Eylül 2008’de ABD’de Lehmann Brothers’ın iflasını açıklamasıyla başlayan ekonomik kriz, başta ABD olmak üzere, Japonya, Rusya, Almanya, Çin gibi pek çok devleti siyasal, sosyal ve finansal açıdan olumsuz etkilemiştir.[1]
Temelinde Mortgage Sistemi olduğu bilinen bu krizi anlamak için 1980’ların başlarına Reagan ile başlayan neo-liberal politikaların uzantısı olan deregülasyona -devletin müdahalesini minimuma indirme, kamu malların özel kesime devredilerek rekabetçi bir yapı oluşturma- kadar gitmek gerekmektedir.[2]
1980–2005 yılları arasında baktığımızda, birçok ülkede faiz oranlarındaki düşüklük ve yeni kredi çeşitleriyle ev fiyatlarında çok büyük artışlar gözlenmiştir. Tabi ki, büyükşehirlerde, arsa azlığından dolayı talebin artmasına karşılık arzın da aynı oranda artmaması ev fiyatlarını arttıran bir başka nedendir. İnsanlar, ev için aldıkları kredilerin kısa zamanda artacağını düşünerek, evlerinin ellerinden gidebileceği endişesiyle de aylık ödemelerini düzenli olarak yapmaktayken 2005’te Merkez Bankaları’nın faiz artımına gitmesiyle beraber ev fiyatlarında aşırı bir düşüş yaşanmıştır. Bir önceki durumda ev fiyatları artarken 2005’ten itibaren ev fiyatları ve kira gelirleri piyasa düzeyinin altına inmiştir. Böyle bir durumda da, kredilerin geri dönme oranı büyük ölçüde azaldı ve insanlar evlerini bırakıp çıktılar. Ödenemeyen krediler ve boşalan evlerle birlikte fiyatlarda daha da ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Bu durumda ise ABD’de bazı bankalar kredibilitesi/güvenilirliği düşük insanlara Mortgage kredisiyle – ki bu geri dönüşü riskli kredi anlamına geliyordu- ev vermeye başlamışlardır. Dar gelirli kesimin kullandığı yüksek riskli/vasıfsız kredilerin (subprime credit) toplamı 1,5 trilyon doları buldu. Amerikan Merkez Bankası’nın faiz oranını tekrar artırmasıyla birlikte dar gelirli kredi sahibi borcunu ödeyemez duruma geldi. Mortgage Sistemiyle başlayan kredi krizi ilerleyen dönemde likidite krizine dönüştü ve başta inşaat, sigorta, finans gibi sektörler olmak üzere birçok sektörde büyüme hızı yavaşladı.[3]
Bu olaylarla başlayan kriz, son dönemlerde de kriz pek çok ülkeyi batağa sürüklemektedir. Avrupa Birliği de başından itibaren bu krizden ciddi anlamda etkilenmiştir. Euro, dolar karşısında değer kaybetmiş ve bu durum AB’nin ihracatında %16 ‘lık azalmaya neden olmuştur. Bu durum hem Euro’ya olan güveni sarsmış hem de AB’nin geleceği konusunda olumsuz tartışmalara yol açmıştır.[4] Çünkü, 9 Mayıs 1950’de Schuman Deklarasyonu ile başlayan 1952 Paris Antlaşması ile yürürlüğe giren Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı (AKÇT) ve 1957 Roma Antlaşmaları ile yürürlüğe giren Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ekonomik temelli bir bütünleşme hareketi son dönemlerde ilginçtir ekonomik açıdan bir sarsıntı yaşamaktadır.[5]
Tablo 1. Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya’nın İhracat Coğrafyası
Kaynak:http://www.scoopproject.org.uk/internationalisation-increases-exports-and-improves-firms%E2%80%99-flexibility.aspx, (27.08.012).
2008’in ikinci yarısında başlayan ve tüm dünyayı etkileyen küresel ekonomik kriz,
2009 ile birlikte, sanayi üretiminde yaşanan gerileme, ihraç mallarına olan talepte azalma, ekonomide yaşanan daralma ve artan işsizlik[6], başta İngiltere olmak üzere Estonya, İspanya, İsveç, Romanya, Slovenya, Yunanistan ve Polonya gibi pek çok AB üyesi ülkeyi dar boğaza sürüklemiştir.[7]
Tablo 2. Son 10 Yılda İstihdam, İşsizlik ve Standart Dışı İşsizlik Gelişmeleri, AB (27) Üyesi Ülkelerdeki Ortalama Durum
Kaynak: http://www.socialwatch.eu/wcm/labour_market_impacts_and_policy_responses.html, (28.08.2012).
Tablo 3. İstihdam Oranları-Krizin Etkileri
Kaynak: http://www.socialwatch.eu/wcm/labour_market_impacts_and_policy_responses.html, (28.08.2012).
AB üyesi ülkelerde yaşanan bu darboğaz, hükümet harcamalarının kısılmasına ve halkın fazla vergi yükü ile karşı karşıya kalmasına yol açmış artan işsizlikle de bu durum, içeride huzursuzluklara neden olmuştur. Ekonomik anlamda kötüye gidişi durduramayan devletler karşısında halk sokaklara dökülmüş ve protestolara başlamıştır. AB’nin yaşadığı krizden fazla etkilenmemek isteyen ABD, sürece dahil olmaya başlamış ve 16 Eylül 2011’de Polonya’nın Wroclaw şehrinde yapılan AB Maliye ve Ekonomi Bankaları Toplantısında AB’nin krize bir çare bulması gerektiği şeklinde açıklamalar yapmıştır.[8]
Bununla birlikte, AB içinde de borç alan ve borç veren ülkeler şeklinde bir ayrım olmuş ve bu 2 grup arasında yapılan görüşmelerde büyük anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Mesela 25 Mart 2010’da yapılan AB Zirvesinde, krizden çok büyük zarar gören Yunanistan’a destek olunması hususunda uzlaşı sağlansa da, Almanya, Topluluğun yaşadığı bütçe açığının artmasından korktuğu için Yunanistan’a destek konusuna çok da sıcak bakmamıştır. Buna karşılık, yardım isteyen ülkeler ise yardıma sıcak bakmayan ekonomisi iyi ülkeleri Topluluğun harmonisini bozmakla suçlamışlardır.[9]
Tablo 4. Avrupa Birliğinin Ekonomik Durumu
Kaynak: http://www.viewsoftheworld.net/?p=1561, (29.08.2012).
Avrupa Birliği’nde küresel ekonomik krizin yarattığı sorunların çözümü için 11 Mart 2011’de Euro bölgesi ülkelerinin devlet ve hükümet başkanları Brüksel’de bir toplantı yaptılar ve Topluluğun rekabet gücünü artırmayı, ekonomik hedeflerini güçlü bir işbirliği ile gerçekleştirmeyi amaçladıkları bir Pakt’ın kurulması hususunda uzlaşmaya vardılar. Euro bölgesine dahil olmayan ülkeler de gönüllülük esasına dayalı olarak bu Pakt’a davet edilmişlerdir.[10]
Ayrıca, Ağustos 2011’de Avrupa Komisyonu krize yönelik sorunlara çare bulmak için “Avrupalılar ve Ekonomik Kriz” ve “Avrupa 2020 Stratejisi” isimli 2 başlıklı bir rapor sunmuştur. Avrupalılar ve Ekonomik Kriz başlığında Avrupalıların %43’ü, ekonomik krizin istihdam piyasasını zedelediğini düşünmektedir. AB bazında bakıldığında ise 14 üye ülke ekonomik krizin istihdam piyasasını zedelediğini düşünürken 13 üye ise tam tersini düşünmüştür. Başlıkta ayrıca, krize karşı en etkili çözüm olacak aktörler sırayla AB, ulusal hükümetler, IMF ve G-20 olarak sıralanmıştır.[11]
Avrupa 2020 Stratejisi başlığında ise Topluluğun gelecek 10 yıla ilişkin hedefleri sunulmakla birlikte, yaşanan ekonomik krizin AB’nin son 10 yılda kat ettiği gelişmeyi tersine çevirdiği, bir düşüşün yaşandığı ve bundan kurtulmak için büyüme ve istihdam hedefleri belirtilmiştir. Yani ekonomik krizden güçlü çıkmak, küresel alanda rekabetçi olmak, sürdürülebilir kapsamlı bir ekonomiye sahip olmak, küreselleşmeye ve iklim değişikliğine uyum sağlamak gibi pek çok hedefin belirlendiği belge aynı zamanda Çin ve Hindistan gibi hızlı büyümekte olan ülkelerle rekabet için de gerekli çalışmaların yapılmasını ifade eden bir yol haritası olmuştur.[12]
Küresel ekonomik krizden çıkmak için Akıllı Büyüme, Sürdürülebilir Büyüme ve Kapsayıcı Büyüme olmak üzere 3 önceliğin belirlendiği belgede AB’nin 2020 yılı hedefleri ise şöyle sıralanmıştır:
· 20-64 yaş grubunun %75’inin istihdam edilmesi
· AB’nin GSYİH’nın %3’ünün araştırma ve kalkınmaya harcanması
· Sera gazının emisyonun %20 azaltılması
· Yenilenebilir enerjinin kullanımının %20 artırılması
· Enerji verimliliğinin %20 artırılması
· Okuldan ayrılanlarının oranlarının %10’un altına düşürülmesi
· 30-34 yaş grubunun en az %40’ının üçüncü düzey eğitimlerini tamamlaması
· Fakirlik sınırı altında yaşayanların sayısının en az 20 milyon azaltılmasıdır.[13]
Küresel krizle mücadelede bu kadar çabaya rağmen krizin hala sürüyor olması, Yunanistan’ın iflasın eşiğine gelmesi, İrlanda ve Portekiz gibi devletlerin zorluklar yaşaması AB’nin geleceği konusunda olumsuz görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan biri Avrupa’nın dağılıp yok olacağı yönündeyken diğeri ise AB’nin yeni bir yapılanmaya gideceği şeklindedir.
AB’nin dağılacağı ve ortadan kalkacağı yönündeki görüş, ekonomik temelli bir yapının ekonomik krize boyun eğmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu görüş çok da olası görülmemektedir. AB ya da Avrupa bütünleşmesi, ekonomik canlanma, uluslararası ticareti ve rekabeti sağlama gibi sebeplerle kurulmuş olmakla birlikte, uluslararası barış ve güvenliği sağlama ve Alman-Fransız düşmanlığını sona erdirip 2 devlet arasında işbirliğinin oluşturulmaya çalışılması da kuruluş sebepleri arasında yer almaktadır. Üstelik, bütünleşme hareketine kendi ekonomik çıkarı yüzünden destek veren ve AB’nin kurulmasına öncülük eden ABD gibi bir dış gücü de unutmamak gerekir. Almanya’nın 1871’de ulusal birliğini kurmasıyla birlikte Fransa ile aralarında yaşanan Alsace-Lorraine ve Ruhr havzasının egemenliğine ilişkin savaş, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın kalkınması önünde en büyük engellerden biri olmuştur. ABD ise, Avrupa’da yaşanan bu zor durumda elindeki malları satamayacağı için büyük zarara ve çöküşe uğrayacağı endişesi ile 1948’de Marshall Yardımı’nın başlatmış ve sonrasında AB’nin temellerini atan gelişmeler yaşanmıştır.[14] 9 Mayıs 1950’de Schuman Bildirisi yayınlanmış ve 1951’de yapılan Paris Antlaşması ile Avrupa Kömür ve Çelik Teşkilatı (AKÇT) kurulmuştur.[15] Temel amacı Fransa ve Batı Almanya başta olmak üzere üyeleri arasında dönemin önemli sanayi kaynakları olan kömür ve çeliğin ortak kullanımının sağlanması olan örgütle birlikte Fransa ve Batı Almanya arasındaki düşmanlık sona erdirilmiş ve savaş yerini işbirliğine bırakmıştır.[16] Böylesi bir ortamda kurulan AB’de ekonomik krizler, zorluklar da yaşansa Fransa ve Almanya arasındaki düşmanlık yeniden hortlamadıkça, Topluluğun kurulmasına neden olan dış güç ABD’nin Avrupa pazarına olan ihtiyacı son bulmadıkça, 1990’dan beri iyice gelişen ve tarım, ticaret, güvenlik, savunma, eğitim gibi pek çok alana yayılan ilişkiler[17] bozulmadıkça AB’nin dağılıp sona ermesi zor görünmektedir.[18] Çünkü AB’nin dağılması ya da ortadan kalkması, üyeleri arasında ortak pazar temelli kurulan Topluluğun dağılması, AB’nin kalkınmasının ABD’nin ise pazar alanının ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
Diğer bir görüş olan AB’nin krizden yeni bir yapılanma ile çıkabilme olasılığı daha mantıklı bir ihtimal olarak görülmektedir. Zaten Avrupa Birliği’nde “Seçmeli Avrupa”, “Çok Vitesli Avrupa”, “Avrupa Birleşik Devletleri”, “Değişken Geometrili Avrupa”, “Birlik İçinde İç İçe Halkalar (Ortak Merkezli Daireler)”, “İki Vitesli Avrupa”, “Derecenlendirilmiş Entegrasyon” gibi entegrasyon modelleri sürekli tartışılmıştır.[19] Çünkü kıtadaki devletlerin büyüklüğü, ekonomik ve siyasal yönetim alanında farklılıkların olması, Avrupa’nın bütününü kapsayan tek bir modelin çok da gerçekçi olmadığını göstermektedir. Kriz sırasında, Avrupa Birliği’nin yaşadığı sıkıntılar Birliğin bölünmesini gündeme getirmiş hatta Birliğin Almanya’nın liderlik edeceği 8 ya da 10 devletten oluşacak yeni bir antlaşma ile şekil değiştireceği bile gündemde yer almıştır.[20]Fransız lider Nicholas Sarkozy ise iki başlı bir Avrupa fikrini ihtimaller arasına koymuştur.[21]Bu anlamda, krizin etkilerinden en az hasarla çıkmak isteyen AB için yeni bir entegrasyon modeliyle çıkma olasılığı Birliğin dağılıp yok olmasından daha olası görünmektedir.
Arş. Gör. Ekrem Yaşar AKÇAY
Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Kaynakça
Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4 st1\:*{behavior:url(#ieooui) } /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:”Normal Tablo”; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:””; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:”Times New Roman”,”serif”;}
[1] http://www.guardian.co.uk/business/2011/aug/07/global-financial-crisis-key-stages, (24.08.2012).
[1] Winston W. Chang, “Financial Crisis of 2007-2010”, http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1738486, (24.08.2012).
[1] http://www.canstar.com.au/global-financial-crisis/, (25.08.2012).; Ekrem Yaşar AKÇAY, Merve Belgin ATEŞ ve Yıldız DEVECİ, “Dünyayı Sarsan Yeni T-sunami: Küresel Ekonomik Kriz, Etkileri, Nedenler, Çözümleri”, Ege Üniversitesi, 12. İktisat Öğrencileri Kongresi, 7-8 Mayıs 2009, İzmir/TURKEY, s. 1-5.; http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp114.pdf, (28.08.2012).
[1] Tuğçe Gençtürk, “Küresel Ekonomik Krizin AB’ye Etkileri”, Akademik Analiz, Sayı 1, Şubat 2012, s. 6-10.
[1] Ahmet Gencehan Babiş, “Ekonomik Krizin Avrupa’daki Domino Etkisi”, http://www.turksam.org/tr/a2475.html, (26.08.2012).
[1] Yunanistan’da 2010 yılında %11 olan işsizlik oranı 2011’de %15, İspanya’da %21.2, Avusturya’da ise %3.7 olmuştur. “EU Unemployment Rate Unchanged At 10 Percent”, http://channel6newsonline.com/2011/09/eu-unemployment-rate-unchanged-at-10-percent/, (26.08.2012).
[1] “European Economic Forecast- Spring 2011”, 13.05.2011.
[1] http://pl2011.eu/en/content/informal-economic-and-financial-affairs-council-ecofin, (27.08.2012).
[1] http://www.ekonomi.gov.tr/upload/03DE1267-D8D3-8566-4520F39F72F02B21/abzirve.pdf, (29.08.2012).
[1] “Conslusions of The Heads of State Or Government of The Euro Area of 11 March 2011”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/119809.pdf, (30.08.2012).
[1] http://ec.europa.eu/economy_finance/publications/publication15887_en.pdf, (30.08.2012).
[1] http://ec.europa.eu/europe2020/index_en.htm, (31.08.2012).
[1] http://ec.europa.eu/europe2020/europe-2020-in-a-nutshell/targets/index_en.htm, (30.08.2012).
[1] “The Marshall Plan”, http://www.marshallfoundation.org/TheMarshallPlan.htm, (30.08.2012).
[1] http://europa.eu/about-eu/eu-history/1945-1959/1948/index_en.htm, (30.08.2012).
[1] http://www.european-circle.com/future-science/single-view/datum/2012/06/12/how-the-ancestral-enemies-became-friends.html, (31.08.2012).
[1] 1953 yılında başlayan AB-ABD diplomatik ilişkileri, 1990’da yapılan Atlantik Ötesi İşbirliği ile gelişmiş, ticarette işbirliği sağlanmış ve farklı alanlarda da gelişen alanlara da işbirliğini yaymak için görüşmeler ve anlaşmalar yapılarak her geçen dönemde daha da canlı hale gelmiştir. http://www.eurunion.org/partner/euusrelations/EUUSGlobParts.pdf, (31.08.2012).
[1] Özge Kalmış, II. Dünya Savaşı Sonrasında Transatlantik İlişkilerinin Ekonomik ve Siyasi Boyutu, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s. 88-92.
[1] Korhan Beşikçi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Üyelik Modellerinin Ortaklık İlişkisi Işığında Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2008, s. 28-36.
[1] http://www.thetrumpet.com/article/9536.8422.0.0/economy/euro/report-10-eu-nations-call-for-economic-and-political-union-and-a-european-army, (30.08.2012).
[1] http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/country_profiles/3498746.stm, (31.08.2012).