Kozmopolit Dünyada Göçmen Kimliği ve Geçici Koruma Statüsü Altındakiler

Yaren GÜLŞEN

Göç Çalışmaları o-Staj Programı

Özet

İnsanlık tarihinin esasen göç tarihi olmasına rağmen göçmenler varış noktalarında birer yabancı olarak güvenlik kaygısı, işsizlik, barınma sorunu, dil bariyeri ve dışlanma gibi sorunlarla karşılaşmaktadır. Ev sahibi devletlerin uyguladıkları entegrasyon politikaları, göçmenlerin karşılaştığı sorunların giderilmesini ve sorunsuz biçimde toplumsal sisteme dahil olmalarını amaçlamaktadır. Entegrasyon süreci, ev sahibi toplum ve göçmen açısından ele alınması gereken çok boyutlu bir doğaya sahiptir. Bu çalışmada, 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş sonucunda Türkiye’ye gelen ‘’misafirlerin’’ bütünleşme süreci ve Türkiye’nin bu süreci uyum kavramıyla tanımlaması, ‘’uyum’’ tercihinin bütünleşme sürecine ve göçmenlerin kimliklerine dair algıları üzerine etkisi tartışılmıştır. Göçmen kimliğini anlamak üzere Von Vacano’nun Hınç Teorisi Türkiye’deki geçici koruma statüsü altındaki Suriyeliler örneği üzerinden ele alınmıştır. Göçmen entegrasyonu ve göçmen kimliği konusunda özellikle günümüzün koşullarında dönüşüm geçiren göç ve göçmen kimliğini anlamaya dair çalışmaların çoğunlukla ev sahibi ülkelerin göç politikaları ve sonuçlarına odaklanmış olmaları dikkate alınarak araştırmanın amacı, Türkiye’de geçici koruma statüsü altında olan Suriyelilerin uyum sürecindeki deneyimleri ve bu deneyimler sonucunda kendi kimliklerini nasıl inşa ettiklerini saptamaktır. Bu çerçevede Suriyelilerin Türkiye’deki yaklaşık 13 yıllık mevcudiyetlerinin sonucunda deneyimledikleri uyum süreci ve karşılaştıkları sorunlar ele alınmıştır. Kozmopolit

Anahtar Kelimeler: Göçmen Kimliği, Hınç Teorisi, Geçici Koruma Statüsü, Suriyeliler, Uyum.

Abstract

Although the history of humanity is essentially a history of migration, migrants face problems such as security concerns, unemployment, housing problems, language barriers and exclusion as foreigners at their destination. The integration policies implemented by host governments aim to eliminate the problems faced by migrants and ensure their smooth integration into the social system. The integration process has a multidimensional nature that needs to be addressed from the perspective of the host society and the migrant. In this study, the integration process of the “guests” who came to Turkey as a result of the civil war that started in Syria in 2011, Turkey’s definition of this process with the concept of cohesion, and the impact of the preference for “cohesion” on the integration process and migrants’ perceptions of their identities are discussed. In order to understand migrant identity, Von Vacano’s Theory of Resentment is discussed through the example of Syrians under temporary protection in Turkey. Considering the fact that studies on migrant integration and migrant identity have mostly focused on the migration policies and outcomes of host countries, the aim of the research is to determine the experiences of Syrians under temporary protection status in Turkey during the integration process and how they construct their identities as a result of these experiences.  In this framework, the integration process and the problems faced by Syrians as a result of their 13-year stay in Turkey are discussed. Kozmopolit

Keywords: Migrant Identity, Resentment Theory, Temporary Protection Status, Syrians, Cohesion.

GİRİŞ

İnsanlık tarihinin esasen göç tarihi olmasına rağmen göçmenler[1] ev sahibi toplumlarda “yabancı”dırlar ve “toplumsal olarak henüz bütünleşmemiş bir gruba işaret etmektedirler” (Kümbetoğlu, 2016:75; Aykaç & Karakaş, 2022:420). Zorunlu göç deneyimi sonrasında ise varış noktalarında birer yabancı olarak güvenlik kaygısı, işsizlik, barınma sorunu, dil bariyeri ve dışlanma gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Ev sahibi devletlerin uyguladıkları entegrasyon politikaları, göçmenlerin maruz kaldığı sorunların giderilmesini ve sorunsuz biçimde toplumsal sisteme dahil olmasını amaçlamaktadır. Ancak ev sahibi devletler göçmenlerin entegrasyonu için her zaman entegrasyonu tercih etmemiş; asimilasyon, çokkültürlülük, uyum gibi politikalar da tercih edilmiştir. Entegrasyon temelde göç edenlerin ev sahibi ülke ve toplumuna uyum sağlaması olarak tanımlanmaktadır nitekim uluslararası göç politikaları özellikle göçmenlerin ve mültecilerin göç ettikleri ülkeye uyumunu esas almaktadır (Fitzgerald, 2000). Fakat entegrasyon süreci, ev sahibi toplum ve göçmenler açısından ele alınması gereken çok boyutlu bir doğaya sahiptir. Göçmenler açısından, yeni bir yaşam ve farklı bir topluma dahil olma gibi radikal değişimler kolay değildir, sancılı süreçleri beraberinde getirmektedir (Cox & Geisen 2014). Üstelik bu değişim süreci, zoraki ve travmatik bir deneyim sonucunda başlamışsa oldukça zor bir süreci ifade etmektedir (Buz, 2004; Coşkun, 2019:8). Bu çalışmada, 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş sonucunda Türkiye’ye gelen ‘’misafirlerin’’ bütünleşme süreci ve Türkiye’nin bu süreci uyum kavramıyla tanımlaması, ‘’uyum’’ tercihinin bütünleşme sürecine ve göçmenlerin kimliklerine dair algıları üzerine etkisi tartışılacaktır. Kozmopolit

1.     Entegrasyon, Bütünleşme, Adaptasyon, Uyum

Göç en basit ifade ile bireylerin siyasi, sosyal, ekonomik, çevresel (doğal afetler) gibi nedenlerle bulundukları yerden gönüllü yahut zorunlu, geçici yahut sürekli, bireysel yahut kitlesel olarak ayrılması ve nihayetinde vardıkları noktada göçmenlik çatı kimliği altında sığınmacı, mülteci, şartlı mülteci gibi yeni kimliklere bürünmesi olarak ifade edilebilir (Adıgüzel, 2018). Küreselleşmenin olgunlaşması ile yeni bir içerim kazanan göç ve göçmenlik mefhumunun içerik ve yapısındaki dönüşümleri anlamak elzemdir. Bu bağlamda göçü tetikleyen faktörler, sürecin kendisi, entegrasyon yahut geri dönüş gibi deneyimler yeniden ele alınmalı ve dönemin ruhu içerisinde anlamlandırılmalıdır. Göç mefhumunun kendisi ilgi çekicidir ancak ‘’son zamanların en büyük sorunu’’ haline gelmiştir ve göçün yönetilmesinin önem kazanması ile entegrasyon süreci öne çıkmıştır. Toplumsal uyum, adaptasyon yahut entegrasyon olarak adlandırılan bütünleşme süreci göçmenlerin dil, din, etnik kimlik veyahut diğer kimliklerinin hedef ülkelerin toplumsal yapısı ile uyum sağlamasını içerir. Nitekim göç, sadece insan hareketliliğini değil kültürel alışverişi de içermektedir; dolayısıyla göç, yerleşik grupların yeni gelenlerle karşılaşmasıdır (Faist, 2018:6). Bu karşılaşma, göçmenin yerli halkla bütünleşmesini içeren süreci ifade eder. Bu süreci ifade etmek için genellikle keskin sınırlarla ayrılmayan entegrasyon, bütünleşme, adaptasyon ve uyum kavramları kullanılmaktadır. Bu kavramlar arasında keskin sınırların olmayışı, açık ve net bir kavramsal çerçevenin yokluğunu ve siyasi bağlamdan ayrı olmadığını da göstermektedir (Beaud & Noiriel, 1990; Aykaç & Karakaş, 2022:420).

2.      Kozmopolit Bir Dünyada Göçmen Kimliği ve Hınç Teorisi

Von Vacano, kozmopolit bir dünyada göçmen kimliğini anlamak için, Nietzsche’nin hınç (ressentiment) duygusu sorununa ilişkin yorumunu, göçmen kimliklerinin ahlaki ve politik psikolojisini anlamada yararlı olduğunu belirtmektedir. Bu hususta ikisi yapısal ve sonuncusu kültürel olmak üzere üç bağlam çağdaş yeni göçmen kimliğinin oluşumunu şekillendirmektedir. Bunlar; ev sahibi devletin göçmeni kabul etme şekli, yeni göçmenlerin ekonomideki önemsiz emek kaynakları olarak ikincil konumu ve bu yapısal kısıtlamalara yanıt olarak yeni göçmenlerin etno-kültürel değerlerinin ileri sürülmesi. Bu üç kısıtlamanın, günümüzün kozmopolit dünyasında göçmen kimliğinin, ‘’yeni göçmenlerin’’ ev sahibi ülke ve toplumuna entegrasyonunda sürtüşmelere yol açabileceğini savunmaktadır. Kozmopolit

Göç, nispi bir zorunluluk -genellikle ekonomik- altında yapılan bir eylemdir, ev sahibi devletler ise genellikle göçmenlerden siyasi ve ekonomik alanlarda zorlayıcı taleplerde bulunmaktadır ve bu duruma ek olarak göçmende eski kültürün, geleneklerin, bağların terk edilmesi hissiyatı mevcuttur. Bu durum hem bir ihanet olarak hem de basitçe yerinden edilmek olarak algılanabilir. Dolayısıyla, göçmenin nasıl yaşaması gerektiğine dair düşünceleri hem kin hem de çelişkilerle doludur. Göçmen deneyimi, göçmen bilinci için varsayılandan çok daha karmaşıktır; iç içe geçmiş, sabit ve doğrusal olmayan süreçleri içermektedir. Göçmenin kendini inşa etmesi, bireysel çabaya bağlıdır ve küresel konjonktürle yakından ilişkilidir. Bir yandan ev sahibi toplumda hayata katılmaya hevesliyken diğer yandan yapısal, kültürel ve ahlaki nedenlerden dolayı entegrasyona direnç göstermektedir. Kozmopolit

3.     Metot

Literatüre katkı sağlamak üzere kaleme alınan bu çalışmanın konusu “Kozmopolit Dünyada Göçmen Kimliği ve Geçici Koruma Statüsü Altındakiler” olarak belirlenmiştir. Göçmen entegrasyonu ve göçmen kimliği konusunda özellikle günümüzün koşullarında dönüşüm geçiren göç ve göçmen kimliğini anlamaya dair çalışmaların çoğunlukla ev sahibi ülkelerin göç politikaları ve sonuçlarına odaklanmış olmaları dikkate alınarak araştırmanın amacı, Türkiye’de geçici koruma statüsünde olan Suriyelilerin uyum sürecindeki deneyimleri ve bu deneyimler sonucunda kendi kimliklerini nasıl inşa ettiklerini saptamaktır. Araştırmanın, göçmen deneyimlerini ve entegrasyon sürecinin göçmenlerin kimlik algılarına olan etkisini anlama noktasına yoğunlaşmış olması metodolojik uygunluk açısından nitel araştırma yöntemlerine başvurulmasına sebebiyet vermektedir. Bu noktada Von Vacano’nun hınç teorisi küreselleşmenin olgunlaştığı ve ivme kazandığı günümüzdeki ‘’yeni göçmenleri’’ anlamak açısından araştırmanın teorik çerçevesini oluşturarak Türkiye’de bulunan geçici koruma statüsü altındaki Suriyeli göçmenlerin Türkiye’deki uyum süreçlerinde kendi kimliklerine dair algılarını anlamak ve anlamlandırmak için karşılaştıkları sorunlar irdelenecektir. Kimlik algısındaki dönüşümün ve kompleks örüntünün aydınlatılmasında ve anlaşılmasında bireylerin hayat deneyimlerini, bireysel eylemlerini ve düşüncelerini bilmek elzemdir. Böylelikle göçmenlerin entegrasyon sürecindeki deneyimleri ve kimliklerine dair yaşadığı gerilimlerden kaynaklı dönüşümler soruşturulacaktır.

4.      Türkiye’nin Tercihi: Uyum ve Geçici Koruma Statüsü

1951 Cenevre Sözleşmesini kabul eden Türkiye ‘’coğrafi sınırlama’’ ile Avrupa dışından gelen göçmenleri mülteci statüsüne kabul etmemektedir (GAR, 2021:18-19). Bu sebeple Avrupa dışından gelen göçmenler uluslararası koruma statüsüne sahipken, Suriye’den gelen göçmenler geçici koruma statüsündedir. Türkiye’deki göçmenlerin statüleri ve hakları hususu, 2013 tarihli Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK)[2] ile belirlenmiş ve göçmenlerin bütünleşme süreci “uyum” olarak tanımlanmıştır. Uyum politikasının karşılıklılık, gönüllülük ve kurumlararası iş birliğine dayandığı[3] vurgulanmış olsa da göçmenlerin geçici olduğu fikri üzerine temellendirilmiştir. Uyum, bir yandan göçmenlerin gündelik hayatına devam etmelerini kolaylaştıran düzenlemeleri içerirken diğer yandan göçmenlerin kalıcı olmadığını, ülkelerine geri dönecekleri fikrini içermektedir (Güler, 2020:265). Dolayısıyla uyum stratejisinin tercih edilmesi göçmenlerin kalıcı olmadığı fikrine dayanmakta ve ‘’geçici koruma altında’’ statüsünün belirsizliği ise entegrasyon sürecine engel teşkil etmektedir. Göçmenlerin temel insan haklarına erişimini sağlayacak kadar dahil edilmelerini ancak birlikte gelecek tasarlamayacak kadar muaf tutulmalarını sağlamaktadır (Aykaç & Karakaş, 2022). Ayrıca göçmenlerin geleceğine ilişkin bir açıklama mevcut değildir. Göçmenlerin “misafir” olarak tanımlanması da geçicilik vurgusundan beslenmektedir. Kozmopolit

5.      Göçmen Kimliği; ‘’misafir’’

Geçici koruma statüsünün belirsizliği ve misafirlerin geçici sakinler olarak algılanması, göçmenlerin istenildiğinde geri gönderilebileceği algısını yaratması nedeniyle uyum sürecini zedelemektedir. Ayrıca kimlik belirsizliği tehlikesini yaratma potansiyelini de taşımaktadır. Göçmenler katıldıkları yeni toplumda kendi kimliklerini ve kültürlerini ifade edemediklerinde, uyum sorunlarına yol açma potansiyeli olan kararsız kimlikler sorunu ortaya çıkmaktadır (Perşembe, 2009:245). Kararsız kimlikler göçmenlerin marjinalleşmesine yol açabilir. Kendilerini ev sahibi toplumdan dışlanmış veya tehdit altında hisseden göçmenler, topluma dahil olmaya çalışmak yerine kendilerini toplumdan soyutlayabilir ve bu durum radikal sonuçlara yol açabilir (ECRE, 2005:11). Kapının açılmasıyla gönderilecek olan ‘’misafir’’lerin ev halkı ile uyum içinde yaşaması beklentisinin ütopik olduğu aşikardır; geçici olarak korunan misafirler geçici olarak uyum gösterebilir ve tanınmayan kimlikler diğer kimlikleri tanımayabilir. Kozmopolit

6.      Tartışma

Türkiye’nin göç tarihi oldukça eskilere dayanmasına rağmen Suriye’den gelen göçmen hacminin büyüklüğü ile kalıcı olma ihtimalleri ve yerli halkın göçmenlere dair hoşnutsuzluklarının artmaya başlaması göçün nasıl yönetileceği hususunu gündeme taşımıştır. (Güler, 2020:266). Nitekim 2016 tarihli AB-Türkiye Mutabakatı’na kadar Türkiye’nin entegrasyona yönelik somut politika izlememesi ve geçici koruma statüsü sebebiyle yaşanan belirsizlik durumuna ilişkin kapsamlı bir eleştirel literatür bulunmaktadır (Abdelaaty, 2019). Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, uyum kavramını vurgulayarak “çeşitliliğin toplumsal kabulü’’ ile toplumsal uyumu amaçlamaktadır.[4] Fakat geçici koruma statüsü, göçmenleri uluslararası mülteci haklarından mahrum bırakmaktadır ve daha önemlisi, geçici korumanın ne zaman ve ne şekilde biteceğine dair bir yol haritası mevcut değildir (Danış, 2019; Danış & Dikmen, 2022:31). Ayrıca 2017 yılından itibaren “yüksek vasıflı ve Türkiye’ye katkı sunan Suriyelilerin” “istisnai vatandaşlık” maddesi ile aldığı vatandaşlığın hangi kriterlere göre yapıldığının belirsiz oluşu (Danış & Dikmen, 2022: 33) ve geçici koruma statüsü verilen 3 milyonu aşkın göçmenin ne kadarlık kısmının ne zamana kadar geçici olduğunun muğlaklığı (Polat, 2020:120), entegrasyon sürecine ve bilhassa göçmenlerin kimlik algılarına zarar vermektedir.

Göç ve göçmenlik bir sorun değildir esasen göçün yönetilmesi sorun teşkil etmektedir. Türkiye’deki toplumsal kabul düzeyinin, yaşanılan sorunlara rağmen yüksek düzeyde gerçekleştiği ancak kabulün oldukça kırılgan olduğu ve sürdürülebilir olması için sürecin iyi yönetilmesi gerektiği (Çoşkun, 2019:99) belirtilmektedir.  Türkiye’de entegrasyon politikaları göçmenlerin asgari ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. Gündelik hayattaki etkileşime dair sivil entegrasyon süreci göçmen ile yerli halk arasında kendiliğinden gelişen karşılıklı ilişkiye bırakılmıştır. Uyum süreci ile özgün bir entegrasyon stratejisi geliştirilmiştir ancak bu süreçte sosyal yahut sivil entegrasyonu sağlayabilecek imkanların neler olduğu belirsizliğini korumaktadır. Göçmenlerin toplumsal yapıya kalıcı olarak dahil edildiği, yerli halk ile beraber yaşam sürmelerini kolaylaştıracak şeffaf ve sürdürülebilir politika ve uygulamalar mevcut değildir. Geçici koruma statüsü altındaki Suriyelilerin mülteci olarak kabul edilmeyişi ve siyasi çıkarlar uğruna araçsallaştırılmaları, AB fonlarının ne kadarının nasıl harcandığına dair şeffaf olunmaması (Danış & Dikmen, 2022) ve göçmenlere yönelik politikaların muğlaklığı entegrasyon sürecine engel teşkil etmekte ve göçmenlerin kimlik algılarını olumsuz etkilemektedir.

SONUÇ

Göç genellikle zorunluluk, hayallerin peşinde koşma ve daha iyi bir yaşam arayışıyla dolu zorlu bir süreçtir (Aydıngül, 2016) ve göç kararı alınmasından başlayarak hedef ülkeye ulaşılana kadar geçen süreyi kapsar. Göç kararı alma süreci endişe ve kaygıyla başlar ve yeni ülkede uyum sağlama süreci de benzer duygularla devam eder. Göçmen olmak, göçmen kimliğine sahip olmasından dolayı, bireyin iç dünyasında bazı değişikliklere yol açar. Üstelik ev sahibi toplum ile göçmen ilişkileri, göçmenlerin göç sonrası deneyimlerine yardımcı olabilecek veya engelleyebilecek ortam oluşturabilmektedir (George, 2003; George, 2012: 430). Genel olarak, yeni göçmen, ev sahibi ülkede kısıtlı bir zorunluluk bağlamında hareket eder. Göçmenlerin kimlik algıları ise bireysel çabalara ve göçün küresel dönüşümüne ve ev sahibi ülkenin göç politikaları ile bütünleşik bir ilişki içerisindedir. Bu noktada kimlik konusu önem kazanmaktadır. Özellikle de “sığınma”nın zamansız bir insanlık durumu olduğu ve değişen koşullarda farklı politikalarla ele alındığı ancak bu konudaki gelişmelerin, sığınma konusunun özünü değiştirmezken mütemadiyen değişen bir etiket ve kimlik sorununa dönüştürüldüğü vurgulanmaktadır (Buz, 2002; Coşkun, 2019:193). Göç alanında yapılan çalışmalar, göçmenlerin en sık ve yoğun olarak yaşadığı duyguların yabancılaşma, yalnızlık, boşluk, özlem, köksüzlük, değer yargılarının ve anadilinin aşağılanması duygusu, şüphe duyma ve suçluluk duygusu olduğunu belirtmektedir (Göhler, 1990; Şahin, 2001; Coşkun, 2019). Göçmen deneyiminde pek çok çelişki mevcuttur. Göçmen kimliğinin doğası, arada kalmışlıktır; bir yanı ev sahibi topluma katılmaya hevesliyken diğer yanı yapısal, kültürel ve ahlaki nedenlerle buna direnç göstermektedir (Von Vacano, 2010). Nitekim statüleri potansiyel vatandaşlıktan istilacı yabancılığa aniden evrilebilir; statülerinin belirsizliği kimlik belirsizliğini besleyebilir, aidiyet istenci yerine hıncı tetikleyebilir. Dolayısıyla göçmen kimliğinin ev sahibi ülkedeki baskın kimliklerle nasıl bir ilişki kuracağını kesin biçimde ifade etmek mümkün değildir ancak ‘’geçici koruma statüsü’’nün ve ‘’misafirliğin’’ hem entegrasyona hem de göçmenlerin kimlik algılarına zarar verdiği aşikardır.

Türkiye örneğinde görüldüğü üzere göç olgusu bir sorun değildir. Asıl dikkat edilmesi gereken husus, göç hareketliliği sonucu ortaya çıkan toplumsal değişimlerin tespiti adına gerekli ekonomik, sosyal, psikolojik, kültürel ve politik altyapıyı oluşturabilmektir. Bu da sağlıklı bir entegrasyon sürecinin yürütülmesiyle sağlanabilir. Entegrasyonun çok boyutlu doğası, göç mefhumunu değişen ve dönüşen dinamik yapısı içerisinde sürekli biçimde güncellenmelidir (Ok Şehitoğlu, 2021). Toplumun bireylerinin ve göçmenlerin bireysel algıları, kültürel ve milli yaklaşımları, dinsel ve dilsel unsurlar gibi etkenler göç sonrası yaşanan sürece yansımakta ve göçmen entegrasyonunu etkilemektedir. Göçmenler yaşadıkları kimlik çelişkileri neticesinde asimile olabilir veyahut marjinalleşebilir. Bunlar göçün olası sonuçlarıdır ancak bu sonuçlar birlikte yaşamayı daha zor hale getirebilir. Birçok farklılıkla beraber bir arada yaşayabilmek uyum sağlama süreciyle yakından ilişkilidir. Bu süreçte göçmenlere ekonomik, sağlık, sosyal güvenlik gibi yardımların yapılmasının yanı sıra onların göç ettikleri toplumla bütünleşerek kültürel uyum sorunlarını çözebilecekleri konusunda bilinçlendirilmeleri (Develi, 2019) ve birlikte yaşam sürdürülecek toplum fertleri olarak toplumsal statü ve itibarları teslim edilmelidir. Dolayısıyla entegrasyon süreçlerinin belirsizlikten uzak, açık ve net biçimde tanımlanması hem yerli halkın hem de göçmenlerin aktif olarak sürece dahil edilmesi, Türkiye’nin mevcut gerçeklikleri üzerinden şeffaf ve sürdürülebilir entegrasyon politikaları geliştirilmesi gerekmektedir. Bilhassa göçmenlere yönelik geçicilik söyleminden ziyade kalıcılığa yönelmiş uygulamalar gerçekleştirilmeli ve mevcudiyetleri ile akıbetlerinin kesin biçimde belirlenmesi gerekmektedir.

Kaynakça

Abdelaaty, L. (2019), Refugees and Guesthood in Turkey, Journal of Refugee Studies, 34(3): 2827– 2848. https://doi.org/10.1093/jrs/fez097

Adıgüzel, Y. (2018), Göç Sosyolojisi (2. Basım), Ankara: Nobel Yayıncılık.

Aydıngül, K. (2016), ‘’İnsani Bir Süreç Olarak Göç’’, I. Uluslararası Göç ve Kültür Sempozyumu, 01-03 Aralık 2016, Ankara: KIBATEK Yayınları, ss. 425-438

Aykaç, S. A. & Karakaş, M. (2022), Entegrasyon, asimilasyon ve uyum kavramları arasından Türkiye’nin seçimi. İçtimaiyat Sosyal Bilimler Dergisi, Göç ve Mültecilik Özel Sayısı, ss. 419-429

Beaud, S. & Noiriel, G. (1990), Penser «l’intégration» des Immigrés. Hommes Et Migrations, 1133(1):43–53. https://doi.org/10.3406/homig.1990.1487

Buz, S. (2002), Türkiye’deki Sığınmacıların Üçüncü Bir Ülkeye Gidiş İçin Bekleme Sürecinde Karşılaştıkları Sorunlar, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Hizmet Anabilim Dalı, Yüksek Lisans, Ankara.

Buz, S. (2004), Zorunlu Çıkış Zorlu Kabul- Mültecilik, Ankara: Sgdd Yayınları.               

Coşkun, H. (2019), Göç ve Bütünleşme (Entegrasyon): Suriyeli Göçüne Sosyal Sermaye Temelinde Bir Sosyal Hizmet Müdahalesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Hizmet Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Sivas.

Cox P. & Geisen T. (2014), ‘’Migration Perspectives İn Social Work Research: Local, National and İnternational Contexts’’, British Journal Of Social Work, (44/1):157-173

Danış, D. & Dikmen, H. (2022). Türkiye’de göçmen ve mülteci entegrasyonu: politikalar, uygulamalar ve zorluklar. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Türkiye’nin Göç Siyaseti Özel Sayısı, 21(Özel Sayı), 24-45. doi:10.46928/iticusbe.1106715

Danış, D. (2019). De la «porte ouverte» aux menaces d’expulsion: la présence syrienne en Turquie. Migrations société, (3):35-52

Develi, H. (2019), Uluslararası Göçte Kültürel Uyum Süreci Ve Sosyo-Kültürel Entegrasyon Üzerine İncelemeler, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 6(36):555-567 ISSN: 2149-0821 Doi Number:http://dx.doi.org/10.16990/SOBIDER.4921

ECRE (2005), Towards the Integration of Refugees in Europe.

Faist, T. (2018), A Primer on Social Integration: Participation and Social Cohesion in the Global Compacts (No. 161). Bielefeld: COMCAD Working Papers.

Fitzgerald, D. (2000), Negotiating extra-territorial citizenship: Mexican migration and the transnational politics of community. https://www.researchgate.net/publication/35019270_Negotiating_extra-territorial_citizenship_Mexican_migration_and_the_transnational_politics_of_community

George, M. (2012), ‘’Migration Traumatic Experiences and Refugee Distress: Implications for Social Work Practice’’, Clinic Social Work Journal, (40):429-437

George, U. (2003), A needs based model for settlement service delivery for newcomers to Canada. International Social Work, 45(4):465–480.

Göç Araştırmaları Derneği (GAR), (2021), 70. Yılında 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, GAR-Rapor No.6, ISBN:978-605-80592-6-9

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM), Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı 2018-2023,https://www.goc.gov.tr/kurumlar/goc.gov.tr/Yayinlar/UYUM-STRATEJI/Uyum-Strateji-Belgesi-ve-Ulusal-Eylem-Plani.pdf

Göhler, G. (1990), “Die gesuntheitliche Situation und die daraus resultierenden probleme der türkischen Migranten/innen in der Bundesrepublik Deutschland”, Türkische Migranten in der Bundesrepublik Deutschland-Federal Almanya’da Göçmenler, Band II, Köln: Önel Verlag,

Güler, H. (2020), Göç ve entegrasyon: Türkiye’de ‘‘uyum’’ ama nasıl?. KAÜİİBFD, 11(Ek Sayı 1):245-268

Kümbetoğlu, B. (2016), Göç Çalışmalarında “Nasıl” Sorusu. Küreselleşme Çağında Göç Kavramlar, Tartışmalar. (3. Baskı). İstanbul: İletişim Yayınları.

Ok Şehitoğlu, B. (2021), Türkiye’de Göçmenlerin Entegrasyonu: Mevcut Durum ve Öneriler, (Politika Notu: 2021/35). İstanbul: İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı.

Perşembe, E. (2009), Almanya da Çokkültürlü Yapının Ayrıştırılan Unsuru Olarak Müslümanlar ve Entegrasyon Deneyimleri, 233–263.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/109552

Polat, S. S. (2020), Türkiye’nin Yeni Göç Yönetiminin Uyum Politikaları Bağlamında Değerlendirilmesi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya.

Şahin, C. (2001), “Yurt Dışı Göçünün Bireyin Psikolojik Sağlığı Üzerindeki Etkisine İlişkin Kuramsal Bir İnceleme’’, G.Ü Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, (21/1):57-67.

Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı, Uyum Hakkında, https://www.goc.gov.tr/uyum-hakkinda (E.T:14.08.2024)

Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (goc.gov.tr) (E.T:14.08.2024)

Von Vacano, D. A. (2010), Immigrant İdentity İn A Cosmopolitan World. Https://Www.Academia.Edu/11990746/Immigrant_Identity_İn_A_Cosmopolitan_World (E.T. 08.08.2024)

[1] Çalışma boyunca göçmen kavramı; sığınmacı, mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma kavram ve statülerini ifade eden çatı bir kavram olarak kullanılmaktadır. Bu tercih, var olan kavram karmaşasına göndermede bulunmaktan ziyade kavram ve statülerin arasındaki sınırların belirsizliği ve geçirgenliği ile göç mefhumunun doğası gereği bir nispi zorunluluk içerdiği görüşünün benimsenmesi sebebiyle gerçekleşmiştir.

[2] Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (goc.gov.tr)

[3] https://www.goc.gov.tr/uyum-hakkinda

[4] GİGM, Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı 2018-2023. ss.12

Kozmopolit – Kozmopolit – Kozmopolit – Kozmopolit – Kozmopolit – Kozmopolit

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...

Küresel Göç Yönetiminde Sivil Toplumun Etkisi: Sivil Toplumun Katkısı ve Sınırları

Kaancan Koçak  Sivil Toplum Çalışmaları O-Staj Programı Özet Göç insanlık tarihinin en...