İnsanda bir içgüdüdür, bize en uygun olan yerde, en uygun şekilde yaşamak isteriz. Tarih de böyle başlar, insanoğlu havasının, suyunun en elverişli olduğu toprakların üstünde yaşamıştır ve usul değişse de bu böyle devam etmektedir.
Binlerce yıl önce Mezopotamya’ya yerleşen insanoğlunun bu seçimi elbette tesadüf değildi. İklim koşulları, su kaynakları, bereketli toprakları Mezopotamya ve çevresinin asırlar boyu istila edilmesinin temel sebebi olmuşlardır. Günümüzde Yakındoğu’da bu durum devam ediyor ancak buna artık “istila” demek olmaz. Gelişen teknolojiyle birlikte Batılı devletler “sömürgecilik” sistemiyle Yakındoğu’nun verimini kullanıyorlar. Peki nedir Batılıları bu kadar cezbeden?
Zaman değiştikçe değerler de değişir. Artan nüfusla birlikte kısıtlı kaynaklarımız tükenmeye yaklaşınca, teknoloji de ilerleyince insanoğlu kendine yeni alternatifler buldu. Petrol bu alternatifler arasında en gözde olanı. Belki de binlerce yıl önce su kenarında yaşayabilmek için yapılan savaşların yerini şimdi günümüzde adeta gücü temsil eden petrol savaşları aldı. Tabii ki petrol kaynağı olarak bilinen Yakındoğu da bu savaşlardan nasibini alıyor, hem de en ağır darbelerle. Su şişesinden araba yakıtına kadar hemen hemen her sektörde kullanılan bu hammadde, Yakındoğu’ya düşkünlüğün(!) başlıca sebebi olarak gösteriliyor. Yeraltı kaynakları açısından oldukça zengin olan Yakındoğu, son günlerde teknolojik gücü elinde tutanlar tarafından adeta sömürülüyor ve bu bazı ekonomik sıkıntılara sebep oluyor. Bu sıkıntılarda çeşitli çözümleri beraberinde getiriyor. Örneğin OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ham petrol fiyatlarındaki düşüşü durdurmak amacıyla kurulmuştur. Dünya petrol rezervlerinin yarısından çoğunu elinde bulunduran 13 ülkenin oluşturduğu bir birliktir. [1] Şu anki işlevi tartışma konusu olsa da Dünya üzerindeki etkisini hala sürdürüyor.
Yakındoğu’ya olan talebin bir diğer sebebi ise ticaret yollarıdır. Bölgenin merkeziliği, dünya ticaret yollarının kesişmesine sebep olmuştur. 19. yy’da Mısır, Britanya’nın Hindistan yolundaki en önemli transit nakliye üssü haline gelmiştir.[2] Dünyanın çeşitli bölgelerinde sömürgeleri bulunan bölgeler için Yakındoğu vazgeçilmez bir durak görevi görmüştür.
Bir başka sebep ise hammadde bolluğudur. Avrupa tekstilindeki hammadde eksikliği Mısır pamuğuna talebi arttırmıştır. Ucuz işçi sebebiyle neredeyse bedavaya alınan hammaddeler, bölgeye ürün olarak geri dönmüştür. Bu durum Arap coğrafyası üzerinde zamanla kapitalist sistemin gelişmesinde etkili olmuştur.
Her ne kadar İslamiyet köleliği yasaklamışsa da tarih boyunca Yakındoğu’daki sömürge yapı, ucuz işçiliği, köle düzenini de beraberinde getirmiştir. Süveyş kanalının yapımında çalıştırılan, canı hiçe sayılan fellahlar bu konuda bir örnek teşkil edebilir.
Doğal olarak, aynı bölge üzerindeki bunca hak talebi, çatışmaları da körüklemiştir. Fransa’nın, Britanya’nın Umman konumunu tehdit etmesi, 19. yy ortalarında Fransız-İngiliz düşmanlığının sebebi haline geldi.
Kimi kesimler tarafından Amerika-Irak savaşı Amerika’nın petrol düşkünlüğüne bağlansa da, kimi kesimler tarafından bu görüş saçma bulunsa da Yakındoğu’nun bereketi yüzyıllardır bölgeyi cazip bir noktada tutmaktadır. Mezopotamya’daki ilk yerleşim yerlerinden şu anki Yakındoğu topraklarına kadar bölgede sürekli bir paylaşılamama, çatışma söz konusudur. Bu bölge hem emelleri aynı olan ülkeleri birbirine düşman etmiş, hem de ortak gayeler üzerinde birleştirici bir etki olmuştur. Ancak şurası bir gerçek ki hem her açıdan zengin olan bu topraklar artık çok yorgun ve bölgedeki demokrasi boşluğu, insanların dini zaafları, mezhep ayrılıkları Batı takımının işini kolaylaştırıyor. Her geçen gün biraz daha karışan bu coğrafya da kan duracak mı bilinmez ama bereketin olduğu yerde çekişmeler devam edecek gibi görünüyor.
Ceren Çetinkaya
TUİÇ YADAM
Dipnot ve Kaynakça:
[1] Kurucu üyeleri; Suudi Arabistan, İran, Kuveyt, Irak ve Venezuela’dır. Kuruluşa, sonradan Katar (1961), Libya (1962), Endonezya (1962), Ekvador (1963-1993), Birleşik Arap Emirlikleri (1967), Cezayir (1969), Nijerya (1971) ve Angola (2007) katılmışlardır.
[2]Borisoviç Lutskiy, Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi, Kasım 2011 Birinci baskı, sf. 145