Küresel Karadul Tefrikaları

Küresel karadulun planları emin adımlarla ilerliyor. Önce Türk “baharı” devreye girdi; kumrular gibi olduk. Siyasal iklim, ekonomik iklim ve askeri iklim uyumlu olarak küresel klimaya ayarlandı. Arkasından “Arap Baharı” geldi. Ne Irak’taki bir buçuk milyon insanın katliamı kaldı akılda. Ne de Irak’ta üç nesil geçse düzelmeyecek insan dramları.

Sahi ne olmuştu?

“Good guy” “evil” oldu aniden. Saddam Hüseyin sahneden silindi yalan dolanla. Yerine onu aratanlar devreye sokuldu. Ne Basra kaldı harap olmayan, ne Irak’ın bir adımlık toprağı. Sağlam kalan petrol kuyuları oldu. Zaten amaçta oydu. “Kitle imha silahları var” diyorlardı Irak’ta. Evet, Irak’taki kitle imha silahı petroldü. ABD’nin sömüremediği petrol ülke halkına yönelik silah oldu.

Küresel Karadulun küresel Darvinizm uygulamasıydı bu. Petrole batarak çırpınan bir martıya merhamet duyguları yöneltilirken; aynı günde öldürülen binlerce insana acımak için mecalimiz kalmamıştı. Sonunda, içerdeki ve dışarıdaki işbirlikçilerle Saddam ayıklandı şemadan. İsrail rahatladı. Enerji şirketleri rahatladı. Kalan petrolün hemen tamamı ABD doları üzerinden ucuza Batı’lı petrol şirketlerine pazarlandı.

Kürt, Arap, Türkmen halka mı yarayacak?

Herhalde buna inanacak kadar safdilli olanımız kalmadı. Irak’taki ikinci savaş sırasında Irak’ın bir tek uçağının dahi sorti yapamaması hatıralarda asılı kaldı. Tarık Aziz, Saddam’ın en yakın danışmanı ve devletin yönetiminde etkin biriydi. Süryani kökenli Tarık Aziz’in vaftiz adı da farklıydı. Saddam’la Baasçılık noktasında birleşiyorlardı. O nasılsa hayatta kaldı; hemen tüm dünya Katolik kiliseleri arkasında durdu.

Saddam diktatördü. Kuveyt’in emirleri, Suudlar, Körfez emirleri demokrasi listesinde kalabilmek için bir yol bulmuşlardı nasılsa. Hüsnü Mübarek de İslam dünyasındaki iki “örnek” demokrasiden birinin lideriydi. Hani Obama Kahire’de kendisi bu benzeri şeyleri ifade etmişti 4 Haziran 2009’da. Dahası Mısır ABD’den, milyarlarca dolar yıllık yardımlar da alıyordu.

ABD Başkanı Barak Obama Mısır’da Müslümanlara seslenmişti: “Bizi birbirimizden ayıran güçler karşısında ayakta durmayı bilmemiz gerekiyor. Bugün Kahire’de karşılıklı çıkar, saygı ve güven temelinde tüm Müslümanlar ve Batı arasında yeni bir başlangıç aramak için bulunuyorum.”

Bununla da bitmiyordu.

ABD-İslam dünyası ilişkilerine dair: “Çağdaşlık ve küreselleşmenin getirdiği değişiklikler Batı’nın İslam geleneklerini düşman gibi görmesine neden oldu. Ben Mısır’a 11 Eylül 2001’deki saldırılarının ardından oluşan ABD İslam’a düşman imajını kırmaya ve yeni bir başlangıç yapmaya geldim.”

Irak Savaşına dair: “Afganistan’ın tersine Irak bizim seçtiğimiz bir savaştı. Her ne kadar Saddam Hüseyin’in olmadığı bir yönetimin Iraklılar için daha iyi olacağını düşünsem de, Irak’ta yaşananlar ABD için diplomasinin ne kadar gerektiğini gösterdi. Ama Irak’ın, egemenliği yine Irak’ındır. Bu yüzden birliklerimizi Ağustos 2010’a kadar Irak’tan çekeceğiz.”

İsrail-Filistin’e dair: “Bugün Filistin halkının karşı karşıya olduğu durum kabul edilebilir değil. Ve ABD, Filistin halkının onurlu bir yaşam için duyduğu özleme sırt çevirmeyecek. İki halk uzlaşmayı imkânsız hale getiren acı bir tarihle yüzleşmek zorunda. Buradaki tek çözüm, iki halkın da beklentilerinin karşılanması. Bu da İsrail ve Filistin’in iki devlet olarak barış ve güvelik içinde yaşadığı bir düzenle olur. Bu sonucu, gerekli olan tüm sabırla takip etmeye; bunun peşini bırakmamaya niyetliyim. Hamas’ın da şiddete son vermesi ve İsrail’i tanıması lazımdır.”

Demiş ve eklemişti: “İsrail’in de Filistinlilerin var olma hakkını tanıması lazım. İsrail’in yerleşim yerleri inşasını durdurmasının vakti gelmiştir. İsrail aynı zamanda, Filistinlilerin yaşayabilmesi ve kendini geliştirmesi için, kendi üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Filistinlilerin günlük hayatındaki ilerlemeler, barış sürecinin bir parçasıdır.”

Klima bozuldu birden kürede. Kış aylarında Arap Baharı başladı. Sonra Arapların yazını kışa çevirdi süreç. Gözlerinin yaşına bakan da olmadı. Küresel Karadul  “demokrasi geliyor!” diye sürecin algı yönetimini de halletti. En son Libya’daki vahşetleri de aynı iştahla izledi ve izletti.

Bu arada PKK devreye girdi, İsrail’e diklenmelerimiz arttı. Amerikan askerleri artık misyonunu tamamlamıştı Kuzey Irak’ta. PKK’yı sıcak için Genelkurmay Başkanı Büyükanıt döneminde Irak’a girilmişti. Hem de kış vaktiydi ve iki gün içinde birliklerimiz geri dönmüştü nasılsa. Ve Orgeneral Büyükanıt TSK Şeref Madalyası sahibiydi. Hatta TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası yanında İtalya Şeref Nişanı, ABD Liyakat Madalyası, Pakistan İmtiyaz Nişanı ve Kore Cumhuriyeti Tongil Liyakat Madalyası sahibiydi.

Ve nasılsa dönmüştük Kuzey Irak’tan.

Şimdilerde artan PKK katliamları nedeniyle askerimiz yine Kuzey Irak’ta. Gerekçemiz PKK’nın Kuzey Irak’taki üslerini yok ederek, bataklığı kurutmak isteğimiz. Ramazan haram aylarını beklemiştik bir süre ama bekleyememiştik yine nasılsa. İşin daha anlamlısı bizim askerlerin Kuzey Irak’a yerleşmeye başlaması değil; ABD askerinin Irak’tan çıkıyor olması.

Yani ABD’nin çıkmasından sonra olacak boşluğu Türk askeri dolduracak. Yani Kuzey Irak’a PKK temizlemek amacı ötesinde oraya kalıcı olarak gidiyoruz, sanıyorum. (Bence burada kalmayıp Sudan’a kadar gitmek lazım.) Daha da anlamlısı, oluşturulan algı yönetimi ile muhalefet liderleri de bu operasyonu destekliyor.

Devlet Bahçeli zaten OHAL ilan edilmesini de istedi. Kılıçdaroğlu, her nasılsa Erdoğan’la aynı fikirde görünüyor. Ha bu arada tesadüfler zincirine bir başka şey eklendi. Ve Mustafa Sarıgül başlattığı “Halk Hareketini” bıraktığı yerden sürdürmeye karar verdi. Sarıgül yeşil ışığı görmüştü anlaşılan… İlerde hani olurda ufak tefek noktalarda tıkanma olursa kolayla ittifakla çözüme katkıda bulunabilir.

Kuzey Irak’taki kalıcı görünen konuşlanmamızın büyük yararları var: ABD’nin enerji-güvenlik masraflarını düşürmek suretiyle müttefikliğimizin kıymetini hatırlatmak bunlar arasında. Malum zaten on beş trilyon dolar borcun büyük bir kısmı dünya barışına ve demokrasisine katkıda bulunmak için yapıldı. Birinci tezkere dedik, kıl payı olmadı. Ne kadar hüsran yaşamıştık o zaman! İkincisiyle tüm engeller aşıldı. Meclisimiz rüştünü tam ispat etti.

Artık Türkiye’nin Yeni Osmanlı olması lazımdır. Osmanlı yekpare olduğuna göre hangi asır Osmanlı’sı olacağı da fark etmez. Ha on yedinci yüzyıl; ha yirminci yüzyıl Osmanlı’sı. Hani Rusya ile İngiltere arasında dolaşırdı. Tam ondan! Sarıgül’ün muhteşem olacak dönüşü. Asıl “muhteşem” yüzyıl o zaman olacak… Demokrasi kemâle erecek!

 

Metin BOŞNAK

Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...