kimi çevrelere göre ise Kıbrıs’la Kosova’nın durumu çok farklı. Meseleye teorik olarak baktığımızda Belçikalaşma, Tayvanlaşma, Çekostovakyalaşma mümkün olduğu kadar Kosovalaşma da mümkündür. Ancak ortada duran en önemli gerçek adadaki statükonun artık sürdürülmesinin hem Türk tarafı hemde Rum tarafı için mümkün olmadığıdır. Kıbrıs’ta yavaş yavaş statükonun sonuna yaklaşıyoruz. Şimdi önemli olan 2004 yılındaki referandumla elde edilen moral üstünlüğü Rum tarafına kaptırmamak. Referandumda hayır diyerek Rumların ada bir çözüm istemediği bir nebze de olsa uluslararası kamuoyunda anlaşıldı. Bundan sonra yapılması gereken, AK Parti(AKP)’nin uygulamaya koyduğu bir adım önde olma politikasını devam ettirmek. Bu bağlamda hiçbir koşulda masadan kalkan taraf olmamak. Şu anda öyle bir denklem var ki masadan kaçan taraf çok ağır bedeller ödeyecek. Sayın Eroğlu kişisel olarak federal bir çözüme inanmasa dahi Rum tarafının çözümsüzlüğün asıl nedeni olduğu anlaşılana kadar müzakerelere devam etmeli ve Türk tarafının Birleşmiş Milletler parametrelerine dayanan adil bir çözümü istediğini tüm dünyaya duyurmalıdır.

Kosovalaşma ancak Rum tarafının masadan kaçtığı ve uluslararası toplum nezdinde çözümsüzlüğün nedeni olarak görüldüğü bir konjonktürde mümkün olabilir.  Küreselleşmeyle birlikte sınırların minimuma, ülkeler arasında birlikteliğin maksimuma geldiği, Avrupa Birliği’nin federal bir yapıya bürünmeyi tartıştığı günümüzde Kıbrıs gibi küçük bir adada ortadan geçen bir sınır günümüz dünyasının şartlarına uyumlu olmayacaktır. Bu sebeple Kıbrıs için en uygun çözüm iki toplumlu, iki devletli, eşitlik ilkesine dayanan, asgari müştereklerde buluşulan federal bir modeldir. AK Parti(AKP) iktidara geldiği günden bu yana tereddütsüz olarak bu fikri savunmaktadır, bir adım önde olma politikasıyla KKTC’de çok şeyler değişmiş, Kuzey Kıbrıs’ın dünyadan kopukluğu bir nebze de olsa azaltılmıştır. Sayın Eroğlu Türkiye’nin ortaya koyduğu bir adım önde olma politikasıyla görüş birliği içerisinde müzakerelere devam etmeli, birincil olarak federal bir çözüm için çaba göstermelidir. Bu saatten sonra direkt olarak tam tanınma fikrinin savunulması mümkün değildir, faydadan çok ciddi zararlara neden olur. Böyle bir durumda KKTC çok daha ağır ambargolara maruz kalabilir. Artık sona yaklaşıyoruz, fazla karamsar olunmaması gereken bir zaman dilimindeyiz.  Yeter ki masadan kaçan Türk tarafı olmasın, çözüm olmasa bile statüko devam etmeyecek çok farklı alternatifler gündeme gelecektir.    

 {jcomments on}

 

Uluhan Ceran

KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...