ÖZET
Piyasa ekonomisine geçiş süreci konusunda yapılan çalışmalar 1980’lerden sonra artmaya başlamıştır. Bu konuda yapılan çalışmalar genellikle ekonomik alan ile sınırlıdır. Oysa, piyasa ekonomisine geçiş sürecinin analizi için, ekonomik alan yanında, sistemin kurum ve kurallarının oluşmasını sağlayan politik alanı, ekonomik birimlerin davranışlarını belirleyen kültürel alanı, toplumsal kesimlerin işbirliği ve etkilesimini düzenleyen sosyal alanı ve ekonomik faktörlerin kullanım biçimini belirleyen teknolojik alanı içeren bütüncül bir yaklaşımı gerektirmektedir. Ayrıca, piyasa sistemine geçiş süreci, uluslar arası ilişkilerin yoğunlaştığı günümüzde, küresel bir ortamda biçimlenmektedir. Bu çalışmamızda, geniş bir coğrafyaya sahip Kafkasya ve Orta Asya bölgesinden seçtiğimiz ülkeler ekseninde piyasa ekonomisine geçiş süreci bütüncül bir yaklaşımla analiz edilmektedir.
Bu çalışmada, esasen temel sosyo-ekonomik göstergeler ısığında Azerbaycan’ın ve Orta Asya ülkelerinin 2011 yılı itibariyle insani gelişim durumu ve ekonomik performansı başta bazı bölge ülkeleri olmak üzere bir kısım ülkelerle mükayese edilerek analiz edilmeye çalışılmıştır.
ABSTRACT
The studies on the process of transition to market economy has started to increase since 1980’s. The studies concerning this subject is generally restricted to economic field. However, a total approach including the political aspect to provide the institutions and the rules of the system, cultural aspect to determine the behaviors of economic units, social aspect to regulate the interaction and cooperation of social groups, technological aspect to determine the use of economic factors are all required for the analysis of the process of transition into market economy, as well as the economic aspect. Apart from this, the process of transition into market economy is being formed in a global environment at the present time when international relations have already intensified. In this study of ours, the of process of transition into market economy regarding the countries we select from Central Asia and Caucasus with a vast geography, is being analized on the grounds of a total approach.
In this research provided compared analys of human development and economical perfomance in 2011 of Azerbaıjan with the primary focused on the Southern Caucases and the Central Asia regional states under the scope of the basical socio-economical data.
Giriş
1990’lı yılların başında Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte büyük bir coğrafyada bir çok ülke bağımsızlıklarını kazanarak, merkezi planlı ekonomiden liberal ekonomiye geciş süreci başlatmışlardır. Geçiş ekonomileri olarak adlandırılan bu ülkeler hem ekonomik hem de sosyal olarak dönüşümü eş anlı gercekleştirmek durumunda kalmışlardır.
Küreselleşme, farklı çalışma alanlarının konusu olmakta ve irdelenmektedir. İktisadi bakımdan ele alındığında küreselleşmenin tam bir sermaye mobilitesi anlamına geldiği düşünülebilir. Bugün sermayenin önünde küresel çapta gidilemeyecek yer, girilemeyecek sektör yok gibi görünmektedir. Kafkasya bu anlamda dünyanın en zengin bölgelerinin biridir. Doğal kaynaklar, petrol ve doğalgaz rezervleri küresel sermayenin asla ilgisiz kalamayacağı alanlardır.
Çalışmada seçilmiş Kafkasya ve Orta Asya ülke ekonomilerinin Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Küreselleşme olgusundan nasıl etkilendiği değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Küreselleşme olgusu ve sosyo-ekonomik sonucu
Küreselleşme tarih boyunca var olan bir şeydir. Amerika’nın keşfinden sonra Amerika’dan gelen altının Osmanlı’daki paranın değerini düşürmesi, tam bir küreselleşme olayıdır. Bugünkü küreselleşme olayından kastımız bu olayların çok kısa bir zaman içerisinde cereyan etmesidir. Günümüze: [6]
Siyasi sınırların belirsizleşmesi.
Mal ve hizmet dolaşımının artması.
Fikir dolaşımının artması.
Yüksek politik gelire sahip sahip ülkelerin önplana çıkması.
Nüfusu çok olan ülkeler her ne kadar kendi nüfusuna zenginlik ve refah götürmemişlerse de küresel bir oyuncu olarak önplana çıkmışlardır.
Bir ülkenin sosyo-ekonomik gelişme düzeyinin göstergeleri genellikle, kentleşme, sanayileşme, orta sınıfın genişliği, insani gelişim indeksi, GSYİH, fert başına düşen milli gelir, yaşam kalitesi, ekonomik eşitsizlik oranı, eğitim, sağlık, iletişim ve ulaşım imkanları oranları ve diger göstericiler değerlendirilmektedir. Bu unsurlardan en belirleyici faktörler elbette ki, ekonomik gelişim düzeyidir [7, 583].
Harcamaların sadece alt gelir gruplarındaki kişilerin yanında toplumdaki bütün kesimleri kapsaması, aile yapısının değişmesi, nüfusun giderek yaşlanması ve işsizliğin düşürülememesi refah devletlerindeki değişimin başlıca belirleyicileri olmuştur. Özellikle nüfusun yaşlanmasıyla birlikte emekli maaşlarının bütçe içindeki payının giderek artacağı ve sağlık harcamalarının GSYİH içinde payının daha da yükseleceği öngörülmektedir. Nüfusun yaşlanmasıyla ortanca seçmen, emeklilik çağına girecek ve onun desteği katkı sağlayan pozisyondan yararlanan pozisyona dönüşebilecektir. Sonuçta kamunun finanse edeceği bu tür refah harcamaları yaşlanmayla birlikte artış gösterecektir [15, 163].
Ekonomik küreselleşme, genel anlamda, ülke ekonomilerinin dünya ekonomisiyle entegrasyonunu yani dünyanın tek bir pazarda bütünleşmesini ifade etmektedir. Bir başka deyişle ekonomik küreselleşme, ülkeler arasında mal, sermaye ve emek akışkanlığının artması sonucu ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin yoğunlaşması ve ülkelerin birbirlerine yakınlaşması demektir. Ekonomik küreselleşme sürecinde, mal ve hizmetler ile uluslararası sermaye hareketleriyle ilgili sınır ötesi işlemler çeşitlenerek artmakta ve teknoloji dünya çapında daha hızlı bir biçimde ayrılmaktadır. Telekomünikasyon, bilgi ve ulaşım teknolojisindeki hızlı gelişmeler WTO ve IMF gibi uluslararası kuruluşların çabasıyla dünya ekonomisinde sağlanan liberalleşme hareketleri, ülkelerin hızlı ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmede piyasa ekonomisinin önemini kavramaları gibi faktörler ekonomik küreselleşmenin oluşmasına ortam sağlamıştır. [12, 19-20]