Kuzey Kore’nin Nükleer Denemeleri Devam Ediyor

Kuzey Kore’nin artık devamlılık oluşturan nükleer denemelerine dün bir yenisini daha eklediği belirtildi. Kuzey Kore’nin son nükleer denemesi, en büyük ekonomik destekçisi Çin tarafından bile tepki almasına rağmen Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı’nın denemelere devam edebileceklerini açıkladığı öğrenildi. Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada ABD’nin bu konuya tepki göstermesi halinde işlerin daha da karışacağını ve nükleer denemelere ABD’den gelecek en ufak bir engel karşısında devam edeceklerini de ifade ettiği bildirildi.

Kuzey Kore hükümeti, ABD’nin yaptığı resmi kınamadan sonra hemen yeni bir açıklamada daha bulundu.  “Bizim aslında nükleer denemelere ihtiyacımız da yok, böyle bir planımız da yoktu.” ifadelerinin yer aldığı bakanlık duyurusunda, “ABD’nin, bizim uydu fırlatma hakkımıza saygı gösterip, yumuşayarak güvenliğin temin edildiği yeni sayfa açmak ile bize karşı düşmanca politikalarını devam ettirip yanlış yollara girme gibi önünde iki sayfa vardır.” ifadelerinin kullanıldığı aktarıldı.

Uzmanların görüşlerine göre, Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı’nın yapmış olduğu söz konusu açıklamanın ardında ABD’nin Kuzey Kore politikalarına bağlı olarak diyalog kapısını açık bıraktıklarının olduğudur. 

Bu noktada sorulması gereken soru şu: Kuzey Kore’nin yaptığı bu nükleer denemelerin ardında gerçekte ne var? Teknolojik güç göstergesi mi yoksa siyasi provakosyon mu?

Bilindiği gibi Kuzey Kore nükleer teknolojiye sahip bir ülkedir. Sovyetler Birliği parçalanmadan önce en büyük maddi ve manevi desteğini SSCB’den alırken bu birliğin yıkılmasından sonra Çin, Kuzey Kore’nin en önemli destekçisi oldu. Başlarda Kuzey Kore’nin amacı nükleer teknolojiyle silahlanarak Kore’nin bütünlüğünü yeniden sağlamaktı. Ancak bu durum SSCB’nin yıkılmasıyla dünyada kendini ‘süper güç’ ilan eden ve kendinden başka ekonomik, siyasi ve özellikle askeri anlamda başat bir rakip istemeyen ABD’nin işine gelmemişti. Ne de olsa Uzak Doğu’da güçlü ve birlik içinde bir Kore ABD’nin dünyadaki ‘sözde saygınlığını’ zora sokacaktı. Böyle bir ortamda ABD için yapılabilecek en mantıklı şey Güney Kore’yi destekleyerek bu birleşimin önüne geçmekti ve öyle de yaptı. Öte yandan Kuzey Kore, komşusu Çin tarafından da ekonomik olarak desteklenmek durumunda kalmıştı. Çünkü nükleer teknoloji gücünü elinde bulunduran bir Kuzey Kore’nin yaptığı bilimsel çalışmalar sonucu elde ettiği bombaları denemesi için gerekli boş alan Çin’in çevresinde mevcuttur. Nükleerle verilebilecek zararı kontrol altında tutmak için Kuzey Kore’ye destek vermek durumunda kalan Çin de doğal olarak ABD’nin karşısında yer almış bulunuyordu. Japonya’yı da yanına çeken Kuzey Kore’nin amacı Kore birliğini oluşturmaktan sapmış, kendi güvenliğini sağlamak ve mevcut kaynaklarını korumak olmuştu. Ancak bunun için öncelikle hem sahip olduğu nükleerle gücünü ABD’ye kabul ettirmeli hem de ABD ile bir anlaşma yaparak saldırılara karşı kendini güvence altına almalıydı. Nükleer teknolojinin kendi için büyük bir tehdit oluşturduğunun farkında olan ABD’nin de anlaşmaya yanaşmaması sonucunda Kuzey Kore-ABD çekişmesi 90’lı yıllardan beri etkisini yitirmeden günümüze kadar süregelmiştir. Her iki ülkenin de geri adım atmaması, ABD’nin baskılarını arttırmasına, Kuzey Kore’nin ise nükleer silahlanmasını ve denemelerini sıklaştırmasına neden olmuştur. Hatta Kuzey Kore’nin geçtiğimiz ay medyaya sunduğu söylemlerde açıkça bir sonraki nükleer denemelerini ABD üstüne yapacaklarını belirtmeleri ABD’ye karşı resmen bir meydan okumaydı.

Kıtalar arası gerçekleşen hatta her an savaşla son bulabilecek farklı nitelikte bir ‘Soğuk Savaş’ olduğunu söyleyebileceğimiz bu tablo karşısında ise zarar gören yine halk olmaktadır. Nükleerin zararının ne boyutlara ulaştığının en acımasız ve vahşi örneğini Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarında gören dünya kamuoyu ise Kuzey Kore’nin bu nükleer denemelerini kınamaktadır. Slovenya da Kuzey Kore’nin bu çıkarcı nükleer silahlanma programına tepki göstermekte gecikmedi. Slovenya Dışişleri Bakanlığı’nın dün yaşanan olay üzerine yaptığı açıklamada Kuzey Kore’nin bu davranışının dünya barışı, güvenliği ve istikrarı için son derece büyük bir tehdit oluşturduğunu ve Kuzey Kore’nin artık nükleere yaptığı yatırımları durdurması gerektiğini ifade etmesi, Slovenya’nın Kuzey Kore’yi, Avrupa Birliği destekli bir hedef haline getirdiğini gösteriyor. Slovenya bu kınamanın belki de Avrupa Birliği tarafının sadece bir temsilcisidir. Her ne kadar Avrupa’daki bu küçük ülkenin sesi ‘Uzak Doğu’ya’ kadar uzanmaz gibi gözükse de Rusya, Çin, ABD, Güney Kore ve Birleşmiş Milletler’in de varlığıyla Kuzey Kore’ye dünyanın bir çok kıtasından gelen tepkiler sayesinde Slovenya’nın sesi yükselecektir.

 ABD ile yapacağı ikili anlaşmayla bu denemelerine son verecek olan Kuzey Kore’de ABD’den bir adım görmediği için faaliyetlerine devam etmektedir. Durum böyle olunca yine mağduriyeti sırtlanmak malesef halka kalıyor.

 (TUİÇ Akademi)

Ecem ÖZAYAN

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...