”Patria o muerte”; ”anayurt ya da ölüm”mottosu üzerine bir düzen kuran Küba, Temmuz 1959’dan beri kendinden taviz vermeden mütevazi denecek bir büyümeyle ilerleyen tek partili komünist bir yönetim altında sosyalist yaşamı benimsemiş bir ada ülkesidir.
Yüzölçümü 110.861 km2 olan Küba’da toplam nüfus 11.2 milyondur.[1] Uğradığı istilalar nedeniyle toprağında birden fazla etnik grubu barındıran Küba halkının %50 ye yakın kesimi melez, %40’ı Avrupa kökenli olup geri kalan kısmı Çinliler ve Afrikalılardan oluşuyor. Uzun yıllar İspanya’nın sömürürüsüne maruz kalan devletin resmi dili İspanyolcadır. Kişi başına gelirin günlük ortalama 2$, yıllık ise 1700$ olduğu ülkede işsizlik oranı ise %1.9 ‘dur.[2]
Ülkenin ekonomisine yön verilmesi Kolomb’un Küba’yı keşfetmesiyle başlamıştır. Keşifle beraber İspanya’nın parçası ilan edilen ülke, bu dönemden itibaren sömürgelere maruz kalmış olup; Amerika-İspanya arası çekişmeler neticesinde 1898’den 1959’a kadar ABD emperyalizmi altında zor koşullarda yaşamıştır. 1959’da ABD kontrolü altında İspanya tarafından yönetilen halk sosyal alanda baskılara dayanamamış ve 26 Temmuz 1959’da aralarında Ernesto Guevera, Jose Martinin de bulunduğu Fidel Castro önderliğinde ekip ile İspanya-Batista yönetimini devirmiştir. Devrimle beraber yönetimin başına geçen geçen Castro 2006’ya kadar tek başına ülkeyi yönetmiş ancak hastalığı nedeniyle yönetimi kardeşi Raul Castro’ya devretmiştir. 1959’dan beri ülkede tek siyasi parti; Küba Komünist Partisi’dir. Küba’nın SSBC ile ilişkilerin iyi olması ABD ile gergin olan iplerin kopmasına neden olmuştur.
Devrim sonrası; devrime son derece karşı çıkan ABD, ticari ve ekonomik alanda Küba’ya ambargo uygulamıştır. Ekonomik anlamda müttefiği olan SSBC’nin 1991 yılında dağılması ise Küba’yı zor duruma düşürmüş, 1990 itibariyle ekonomik daralma başlamış ve 1993’te %14.9’luk negatif büyümeyle dibi yaşamıştır. [3] Bu nedenle temel ihtiyaçlarını (sabun, diş macunu vb…) ithal edemeyen ülkede zamanın 50 yıl öncesinde durduğu mütalaa edilir.
ABD ile ilişkilerinin ”esnekleştirilmeye” gidildiği son dönemde konuşulan Küba devrim sonrası Washington tarafından teröre destek veren ülkeler listesine alınmıştı. Ne var ki Washington geçtiğimiz mayıs ayında Küba’yı listeden çıkardığını ilan etmiş ve birtakım kısıtlamaların kaldırılacağını duyurmuştur.-Peki bunun arkasında yatan neden nedir? Bu ayrı bir tartışma konusudur.- Ancak ekonomi alanında yeniliklerin geleceği bir gerçektir.
IMF, Dünya Bankası gibi ‘Washington’ kurumlarına üye olmayan Küba ILO, G77, UNESCO kuruluşlarına üyedir. IMF’ye borcu olmayan nadir ülkeler arasında yer alıyor.
Düşük ücret ve kişi başına gelire sahip Küba, kendisinden daha yüksek gelirli ülkelerde yapılan sosyal harcamalara kıyasla bir hayli önde sosyalist politika izliyor. Tüm ekonomik sıkıntılara rağmen sosyal harcamalarda kısıtlamaya gitmeyen Küba özellikle kamu harcamalarını sağlık ve eğitim hizmetlerine aktarıyor. Yoğun kısıtlamalara rağmen sosyalist tavır izlemesiyle sağlık ve eğitim harcamalarından taviz vermeyerek İnsani Refah Endeksi (HDI) yüksek olan ülkeler arasında yer alıyor. 177 ülke içerisinde 0.81 değeriyle 44. sırada yer alan Küba, 69. sırada olan Türkiye’yi geride bırakıyor.[4]Bunun yanı sıra Okuma oranının %99.8 olduğu Küba’da eğitim zorunlu ve ücretsizken ‘‘Yo Si Puedo’’ ‘‘Evet başarabilirim’’ sloganıyla eğitim için geliştirdikleri metotla UNESCO tarafından 5 kez ödüle layık görülen Küba artık bu metodu kullanmıyor, çünkü ülkede okuma yazma oranı en üst seviyeye ulaşmış durumda. Aynı zamanda sağlık hizmetlerini de ücretsiz sağlıyor. Tıpta ileri olan ülkelerden biri olan Küba çevre ülkere sağlık görevlileri yollaması ile sadece kendi ülkesine değil diğer ülke vatandaşlarına da sosyalist bir tavır izliyor. Gösterdiği sosyalist programlarla Dünya Doğa Fonu (WWF) tarafından sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştiği ilan edilen Küba düşük ekonomik seviyeye rağmen dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı yerlerden biri olarak anılıyor.[5]
Benzer durumu yaşayan ülkelere nazaran daha iyi bir refah seviyesinde olan Küba bu durumu ‘sürdürülebilir tarım’a borçlu. Hem daralmayı durdurup hem de yeni bir teknoloji üretmeksizin ilerleme sağlayan sistem devlet, halk birliği ile yürütülüyor. Peki, nedir bu sürdürülebilir tarım? Halk arasında hydroponics olarak adlandırılan bu sistem tarımda bir dizi reformu içeriyor. 1959’dan itibaren ticari ambargo nedeniyle, kısıtlı sermayeye sahip Küba hükümeti tarımda ilerleme için kapsamlı bir çalışma ile yürütülen reformlar devlet desteği ve anayasa ile politika haline getirildi ve tarımsal alanın verimli kullanılması için seferberlik ilan edildi. Sürdürülebilir kalkınma özünde; kısıtlı olan topraktan en üst seviyede verim almayı hedefleyen bir politikadır. 3R kuralı olarak geçen bu politikalar; reduce,reuse ve recycle yani; azalt, yeniden kullan ve geri dönüştür ilkeleri üzerine temellendirilir. Daha az makineleşme ve daha az kimyasal ürün kullanılmasıyla doğal çevrenin tahribi azalarak topraktan sürdürülebilirlik sağlanmak hedeflenir. Nitekim Küba 1989 yılında 22.000 ton olan kimyasal ürün kullanımını 2010’da 560 tona indirerek nihai hedefe ulaşmıştır.[6] Yeni bir teknoloji kullanılmamasına rağmen farkındalık yaratarak gerilemeyi durdurmakla kalmayıp ekonomiyi sosyal alanda halk tabanına indirgemeyi başarmıştır.
Kesimler arası yüksek eşitsizlik yerine düşük ücretler de olsa işsizlik oranını azaltarak ortak bir paydaya ulaşan Küba en temel gereksinimlerden yoksun olsa dahi meselenin zihniyet dönüşümü meselesi olduğu konusunda en önemli örneklerden biridir. Neoliberal düzenin her alanda hâkim olduğu dünyada sosyalist kalan tek kale olarak adlandırılan Küba lideri F.Castro ise yaptığı bir konuşmada durumu şu şekilde özetliyor : ”Gerçek olan şu ki; insan sermayesi, maddi sermayeden çok daha önemlidir. İnsan sermayesi, salt bilgi değil aynı zamanda ve bilhassa bilinç, ahlak, dayanışma, insâni duygular, özveri ve çok az şeyle çok şey yapabilme kapasitesini sağlar.”
Seda AYDIN
Kocaeli Üniversitesi- İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi
[1]http://data.worldbank.org/country/cuba [Erişim:15.11.2015]
[2,6] http://www.eleconomista.cubaweb.cu/2015/nro497/transformacion.html ‘ den alınmıştır [13.11.2015]
[3] UNECO http://whc.unesco.org/en/statesparties/cu ‘dan alınmıştır [Erişim:15.11.2015]
[4]Human Development Index http://hdr.undp.org/en/data ‘den alınmıştır [Erişim :13.11.2015]
[5]UNESCO http://whc.unesco.org/archive/2013/whc13-37com-20-en.pdf ‘dan alınmıştır [Erişim:15.11.2015]
Seda araştırma çok basit kalmış. Daha özgün ve detaylı bilgi toplayabilirdin
Jose Marti 1895’de vefat eden Kübalı politikacı,şair O’nun Fidel’in ekibinde yer aldığını nasıl yazabildiniz.Ayrıca 1959’da devrilen hükümeti ABD kontrolünde İspanya tarafından yönetildiğini yazmışsınız;1898 Amerika İspanya savaşından sonra İspanya ada üzerinde ki tüm haklarından o tarihte vazgeçti devrilen Batista Küba doğumlu bir eski askerdi,siz Küba tarihine 15 dk bile ayırmamışsınız,bence bu makaleyi silin.